`Yabancı Dil Öğreniniz!`
Belki bir öğrenci olarak en çok duyup en çok &`;Ah keşke?” dediğimiz ama gereğini en az yaptığımız önerilerden biridir bu.
Cumhuriyet’le birlikte Türkiye’de eğitim “Milli’ bir kisve altında “Ulusal’ bir kimliğe büründü. Türkiye’yi köklü imparatorluk karakterinden dar bir ulusal çerçeveye oturtmayı amaçlayan bu ulusal eğitim, öğrenci ile yabancı diller arasında, buzları kolay erimeyecek şiddetli bir soğukluk oluşturdu.
Hepimiz, bu eğitimden geçtik veya geçiyoruz. Dolayısıyla bu soğuktan hepimiz az ya da çok aldık. “Ulusal” yapıların özelliğidir bu, daima dışarıya özenir ama kendi dar kalıpları içinde kalır. Dolayısıyla kuru bir heves içinde insanın enerjisini tüketir. Hepimiz, yabancı dil öğrenmek istiyoruz ama bir ömür sadece o istekle kalıyoruz. Aynen ulus devletlerin hep “Gelişmekte’ olan ülke sınıfında kalması gibi…
Durumumuz bu ama durumumuzun olması gereken yer burası değil. Durumumuzla ihtiyacımız arasında bir fark var, öyleyse bu farkın ortadan kaldırılması gerekir. Kendimizi içine zorla sokulduğumuz bir kalıptan yürümemiz gereken yola doğru taşımak, mümkün değilse, sürüklemek zorundayız. Gelişmenin, yükselmenin, hürriyetin, kurtuluşun yolu budur.
1. İdeal anlamda yabancı dile ihtiyacımız var. Çünkü bilgi, tek dilin çerçevesine sığmayacak kadar büyüdü. Doğru bilgiye, ulaşmanın en iyi yolu, o bilginin üretildiği ya da o bilginin ilk kez dile döküldüğü dili öğrenmektir. Hiçbir tercüme, aslın kendisi değildir. Her tercüme, asıldan biraz uzaktır. Sizinle asıl arasına tercümanın duygularını, düşüncelerini, eksikliklerini, unutkanlıklarını koyar. Bu yüzden, sadece tercüme eserlerle beslenen her aydın “Küçük aydın,’” Yapay aydın,’ “Taşra aydını’ gibi küçültücü de olsa gerçeği bir yönüyle yansıtan nitelemelere konu olmuş.
Öte yandan dünya küçük bir köye döndü. Bir köy halkıyla doğru bir iletişim kurmayanın o köye muhtar olması “Köyün uyandığı” bir dünyada mümkün değil. İslam gibi evrensel bir dinin hizmetine girip “Ulusal’ kalmak ağır bir tutarsızlıktır. Dünyadan almaya ve dünyaya vermeye ihtiyacımız var. Bu ihtiyacı karşılamanın yolu ise yabancı dil bilmektir. “Ah insanlık bizi tanısa…” “Ah uzaktaki kardeşlerimizle bir konuşabilsek…”, “Ah’ hep “Ah’ olarak kalırsa onun akıbeti “Eyvah’ ve “Vah vah?” olur.
2. Pratik anlamda yabancı dile ihtiyacımız var. Öncelikle sayısal alanda çalışan öğrenciler için… Yabancı dil öğrenmek, kendi alanlarındaki bilgiyi öğrenmeleri kadar önemlidir. İngilizce veya Fransızca Almanca gibi bir yabancı dili bilmeyen bir makine mühendisi Türkiye’nin üçüncü sınıf sanayi sitelerinde bir ustabaşı olarak çalışmaya mahkûm iken bu dilleri bilen bir makine mühendisi, Türkiye’nin en büyük şirketlerinin, hatta dünyanın sayılı şirketlerinin iş tekliflerini sıraya koyuyor. İkisi arasındaki fark, sağır-dilsiz bir insanla konuşabilen bir insan arasındaki fark gibi olmuş dense “Abartılıyor’ sanmayın.
Öte yanda bugün Türkiye’de üniversitelerin sayısı, belki birkaç on yıl öncesinin lise sayısını çoktan geçti. Üniversitelerde öğretim görevlisi olmak her yönüyle büyük bir iş alanı haline geldi. Bu alan, bilgiye akademik bir çerçeve kazandırmak için de çok değerlidir ve bu alana adım atmanın, bu alanda yükselmenin yolu yabancı dil bilmektir.
Allah (cc) yardımcınız olsun…
Abdulkadir Turan / Rehberlik / doğruhaber