`Van Gölü`nün Korunmaya İhtiyacı Var`
Son günlerde gazetelerde yer alan Van Gölü`nün isim değişikliğine dair haberleri hatırlatan Prof. Dr. Sarı, &`;Van Gölü`nün adı değişse ne olur? Van Gölü`nün şekli değişir mi? Büyür mü? Küçülür mü? Kirlilikten kurtulur mu? Suları tatlı hale gelir mi? Soğur mu? Isınır mı? Suları çekilir mi? Yoksa kızar suları kabarır mı?” diye sordu.
VAN -Bu soruları çoğaltmanın mümkün olduğunu, ama bu soruların hiçbirine evet demenin mümkün olmadığını anlatan Prof. Dr Mustafa Sarı, “Eskiden beri dağ, tepe, nehir, göl, köy, ilçe, il gibi önemli mekanların isimleri üzerinde tartışmalar yapılır, durur. Bazen bu mekan isimleri “devlet” gibi güçlü bir el tarafından yapılsa bile tartışma yine de bitmez. Eski isimler yıllar geçse de yine unutulmaz. Bahçesaray`ın Müküs olan eski ismi unutulmuş mudur sizce? Ya da Rusya`nın kültür-sanat kenti St. Petesburg, Leningrad olarak değiştirilen ismini sürdürebilmiş midir?” dedi.
Van Gölü`nün adının değiştirilmesi yönündeki talepleri saygı ile karşılamakla birlikte, sürdürülemez bir istek olarak görülmesi gerektiğini anlatan Prof. Dr. Sarı “Eğer mekanlar, bilimsel yazına, dünyaya, topluma mal olmuş durumda ise bu mekanların adını değiştirseniz bile sadece siz söylersiniz, başkaları değil. Bu gün Van Gölü ismi bilim ve edebiyat dünyası tarafından kabul edilmiş ve bu şekliyle kullanılmaktadır. Yerel olarak değiştirseniz bile, sizin dışınızdaki dünya bunu dikkate almayacaktır. İletişim araçlarının yaygın olmadığı, yazılı kaynakların yetersiz olduğu, ulaşımın sınırlı olduğu eski çağlarda, mekana kim hakimse o bir isim vermiş ve kullanmıştır, daha sonra yıllarda bu ismin değiştirileceğini bile bile.
Çünkü siz nasıl değiştirdiyseniz, sizden sonrakilerde sizinkini beğenmeyip değiştirecektir. Bu yüzden de tarih boyunca Van Gölü`nün isminin, egemen olan devletler değiştikçe hep değiştiğini öğreniyoruz tarihçilerin yaptığı araştırmalardan. Hatta Asurluların kıralı değiştikçe Van Gölü`ne verdikleri isimlerin de, Nairi Denizi, Yüksek Deniz, Yukarı Deniz, Dalgalı Deniz, Batı Denizi diye değiştiğini görüyoruz. Tarih içinde zaman zaman Van Deryası, Van Denizi, Ahlat Deryası, Erciş Deryası, Tatvan Deryası gibi isimlerle anıldığını da yine tarihçilerin yaptığı araştırmalardan öğreniyoruz. Van Gölü için kullanılan isimlerin sadece bunlardan ibaret olmadığından, bunların dışında da isimlendirmelerin bulunduğundan emin olmalıyız. Başka emin olduğumuz bir şey ise Van Gölü için kullanılan isimlere yıllara göre bir puan versek, en fazla puanın yine Van Gölü veya Van Deryası ismine ait olduğudur” diye belirtti.
Dünyada sınırların kalktığını, neredeyse küresel bir köy haline geldiği günümüzde artık “küresel düşün, yerel hareket et” sloganına uygun bir düşünme tarzını benimsenmesi gerektiğini ifade eden Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Köyümüzle, ilçemizle, ilimizle iftihar edeceğiz ama bu mekanların bizi küresel anlayıştan koparmamasına da dikkat etmek durumundayız. Köyümüzü, ilçemizi, ilimizi dünyanın merkezi zannettiğimiz günler çoktan geride kaldı. Artık mekanlarımızı küresel sisteme ne kadar bağlayabildiğimizle övünmeliyiz. Yaşadığımız mekanlar, kıymetini soyut kültür değerlerinden aldığı kadar, somut kültürel ve biyolojik değerlerden almaktadır. Bu yüzden küresel düşünürken, yerel hareket ederek soyut ve somut değerlerimizi korumak zorundayız. İşte o zaman yaşadığımız mekanları küresel ölçekte öne çıkarabiliriz yada küresel sisteme entegre edebiliriz. Yoksa mekanlarımıza ait övünmelerimiz, kuru kabadayılıktan öteye geçmez. Şimdi gelin Van Gölü ile ilgili bu değerlere bir göz atalım.
Van Gölü`nün çevresinde var olan inanç, sanat, tarih ve kültür değerlerini korumak için ne yapıyoruz bu gün sizce? Ya da Van Gölü`nün kendisini kirlilikten, her gün göle boşalan bir milyon insanın atığından kurtarmak için hangi çabayı sarf ediyoruz? Göl çevresinde bulunan yüzden fazla endemik bitkiyi tanıyor muyuz? Her gün çuvallar dolusu sökülen endemik soğanlı bitkilerin korunması için ne gibi önlemler alıyoruz? Van Gölü`nün tek türü inci kefalinin üreme zamanında halen devam eden kaçak avcılığını önlemek için ne gibi tedbirler düşündük ve uyguladık? Bir zamanlar Van Gölü`nün çevresinde her yerde görülen yaban koyunlarına ne oldu? Göl çevresini dantela gibi saran üzüm bağları, çeşit çeşit elma türleri, yerli domateslerimiz, fasulyemiz, kavunlarımız nerede? Feqiye Teyran`ın kuşları, kuşların mekan tuttuğu, Bitlis`ten Van`a kadar sincapların hiç yere inmeden üzerinde yaşayabildiği saz gibi ormanlar nerede? Yukarıdaki sorulara pozitif cevap verebilecek bir babayiğit var mı? Unutmayalım, mekanları mekan yapan sahip olduğu değerlerdir.
Tüm soyut değerleri unutulmuş, somut değerleri ise birer birer yok edilmiş mekanların adının ne önemi var ki! Önlem alınmazsa önümüzdeki yıllarda lağım çukuruna dönecek bir gölün adı Van Gölü olsa ne olacak, Bitlis, Erciş veya Tatvan Gölü olsa ne olacak? Asırlardır göl bize, bize göle bakıp duruyoruz. 200 yıl önce içinde yelkenlilerin salındığı gölde, bu gün mecburi bir feribot seferinin dışında hiçbir faaliyetimiz yok. Bunlar mı göle verdiğimiz değer? İsmi için kavgaya tutuştuğumuz göl için ne yaptık bu güne kadar? Bu yüzden kıymetli enerjilerimizi anlamsız ve artık faydası kalmamış isim tartışmalarına harcamak yerine, gölü kirlilikten kurtarmaya, soyut ve somut değerlerimizi nasıl yaşatacağımıza, nasıl koruyacağımıza harcayalım. Değerlerimizi, illerimizi, ilçelerimizi, köylerimizi bir araya getiren ve birlik nedenimiz olan gölümüzü, kavga ve ayrılık vesilesi yapmak yerine dostluğumuzu, birlik-beraberlik ruhumuzu güçlendirmenin aracı haline getirelim. Bu gün her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz kardeşlik ruhuna zarar verecek her türlü yaklaşımdan arınalım.”
İHA