• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...
Ölüm Göz Göre Göre Geldi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
VAN - Van`da geçtiğimiz pazar günü Özalp ilçesinin Boğazkesen köyünde meydana gelen sel felaketi sonucu 2 kişi sele kapılarak hayatını kaybetti. Devrilen ağaçlar ve yüzlerce kiloluk kayaların dere yatağı ile köy meydanına sürüklenmesi, selin dehşetini gözler önüne sererken çoğu köylünün eşyaları kullanılamaz hale geldi. Tek geçim kaynağı hayvancılık olan köylünün yüzlerce hayvanı telef oldu. Devletin kendilerine yönelik sorumluluklarını yerine getirmediğini vurgulayan köy halkı, mağduriyetlerinin giderilmesi için uzanacak bir yardım eli bekliyor.
 
15 Yıllık İhmal
Boğakesen köyü ilk olarak 1997 yılında sel ile tanıştı. 97`de meydana gelen selde yüzlerce hayvan telef oldu. Onların çığlıklarını duyan ve gören olmadı. Kendi imkânlarıyla yaralarını sardılar. Depremin etkisini birbirlerine omuz vererek atlattılar. Derken 12 Temmuz 2011`de yine bir sel felaketi… Bu sefer sel sadece hayvan ve ekinleri değil köy halkından iki kişiyi de aldı. Bu sefer konjonktür değişmişti, sel bölgesine gidilmesi gerekiyordu. Bir takım devlet yetkilisi ve milletvekili olay bölgesine gitti. Vaatler verildi. Devlet Su İşleri selde zararın az olması için dere ıslahında bulunacağı sözü verdi. Resmi araçlar daha köyden çıkar çıkmaz sözler unutuldu. Aradan bir yıl geçti yine Boğazkesen köyü, yine sel ve yine iki can kaybı. Yetkililer yine sessiz…
 
Tüm Girişimler Sonuçsuz Dilekçeler Cevapsız Kaldı
Yaşanan 3 büyük felaket sonrası gerek köy muhtarı gerekse köy halkı defalarca yetkili kurumlara dilekçe yazarak durumlarını anlattı. Dilekçelerine cevap dahi verilmedi. Dilekçelerini birçok yetkili kuruma, milletvekillerine, bakanlara hatta Başbakan`a dahi ulaştırdılar duyan olmadı. DSİ verdiği sözleri unuttu.
 
Bunun Vebali Hepimizedir
Sel felaketiyle büyük mağduriyetler yaşanmasının en büyük suçlusunun DSİ olduğunu dile getiren köy muhtarı Fettah Özbulak, "Köyümüzde meydana gelen sel felaketinde büyük mağduriyetimiz oldu. Bütün köy zarar gördü. Devlet kurumlarının içerisinde bize en büyük desteği olan İl Afet Acil Durum Müdürlüğü oldu. Devlet Su İşleri ise olayı suiistimal etti. Bu yaşananlar bu gün yaşanan olaylar değil. 97`den bu yana hatta 97 öncesinde de defalarca dere ıslahı için dilekçe verdik. Hiçbir sonuç alamadık. Bu suç da onlarındır. Bunu bir araştırsınlar. Biz bunu kendi halkımız için istiyoruz. Bunun vebali hepimizin üstünedir. Ama bu vebalin büyüğünü de DSİ yapmıştır" ifadelerini kullandı.
 
Köyün Acil İhtiyaçları Var
Köyün acil ihtiyaçlarını sıralayan muhtar Özbulak, "Su şebekelerimizin tamamı tahrip olmuş. Sağlıksız su içiyoruz. Buna bir el atmalarını istiyoruz. Evlerimiz tahrip oldu ev eşyalarımız kullanılamaz duruma geldi. Ayrıca büyük ölçüde hayvan yeminde zararımız oldu. Kış mevsimi yaklaşıyor, kış geldiğinde zor durumda kalacağız. Yetkililerden bu konuya el atmalarını istiyoruz" şeklinde konuştu.
 
Devlet Kurumunda Dilekçe Kaybolur Mu?
1997 yılında yaşanan sel felaketinde muhtar olan Aydın Ahi de yaşanan can kayıplarının sebebinin Devlet Su İşleri olduğunu söyleyerek, "Eğer derenin ıslahı yapılsaydı Bu ikinci olay yaşanmazdı. Bu ikinci olaylar beraber 4 can verdik. Maddiyat bir yana kalsın. Defalarca dilekçe yazdık kendilerine. Bazen iki tane görevli gönderiyorlardı `Dilekçeleriniz kayboldu` gibi eften püften bahaneler uyduruyorlardı. Bizi üzdü gerçekten. Devlet Su İşleri gerekeni yapmadı. 240 haneli bir köyüz. Yaklaşık 200 hane selden dolayı zarar gördü. Yüzlerce hayvan telef oldu" dedi.
 
Medya da Bizi Yalnız Bıraktı
Son olarak medyayı konu hakkında gereken duyarlılığı göstermediği için eleştiren Ahi, "Benim en çok zoruma giden şey ise burada medyayı hiç görmedik. Bizim bildiğimiz medya insanı eli ve ayağıdır. Medyanın buraya gelip halkın dili olması gerekiyordu. Duyarlılığınızdan dolayı size teşekkür ediyorum. Allah sizden razı olsun" diye konuştu.
 
Sesimizi Duysunlar Artık!
Mağdur Ebubekir Özdemir, "Geçen yıl 600 hayvanımız telef oldu. 2 canımız gitti. Geçen yıl, Devlet Su İşleri geldi. `Hepinizin evinin ve su kanallarınızın hepsini betondan yapacağız` dediler. Ama yapmadılar. Bu yıl da 2 canımız gitti. Malımız, buğdayımız, ekmeğimiz, yiyecek-içeceğimiz, kış için hazırladığımız gıdaların hepsi gitti. Devlet yine bize sahip çıkmadı. Başbakan`a, Tarım Bakanlığı`na Vali`ye, Kaymakamlığa, İl Afete dilekçe verdim,. Kimse dilekçemizin cevabını vermedi. Vali`nin makamına onlarca defa gitmeme rağmen benimle görüşmedi" dedi.
 
"Önümüz Kış ve Hiçbirşeyimiz Kalmadı"
8 çocuğunun olduğunu söyleyen Özdemir, "5 tanesi askerlik yapmış. Biri de şuan Uludere`de asker. Ne malım ne de mülküm kaldı. Ya gelip evimi yenilesinler ya da hepimizi bir yere alsınlar. Sayın Başbakan`a sesleniyoruz; Lütfen bize sahip çıkın. Buraya bir ekip göndersin. Önümüz kıştır. Yakacak hiçbir şeyimiz de yok. Burada canlarımız gitti" ifadelerini kullandı.
 
Uyardık Dinlemedi
Yaşanan sel felaketinde 94 küçükbaş hayvanı telef olan Rıfat Çiçekdenk, evinin ve bahçesinin sel altında kaldığını bildirerek yaşanan sel felaketinde başka bir sorumluluğun da köye yapılan köprünün mühendisi olduğunu söyledi. Çiçekdenk, "Nureddin A. adlı mühendis köprünün projesini yaparken biz uyardık `Evimizin yıkılmasına sebep olacaksın` demiştik. Ama bizi dinlemedi. O köprünün müteahhidinden de davacıyım. Zararımın yarısını devletin yarısını da o müteahhittin karşılaması lazım. Köprünün menfezini evime doğru vermiş. Hayatını kaybedenler de bu köprüden dolayı öldü. Mağduruz. Hiçbir şeyimiz kalmadı" ifadelerini kullandı.
 
Sözler Daha Köy Kapısında Unutuldu
Mücahit Sunburbaş adlı köylü de sel felaketinden dolayı yaşanan mağduriyetlerin sebebinin Devlet Su İşleri olduğunu söyleyerek, "Devlet, yaşanan sellerde bize hiç alaka göstermedi. Vali ve Kaymakam bize yardım edeceklerine dair söz verdi. Ama bize arkalarını döndü. Eğer, Devlet Su İşleri geçen sene sorumluluğunu yerine getirmiş olsaydı bugün bu durumda olmazdık" dedi.
 
Bir Köylünün Dilinden O Gün
Önce şiddetli bir dolu yağdı. Kısa sürdü ama etkiliydi. Hemen ardından sağanak yağış başladı. Dağdan aniden selin geldiğini gördük. Sel önüne geçen her şeyi alıp götürüyordu. Tüm evleri su bastı. Bazı yerlerde selin yüksekliği üç metreyi geçti. Selde hayatını kaybeden 30 yaşındaki Ecevit Özbulak, hayvanları kurtarmak için ahıra doğru gitti. Annesi 60 yaşındaki Şiro Özbulak da oğlunu kurtarmak için ahır doğru gitti. İkisi de ahırda kilitli kaldılar. Sel vurdu ahırı yıktı. Hepimiz bir yerlere sığınmıştık. Sel çok şiddetliydi. Selden sonra Ecevit`i köyün yakınında dere yatağında bulunan ağaçlara takılmış bir vaziyette, annesini de köyün yaklaşık 2-3 kilometre uzağında bulduk. Sel, annesini oraya kadar sürüklemiş…
 
DSİ Şube  Müdürü Köylüleri Suçladı
İddialar ile ilgili görüştüğümüz Devlet Su İşleri Van Şube Müdürü Abdulkadir Kıyan, sellerde can kayıplarından devletin değil evlerini dere yatağına yapan köylülerin sorumlu olduğunu söyleyerek, "Kendi kuyularını kendileri kazmışlar. Devletin suçu ne burada. 97 yılındaki sel felaketinde benim bir bilgim yok. 2011`de ilk taşkına giden bizim kurumdu. Gittik orda kendilerine baktık. Onlara şunu söyledik. Yerleşim yeriniz hatalıdır. Dedik. Buna rağmen size yardımcı olacağız dedik. Biz de planlama raporlarını başlattık. Onları bitirdik. Bizim için ve kendileri için önemli olan şey odur. Oradaki arazi yapısı kumludur. Hiçbir makinalı çalışma orda sonuç vermez ve 2011 yılındaki taşkında da makine vermişim. Bizim yaptığımız planlama programının sonucudur. Onu da yaptık. Ek yatırım programını yatırımını yaptık. Onları da kurtaracak olan Köy içindeki üç derede taşkın koruma duvarlarıdır. O köyü kurtaracak olan odur" dedi.
 
"Raporlar Hemen Çıkmaz ki Gidip Gelmek Gerekiyor"
"97 tarihinde selin geldiğini bilseydik giderdik elimizle köyü boşaltırdık" şeklinde ilginç bir açıklamada bulunan Kıyan, "2011 taşkınından sonra tutulan rapor birden fazla defalarca gidilip gelinmesi gerekiyor. Bunlar öyle hemen çıkmaz ki... Biz de şu an sadece 2011`in başvuruları var. Biz de gerekeni yapmışız. 2012 taşkınında da ordaydık. `Sizlere yardım amaçlı inşaatımız yakında başlayacak`, dedik. İddia biraz onların kızgınlıkları biraz da boş şeyleridir. 97` de ne olmuş, kim ölmüş onu bilmiyorum. O dönemki yetkililerin belki de hepsi öldü ya da emekli oldular. Muhtarın elindeki dilekçeye baktım. Bizden gölet talep etmiş. Şimdi getirmiş taşkın ile ilişkilendiriyor. Selden sonra ordaydım. Size ne makine lazım diye sorduğumda; `Biz hiçbir makine istemiyoruz` dediler. Bunlar taraflı. Kasıtlı bir şey var" şeklinde konuştu.
 
 
 
(Fırat Aslan- İLKHA)
 
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir