"Hepimiz Hz. Muhammed'in getirdiği bu dinin evlatlarıyız"
İslami direnişin yılmaz savaşçılarından Abbas Musavi, şehadetinin 27'nci yılında rahmetle anılıyor. Lübnan Hizbullah'ının liderlerinden olan Musavi, tarihler 17 Şubat 1992'yi gösterdiğinde işgalci siyonistlerin hedefi olmuştu.
Hayatı boyunca Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın özgürlüğü için mücadele eden, İslam ümmetinin yetiştirmiş olduğu önemli karakterlerden olan Abbas Musavi, tarihler bugünü gösterdiğinde siyonistlerin saldırısı sonucu şehid oldu.
"Gidin israillilere söyleyin. Biz Muhammed ordusuyuz! Geri döndük ve Kudüs yolunda ilerliyoruz!" sözleriyle terör rejimine meydan okuyan Lübnan Hizbullah'ının kurucu lideri Abbas Musavi, şehadetinin 27'nci yıldönümünde yâd ediliyor.
Şehitler ayı olarak kabul edilen şubat ayında öne çıkan önemli isimlerden biri de hiç şüphesiz siyonist çeteler tarafından katledilen Abbas Musavi'dir.
"Abbas Musavi, Filistin ve Filistinli çocukların hüznü ve derdi için kıyam ve cihadı kendi uhdesine almıştı. Ben onu kendimden daha fazla Filistinli bilirdim." diyen İslami Cihad Hareketi'nin kurucu lideri Şehid Fethi Şikaki'nin bu sözleri, onun işgalci siyonistlerle amansız mücadelesini özetliyor.
40 yıllık ömrünü siyonist işgalcilerle mücadeleye adayan Abbas Musavi, bu mücadelede zaferin özellikle Müslümanların birlikteliğinden geçtiğine, ancak böylesi bir tutumla izzetli olunacağına sıkça vurgu yapıyordu. Ba'lbek şehrinde 14 Haziran 1985'te verdiği bir Cuma hutbesinde şöyle demişti:
"Biz birbirimizle, Allah düşmanlarıyla mücadele yolunda rekabet etmeliyiz ve bundan dolayı her bağlılığı (İslam'a bağlılık dışında) reddediyoruz. Sakın kimse 'ben filan tarafa veya filan oluşuma bağlıyım' demesin. Hepimiz 'bizler İslami direnişin çocuklarıyız', hepimiz 'Hz. Muhammed bin Abdullah'ın getirdiği bu dinin evlatlarıyız.' demeliyiz. Evet, bu bağlılık her birimize şeref ve izzet bahşedecektir."
Daha genç yaştayken Filistin direnişine katılan ve işgalcilerle girdiği bir çatışmada ayağından yaralanan Musavi, yıllar sonra Hizbullah'ın lideri olarak "Gidin israillilere söyleyin. Biz Muhammed ordusuyuz! Geri döndük ve Kudüs yolunda ilerliyoruz!" diyerek terör rejimine meydan okumuştu.
Türkiye'de adı Abbas Musavi olarak bilinen Musevi, (Abbas Musevi'nin adı Türkçeye Musevilere (Yahudi) benzerliğinin olmadığını vurgulanmak için Abbas Musavi olarak geçmiştir.) 1952 yılında Lübnan'da Bekaa Vadisinin Nebi Şayt (Şit) beldesinde dünyaya gelen Musavi, 1967'de Arapların siyonistlere yenildikleri savaş esnasında henüz 15 yaşındaydı.
Musavi, ilk gençlik yıllarında katıldığı Filistin direnişi sırasında işgalcilerle girdiği bir çatışmada ayağından yaralanmıştı. Bu yılları siyonizme karşı mücadeleyle geçen Musavi, edindiği tecrübe ve birikimin ardından, kurduğu Emel hareketiyle Hizbullah'ın temellerini atan İmam Musa Sadr ile tanıştı. Onun tavsiyesi üzerine Irak'ın Necef kentine giden Abbas Musavi, burada yaklaşık 15 yıl süren ilim tahsilini beş yılda tamamladı. İslami ilimlerin yanında İngilizce ve Fransızcayı da öğrenen Musavi, burada da İslami hareket içindeki çalışmalarını sürdürdü. Yaptığı çalışmalarla Baas Rejiminin baskılarına maruz kalan Musavi, bir Aşura etkinliğine katılmak için Lübnan'da bulunduğu sırada Irak'taki evi basıldı. Bunun üzerine ailesini de Lübnan'a getiren Musavi, bir daha da Irak'a dönmedi.
Lübnan'da aktif olarak İslami hareket içerisinde çalışmalarda bulunan Abbas Musavi, 1978 yılında Ba'lebek şehrinde "İmam'ül Muntazar" adıyla bir eğitim merkezi kurdu. Küçük bir evde temeli atılan bu eğitim kurumu daha bir yıl geçmeden öğrencilere dar gelmeye başladı. Bunun üzerine 1979 yılında İmam Ali Camii'nin yakınlarında bulunan bir binaya taşındı. Burada daha sonra Hizbullah bünyesine önemli çalışmalarda bulunacak birçok isim yetiştirdi.
Eğitim çalışmalarının yanı sıra köy köy gezen Musavi, halkın dertlerini dinleyerek hem sorunlarını çözmeye çalıştı hem de yaptığı konuşmalarla halkı direniş hakkında bilinçlendirdi. Musavi, çalışmalarının semeresini bu bölgelerde direnişe katılarak işgalci çetelere kök söktüren yüzlerce gençle aldı.
Hizbullah içinde önemli görevlerde bulunan Musavi, 1983-1985 yılları arasında Hizbullah'ın özel Güvenli Birimi'nin liderliğini, 1985-1988 yılları arasında ise Hizbullah'ın askeri kuvvetleri komutanlığını yaptı. 1991 yılında Hizbullah Genel Sekreterliğine getirilen Musavi, işgalcilerin kâbusu oldu.
Filistin davasının en önemli savunucularından olan Musavi, faaliyetleriyle siyonistlerin korkulu rüyası olmuş ve ardından onun çalışmalarından rahatsız olan işgalci siyonistler daha Hizbullah'ın başına geçer geçmez onu katletmek için harekete geçmişti. Mayıs 1991'de Hizbullah liderliğine getirilen Musavi, 9 ay sonra 17 Şubat 1992'de, Şehid Ragıb Harb'ı anma programından dönerken Güney Lübnan'ın Cibşit bölgesinde işgalci çetelerin hava saldırısına maruz kaldı. Aracı hedef alınan Abbas Musavi, hanımı ve bir çocuğuyla beraber şehid oldu.
İlmi kişiliği kadar direnişçi kimliğiyle de öne çıkan Musavi, halkla iç içe olduğu kadar cephe cephe dolaşarak mücahitlere moral veriyor, yaptığı konuşmalarla motivasyonlarını arttırıyordu.
17 Mayıs 1985'te Ba'lbek şehrinde verdiği bir Cuma hutbesinde, "Tarihimizdeki bir kıvılcımı hatırlamalıyız her zaman; çağdaş tarihimizden, sayesinde her müminin gönlünün şad olduğu ve tüm dünya müminlerinin memnun olduğu bir kıvılcım; o, israile karşı İslami direniş kıvılcımıdır." diyen Abbas Musavi, işgalcilerin aynı zamanda dünya barışını da tehdit ettiğini vurgulayarak bir konuşmasında şunları söylemişti:
"İsrail yok olmalı! Sadece Filistin için değil; Suriye, Mısır, Ürdün ve bütün bölge için… İstikrarın sağlanması için… İsrail yeryüzünden silinmelidir. İsrail salt varlığıyla istikrara karşıdır. Dünya barışını tehdit eder. Öyle bir topluluk düşünün ki 'Nil'den Fırat'a kadar bir devlet kurmak istiyorum' diyor. Bu devletin içine hangi ülkeleri alacak bir bakın; Lübnan, Suriye, Ürdün, Mısır, Irak… Bu devletin varlığı bile dünya barışını tehdit ediyor. İsraile karşı sustukça tehdit günden güne artacak…
Yahudi göçü ve sinsice yayılan yerleşke inşaatları büyük israil devletinin başlangıcı niteliğindedir. Peki, böyle bir projeyi gerçekleştirmek için gitgide dünya barışını daha fazla tehdit eden bir düşmana karşı tavrımız nasıl olmalıdır. Susalım mı? Barış mı imzalayalım? Müzakere için onlarla masaya mı oturalım?
Size açık söylüyorum: İsrailin varlığını ve çıkarını eksiksiz koruyan Amerika gelecekte israili, yediğimiz lokmaya, içtiğimiz bir yudum suya ortak edecek başka seçenek kabul etmeyecektir. İsrailin eylemlerine suskun kalınırsa bu sonucu bekleyin…"
Abbas Musavi'nin, çocukluğundan şehid oluncaya kadar en önemli meselesi ve derdi Filistin meselesi olmuştur. Musavi şehit olduğunda Filistin İslami Cihad Hareketi'nin kurucu lideri Fethi Şikaki, onun için şöyle demişti: "Abbas Musavi, Filistin ve Filistinli çocukların hüznü ve derdi için kıyam ve cihadı kendi uhdesine almıştı. Ben onu kendimden daha fazla Filistinli bilirdim."
Musavi'den övgüyle bahseden Seyyid Hüseyin Fadlallah, onun tüm yaşamını İslam davası uğrunda harcadığını ve insanları örgütleyip harekete geçirerek inkılâp ve direniş ruhunu uyandırdığını belirtmişti. (İLKHA)