• DOLAR 34.547
  • EURO 36.639
  • ALTIN 2920.341
  • ...
Zindanla Gelen Hicran Dolu Bir Yaşam ve Bayram
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Allah’ın izni olmaksızın hiç bir musibet (hiç kimseye) isabet etmez. Kim Allah’a iman ederse, onun kalbini hidayete yöneltir. Allah, her şeyi bilendir.”

Evvelden Ahire hamd âlemlerin yegâne hâkimi olan Allah’a olsun. Elbette ki her şeye kadir olan Rabbi Zülcelal bir şeyin olmasını dilediyse ona ol demesi yetiyor. Bunun yanında da başımıza gelen bela ve musibetlerin de her ne kadar Allah’ın izniyle olduğuna iman etmişsek de bu bela ve musibetleri bize reva görenlerin de bize zulmettiğine o kadar iman etmiş ve bunu yine takdir eden Rabbimize havale etmekten imtina etmeyiz. Üstad Bediüzzaman’ın da buyurduğu gibi. “Allah adalet eder ama kul zulmeder”


Ben, eşi 13 yıldır İslami hassasiyetinden dolayı cezaevinde olan bir bacınızım. Dile kolay 13 yıl. Anlatmaya kalksanız anlatılmaz. Yazmaya kalksanız sayfalar yetmez, duyduğumuz ıstırabı, çektiğimiz çileyi. Zaman zaman ruhen daralırız, sıkılırız hatta çektiğimiz sıkıntıları duymayan, görmeyen ya da görmek istemeyen tüm insanlığa haykırmak isteriz. Ama yine de İslam âlemini düşünür ve İslam âleminin yaşadığı bunca bela ve musibetlerin yanında kendimize bir teselli bulur yine Rahman olan Rabbimize iltica ederiz.


13 yıl önce büyük bir umut ile evlenmiştik. Hayır üzerine bina edilmiş bir ailemiz olacak ve hayra adayacağımız evlatlarımız yetişecekti. Evet, bu bizim planımızdı. Kendimizce bir plan yapmıştık. İnsan olmamızın gereği diyelim. Ama Rabbimiz bize hayırdan yana başka bir kapı açacaktı da bunun farkında değildik. Eşimin camiye gidip çocuklarla ilgilenmesi, ders vermesi, kendince Allah’ın dinine hizmet etme gayretini çok takdir ediyordum. Böyle bir amelle amil olduğu için de Rabbime hamd ediyordum. Oysa bu güzel fiiliyatlarının bir gün kendisini Yusufi Medresenin sakini yapacağını hiç düşünmemiştim.


İlk bayramdı. Çok mutluyduk. Eşimin evinde ilk bayramımı geçiriyordum. Ama bu bayramımın belki de ilk ve son bayramım olacağını da düşünmemiştim. O günden bu güne ikinci bir bayrama hasret bıraktılar. 13 yıldır bir bayram kutlama adına yüzlerce kilometreyi aşındırdılar / aşındırıyorlar. Ama kinleri geçmiş değil. Allahın verdiği bayramlaşma hakkını bile çok gördüler. Onu da elimizden almak için mahkûmumuzu bizden çaldılar. Bitlis cezaevine bile zor gittiğimiz bir dönemde nereden çıktı ta Ordu’lara götürmek ve niçin?


Kaynanam evladının hasretinden ismini sayıklayarak bu dünyaya veda etti. Üstelik bu zulmü bize reva görenlere beddualarını da eksik etmeden. Her bedduasına amin dedik biz de gönülden. Zira biliyor ve de iman ediyorduk ki mazlumun bedduasıyla Allah arasında hiçbir perde yoktu. Zira biliyorduk ki elimizden duadan başka da bir şey gelmiyordu. Zira biliyorduk ki bu zulmü Rabbim gidermezse bizim buna gücümüz yoktu. Zira biliyorduk ki Rabbim bir şeyin olmasını dilerse “Ol” demesi yeterdi. Evet, bize zulüm üstüne zulmü reva görenleri en yüce makama havale ediyorduk.


Bir bayram daha geliyor. Bayram; sevgi demek, muhabbet demek. Bayram; gönül hoşluğu nefsin prangalarından azad olmuşluğun mükafatı demek. Bayram; muhabbetin ve mutluluğun paylaşılması demek.


Bu zulmü bize reva görenlere söylemek isterdim. Mahkumlar için ne manaya geliyor bayram biliyor musunuz…? Peki, mahkum aileleri için bu bayramlar nasıl geçiyor hiç düşündünüz mü?


Bizler inancımızdan dolayı başımıza her ne geldiyse öptük başımıza koyduk ve bunun için Rabbimize hamd etmekten geri durmadık / durmayacağız. Rabbimizden bize her ne geldiyse baş göz üstüne. Ama şunu da iyi bilsinler ki dünyanın öbür ucuna da sürseniz Bahadırlarımızı ve sürünerek de olsa onların yanına gitmekten bizleri alıkoyamazsınız. Elbette Rabbimizin de bizim için bir takdiri vardır. Biz buna da razıyız.


Her şeye rağmen Bayramınız mübarek olsun ey Yusuf-i mekânın aziz bahadırları. Bayramın mübarek olsun

Bey…
 

CAHİDE GÜLTEPE/ VAN

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir