• DOLAR 34.616
  • EURO 36.348
  • ALTIN 2921.04
  • ...
"İnşallah bir daha o günleri görmeyiz"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun.  Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

28 Şubat 1997 yılında yayınlanan Milli Güvenlik Kurulu kararlarının ardından Türkiye genelinde inançlı insanlara yönelik cadı avı başlatıldı.

Ordu, bürokrasi, medya, yargı, üniversite ve iş dünya eksenli başlatılan süreç ile başörtülü öğrenci ve öğretmenler baskılara maruz kaldı, orduda namaz kılan askerler görevden atıldı, Kur'an kursları kapatıldı, Batı Çalışma Grubu (BÇG) denilen karanlık yapı tarafından milyonlarca Müslüman fişlendi.

28 Şubat sürecinin en çok hissedildiği yerlerden biri de Şanlıurfa oldu.

28 Şubat sürecinde, Şanlıurfa Fatih Sultan Mehmet İlköğretim Okulunda okul müdürü olan Mehmet Sarmış (57) okulundaki başörtülü öğretmenler hakkında işlem yapmadığından dolayı soruşturma geçirdiğini ve görevden alındığını belirterek, yaşadığı mağduriyetleri anlattı.

34 yıldır eğitim alanında görev yaptığını belirten Sarmış, "28 Şubat denince; 28 Şubat 1997 yılında, Milli Güvenlik Kurulunun olduğu tarihtir. O tarihte alınan bir takım kararlar hükümete dikte ettirildi. Bunlar inançlı kesime baskı şeklinde alınan kararlardı. Bu kararların alınması ile beraber, zaten bunun hazırlığa önceden başlanmıştı; medyanın etkisi ile ülke genelinde Müslümanlara yönelik aleyhte çalışmalar, yayınlar ve psikolojik bir baskı oluşturulmaya başlandı. 28 Şubat tarihindeki milli güvenlik kararları ile birlikte bir dayanak da buldular ve onun üzerinden bu baskılar arttırıldı. Müslümanım diyen, İslami faaliyet yapan, çeşitli derneklere, vakıflara, faaliyetlere, şahıslara yönelik soruşturmalar, kovuşturmalar başladı. Bir çeşit cadı avı başladı. Sivil vatandaşlara yönelik aynı şekilde, Türkiye genelinde adı İslam ile anılan hemen hemen her çevreye resmi, sivil, kurum-kuruluşlara ve vatandaşlara yönelik giderek ağır bir baskıya dönüştü." ifadelerini kullandı.

28 Şubat sürecinin en büyük etkisinin eğitim alanında kendini hissettirdiğine dikkat çeken Sarmış, "Her türlü faaliyetlerin engellenmeye çalışıldığı ve psikolojik baskıdan dolayı da insanların kendi kendini sınırlamaya başladığı bir dönemdi. Gittikçe bu baskı arttı, bir takım resmi yazışmalara dönüştü. En çokta başörtüsünde kendisini gösterdi. Başörtülü olarak devlet memuriyeti yapan bayanlar ve onları destekleyenler üzerine gidildi. En çok memurun olduğu kesim ise eğitim, öğretmenler kesimi olduğu için en çok buralarda kendini hissettirdi. Eğitim bütün vatandaşların ilgilendirdiği için; herkesin de dikkatini çekti. Birçok öğretmen, bayan öğretmen görev yapamaz hale geldi." dedi.

"Bir kısım resmi görevliler, gazeteciler ve müfettişler başörtülü avına çıktılar"

28 Şubat sürecinde başörtülü öğretmenlere yönelik cadı avı başlatıldığına dikkat çeken Sarmış, şunları söyledi:

"Başörtülü öğretmenlere yönelik bir cadı avı başlatıldı. Bir kısım resmi görevliler, gazeteciler ve müfettişler başörtülü avına çıktılar. Ben birçok gazetecileri biliyorum;  başörtülülerin görev yaptığı okulların önünde bekliyor, öğretmenler girerken çıkarken fotoğraflarını çekiyorlardı. Daha sonra 'bu okulda da başörtüler göreve devam ediyor' diye haber yapıyorlardı. Arkasından müfettişler gidiyordu. Onların bu haberleri öncülük yapıyordu. Arkasından da hemen resmi görevliler, müfettişler devreye giriyordu. Bu durum onların rahatsız edilmesi, soruşturma geçirmesi ve görevden atılmasına doğru gidiyordu."

"Müfettişler okullara haberli habersiz baskınlar düzenliyordu"

28 Şubat sürecinde Şanlıurfa'da yaşanan baskılara vurgu yapan Sarmış, "Türkiye genelinde yaşananların aynen yansıması Urfa'da da oldu. Şanlıurfa'da başörtülü öğretmen sayısı oran olarak biraz daha fazlaydı. Belli okullarda yoğunlaşmıştı. Zaten az önce bahsettiklerimin birçoğu Urfa'da yaşadıklarımızdır. Bir kısım okul idareleri başörtülü öğretmenler için işlem yapmadıkları için, Milli Eğitim de başörtülü öğretmenleri bu okullarda görevlendiriyordu. Atamalar şimdiki gibi olmadığı için hangi öğretmenin nerede görev yapacağını il belirliyordu.  Öğretmenlerin daha rahat çalışabilecekleri rahatsız edilmeyecekleri okullara yönlendiriyorlardı. Belli okullarda yoğunlaşmışlardı.  Müfettişler, başörtülü öğretmenleri görev başında yakalamak ve tabiri caizse suçüstü yapmak için bu okullara haberli habersiz baskınlar düzenliyorlardı. Birtakım gazeteciler de buna öncülük ediyordu." ifadelerini kullandı.

"Bizim okula da müfettişler sık sık gidip gelmeye başladılar"

28 Şubat sürecinde başörtülü öğretmenlerden dolayı görev yaptığı okulun hedef haline geldiğine işaret eden Sarmış, "28 Şubat sürecinde, Fatih Sultan Mehmet İlköğretim Okulu müdürüydüm. Bizim okulda da 8 veya 9 başörtülü öğretmen arkadaşımız vardı. Bundan dolayı hedefteki okullardan biriydik.  Ben aynı zamanda Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa İl Başkanlığını yapıyordum. Dolayısıyla o kadar başörtülü öğretmenin olması bizlerin de sendika olarak da onların hakkını, hukukunu savunmamız, o dönem sendikamızın diğer bağlı sendikalarla birlikte dikkat çekici bir hale getirmişti. Dolayısıyla bizim okula da müfettişler sık sık gidip gelmeye başladılar." diye konuştu.

"Soruşturma sonunda görevden alındım"

Müfettişler tarafında okullarına baskınlar yapıldığını ve başörtülü öğretmenler hakkında soruşturma açılması istendiğinin altını çizen Sarmış, "Başörtülü öğretmenler ile ilgili yasal işlem yapmamızı istiyorlardı. Ceza vermemizi istiyorlardı. Ben buna direndim; bunun bir inanç hürriyeti olduğunu, benim annemin, ablamın, eşimin başörtülü olduğunu, dolayısıyla dinin emri olduğunu, buna karşı çıkmanın dinin başka diğer emirlerine karşı çıkmaktan farklı olmadığını söylüyordum. O yüzden en çok dikkati çeken okullardan biri olduk. Sık sık müfettişler gelip gitmeye başladılar. Biz de başörtülü öğretmenlerin hakkını, hukukunu korumaya çalıştık. Bir süre sonra da zaten hakkımda soruşturma açıldı. Defaatle bize başörtülü öğretmenler ile ilgili müfettiş geldiği zaman işlem yapmamızı istiyorlardı. Ben de yapmayacağımı söyleyince, arkasından benim hakkımda soruşturma açıldı. O soruşturma sonunda da görevden alındım." şeklinde konuştu.

"2002 yılında okul müdürlüğü görevime dönebildim"

28 Şubat sürecinde görevden alındıktan sonra yargılanma sürecine değinen Sarmış, "Görevden alındığım zaman burada 28 Şubat mağdurlarına gönüllü olarak avukatlık yapan arkadaşlarımız vardı. Mazlum-Der'den Şehmuz Ülek vardı. Benim avukatlığımı ücretsiz olarak o yaptı. Aradan bir süre geçtikten sonra bu avukatımızın çalışmaları sonucunda, aldığım ceza af oldu, ama ben okul müdürlüğünden alınmıştım, öğretmen olarak devam ettim. Sonra mahkeme kararıyla değil, normal olarak 2002'den sonra okul müdürlüğüne geri dönebildim. İsim zikir etmeyeyim birçok başörtülü bayan okullarından kovuldu, görevden alındı. Bir kısmın başı açılmak istendi, bir kısım baskılardan dolayı ve ailesinin baskısından dolayı başlarını açmak zorunda kaldı, bir kısmı her türlü bedeli ödeyeceğim dedi ve görevden atıldı. Ceza alanlar oldu. Adları gazetelerde çıktı, sanki büyük bir suç işlemiş gibi lanse edildiler. Ağlayanlar, gözyaşı dökenler, üzülenler, kahrolanlar oldu. Ekonomik olarak çalışmak zorunda olduğu için daha çok sıkıntı çekenler oldu. Bizzat görev başındayken rencide edilenler, hakarete uğrayanlar, bayılanlar oldu. " dedi.

"Bir konuşmamdan dolayı gidip mahkemede ifade vermek zorunda kaldım"

28 Şubat sürecinde Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa Şube Başkanı olduğunu hatırlatan Sarmış, şöyle devam etti:

"28 Şubat sürecinde bütün faaliyetlerimiz hemen hemen başörtülü öğretmenler ile ilgiliydi. Bir el ele eylemi düzenledik. Daha sonraki dönemlerde bazen sendika olarak diğer kurumlarla işbirliği halinde çeşitli basın açıklamaları yaptık. Yine o dönemde sendika olarak bir eğlence gecesi düzenledik. Eğlence dediğimiz böyle vur patlasın, çal oynasın cinsinden değildi. Yaşadığımız o durumları mizahi bir şekilde dile getiren, bir takım müzik ve konuşmaların olduğu, fıkralarını anlatıldığı bir gece düzenledik. O zaman bütün faaliyetleri emniyetten gelip izlerlerdi. Orada yapmış olduğum bir konuşmamdan dolayı gidip mahkemede ifade vermek zorunda kaldım. Konuşmamı kasete almışlardı. Devlet Güvenlik Mahkemeleri vardı o zaman Diyarbakır'da. Bizzat beni mahkemeye çağırdılar. O zaman öğrendim ki, DGM'de yargılanmaktan kıl payı kurtulmuşum. Bir tane vicdanlı vatandaşın, bilirkişinin, 'bu adam doğru söylüyor sonuçta' demesi üzerine ben Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne gitmekten o şekilde kurtuldum. Yine başka bir zamanda yine gidip mahkemede başka bir kısım arkadaşlarla birlikte ifade vermek zorunda kaldığımı hatırlıyorum."

"İnşallah bir daha o günleri görmeyiz"

28 Şubat sürecinin bir daha yaşanmaması temennisinde bulunan Sarmış, "Hem bizim inancımızın hem de evrensel hukukun gereği olarak özgür bir ortamda yaşamamız lazım. İnsanlar inandıkları gibi yaşayabilmeliler, bunu rahatça ifade edebilmeliler. Bir fikir bir başka fikir üzerinde baskı oluşturmamalıdır. Herkes rahatça kendini ifade edebilmeli ve bunu anlata bilmelidir. Kimse kılığından, kıyafetinden, inancından dolayı mağdur edilmemelidir. Tepeden inme bir mantıkla toplum mühendisliği ile bir yere varılamayacağını insanların artık görmesi lazım. Bir daha 28 Şubat benzeri olayların hiçbir yerde ve ülkemizde olmaması gerektiğini düşünüyorum. İnşallah bir daha o günleri görmeyiz." (Abdurahman Uğurlu-İLKHA)







Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Bu haberler de ilginizi çekebilir