• DOLAR 34.709
  • EURO 36.731
  • ALTIN 2969.163
  • ...
Numan Olmadı Abdullah Verelim!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Hüseyin Kaya / haber-yorum
Daha önümüzde iki yıl var, ama cumhurbaşkanlığı seçimleri şimdiden bazılarını germiş durumda.

Herkes durduğu yere göre hesaplar yapıyor, öngörülerde bulunuyor.
Son gündem Abdullah Gül.

Her ne kadar Tayyip Erdoğan “Beraber yürüdük biz bu yollarda diyorsa” da şimdi birçok yerden “Ayrılık, ayrılık, aman ayrılık” şarkıları söyleniyor.

Havuzu Ahmet Sever gösterdi ve ciğeri yanan çok sayıda kişi balıklama atladı.

Serinlemeye ihtiyaçları var garibanların.

İşte Ahmet Sever’in açıklamaları:

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ahmet Sever, yeniden aday olmasının engellenmek istenmesinin Gül`ü kırdığını ifade etmiş. Sever, bazı AK Partili yöneticilere yüklenmiş: "Bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanı`nı çok rahatsız eden gelişmeler oldu. Kendisi dışarıya yansıtmadı; ama yeniden aday olmasını engellemeye yönelik bir yasak konulması kendisini gerçekten üzdü ve kırdı. Öyle ki Anayasa Mahkemesi bu yasağın anayasaya aykırı olduğu yolunda karar almasına rağmen bazı kişiler buna bile karşı çıkıp mahkemenin kararını Anayasa`ya aykırı ilan edebildiler. Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ile bir çatışma, çekişme görüntüsü vermemeye özen gösterdi, hâlâ gösteriyor. Ama aynı özeni partinin bazı önemli isimlerinin göstermemesi ve uluorta konuşmaları gerçekten hoş olmadı" demiş.

Ahmet Sever, sözcü olduğu için öyle kendi kafasından konuşacak biri değil.

Yani Cumhurbaşkanı gerçekten kırılmış.

Bu da bazılarını heyecanlandırmış.

Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında bir problem olduğunu yaymak, bunun üzerine bir şeyler bina etmek istiyorlar.
Özellikle son zamanlarda hükümetle problemleri iyice artan kesimlerden ilginç yorumlar geliyor.
Bakın “tetikçi gazeteci”lerden olan polis kökenli Ö. Aytaç yazdığı yazıda neler söylüyor:

-Numan Hocam’ın the cemaat ile olan ilişkileri ve the cemaate bakışı, Başbakan Erdoğan’ın ilişkileri ve son dönemlerdeki düşmancaya yakın olan bakışı gibi olabilir mi? Eğer böyle olursa, the cemaat ile ciddi bir handikap yaşanması mı söz konusu olacaktır?

-Bir bakan gittiği pek çok ilde –ki başka başka bakanlar içinde de bu durumun aynısı söz konudur- o ilin bütün üst kademe yöneticilerinin yanında, bir tarikat grubunu kastederek, onların faaliyetlerinin o ilde olup olmadığını sorduktan sonra; ‘onlara devlet olarak her şeyimizle sahip çıkalım, koruyup kollayalım ki,‘okyanus ötesi’ güçlenmesin’ anlatımında bulunmakta mıdır? 

-Bir başka bakan / başbakan yardımcısı da, kendi biriminde çalışacak isimler kendisine getirildiğinde, listede yaptığı ilk çalışma; ‘the cemaatten 1 kişinin bile alınmaması’ şeklinde acaba olmakta mıdır? Hatta toplu alım yaparsak, aradan sızanlar olabilir. O nedenle elemanları 2’şer-3’er alalım deme pervasızlığı içinde bulunmakta mıdır?

-Bakanlar Kurulunun en yetkililerinden olan birisi, Aziz Yıldırım’a haber gönderip acaba; ‘seninle ben uğraşmıyorum ama the cemaat uğraşıyor’ herhalde demiyordur değil mi?

-Bir başbakan yardımcısı, dolaştığı medya temsilcilerine; ‘KCK ve PKK ile biz uğraşmıyoruz, asıl uğraşan ve operasyonları yapan the cemaattir diye bir söylem geliştirmiyorlardır, değil mi?

-Devlet dairelerine adam alırken ‘havuz sistemi oluşturup’ havuzun içindekilerin dışında bir kişiyi bile göreve getirmeme konusunda bir talimat / bir konsensüs yoktur, değil mi?

-Havuzun içindeki insanlarla ilgili; ‘Milli Görüşten olsun, Akıncı olsun, tarikatçı olsun, Süleyman Efendinin talebelerinden olsun, Nakşi olsun, İskender paşadan olsun, Topbaş’dan olsun, hiç bulamadık ülkücünün öncelikle inançlılarından olsun ama asla the cemaatten olmasın’ herhalde denilmemektedir, değil mi? 

-The cemaat’e bağlı bütün kurumlara –gazete, televizyon, dergi, okul, yurt, üniversite, dershane, etüt merkezi, iş adamları, işletmeler vs- devletin müfettişlerini –gömmek için- göndererek yıldıralım ve maddi kaynak bulmaz hale getirelim ve onlardan boşalan yerleri de biz dolduralım denilmemektedir, değil mi?

-Yurt dışına biz neden okul açamıyoruz? Bizim de okulumuz olamaz mı? TİKA üzerinden biz de okul açalım ve hatta onların kurumlarında çalışan Kemalettin Özdemir gibi insanlara, çok iyi maaşlar / ihaleler teklif ederek, bir kısım insanı onlardan da devşirelim ve benzer okulları biz de açalım denilmiyordur değil mi?

-Üniversite açmak bir iki talimatımızla gerçekleşir. O zaman onların özel üniversitelerini bunaltalım. Teftişlerle zorlayalım ve boşalan alanlara da biz kendi tanıdıklarımıza üniversite açtıralım denilmiyordur, değil mi?

Ö. Aytaç, açık açık söylüyor söyleyeceklerini; ama esas adamlar lafı eveleyip geveliyorlar.

Eski Ak Partinin daha iyi olduğunu söylüyor.

Ama bana sorarsanız esas söylenmesi gereken şeyler söylenmiyor.

Açık konuşmak gerekirse…

Bazıları Tayyip Erdoğan’dan iyice koptuğu için bir alternatif arıyor.

Önce Numan Kurtulmuş üzerinden bir şeyler tasarlamaya çalıştılar, Erdoğan, bir transfer ile hevesleri kursaklarda bıraktı.
Şimdi Gül’e oynuyorlar.

İstiyorlar ki, Abdullah Gül’ü, Erdoğan’a rakip olarak çıkarsınlar.

Erdoğan’ın oyları düşsün, burnu sürtsün istiyorlar.

Heyecanın nedeni bu!

Bu haberler de ilginizi çekebilir