Hilmi Özkök İfadesinde `Muhtırayı` Doğruladı
Ergenekon davasında tanık olarak dinlenen eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Yakamoz ve Ayışığı darbe planlarının bir sunum içerisinde önüne geldiğini söyledi. Plandaki iddiaların çok ciddi olduğunu söyleyen Özkök, "Hukuki müdahale yapılabilir mi diye düşündüm. İlk başta buna gerek duymadım. Bulunduğumuz mevkiler çok önemli mevkiler." dedi.
``Ergenekon`` davasında tanık olarak dinlenilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, kendisine 2004 yılının bahar aylarında bir vasıtayla bir CD geldiğini belirterek, ``Bunun içindeki sunumlar `Ayışığı` ve `Yakamoz` olduğu iddia edilen sunumlardı. Dezenformasyon da olabilirdi, doğru da olabilirdi. `Ayışığı` ve `Yakamoz` meşru bir belge olmadığından işlem yapmadım`` dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi`nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi`ndeki salonda yapılan duruşmada tanık olarak dinlenilen emekli Orgeneral Hilmi Özkök, askerliğiyle ilgili şahit olduğu şeyleri anlatacağını ve sorulan sorulara bilgisi dahilinde cevap vereceğini söyledi.
Özkök, 2002 yılının ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı görevine atandığını, görevine başlamasından kısa bir süre sonra AK Parti`nin iktidara geldiğini hatırlatarak, ``Bu, ben dahil olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarında bir tedirginlik oluşturdu. Bu kişilerin eski söylemlerine bakıldığı zaman, `bir kötüye doğru gidiş olur mu?` diye endişe ettik. Bunları kendi aramızda da konuştuk. Çeşitli kişiler, çeşitli fikirler söyledi. Askerlikte herkes hür fikrini söyler. Sonunda komutanın dediği olur. Benim görüşlerim ile astlarım arasında ayrışmalar oldu. Bu çok normal`` diye konuştu.
``Ayışığı`` ve ``Yakamoz``
Özkök, o dönemde yoğun bir gündemin olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
``Bana 2004 yılının bahar aylarında bir vasıtayla bir CD geldi. Bunun içindeki sunumlar `Ayışığı` ve `Yakamoz` olduğu iddia edilen sunumlardı. Dezenformasyon da olabilirdi, doğru da olabilirdi. Bu nedenle astlarımla bile paylaşmadım. Genelkurmay Başkanı olarak temkinli olmam gerekiyordu. Bazen bir fıkra, bazen bir espri, bazen de açıkça, bu konulardan haberdar olduğumu ifade ettim. Bulunduğumuz makamlar çok önemli makamlar. Örneğin bir Kara Kuvvetleri Komutanlığı`nın emrinde 300 bin kişi var. Meşru olmayan, gerçek olup olmadığını bilmediğim bir belgeyle işlem yapamazdım. Bu astlardan şüphe duyduğum anlamına gelir. Astlara güven vermek çok önemlidir. Benim uçağıma havada yakıt ikmali yapıldı. Ben cesur olduğumdan mı? Onların eğitimlerine güven duyduğumu belirtmek için yaptım. `Ayışığı` ve `Yakamoz` meşru bir belge olmadığından işlem yapmadım.``
Daha sonradan bazı kişilerin emekli olduğunu, bazılarının kaldığını aktaran Özkök, bu konuların kendisinin emekliliğinden sonra yeniden gündeme geldiğini söyledi.
``Muhtıra verilmesi yönünde teklifte bulunan oldu mu?``
Özkök, savcılıktaki ifadesinde ``Genelkurmay Başkanlığı yaptığınız dönem içerisinde mahiyetinizdeki kuvvet komutanlarından dönemin yürütme organına yönelik muhtıra verilmesi yönünde telkin ya da teklifte bulunan oldu mu? Olduysa kimler tarafından ne amaçla ve nasıl oldu?`` sorusuna verdiği cevap okunduğu sırada araya girerek, şunları kaydetti:
``Geçen bir gazeteci burada, bir röportajıma atıfta bulunarak `Teklif diye soruldu, başka şekilde sorulsaydı cevabım başka olurdu` dediğimi belirtmiş. Buraya bir açıklık getirmek istiyorum. Teklif askerlikte çok özel bir terimdir. Daha önce emredilen bir konuda astlar bir çalışma yapar ve emri verene bu konuyla ilgili bir sunumda bulunur. Bunun dışında zaman zaman toplanır beyin fırtınası yaparız. Orada kişiler aniden aklına geleni söyler. Saldırı, savunma ve geri çekilme gibi birbirinden farklı 3 hareket tarzı vardır. Evet, orada böyle bir söz söylendi. Muhtemel hareket tarzlarından biriydi.``
Emekli Orgeneral İlker Başbuğ duruşma salonuna geldi
Bu arada, duruşmaya verilen kısa aranın ardından davanın tutuklu sanıklarından eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ da duruşma salonuna geldi. Davada kısa beyanda bulunduktan sonra celselere katılmayacağını bildiren Başbuğ, yaklaşık 3 aydan sonra ilk defa duruşmada bulundu.
Evraktaki şema ile bu şema yüzde 90 aynı
``Ergenekon`` davasında tanık olarak dinlenilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, dosyada bulunan ``Ergenekon`` şemasını inceleyerek, ``Aradan geçen yıllar ve yaşımı da dikkate alırsanız, bana verilen evraktaki şema ile bu şema yüzde 90 aynı`` dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi`nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi`ndeki salonda yapılan duruşmada, daha önce alınan ifadeleri okunan Özkök`e Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese, MİT tarafından Genelkurmay Başkanı ve Başbakan`a gönderilen ``Ergenekon`` şeması ve belgelerini sordu.
Özese, MİT`in mahkemeye gönderdiği yazıda, ``3 Temmuz 2003 tarihli isimsiz bir yazı ve ekinde `Ergenekon` lobi belgesi çerçevesinde hazırlanan şema ve kitapçığın 10 Temmuz 2003`te Genelkurmay Başkanı`na intikal ettirildiğini, aynı kapsamdaki bilgi notunun da 26 Mayıs 2006`da Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı`na gönderildiğinin`` yer aldığını hatırlattı.
Dosyada bulunan ``Ergenekon`` şeması ve ekindeki belgeleri Özkök`e gösteren Özese, 10 Temmuz 2003`te Genelkurmay Başkanı olarak kendisine sunulan ``Ergenekon`` belgeleri ve şemasıyla aynı olup olmadığını sordu.
Belgeleri inceleyen Özkök, ``Ek-7`de bulunan belge çağrışım yaptırıyor. Aradan geçen yıllar ve yaşımı da dikkate alırsanız bana verilen evraktaki şema ile bu şema yüzde 90 aynı`` dedi.
Başkan Özese de Ek-7`de bulunan şemanın, üzerinde isimlerin yer aldığı ``Ergenekon`` şeması olduğunu açıkladı.
Özkök, soru üzerine 26 Mayıs 2006 tarihinde Genelkurmay İstihbarat Başkanı`na sunulan şemadan haberi olmadığını söyledi.
MİT tarafından verilen belgenin üzerinde makam, tarih ve imza olmadığını belirten Özkök, ``Hala üzerinde işlem yapılabilecek bir evrak olarak düşünmüyorum`` dedi.
MİT tarafından gönderilen bu belgeyle ilgili sorular yönelten Savcı Mehmet Ali Pekgüzel de ``Ömrünüzü askerlikle geçirmişiniz. `Ergenekon` adını, ilk sanıklardan Erol Mütercimler kamuoyuna duyurdu. Bugün İtalya, Yunanistan gibi NATO ülkelerinde bu tür gizli örgütlenmelerin olduğuna kimse itiraz etmiyor. `Ergenekon` örgütünün varlığı konusunda bilginiz var mı?`` diye sordu.
``Ergenekon`` adını ilk kez MİT`in belgesinde gördüğünü ifade eden Özkök, ``O zaman tutarsız olarak değerlendirdiğim belge dışında bilgim yok`` diye konuştu.
Pekgüzel`in ``Ergenekon, yazılı ve görsel basında yer aldı. İçinde askerlerin olduğu belirtildi. Genelkurmay Başkanlığı tarafından bunlarla ilgili bir şey yapıldı mı?`` sorusu üzerine Özkök, kendi döneminde bilgisi dahilinde böyle bir çalışma yapılmadığını söyledi.
-``Belge tutarsızdı``-
Özkök, Pekgüzel`in ``Bu belgenin arşivlenecek mahiyette olmadığını söylüyorsunuz. Size MİT tarafından yapılan arzın nasıl olduğu, içeriği konusunda detaylı bilgi verir misiniz?`` sorusuna da ``Ergenekon belgesinde büyük tutarsızlık vardı. Askeri yönden olmayan bir mantık hatası vardı. Şemada kıdemsiz komutanlar kıdemlilerin üstünde yer alıyordu. Ben belgeyi İstihbarat Başkanı`na gönderdim. İnceler, ciddi bir durum olursa bana bildirir. Ancak böyle bir şey olmadı. Belgeler makamında, MİT müsteşarı tarafından kağıt şeklinde verildi`` yanıtını verdi.
Pekgüzel, 26 Mayıs 2006 tarihinde Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı`na da gönderilen MİT belgesini Genelkurmay Başkanlığı`na sorduklarını, ancak bunlara rastlanmadığının bildirildiğini söyledi.
Özkök de bunun 2006 yılında kendisine gelmediğini belirterek, o dönemdeki istihbarat başkanını da hatırlamadığını kaydetti.
-Jandarma Genel Komutanlığı`ndaki dinlemeler-
Pekgüzel`in, tutuksuz sanık emekli Orgeneral Şener Eruygur döneminde Jandarma Genel Komutanlığı`nda yapılan gizli dinlemelerden haberi olup olmadığını sorduğu Özkök, ``Hayır. Jandarma Genel Komutanlığı`nın Genelkurmay Başkanlığı ile bağlantısı eğitim ve harekat konusudur`` dedi.
Özkök, Jandarma Genel Komutanlığı`nın İçişleri Bakanlığı`na bağlı ve yetkilerinin de fazla olduğunu ifade ederek, ``Onların yapıldığı duyuluyordu`` dedi.
Pekgüzel`in, dinlemelerin yasal dayanağı olup olmadığına ilişkin sorusuna da Özkök, ``Bilmem mümkün değil`` yanıtını verdi.
Özkök, Pekgüzel`in ``Bülent Arınç, Mehmet Emin Karamehmet, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ile yapılan görüşmeler var. Bir kısım sesli, görüntülü kayıtlar, çözümler var. Bunlarla görüşüp görüşmeme konusunda size bir şey söyledi mi? Size bilgi arzı oldu mu?`` sorusu üzerine, ``Buna benzer görüşmelerin olduğundan bilgim var. Ancak jandarmanın özel durumu var. Genelkurmay`da gazetecilerle nasıl konuşulacağı konusunda düzenleme var. Diğer kuvvet komutanları yaptıkları toplantıları bana arz ederler. Ama jandarmanın toplantılarını bilemem`` şeklinde konuştu.
Yasadışı dinlemelerin yapıldığına ilişkin iddiaların olduğunu, böyle bir şeyi yapma kabiliyetinin Jandarma Genel Komutanlığı`nda bulunduğunu belirten Özkök, bunun üzerine Şener Eruygur`a İstihbarat Daire Başkanı Levent Ersöz ve Teknik İstihbarat Daire Başkanı Hasan Atilla Uğur ile görüşmek istediğini söylediğini anlattı.
Ersöz ve Uğur ile görüştüğünde ``Ellerinde çok büyük bir kabiliyetlerinin olduğunu, dikkatli olmalarını söylediğini`` aktaran Özkök, Uğur`un ifadesinde ``Hilmi Özkök, `sağdan soldan bilgiler ve dedikodular geliyor. İnansaydım soruşturma başlatırdım` dedi`` şeklindeki beyanlarının olduğunun söylenmesi üzerine ``Böyle bir konuşma geçmiş olabilir. Dikkatli davranmaları gerektiğini söyledim`` diye konuştu.
Savcı Pekgüzel`in Ersöz ve Uğur`un mahkemedeki ifadelerinin kendisiyle ilgili bölümlerini okuyarak, sanıkların yasadışı dinlemelerin konuşulmadığını söylediklerini belirtmesi üzerine Özkök, şunları kaydetti:
``Konuşuldu. `Çok büyük bir kabiliyetiniz var dikkatli olun` dedim. `Yasadışı bir dinleme yapıyor musunuz?` demedim. Duyumlar olduğunu belirterek, yapılıyorsa engellemeyi düşündüm. Bir tavsiye niteliğindeydi. O konuda benim emrimde değillerdi.``
Jandarma Genel Komutanlığı`nın bilgisayarlarında inceleme yapıp, yapamayacağına ilişkin o dönemki adli müşavire danıştığını belirten Özkök, müşavirin İçişleri Bakanlığı`na bağlı olduğu için inceleme yapılamayacağını söylediğini anlattı.
Pekgüzel`in sorusu üzerine Özkök, tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz`ın jandarma tarafından korunduğunu duyduğunu söyledi.
-Hilafetin kaldırılması toplantısı-
Pekgüzel`in 3 Mart 2004 tarihinde Ankara Ticaret Odası`nda hilafetin kaldırılmasıyla ilgili yapılan toplantıyı hatırlatması üzerine Özkök, o dönemde görevli olarak İsveç`te olduğunu belirterek, ``Konferansla ilgili bilgi verilmedi. Benim yerime kuvvet komutanım katıldı. Rahatsız oldum. `Keşke gitmeseydiniz` diye ifade kullanmış olabilirim. Kimin organize ettiğini bilmiyorum. Katılımdan memnun olmadığımı ifade ettim`` şeklinde konuştu.
Soru üzerine, gayri resmi yollardan, imzasız mektup, CD ve benzeri şekilde Genelkurmay Başkanlığı`na çok sayıda ihbar geldiğini aktaran Özkök, bunların özel kalemi tarafından seçilerek sunulduğunu, hatta bazılarının Genelkurmay 2. Başkanı`na danışılarak kendisine sunulduğunu anlattı.
Özkök, ``İmzalı olmayan bu belgelerle hukuki bir işlem yapmayız. Ancak, ileriki çalışmalarımızda bunları dikkate alırız`` dedi.
-Basındaki yıpratma kampanyaları-
Özkök, daha önce alınan ifadesi okunduğu sırada da basında aleyhine kampanya yapıldığını ifade ederek, bir gazetenin tanınmış yazarının kendisi hakkında 18 yıl yurt dışında kaldığı ve ülke gerçeklerinden haberdar olmadığı şeklinde yazı yazdığını söyledi.
Bunun üzerine, gazeteciyi arayarak bu bilgilerin gerçeği yansıtmadığını söylediğini belirten Özkök, araştırma yapması durumunda hakkındaki bilgilere ulaşabileceğini anlattığını kaydetti.
Özkök, ``Genelkurmay Başkanı hakkında yazı yazarken dikkat etmesi konusunda uyardım. Bu kampanyalar sadece basının kafasından uydurduğu şeyler değil. Belli mihraklar tarafından kurgulandığını mahkemenin takdirine bırakıyorum`` diye konuştu.
Özkök`ün ifade alımı halen devam ediyor.