Bu Kadarı da Olur!
Akşam namazını kıldıktan sonra bir arkadaşıma telefon açmak için Telekom binasına bisikletimle yaklaştım.
Akşam namazını kıldıktan sonra bir arkadaşıma telefon açmak için Telekom binasına bisikletimle yaklaştım. Kaldırımların çevresi demir parmaklıklarla örülü olduğundan bisikletimi kaldırımın bir kenarına park ettim. Arkadaşımla yaptığım üç dakikaya yakın bir konuşmadan sonra dışarı çıkınca bisikletimin çevresini trafik polislerinin sardığını gördüm. Bisiklete doğru yanaştığımı gören polisler:
-Bisikletin sahibi siz misiniz? Diye sordu. Bende bisikletin sahibi olduğumu söyleyince;
-Buraya kadar gelebilir misiniz? Dedi. Polislere doğru yanaşınca bisikletimin yol kenarında park eden bir aracın üzerine devrildiğini gördüm. Bisikletimi doğrulttuktan sonra tam bisikletime binecekken polislerden biri:
-Bisikletinizi yanlış bir yere park etmişsiniz. Hakkınızda yasal işlem yapmak zorundayız. Aynı zaman da bisikletiniz park halindeki bir aracın üzerine devrilmiş. Araçta maddi hasar meydana gelmiş. Bu maddi hasarın belirlenmesi için biraz işlem yapmak zorundayız, dedi.
Polisin söyledikleri karşısında donup kaldım. Bisiklet için özel bir park yerinin olmadığını, bisikletin hareket halinde olmadığını, şiddetli esen rüzgârın etkisiyle düştüğünü ve araçta maddi bir hasarın meydana gelmediğini söylediysem de nafile… Anlatamadım…
Polis memuru yasal işlemleri yapmak için aracından bir kâğıt çıkarıp benim ve araç sahibinin kimliğini istedi. Kimliklerimizi verdikten sonra polis, benim hatalı olduğumu ve hem park cezası vereceğimi hem de araçta oluşan hasarı gidermem gerektiğini söyledi… Araç sahibi de şikâyetçi olunca olay iyice katmerleşti… Polis memuru elindeki tutanağın alt kısmına;
-Bisikletin sürücüsü üzerinde değildir.
-Bisikletin rüzgârın etkisiyle düştüğü anlaşılmaktadır.
-Bisiklet park edilmemesi gereken yere park etmiştir gibi şeyler yazınca ben:
-Memur bey! Siz kendinizde kâğıda yazıyorsunuz. Bisiklet rüzgârın etkisiyle düşmüştür. Bunda benim suçum ne? Hem araç sahibi aracını yanlış yere park etmiştir. Tam gözümüzün önünde park yasak levhası bulunmakta. Şayet ben yanlış park ettiysem, araç sahibi de yanlış park etmiş durumdadır. O zaman neden ben sadece suçlu bulunuyorum? Dedim. Ama söylediklerim hiçbir şeye yaramadı. Polis dalga geçercesine:
-Bisikletinizin sigortası var mı? Demesin mi… Ben iyice sinirlenmeye başlayıp:
-Benim sigortam yok. Bisikletimin ki nasıl olsun? Siz hayatınızda sigortası olan bir bisiklet gördünüz mü? Dedim. Polis ciddi (!) tavrından taviz vermeyerek:
-Belki vardır… Olabilir… Neden olmasın ki?
…
Elhasıl milyarda bir gerçekleşecek hadiseler başımıza geldi.
Gelelim bu hadiseyi neden anlattığıma… Malumunuz vücut fonksiyonlarının yüzde doksanını kaybetmiş Fikret Bayram, yıllarca cezaevinde haksız bir şekilde yattığı yetmiyormuş gibi bir de sürgün edileceği haberi geldi. Türkiye`de herhangi bir haksızlıkla karşılaşınca meşhur bir söz var; ‘burası Türkiye` diye. Gerçekten de öyle… Burası Türkiye… Haksızlığın her türlüsü başınıza gelir ama yine de suçlu siz olursunuz…
Şöyle bir düşünün… Vücut fonksiyonlarının neredeyse tamamını yitirmiş bir insanın cezaevinde kalması size nasıl bir fayda sağlayabilir. Veya onu sürgün etmekle elinize ne geçecek… Ben elinize ne geçeceğini iyi biliyorum. Elinize ‘kor ateşten` başka bir şey geçmez… Ancak günah yüklü heybenize bir yenisini eklersiniz…
Eminim ki Adalet (!) Bakanlığı Fikret bayram için özel bir mahkûm nakil aracı yaptırmıştır… Hem yollar da iyi (!)… Son on yılda asfalt olmayan yol da kalmadı… O zaman sıkıntı yok… Fikret Bayram rahat bir şekilde nakledilebilir… Bu arada fıratın kenarında ki kurtlar da kış uykusuna yatmış (!)… Koyunlar rahat… Her şey yolunda…
Bu kadarı da olmaz demeyin. Olur… Olur…
Bu zulümde emeği bulunan cezaevi idaresinden, Adalet Bakanlığına kadar herkes bilmelidir ki yaptıkları bu zulmün hesabını bir gün Allah`a vereceklerdir. Biz bunları söylerken de kimseden bir himmet beklemiyoruz. Allah (cc), en büyük himmet edicidir. Biz sizi Kahhar olan Allah (cc)`a havale diyoruz. Muhakkak ki O, mü`min kullarına yardım edecektir.
Mesut Gözlü / Erzincan