• DOLAR 34.466
  • EURO 36.604
  • ALTIN 2925.16
  • ...
Sürgün
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
- Hazırım Anne gidelim.

Mehmet, daha yirmi üç yaşındayken, Camide Kur’an dersi verdiği için gözaltına alınmış, aylarca işkencede kaldıktan sonra, müebbet hapis cezası verilmişti. Mehmet, cezaevine girdikten sonra, Seher Nine’nin en büyük desteği; Gelini Zehra olmuştu.

Seher Nine, oğlu Mehmet‘i tel örgü arkasında görünce gözyaşlarına engel olamamıştı. Oğluyla konuşurken gözyaşı döküyor, oğlu Kur’an dersi verdiği onu cezaevine atanları Rabbine şikâyet ediyordu.

- Anne

- Efendim oğlum

- Beni ve arkadaşlarımı Karadeniz bölgesine sürgün ettiler, bugünlerde Trabzon’a götürecekler

Seher Nine “Trabzon” kelimesini duyduktan sonra yere düşüp bayılmıştı. Zehra ve diğer tutuklu yakınları Seher Nine’ye kolonya döküp kendisine gelmesini sağlamışlardı.

Zehra gözyaşları arasında

- Al anne su iç

Seher Nine

- Oğlum bu nasıl olur, ben oralara kadar nasıl gelirim bu hasta halimle onlar Allah’tan korkmuyorlar mı? Bunun hesabını nasıl verecekler?

Mehmet “Sakın, Allah`ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Yalnız onlarla hesaplaşmayı gözlerin şaşkınlıktan donakalacağı bir güne erteliyor.” ayetini okuyup;

- Üzülme anne Allah bunun hesabını zalimlerden soracaktır.

………

Mehmet Trabzon’a gideli altı ay olmuştu. Seher Nine oğlunu göremediği için hastalığı iyice artmış, yatalak duruma gelmişti.

Mehmet’in arkadaşları Seher Nine’nin hastalığını duymuş onu ziyarete gelmişlerdi.

Seher Nine çok sevdiği oğlunun arkadaşlarını görünce çok sevinmiş, onlara; “size bakınca Mehmet’imi görüyorum.” Demişti.

Arkadaşları da Seher Nine’ye “bizler de senin oğlunuz, sen de bizim annemizsin.” dediler.

Arkadaşları evden çıktıktan sonra kendi aralarında konuşuyorlardı.

-Adalet Bakanı’nı dinlediniz mi?

Ceza evi yangınları konusunda muhabirin ölümler konusunda neler hissettiniz sorusuna şu ilginç cevabı verdi.

``Bir insan ne hissederse ben de onu hissettim. Ben de insanım, ben de babayım, benim de çocuklarım var. Bu toplumda yaşayan 74 milyon ülke insanının her bir ferdi ne hissediyorsa bu ülkenin Adalet Bakanı olarak daha derin şekilde ben yüreğimde hissediyorum. Her gece başımı yastığa koyduğumda benim cezaevlerinde 126 bin civarında tutuklu ve hükümlüm var, bütün bunların problemleri, rüyalarımda beni rahatsız eden bir yapıda. Bunu aşabilmek için her bireyden daha fazla mesuliyetle çalışmak gerektiğinin farkındayım.``

Mahkûmların sorunları onu rahatsız edip, rüyalarına giriyormuş. Hadi ya, zevk zulmünü yapan kim? İnsanları ailelerinden uzaklara sürgün etmek; seni rahatsız etmiyor mu?

Bir diğer kişi

-Ben de şu açıklamasını dinlemiştim Adalet Bakanı’nın.

"Yoğun kapasiteye rağmen, `bizi nakletmeyin` diye direniyorlar. Direnişe sivil toplum örgütleri ve siyasiler de ekleniyor. Milletvekili, `bizim ilimizden adam göndermeyin` diye arıyor" şeklinde oldu.

Sormak lazım Adalet Bakanı’na “Hizbullah hükümlülerini gönderdiğiniz cezaevlerinde koğuşlarda kaç kişi kalıyorlar.” Diye. “Siyasiler ilimizden kimseyi yollamayın” diyor. Sen şuna “dayısı olanları yollamıyoruz, onlara krallar gibi bakıyoruz” desene.

Hizbullah hükümlülerinin dayısı olmadığı için uzak illere sürgün ediliyor.

Mehmet’in bir diğer arkadaşı şu hadisi okudu onlara.

-“Mazlumun bedduasını almaktan kork. Zira Allah`la bu beddua arasında perde mevcut değildir.”

Hükümetin ve Adalet Bakanı’nın dua almadıkları kesin. Hep beddua aldılar, zulüm etmeye devam ederlerse beddua almaya devam edecekler.

Allah, zalime bu dünyada belli bir süre tanıdığı halde, mazlumu himayesinde bulundurur, onun duasını kabul eder, kıyamet günü hakkını zalimden alır. Hizbullah hükümlülerinin dayısı yok ama Kahhar olan Rabbi var

Muhammed Selami Yurdan/Hürsedahaber

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir