Polis ve Jitemin İfsat Yöntemleri - 11
Allah`ın adıyla! Hedef seçilen kişilere ulaşma şekilleri gözaltına alarak hedef seçilen kişiye ulaşma
Hedef seçilen kişilere ulaşmaktan kasıt; onlara muhbirlik teklifini yapabilecek müsait bir ortamı oluşturabilmek, uygun zamanı seçebilmek, muhbirliği kabul ettirebilmenin şartlarını hazırlayabilmek ve böyle bir durumda fırsat oluşturup teklif yapabilmektir.
Bunlardan bir tanesi ve belki de en etkili olanı, gözaltına almaktır. Polis veya Jitem elemanları, hedef seçilen kişiyi gözaltına aldıktan sonra, orada kendisiyle daha rahat konuşabilmekte, psikolojisini daha iyi tahlil edebilmekte ve muhbirliği kabul ettirmede daha çok etkili olabilmektedir. Çünkü her ne kadar bazı insanları fazla etkilemiyor olsa da gözaltının, insanların çoğu üzerinde ağır psikolojik etkileri vardır. Nitekim birçok kişi, gözaltına alındıktan sonra muhbirleştirilmiştir.
Dolayısıyla polis veya jitem, hedef seçilen kişilerin yani muhbirleştirmek istedikleri kişilerin önemli bir bölümünü gözaltına alarak muhbirleştirmektedir.
Örneğin; Jitem ile birlikte çalışan A.T., Hizbullah Cemaatine yaptığı itiraflarının bir bölümünde şunları söylüyor: “Jandarma beni yakaladı. Başkaları da vardı. Bizi Jandarma merkezine götürdüler. Orada yedi gün kadar kaldık. Bu arada bizi sorgulayıp ifadelerimizi aldılar. Ondan sonra bizi Tugaya götürdüler. Tugayda sorguya başladılar. Sorgunun beşinci gününde beni aşağıya götürüp sorgu odasına götürdüler ve gözlerimi açtılar. Orada gözümü açan bir baş çavuştu. Başçavuşun ismi Ahmet idi……….daha sonra Ahmet başçavuş bana işbirliği teklifinde bulundu. Ben de bunları göz önünde bulundurarak tekliflerini kabul ettim”
MUHBİRLER VASITASIYLA HEDEF SEÇİLEN KİŞİYE ULAŞMA
Polis ve jitemin, hedef seçilen kişilere ulaşıp onları muhbirleştirmek için kullandıkları yollardan biri de, ellerindeki mevcut muhbirler vasıtasıyla onlara yaklaşmaktır. Bu muhbirler, hedef seçilen kişiyle genellikle ya aynı çevreden veya aynı yapının içinden olurlar. Onlarla birebir ilişkiye geçerler, dostluk ve arkadaşlık ilişkileri geliştirirler, sevgi ve güvenlerini kazanırlar, onlara zayıf noktalarından yaklaşarak kendilerine bağlarlar, açıklarını yakalayıp kendilerine mahkum ederler ve netice itibariyle kaçışı olmayan bir noktaya getirip tuzaklarına düşürürler.
Tabi bütün bunları, bağlı bulundukları birimin kontrolünde ve yönlendirmesiyle yaparlar.
Mesela; İslami kesimler arasında gidip gelen, bu arada İbrahim Sarıaltun tarafından muhbirleştirilen ve Hizbullah Cemaatine sızdırılmaya çalışılan, ancak fark edilip yakalanan M.N.A., cemaate yaptığı itiraflarının bir bölümünde şunları söylüyor: “İbrahim ile tanıştıktan sonra, tabi ki İbrahim bana çok ilgi gösteriyordu. Zamanla ben de ona ilgi duymaya başladım. Sonra yavaş yavaş bu Kürt İslam sentezini açıkladı bana. Zaten görüştüğü, görüştüğümüz arkadaşları genelde Kürt’tü ve Kürtlerle görüşüyordu. Bir ara net bir şekilde bana açıkladı. Amacının bir Kürt İslam hareketi olduğunu söyledi. Ve bu konuda çalışma yaptığını, hatta PİK’ten bahsediyordu. Kürtlerin haklılığını, Kürtlerin mazlumiyetini, Kürtlerin bağımsızlığını, bütün bu konular konuşuluyordu, konuşuyorduk. Ve özellikle İbrahim şunu vurguluyordu. Bu İstanbul’da değişik Türk Müslümanlardan bahsediyordu. Onların bu İstanbul’da büyük şehirlerde Kürt gençlerini, Kürt öğrencilerini burs uğruna, yurt uğruna, ev uğruna kendilerine bağladıklarını, kendilerine çektiklerini söylüyordu ve bu konuda çok güzel bir çalışmanın olması gerektiğini, fedakarlığın olması gerektiğini ve Kürt gençlerini, Kürt öğrencilerini onlara kaptırmama hususunda, epeyi bu konu üzerinde duruyordu ve bize tavsiyelerde bulunuyordu. Bu yüzden de zaten bizim diğer insanlarla ilişkilerimiz bu amaçlaydı, önemli olan Kürtleri tanımak, Kürtleri kendi yanımıza çekmek ve bu arada biz bol bol kaset de dinliyorduk. Bu süre içerisinde İbrahimle beraber çok sağa sola gittik. Artık ona tam güvenmiş ve bağlanmıştım. Ve tabi İbrahim bir gün bana dedi ki, dedi bazı şeyleri seninle konuşmam lazım. Ben de konuşalım dedim. Dedi ki; ben sana her konuda yardımcı oldum, sana hem iş ve hem de para konusunda yardımcı oldum, hiçbir kuruş para vermedin, ben sürekli sana para verdim, ev kirası, diğer yardımlar olsun, evlenme konusunda sana yardımcı oldum, seni bu günlere ben getirdim. Ben dedi, aslında Milli İstihbarat Teşkilatında çalışıyorum. Dedi ben de orada elemanım. Bundan dolayı da benim imkanlarım çoktur, ben sana yardımcı oluyordum. Ve senin bu günlere gelişini de sağladım. Onun için gel dedi, bundan sonra beraber çalışalım. Tabi bu arada ben de kabul ettim. Çünkü her yönümle ona mahkum olmuştum. Gerçekten de bana her konuda yardımları olmuştu.”
İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLİ AKRABA, DOST VEYA YAKINLARIN VASITASIYLA HEDEF SEÇİLEN KİŞİYE ULAŞMA
Polis ve jitemin, hedef seçilen kişilere ulaşıp onları muhbirleştirmek için kullandıkları yollardan biri de, kendileriyle işbirliği içinde olan veya kullanabildikleri pozisyonda bulunup hedef seçilen kişilere yakın veya akraba olan kişilerden istifade etmektir.
Bunlar; hedef seçilen kişilerle olan yakınlık veya akrabalıklarından istifade ederek onlara yaklaşırlar, yardım etme, destek verme ve sahip çıkma görüntüsüyle onlara telkinatlarda bulunurlar, psikolojilerini etkilerler ve netice itibariyle istihbarat biriminin ağına düşürerek muhbirleşmelerini sağlarlar.
Tabi bütün bunları, ilişki veya işbirliği içinde bulundukları birimin kontrolünde ve yönlendirmesiyle yaparlar.
Örneğin; henüz ilkokul son sınıfta iken babası ve amcası vasıtasıyla muhbirleştirilen, daha sonra lise yıllarında, Hizbullah Cemaati dışındaki bir İslami camianın öğrenci ve cami çalışmalarına sokulan, ancak süreç içinde yaptıkları faaliyetleriyle cemaat tarafından fark edilip yakalanan H.P., itiraflarının bir bölümünde şöyle diyor: “Beni MİT’e (Emniyet istihbaratını kastediyor) ilk kazandıran şahıs babamdı ve aynı zamanda amcamdı. İkisinin katkıları oldu. Amcam ile babam da daha önce MİT ile birlikteydiler. Amcam konum olarak babamdan daha yüksekti. Bu kişiler beni MİT’e kazandırdılar. İlk başlarda öyle bir çalışma olmadı. Zaten henüz çocuktum. Sadece pisliklere falan bulaştırıldım.”
Bir başka örnek ise şöyledir; Hizbullah Cemaatinin mahalli çalışmalarında yer alan ve görev aldığı bir eylemden dolayı polis tarafından tespit edilip aranan ve bunun için mahkum olan, ancak zafiyet gösterip mahkumiyetin şartlarına daha fazla dayanamayan A.B., devlet erkanıyla kalkıp oturan ve tabi polis ile de irtibatı olan tanınmış bir akrabasının, ona sözde yardımda bulunarak bu sıkıntıdan kurtarmak ve mahkumiyetini kaldırmak amacıyla devreye girmesiyle birlikte polisin tuzağına düşüyor ve muhbirleştiriliyor. Kendisi konuyu şöyle anlatıyor: “Mahkumiyet dönemimde babam akrabamız olan Hacı H.’nin yanına gidiyor ve devreye girip bizim mahkumiyeti kaldırmasını istiyor. Hacı H. de babama diyor ki onu yanıma gönder, ben onunla görüşeyim, bir bakayım diyor. Ve babam bana söyledi. Bende Hacı H.’nin yanına gittim. Beraber oturduk, beraber oturduktan sonra bana: ‘iki gün sonra gel, ben polis ile bir görüşeyim, ondan sonra seni alıp emniyete götüreyim’ dedi. Ben de tamam, dedim. İki gün sonra yine gittim. Bana: ‘ben görüşmüşüm emniyetle, emniyet bana A.B’yi getir görüşelim demiş’ dedi. Ve Hacı H. ile beraber emniyet sarayın 4.katına polis Osman’ın odasına gittik. Polis Osman’ın odasına gittiğimiz vakit orada içerde başka polisiler de vardı. Biz içeri girdiğimizde o diğer polisler dışarı çıktı. Ve biz oturduk. Polis Osman bize çay istedi, çay içtik, onunla oturduk. Ondan sonra polis Osman bana önce biraz nasihat etti. Bu genç yaşta sen işte örgüte niye giriyorsun. Örgütlerle ne işin var. Ondan sonra bak gençsin, ailen vardır, anan-baban vardır, yazıktır o yüzden kendini toparla, bak akıllısın, senden fazla bir şey istemeyeceğim, sadece ……….mahallesinde olan biten şeyleri, olan biten olayları varsa bize bildireceksin. Ve ben senin yanına hemşehrin olan bir memuru yollayacağım, kendisi görüşüp kendisi senden bilgi alacak şeklinde uzun uzun nasihatlerde bulundu ve durumumdan istifade ederek birlikte çalışma teklifinde de bulundu. Ben o zaman sessiz kaldım. Sonra o da polis İsmail’i çağırdı. Polis İsmail gelip beni aldı. Polis İsmail beni aldıktan sonra, benim ifademi almaya götürdü. İfade almaya gittiğimde artık orada ben tamamen teslim oldum ve istediklerini kabul ettim ve orada ilk etapta bildiklerimi anlattım.”
DİNDAR GÖRÜNÜMLÜ POLİS VEYA JİTEM ELEMANI VASITASIYLA HEDEF SEÇİLEN KİŞİYE ULAŞMA
İstihbarat birimlerinde her kılığa bürünmüş insan tiplerine rastlamak mümkündür. Bunu, birçok amaçla yaparlar. Hem kendilerini gizleyecekleri bir kılıf olması için, hem daha rahat istihbarat faaliyeti yürütmek için ve hem de hedef seçtikleri unsurların faaliyet alanlarına ve hatta içlerine girebilmek için çeşitli kılıklara bürünürler.
Bunlardan bir kısmı da dindar rolünü oynarlar.
Bu dindar görünümlü polis veya jitem elemanları, hedef seçilen kişilere, özellikle de Müslüman şahsiyetlere dindarlık kisvesiyle yaklaşırlar, dostluk ve arkadaşlık ilişkileri geliştirip samimiyet oluşturmaya çalışırlar, zaman içerisinde güvenlerini kazanmaya ve netice itibariyle bağlı bulundukları istihbarat biriminin ağına düşürerek muhbirleştirmeye çalışırlar.
Örneğin; Hizbullah Cemaatinin gençlik çalışmaları içindeyken, cemaat mensubu olarak bildiği ancak polis ile birlikte çalışan bir arkadaşının vasıtasıyla dindar görünümlü bir polisle tanıştırılan ve bu polis vasıtasıyla muhbirleştirilen, daha sonra hem polis ve hem de jitem içinde aktif görevler alan, ancak cemaat tarafından fark edilip yakalanarak sorgulanan M.Y., itiraflarının bir bölümünde şöyle söylüyor: “H., beni kendi kiracısı olan Kenan polisle tanıştırdı. Kenan polisin çok temiz ve değerli bir insan olduğunu, Müslüman olduğunu söyledi, zaten hanımı da örtülü idi. Ve bu polisin çok temiz olduğunu ve bazı arkadaşların şahadetlerinde ağladığını ben kendim görmüşüm ve ağlama sesini bizzat duymuşum dedi. Ben de bu insana karşı artık sempati duymaya başladım. Hatta bu polisin, bazı Müslümanların evine baskın yapılacağını önceden kendisine haber verdiğini, aynı zamanda hanımının da Kur’an okuyan, Kur’an dersi veren bir insan olduğunu söyledi. Ve Kenan polis ile benim de epey samimiyetim oldu. Çünkü H. bunları söyleyince ben de bu şekilde inanıp itibar ediyordum. Bu şekilde içlerine girdim. Daha sonra Kenan polis beni Abdullah Köse adında başka bir polis ile tanıştırdı.”
Allah’a emanet olun.
M. ALİ NUR / huseynisevda.biz