İMKANDER: Türkiye’de sığınmacı prosedürü istismara açık
İhvan mensubu Muhammed Abdülhafiz Hüseyin’in ülkesine gönderilmesiyle ilgili bir açıklama yapan İMKANDER, Türkiye'deki sığınmacı prosedürünün nasıl kötü işletildiğini ve istismara açık olduğuna dikkat çekti.
Son günlerde basında geniş yer alan ve İhvan üyesi olduğu gerekçesiyle Mısır tarafından arananlar listesine alınan ayrıca idam ile yargılanan Muhammed Abdülhafiz Ahmed Hüseyin'in Türkiye’ye geldikten sonra havaalanında yapılan kontroller sonucunda yaptığı sığınma talebi kabul edilmeyerek ülkesine iade edilmesine İMKANDER’den tepki geldi.
"Ne manipülasyon ne hukuksuzluk! Sığınmacı sorunu adaletle çözülür!" şeklinde başlayan açıklamada "Mısır uyruklu Muhammed Abdülhafiz Ahmed Hüseyin’in ülkesine gönderilmesiyle başlayan tartışma ülkemizdeki "Sığınmacı prosedür'ünün nasıl kötü işletildiğini ve istismara açık olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir." denildi.
"Askeri darbe ile meşru yönetimin devrildiği Mısır'da hakkında gıyabında yapılan bir yargılama sonucu idam cezası verildiği öne sürülen kişinin, ‘Eğer kendi özel durumunu beyan ederek sığınma talebinde bulunmadıysa’ elindeki bilete bakarak ülkesine gönderilmesi normal bir süreç olarak algılanabilirdi. Fakat söz konusu şahsın resmi başvuru talebinin bulunmaması, ne yazık ki, mağdurunun talep etmediği anlamına gelmez!" denilerek yaşananlara tepki gösterilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Bugüne kadar pek çok örnekte görüldüğü gibi, ilgili memurlar sözlü hatta bazen yazılı beyanı dahi dikkate almamakta ve böylece kişinin sığınma talebinde bulunmadığını öne sürebilmektedirler. Ancak, konunun kamuya mal olması ya da mağdurun yakınlarının insan hakları kuruluşlarına müracaatı ile konudan haberdar olunabilmekte, kimi zaman ise geç kalınmaktadır" ifadelerine yer verildi.
Türkiye'deki sığınmacı prosedürünün işlemesi hakkında bazı temel sorunlar bulunduğuna dikkat çekilen açıklamada, söz konusu sorunlar şöyle sıralandı:
"1- Ülkemize, can güvenliği gerekçesiyle sığınma başvurusunda bulunan kişilerin, ister normal yollardan ulaşsınlar, isterse sahte belgeler ile yada kaçak olarak gelmiş bulunsunlar, müracaatları alınmalıdır. Bu başvurunun 'sözlü' olarak beyan edilmesi yeterli kabul edilmelidir. Kişiye iltica hakkının tanınıp tanınmayacağı, görevli memurun değil; idari-adli makamların tasarrufundadır. Görevli polis memurları beyanı dikkate almamazlık edemezler.
2- Türkiye'ye resmi yollardan gelen ve ikamet süresinin sonuna kadar sığınma başvurusunda bulunmayanlar, bu süre sonunda sınırdışı edilmektedirler. Sığınma başvurusunda bulunmayan kişilerin gerçekte mağdur olduğunu güvenlik güçlerinin bilebilmesi mümkün değildir. Kişilerin bu başvuruyu yapmamasında daha çok müracaatları halinde zorunlu ikamete gönderilecekleri şehirler yerine, İstanbul gibi metropol şehirlerde yaşama istekleri belirleyici olmaktadır. Her ülke, kendi nüfus politikasını ihtiyaçlarına göre belirleyebilir ve sığınmacılar gerçekten canlarının tehdit altında bulunduğunu iddia ediyorlarsa, zorunlu ikamet bölgelerine gitmeyi kabul etmelidirler. Aksi halde mağdur değil, kaçak durumuna düşerler.
3- Mısır uyruklu şahsın ülkesine gönderilirken fotoğrafını çekerek yayınladığı iddiasıyla M.Emin Çelik isimli vatandaş 'halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek' suçlamasıyla tutuklanmış ancak itiraz sonucu serbest bırakılmıştır. İnsan hayatını ilgilendiren bir hukuksuzluğun belgelenmesi 'temel insan hakkının' müdafaası olarak görülmelidir. Hiçbir kanuni düzenleme insan hayatından daha değerli olamaz. Mezkur şahsın tahliyesi ile mağduriyet giderilmiş olsa da, isnat edilen suçun kendisi yok hükmünde görülmelidir.
4-Ülkemiz Suriye'den, Irak'a; Çeçenistan'dan, Doğu Türkistan'a kadar 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapmaktadır. Bu yönüyle dünyanın hiçbir ülkesiyle mukayese dahi edilemeyecek şekilde bir "merhamet yurdu" olduğu açıktır." (Nizamettin Aşkın-İLKHA)