PKK`nin son karakol baskını Sürpriz miydi; Provokasyon muydu?
Pkk ile yürütülen silahlı mücadelede gelinen son nokta, &`;iyimser” bir havanın kamuoyuna pompalanması olmuştu.
Hüseyin Sağlam / Haber-Analiz
Bunda; Avni Özgürel’in yaptığı Karayılan röportajı, CHP’in sürpriz “barış” atağı, Leyla Zana’nın “Ancak Erdoğan çözer” çıkışı ve hükümet kanadından yükselen “ABD devrede, çözeceğiz” açıklamalarıydı.
Bu noktada tartışmalar ve pompalanan “iyimserlik” havası eşliğinde gerçekleşen son karakol baskını, medyadaki akl-ı evreleri bir anda aynı noktada buluşturuverdi:
-Böyle kritik zamanlarda yine beklenen oldu…
-Tam da Obama-Erdoğan görüşmesi öncesi olması manidar…
-Dünkü yazımda da belirtmiştim… Geleceği belliydi…
-Barış umutlarına kurşun sıkıldı…
-Bu bir provokasyon…
-Terör örgütü zaten barış istemediğini ortaya koydu… Falan filan!
Evvela şunu belirtmekte yarar var; hükümet kanadından bir süre önce gelen “Amerika devrede… Bu iş çözülecek” açıklamaları, çoğu kimse tarafından Barzani-Talabani üzerinden yapıldığı rivayet olunan görüşmelerle de bağlantılandırılarak “çözüm”de dolaylı görüşmeler sonucu “Bu iş çözülecek” noktasına geldiği ortak kanaati oluşturuldu. Leyla Zana’nın açıklamaları ise bu kanıyı işin tuzu biberine dönüştürdü.
Oysa Pkk cenahında durumun hiç de öyle olmadığı yönündeki açıklamaların gelmesi gecikmedi. Özgürel’le konuşan Karayılan, “Görüşmelerden bahsediliyor, kesinlikle böyle bir durum söz konusu değil” diyerek ilk kafa karışıklığının oluşmasını sağlıyordu.
Bunun yanı sıra Karayılan, oluşabilecek görüşmeler için de önkoşullarını şu iki başlık altında özetliyordu:
“Önder Apo’nun önünün açılması ve var olduğu belirtilen Oslo protokollerinin müzakere zemini olarak şart koşulması.”
Daha da geriye gidersek, kış aylarında Pkk’nin dağ kadrosunun aldığı ağır darbe sonrası bahar ve yaz aylarında intikam eylemlerine yöneleceği ve gerçekleştireceği sansasyonel eylemlerle etkilenmedikleri mesajını vereceği hususu, hep dillendirilmekteydi. Kaldı ki Pkk’ye yakın yayın organları da hep bu yöndeki mesajlarla doluydu. Kısacası Pkk, kışın aldığı darbenin intikamını bahar-yaz aylarına bırakmıştı.
Nitekim Türkiye medyası da, “çözüm” havasına kapılmadan önce hep bu noktaya işaret eden haberlerle doluydu.
Hal böyle olunca Türkiye’de estirilen “çözüm” rüzgârının aslında Pkk’yi ilgilendiren bir tarafı da kalmamaktaydı.
Türkiye’de son süreçte tek yanlı olarak estirilen bir “çözüm” modeli etrafında pembe tablolar çizilmekteydi. Oysa şunu unutmamak gerekir ki, Türkiye, ABD ve Barzani arasında süren “çözüm” modeli, Pkk’ye rağmen oluşturulmak istenen bir modeldi ve tamamen Pkk’nin kuşatılması, etkisizleştirilmesi, silah bırakmaya zorlanması gibi bir noktaya kilitlenmişti. CHP’nin aniden “Barış” rüzgârına kapılması, her ne kadar pembe tablonun oluşmasına ciddi katkısı olduysa da, aslında bu tavır, CHP’nin özünü de öz dinamiklerini de aşan bir çıkıştı. Bu çıkış, CHP ile ABD arasında köprü vazifesini gören “Stratforcu ekibin” ABD’den aldığı ilhamın şahin tabakaya rağmen CHP’ye dayatılmasının sonucuydu.
Zana’nın çıkışı da bir yönüyle Barzani-ABD cephesinden alınan ilhamın sonucuydu.
Böyle bir noktada kendi deyimiyle payına “Tasfiye” düştüğünü düşünen bir Pkk rahatsızlığı, kıştan kalma intikam duygularıyla da birleşince yeni saldırılara da kapı aralıyordu. Bu nedenle Pkk’nin silahlı baskınlar için fırsat kollamadığını düşünmek, ancak Amerika’nın ipiyle kuyuya inmeyi keramet sayanlara mahsus bir özellik olması gerekirdi.
Kendisine “Tasfiye” dayatıldığını düşünen ve “çözüm” denkleminde yer verilmeyen, aynı zamanda intikam için fırsat kollayan Pkk’nin yenilenen saldırılarına “sürpriz” ya da “provokasyon” benzetmesi yapmak, acaba ne derecede mantıksal çerçeveye oturmaktadır?
Karayılan’ın, “Barışa adapte olan gerillamız, rehavete kapıldı ve bunun sonucunda ağır kayıplar verdi” türünden bir cümlesi vardı. Acaba kalabalık topluluklar halinde karakol baskınına gelen Pkk silahlı gruplarının bunca teknik ve fiziki imkânlara rağmen fark edilmemesi de son süreçte çizilen Amerikan eksenli “çözüm” tablosundan kaynaklanan bir askeri rehavetten kaynaklanıyor olmasın mı?