• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Uzak bir İslam beldesi; MORO
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Filipinler, Güneydoğu Asya’da Büyük Okyanus ve Güney Çin Denizi arasında bulunan 7100 adadan oluşan bir ada devletidir. Austronesian (Okyanusya ve Güney Asya, Tayvan halkı)’dan göçen Malay ırkına mensup birçok etnik grubun oluşturduğu Filipin halkı farklı dini inanışlara sahip. Resmi dili Filipince ve İngilizce olan Filipinlerin nüfusu 100 milyon civarındadır. Adalar topluluğunun en büyük ikinci adası Mindanao, Sulu ve Palavan adalarında yaşayan Moro Müslümanlarının nüfusu ise 10 milyon civarında olduğu söyleniyor. Moro halkı, çok dilli ve çok kültürlü bir yapıya sahip. Ülkedeki Hıristiyanlardan daha eski bir tarihe sahip olan Müslümanlar, dil ve etnik yapı bakımından da 12 gruba ayrılıyor. Zengin doğal kaynakları ve stratejik konumu nedeniyle önemli bir yer teşkil eden bölgede demir, kurşun, çinko, krom gibi madenler bulunuyor. Tarımın yaygın olduğu ülkede balıkçılık da ekonomide önemli bir yer tutuyor. Kıyıları düzgün olmayan ülke, sık ağaçları, engebeli arazisi, dereleri ve ovalarıyla farklı bir yapıya sahip. Bölge, tropikal iklim kuşağı üzerinde yer aldığından iklimi sıcak, nemli ve bol yağışlı.

20 MİLYAR DOLARA SATILDILAR

Filipinler, 1300’lerde Arap tüccarların bölgeye gelmesiyle İslam’la tanışır. Sonraki dönemde Malaylar ile yapılan ticaret ise İslam inancının burada yerleşmesini sağlar. Bu dönemde Mindanao ve Sulu’da birçok sultanlık kurulur. Ama 1565’te İspanyolların bölgeye gelişi ile birlikte her şey altüst olur. İslamiyet’in yayılması durdurulur. Hatta sömürgeciler tarafından halkın Hıristiyan olması için baskı uygulanır. İspanyollar Müslüman anlamına gelen Moro ismi ile andıkları bu halka olmadık zulümler yapar. 333 yıl süren İspanyol hâkimiyetine karşı başlatılan çeşitli ayaklanmalar kanlı bir şekilde bastırılır. 1858’e kadar ülkede kalan İspanyollar, bağımsızlığını kazanmaya çalışan Filipinlere destek olmak amacıyla bölgeye gelen ABD ile kısa bir süre çatışır. 1898’de ise 20 milyar dolar karşılığında kendinin olmayan toprakları ABD’lilere satar. Halk mücadeleyi bu defa Amerikalılara karşı sürdürür. ABD’nin 1946 yılına kadar uyguladığı politikalar sonucu çoğunluğu Müslüman, bir milyon masum sivil hayatını kaybeder. Bölgeden çekilen Amerika, Filipinler hükümetine yardım ederek Müslümanlara ait olan yerlerin de Filipinler Cumhuriyeti içine dâhil edilmesini sağlar. Bu tarihten sonra Filipin hükümetinin baskıları başlar. Hıristiyanlar ve yerel dinlere mensup olanlar Moro Müslümanlarının topraklarına yerleştirilir, hatta göçü teşvik edici yasalar çıkarılır. Yüzyıllardır bağımsız ve özerk olmak isteyen Müslümanlar özellikle Mindanao adasında iç çatışmanın içine sürüklenir.

125 BİN İNSAN KATLEDİLDİ

1970’lerde Hıristiyan milisler, hükümetin yardımıyla Müslümanlara yönelik saldırıları artırır. Hıristiyan askerlerin 30 Müslüman askerini katletmesi ve 1971’de bir caminin kundaklanması sonucu 70 kişinin yanarak can vermesi, Müslümanlar arasında infiale yol açar. Gerilimin tırmanmasının ardından 1972 yılında bölgede sıkıyönetim ilan edilir. Müslümanlar Nur Misvari öncülüğünde, 1972’de Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi (MNLF) adıyla bir örgüt kurar. Ardından da Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) adıyla Selamet Haşim tarafından ikinci bir örgüt daha kurulur. Kararlı ve silahlı mücadele sonucu hükümet, 1976’da Müslümanların yaşadığı 13 vilayeti içine alacak özerk bir bölgenin kurulmasını öngören Trablus Antlaşması’nı imzalar. Fakat antlaşmayı 10 vilayet ile sınırlı tutan hükümet, bu vilayetlerde referanduma gideceğini bildirince 5 asırdır süren çatışmalar yeniden alevlenir.

Ekim 1992’de taraflar karşılıklı silah bırakır, 16 Nisan 1993’te Endonezya’da ‘barış’ görüşmeleri başlar. 7 Kasım’da ateşkes ve ilkeler anlaşması imzalanır. Üç yılı aşan görüşmelerden sonra varılan sonuçsa Mindanao adalarının bulunduğu Güney Filipinlere MNLF öncülüğünde özerklik verilmesi yolunda bir anlaşma için mutabakat olur. İlk barış anlaşması taslağı 23 Haziran 1996’da Filipinlerin Davao kentinde parafe edilir. 2 Eylülde ise bu anlaşma Cakarta’da taraflarca imzalanır. Ancak Filipinler hükümeti bu anlaşmaya da uymaz. O günden bu yana ise tam 125 bin Morolu Müslüman hayatını kaybeder. Filipinler hükümeti her ne kadar bugün Müslümanların dini bayram günlerini resmi tatil kabul etse ve medeni hukukta Müslümanlar için düzenlemeler yapsa da bağımsız olamayan Morolular, yerleşim, eğitim, istihdam ve iş imkânlarından bugün bile faydalanamaz.

BİZE EN GÜZEL MODEL, HZ. MUHAMMED (SAV)

MILF`nin siyasi ilişkilerden sorumlu başkan yardımcısı Gazali Cafer, bir gazetecinin kendisiyle yaptığı söyleşide hareketlerinin yaptığı çalışmalar ve başarılarından şöyle söz ediyor; “Cephemiz, Moro Milliyetçi Özgürlük Cephesinden 80`li yıllarda görüş ayrılıkları nedeniyle yollarını ayırdı. Aramızda en temel görüş ayrılığı bağımsız bir devlet için doğan fırsatları değerlendirme konusuydu. Bu ayrılıştan sonra her şeye sıfırdan başladık. Cephemiz kısıtlı kaynaklarına rağmen Allah`ın lütfuyla dört temel programını uygulamayı başardı. Bunlar başlıca, İslamî eğitim, kurumların güçlendirilmesi, özgüveni sağlayacak yeterli düzeyde askeri güç oluşturmak. İslam Konferansı Teşkilatı ve İslam ülkelerinin Filipinli Müslümanlar için yaptığı yardımlara rağmen umulan düzeyde işler yapılamadı. 1999 yılına gelindiğinde yeni bir teşkilat kurduk. Bu sayede İslamî eğitim programını başarıyla uyguladık. Kısa bir zaman içinde de Moro Müslüman halkın yüzde 70`ini teşkilatımızın içine katmayı başardık. Cephemizin üye sayısını ülke genelinde altı milyona ulaştırdık. Direniş gücümüze yoğun katılım sağlandı. İyi eğitilmiş savaşçı sayısı yüz binin üzerine çıktı. Kendi ürettiklerimiz, çeşitli kaynaklardan edindiğimiz silahlarla yüzde atmışlık bir silahlanmayı gerçekleştirdik. Ekonomik program çerçevesinde de kişisel ve gruplar halinde özel teşebbüsü teşvik ettik. Bu alanda da yürüttüğümüz mücadelenin adını ‘Yoksullukla Mücadele İçin İslam Adaleti` koyduk. Allah(cc)`ın izni ve yardımıyla toplumumuzun kalkınmasını sağlayan politikalar üretmeye devam edeceğiz. Çeşitli engellere rağmen halkımızı manevi, siyasi ve iktisadi gelişmesi yönünde İslamî programlarımızı başarıyla uygulayacağız.”

Konuşmasında ayrıca, dünyanın çeşitli topraklarındaki bağımsızlık mücadelelerinden faydalanmak gerektiğine inandıklarını belirten Gazali Cafer, ancak kendileri için asıl modelin Hz. Muhammed’in (SAV) yürürlüğe koyduğu model olduğunu dile getiriyordu.

Filipinlere karşı El-Kaide ile bağlantılı olduğu düşünülen Ebu Seyyaf grubu da silahlı eylemlerde bulunuyor. Ancak Filipinler ordusu tarafından yapılan askeri harekâtlar bölgede yaşayan tüm Müslümanları hedef alıyor. Birçok kez MILF ve hükümet arasında yapılması planlanan barış anlaşmaları da Müslümanları hedef alan harekâtlar nedeniyle bir sonuç vermiyor. MILF, yaptığı açıklamalarda Ebu Seyyaf grubunun gerçekleştirdiği eylemlerin dünya kamuoyu nezdinde Moro cephesine zarar verdiğini belirtiyor. Amerika ve Batılı basının, Ebu Seyyaf grubunu terörle andığını ve Moro`daki mücadelenin tümünü bu grubun yöntemleriyle özdeşleştirdiğini söyleyen MILF yetkilileri, insanların zihinlerinde Moro`da bir bağımsızlık mücadelesi değil, terör olduğu kanaati oluşturulmak istendiğine dikkati çekiyor. Tabii dünya kamuoyunda oluşturulan bu olumsuz kanaat, Filipinler hükümetinin Moro`daki Müslüman varlığının tümüyle yok edilmesi için yürüttüğü devlet terörünün işini de kolaylaştırıyor.

MORO’NUN KURTULUŞU AKSA’NIN ÖZGÜRLÜĞÜNE BAĞLI

Moro Halk Danışma Meclisi Başkanı ve Moro Araştırmaları Enstitüsü Genel Direktörü Prof. Dr. Abhoud Syed M. Lingga, bir program için geldiği İstanbul’da kendisiyle yaptığımız görüşmede Müslüman Moro halkı için şunları söylemişti; “Bangsamoro halkı, çoğunluğunun Hıristiyan olduğu bir ülkede azınlık konumundadır. Maruz kaldıkları baskı ve adaletsizlikler Filistin halkıyla benzerlikler arz ediyor. Bangsamoro halkı, özellikle gençler ve öğrenciler, Mescid-i Aksa için israil işgalini protesto etmenin, kendi yurtlarını yabancı hâkimiyetinden kurtarmak için bir özgürlük hareketi oluşturmada onlara ilham veren tetikleyici bir unsur olduğunu unutmuyorlar. Yani Moro, asıl özgürlüğün ve kurtuluşun Mescidi Aksa’nın özgürlüğünden geçtiğini iyi biliyor.”

Furkan Can / İnzar Dergisi Nisan 2011


 

Bu haberler de ilginizi çekebilir