`Has` Bi `Hal`
`Has` Bi `Hal`
"Sana yasak aydan, bu ayda savaşmaktan sorarlar. De ki; "O ayda savaşmak, büyük bir günahtır. Fakat insanları Allah yolundan alıkoymak, Allah`ı ve Mescid- i Haram`ın saygınlığını inkâr etmek, buranın halkını yurtlarından çıkarmak da Allah katında büyük günahtır. Fitne (kargaşa) çıkarmak ise adam öldürmekten de büyük bir günahtır." (2/217)
Yukarıdaki ayet Abdullah b. Cahş komutasındaki seriyye için inmiştir. Allah Resulü (sav), Abdullah b. Cahş ve muhacirlerden oluşan sekiz kişiyi Mekke ile Taif arasındaki Hurmalık vadisinde Kureyşlileri gözetlemesi için göndermiştir. Resulullah (sav), Abdullah b. Cahş`a içinde yapması gerekenlerin yazılı olduğu bir mektup verip, iki gün yol aldıktan sonra Hurmalık vadisine gelince mektubu açıp okumasını ve içinde yazılı olan emri uygulamasını istemiştir. Abdullah b. Cahş, iki gün yol aldıktan sonra mektubu açıp Resulullah (sav)`ın verdiği emri okuduktan sonra yanında bulunan sekiz Muhacire; "Resulullah, Nahle`ye (Mekke ile Taif arasındaki Hurmalık vadisi) kadar gidip, Kureyş hakkında bir haber edininceye kadar onları gözetlememi, bunu yaparken de, sizden hiç birini benimle birlikte gitmeye zorlamamamı emretti. Sizden şehit olmayı arzulayan varsa, gelsin.” Dedi. Abdullah b. Cahş`ın bu sözlerini işiten Muhacirler onunla beraber kalacaklarını söylediler.
Abdullah b. Cahş ve beraberindekiler Mekkeli müşrikler tarafından fark edilince onlara karşı nasıl bir tavır sergileyecekleri hususunda istişare ettiler. Bu istişare neticesinde onlara saldırma kararı aldılar. Fakat haram ayların girip girmediği hususunda anlaşamadılar. En son haram aylara bir gün kaldığı hususunda kanaat getirdiler. Mekkeli müşriklere saldıran muhacirler, kervan reisini öldürüp, iki kişiyi de esir aldılar. Esirlerle beraber Medine`ye dönen Muhacirler, başlarından geçenleri Resulullah`a anlatınca Resulullah (sav) hiddetle: "Ben size haram olan ayda çarpışmamayı emretmiştim." Dedi.
Haram olan ayda kervana saldırıp, kervan reisini öldüren ve iki kişiyi esir alan Muhacirleri, Mekkeli müşrikler dillerine dolayıp yaygara çıkarmaya başladılar. "Muhammed ve ashabı haram olan ayı helal saydı, kan döktüler, mal aldılar, adam esir ettiler.” Deyip propaganda yaptılar. Mekkeli Müşriklerin söylediklerin Resulullah`ın kulağına geldiğini işiten Abdullah b. Cahş ve beraberindekiler epeyce üzülmeye başladı. Bir süre geçtikten sonra yukarıda zikrettiğimiz ayet nazil olup konuya açıklık getirilmiş oldu…
Bizim bu olayı burada zikretmemizin birkaç sebebi var:
Evvela: Abdullah b. Cahş ve beraberindekileri Mekkeli müşrikleri gözetlemeye gönderen Resulullah (sav), gizliliği esas almıştır. İki günlük mesafe gittikten sonra mektubu açıp, mektupta yazan emri yerine getirmesini istemiştir. Resulullah (sav)`ın bu metodu sadece o döneme ait değildir. Günümüz Müslümanları da Resulullah (sav)`ın bu yöntemini uygulamaya ihtiyaç duyduğunda bundan geri adım atmamalıdır.
Saniyen: Abdullah b. Cahş, Mekkeli müşriklere yapılacaklar hususunda beraberindekilerle istişare ediyor. İstişare ile alınan kararın daha faydalı olacağını bizzat Resulullah`ın hayatında görerek müşahede ediyor. Seriyyenin komutanı olmasına rağmen tek başına hareket etmeyip, yanındakilerle istişare eden Abdullah b. Cahş, daha sonra inen ayetle yaptığının doğru olduğunu görüyor. Resulullah`ın "istişare ile alınan karar yanlış dahi olsa Allah (cc), onu hayra tebdil eder” sözünü aynel yakin yaşayarak görüyor. Müslüman birey ve cemaatler, istişare konusunu karşılaştıkları sorunlar karşısında düstur haline getirdikleri dönemlerde muvaffak oldular. Türkiye`nin en karanlık dönemleri olan doksanlı yıllarda uygulamaya konulan istişare, beraberinde başarıları getirdi. Bugün de istişareden vazgeçmeyip, alacağı en ufak bir kararda dahi istişare eden Müslümanlar –inşallah- Mustazaf-Der`in kapatılmasının ardından Mustazaflar Hareketine geçerek muvaffak olacaktır. Zira alınan bütün kararlar istişare ile alınmıştır. Belki ilk etapta biraz sancılı olacaktır. (Tıpkı iki binli yıllarda olduğu gibi) Ama sabredip Allah (cc)`a dayanırsak bu muvaffakiyete aynel yakin şahid olacağız.
Salisen: Ayette de geçtiği gibi dinin yaşanması haram aylarda savaşmaktan daha önemlidir. Şayet din hürriyeti yoksa haram ayda savaşmak, savaşmamaktan öncedir. Müslümanları yurtlarından çıkarmak, fitne-fesat çıkarmak, adam öldürmekten daha büyük günah kabul edilmiştir. Dinin yaşanması her şeyden önemli olup, bunun için gereken mücadelenin verilmesi istenmiştir. Günümüzün en büyük savaşının siyaset olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Bu gerçeğe karşı Müslümanlar duyarsız kalamazlar. Eğer küfür topyekûn üzerinize geliyorsa bunun elzemliği daha da artmaktadır. Burada bahsettiğimiz siyaset ile politikanın birbirinden ayırt edilmesi gerekiyor. Müslümanlar ülkede var olan sorunlara İslamî bir çözüm getirmezlerse, gayri İslamî çözümlere mecbur kalacaklardır. Bu da küfrün ekmeğine bal sürmek olacaktır. Örneğin en basitinden bir Kürt sorunu çözümden ziyade çözümsüzlük haline getirildi. Müslümanlar bu soruna İslamî bir çözüm getirmedikçe bu sorun kör düğüm halini alacaktır.
Mevcut iktidar partisi iktidara geldiğinden beri bir başörtüsü sorununu halletmiş değil. Eğer Müslümanlar umutlarını iktidar partisine bağlarlarsa sorun sorun olmaktan çıkmayacak. Geçen on bir sene bunun delilidir. Bu ülkede Müslümanların sorunlarına eğilecek siyasi bir oluşum mevcut değildir. Müslümanların sorunlarına eğilecek siyasi bir oluşum olsaydı Güllü Çevik hadisesi, cezaevi sürgünleri vb sıkıntılar yaşanıyor olmazdı. Bu da gösteriyor ki Müslümanların sesi olacak siyasi bir oluşum yok. Eğer böyle bir hareket başlatılmazsa, bu sorunlar katlanarak devam edecektir. İşte sorunların çoğaldığı bu zamanda Mustazaflar Hareketi, -bu sorunları yaşayan bir cenah olarak- var olan sorunlara çözüm çabası içerisine girmeye çalışacaktır. Tabiri caiz ise ‘Merkepten düşmüşün halinden, merkepten düşmüş anlar` kaidesi gereğince sorunları birebir yaşamış olması çözüm noktasında daha iyi kararlar vermesini sağlayacaktır.
Velhasıl: Müslümanların böyle bir karar alması elbette küfür ve avaneleri tarafından tıpkı Abdullah b. Cahş`ın yaptıklarından sonra yaptıkları gibi fitne ve fesat tohumları ekeceklerdir. Özellikle Müslümanlar arasında fitne çıkarıp onları bölmeye çalışıp, yutulacak bir lokma haline getirmeye çalışacaklardır. Özellikle Mustazaflar Hareketinin ilanından sonra küfür bu planına hız verecektir. Müslümanlar olarak bu tür fitnelere uymayıp, küfrün oyuncağı haline gelmemeye gayret gösterilmesi gerekecektir. Geçmişte olduğu gibi hep beraber Allah (cc)`ın ipine sımsıkı sar ılınırsa muvaffak olunur. Ayrıca Allah (cc), Abdullah b. Cahş ve beraberindeki Mucahirleri inen ayetle temize çıkardığı gibi bizlerde tam teslimiyet gösterirsek, ilerleyen zamanda yapılan bu adımın ne kadar da hayırlı olduğunu göreceğiz.
Allah (cc), Mustazafların hamisi olan Mustazaflar Hareketini muvaffak eylesin. Bizleri de bu hayırlı hizmetten nasibdar eylesin. Allah (cc)`a emanet olun…
Mesut Gözlü / doğruhaber