• DOLAR 34.625
  • EURO 36.612
  • ALTIN 2946.75
  • ...
Kürt Sorunu, İp Sorunu, Çözüm Adresi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Başbakan Erdoğan Diyarbakır`daydı. Diyarbakır halkı başta olmak üzere, yakın zamanda çokça tartışılan Uludere Katliamı etkisiyle, bütün Türkiye tarafından Erdoğan`ın ne söyleyeceği merak ediliyordu.

Başbakan Erdoğan`ın özetle değindiği konular: BDP`nin doğu ve güneydoğunun CHP`si olmaya doğru hızla ilerlediğini, referandum sürecinde bu iki partinin duruşunu, terörü, yatırımları, TRT6…

Başbakan Erdoğan, bu konuşmasında dikkatimi çeken en önemli kısmı konuşmasında sürekli &`;Kürt Kökenli Kardeşlerim” diye hitap etmesi oldu. Bu hitabı duyarken tarihini tam olarak hatırlayamadığım Cengiz ÇANDAR`ın &`; Kürt Olmakla Kürt Kökenli Olmak” arasındaki farkı anlatan yazısı aklıma geldi. Hatırladığım kadarıyla Cengiz ÇANDAR yazısında AK Parti`nin Kürt milletvekilleriyle, BDP`nin Kürt milletvekillerinin Kürt Sorunu konusundaki duruşlarını mukayese ediyordu. Aklımda kaldığı kadarıyla Cengiz ÇANDAR şöyle diyordu: 2007–2011 dönemleri arasındaki meclis tutanaklarını inceleyin. AK Parti`nin Kürt milletvekillerinin Kürt Sorunu üzerine tek kelime dahi etmediklerini, BDP milletvekillerininse her fırsatta ilgili olsun olmasın her konuyu Kürt Soruna bağladıklarını göreceksiniz. Kürt sorunu hakkında tek kelime edememek, Kürt sorunu yokmuş gibi hareket etmek, sadece Kürdüm demek, Kürt kökenli; her konuyu Kürt sorununa dayandırmak, mecliste, tartışama programlarında, her platformda Kürt sorunu konuşmak Kürt olmak olduğunu anlatıyordu.

Bugün Uludere Katliamına bakıldığında Ak Parti`nin Kürt kökenli milletvekillerinin (Hüseyin ÇELİK`İN İçişleri Bakanının açıklamalarına verdiği cevabı hariç) üç maymunu oynadıklarını görmemek mümkün değil. Her defasında Kürtlerin gerçek temsilcisi biziz diyen AK Parti`nin "Kürt Kökenli” milletvekillerinin bu konu hakkında konuşmaları, bu olayın aydınlatılması için harekete geçmeleri gerekmez miydi? Temsilci olmak, temsil ettiğini söylediğin insanların mı mağduriyetini gidermek, evladını kaybetmiş yüreği yanan annelere "Adli ve idari soruşturma açıldı.” söyleminden öte, onların yüreğindeki ateşe benzin dökenlere inat su serpmeyi gerektirmez miydi?

Kürt sorunun çözümsüzlüğünü biraz da bu söylem farkında aramak lazım. Kürt kökenli olmak, kendini öyle tanımlamak, devletin, partinin istediği kadar çözümü kabul etmek, Allah`ın verdiği hakkı yönetenlerin kısıtlamasına göz yummak, en büyük zulümler yaşanırken, aklın, izanın, vicdanın en önemli de İslam`ın sesine değil; parti başkanının, yani ipin kimin elindeyse onun sesine, direktifine kulak vermek…

Kürt sorunu ne Kürt kökenli kardeşlerim diyerek devleti kutsayan, Allah(cc)`ın verdiği kadar değil devletin müsaade ettiği kadar hak verenlerin ne de Kürt sorunu için öldürmeyi, silahı ve çatışmayı isteyenlerin çözebileceği bir sorun olmaktan çoktan çıkmış durumda. Çünkü İslam çizgisi dışında çözüm sunanların ipi ya Kandil de ya da ABD de.

Kürt sorunun çözümü, ipini başkalarının eline teslim edenlerin değil; Allah`ın ipine sadece onun rızasını gözeterek sarılan ehli vicdan mustazafların İslam dairesinde sunacağı projelerle mümkündür.
 
Ahmed Enes / doğruhaber

Bu haberler de ilginizi çekebilir