Ceyşü`l-Usre (Zorluk Ordusu)
Kıtlık, kuraklık ve çok sıcak bir zamanda Bizanslar ile yapılması düşünülen Tebuk Seferi İslam tarihinin dönüm noktalarından biri olmuştur.
Müslümanların iman ve sadakatinin denendiği bu büyük sefer Peygamber Efendimiz (sav)’in katıldığı son büyük seferdi. Bu güne kadar hiçbir seferde hedefini açıklamayan Peygamber Efendimiz (sav) bu seferde hedeflerinin Bizans İmparatorluğu olduğunu buna göre hazırlık yapmaları gerektiğini vurguladı. Müslümanlar canla başla hazırlıklara girişti. Bu büyük fedakârlığı zihinlerine sıkıştıramayan münafıklar fitne kazanı kaynatmaya başladılar. Hatta münafıkların entrikalarına ulaşamayacaklarını belirtmek amacıyla bu sefere "Fâdıha gazası" de denildi. Münafıklar şöyle diyordu; "Muhammed, Bizans İmparatorluğu`nu oyuncak mı sanıyor? Ashabıyla beraber yakalanıp esir edileceklerini görür gibiyiz. Böyle sıcak bir zamanda yola mı çıkılır?"
Kur`ân-ı Kerîm`in Tevbe Suresi geniş bir şekilde bu konulara değinmektedir.
Müslümanlar hazırlıklarına başladılar. Hz. Osman 900 deve, 100 at ve 10.000 dinar, Hz. Ebubekir 4000 dirhemden ibaret olan parasının tümünü, Hz. Ömer mal varlığının yarısını, Abdurrahman b. Avf, Talha, Asım b. Adiyy ve Abbas gibi sahabiler de büyük meblağlar bağışladılar. Kadınlar da bilezik, gerdanlık, küpe ve halhallarını vererek bu bağış yarışına katıldılar.
İslam ordusu otuz bin mevcuda ulaştı. Binecek bir binek bulamayan samimi Müslümanlar Peygamber Efendimiz (sav)’e gelerek binek istediler, lakin binekler yetersiz kalmıştı. Bunun üzerine gözyaşlarıyla geri dönmüşlerdi. Bu konuda ayet nazil oldu.
Samimi Müslümanlardan olup bir an basiretsiz davranarak savaştan geri kalan Kâ`b b. Mâlik, Mürâre b. Rebî, Hilâl b. Ümeyye isimlerindeki üç sahabi, hasta, yaşlı ve Peygamber Efendimiz (sav)’in görevlendirdikleri dışında münafıklardan başka Medine’de erkek kalmamıştı.
Sefer sırasında Hz. Ebû Zerr’in devesi kendisini taşıyamayınca eşyalarını sırtına alıp o çöllerde İslam ordusuna yetişmeye çalışan büyük sahabiler olduğu gibi bu sefere münafıklardan bazıları da katılmıştı. Bunlar burada da fitnelerine devam etmiş ve ellerinden geleni yaptılar.
Rasûl-i Ekrem en büyük bayrağı Zübeyr b. Avvam`a, en büyük sancağı Hz. Ebubekir`e, Evs kabilesinin sancağını Üseyd b. Hudayr`a, Hazrec`inkini ise Hubab b. Münzir`e verdi. Ayrıca, orduya katılan çeşitli Arap kabilelerinin her boyuna sancak ve bayrak verdi.
İslam ordusu Tebuk’te yirmi gün kaldı. Bu zaman zarfında düşman ordusuyla karşılaşmadı. Çevredeki bazı kabileleri cizyeye bağlayan Peygamber Efendimiz (sav) böylece sahilden ta Tebük’e kadar bir bölgede hâkimiyetini ilan etmiş oldu.
İslam ordusu zaferle Medine’ye geri döndü. Peygamber Efendimiz (sav) âdeti olduğu üzere mescide gidip şükür namazı kıldı. Mazeretli bir şekilde sefere katılamayan Müslümanların tebriklerini kabul etti. Bu sırada münafıklar da sahte mazeretlerle Onun (sav) yanına geldiler. Lakin onların iç yüzünü Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de açığa vurdu. Mazeretsiz bir şekilde sefere katılmayan üç sahabeye ise ambargo uygulandı. Allah’ın emriyle bütün Müslümanların hatta ailelerinin dahi kendileriyle ilişkiyi kesmeleri emredildi. Tam elli gün devam eden bu zorlu imtihan sonucunda bu üç sahabinin tövbesi kabul oldu.
Seferden önce münafıklar tarafından fitne çıkarmak için yaptırılan Mescid-i Dırar yıktırıldı.
Tebük Seferi İslam ordusunun dünyada büyük bir güç olduğunun ispatı olduğu gibi Müslümanların denendiği çok meşakkatli bir sefer olmuştur.