• DOLAR 34.419
  • EURO 36.27
  • ALTIN 2847.301
  • ...
"Türkiye Nereye Gidiyor?"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

GAZİANTEP - Muhtaçlarla Dayanışma ve Umut Derneği (Umut-Der), yaptığı basın açıklamasıyla Mustazaf-Der'in kapatılması ve başörtülü kızının eğitim hakkını savunduğu için Güllü Çevik'e verilen hapis cezasını kınadı.

Hukuk Garabetlerine, İdeolojik Vakıalara Şahit Olduk
Basın açılamasını Umut-Der yönetim kurulu adına başkan yardımcısı Mustafa Karakurt okudu. Karakurt, "Geçtiğimiz hafta içerisinde iki hukuk garabetine, iki ideolojik vakıaya şahit olduk. Bunlardan birincisi Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010 yılında Mustazaf-Der'in kapatılması ile ilgili kapatma kararına Yargıtayca onay verilmesi, diğeri de kızının gasp edilen eğitim hakkını aramak için emniyet birimine giden Güllü Çevik hanımefendinin 2 yıl 10 hapis cezası ile cezalandırılması. Bu iki meseleyle ilgili tepkimizi saygıdeğer halkımızla paylaşmak için buradayız" dedi.

Karakurt şöyle devam etti: "11 Eylül 2004 yılında ilgili kurum ve kuruluşların bilgisi ve onayı ile kurulan, temel programını, toplumsal buhranın kaynağı olan cehalet, fakirlik ve ihtilaflarla mücadele olarak deklere eden ve bu anlamda binlerce genci uyuşturucu, tiner vb zararlı alışkanlıklardan kurtarıp camii ve okula yönlendiren, 30'a yakın şubesiyle Risale-i Nur, tefsir, siyer ve ahlaki konularda binlerce manevi gelişim (dindar nesil!) seminerleri veren, tüzüğü çerçevesinde oluşturmuş olduğu tahkim kurulu ile yüzlerce düşman aileyi barıştırıp kardeşlik bağı oluşturan, yıllardır iki ateş arasında kalan ve 40 binin üzerinde cana mal olan özelde bölge halkını genelde ise tüm sağduyu sahibi halkımızı Peygamber sevdası altında milyonlar adedi ile bir araya getiren büyük bir hayır kapısı olan ve büyük bir camia olan Mustazaf-Der kapatıldı."

 

Kapatma Kararı Hukuki Kritere Uymuyor
Mustazaf-Der'in soyut gerekçelerle hiç bir hukuki kritere uymayan gerekçelerle kapatıldığını belirten Karakurt, kapatma kararının tamamen soyut iddialara dayandığını ve hiçbir hukuki kritere uymadığını vurguladı.

Karakurt, darbecilerin, 28 Şubatçıların yargılandığı ve sivil anayasanın yazılmaya başlandığı bu günlerde böylesi kararların manidar olduğu vurgulanan açıklamada "Acaba sürekli maruz kaldığı ötekileştirme fiillerine tescil vurulmak mı? İsteniyor. Yazılan yeni anayasaya Mustazaf-Der camiası hariç mi? denmek isteniyor. Oysa devlet, toplumun çoğulcu yapısını ve bireylerin haklarını dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı korumakla yükümlüdür" dedi.

Bir çok şubesi defalarca kundaklandığı, içerisindekilerle beraber yakılmak istendiği, Yüksekova şubesi başkan yardımcısının şehit edilmesine rağmen Mustazaf-Der'in sürekli sağduyu çağrısı yaptığının altını çizen Karakurt, "Yapmış olduğu fetih mesabesindeki çalışmalarla bölge halkına temiz bir nefes aldırmış ve sürekli çekilmek istendiği bulanık sulardan, kargaşa ortamından özenle imtina etmiş bu hayır kapısı, takdire şayan bir duruş sergilerken böylesi bir garabet ile cezalandırılmıştır" ifadelerine yer verdi.

Yapılan hukuk cinayetleriyle beraber 'Türkiye'nin nereye gidiyor' sorusunun akıllara geldiğini belirten Karakurt, "Türkiye'de yıllardır devlet, hikmetinden sual olmaz, en değerli güç birimi ve ilahi kutsal gücün bileşik biçimlenişi olarak kendisini sunmuştur. Yapılan bu hukuk cinayeti akıllara; bugün dünyada "muz cumhuriyetleri" olarak adlandırılan ülkeler bile tekçilik (tek dil, tek tarih, tek ulus, tek adam) anlayışından vazgeçmiştir" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, 11 Mayıs Cuma günü Şanlıurfa'da söylediği: "Aramızda farklı düşünceler farklı siyasi partiler, farklı görüşler tabi ki olacaktır. Aramızda farklı inanışlar da olacaktır… En aykırı düşünceler bile konuşulabilir… Bugün Türkiye'de herkes düşüncesini rahatlıkla ifade edebilmektedir." Sözlerinin hatırlatıldığı açıklamada,
"Bu sözlere bakınca da, bu ne yaman çelişki diyesi geliyor insanın" denildi.

Bir Başka Hukuk Garabeti de Kızının Hakkını Arayan Annenin Cezalandırılması
Kızının başörtülü okuma isteğini desteklediği için anne Güllü Çevik'e ceza verilmesini de hatırlatan Karakurt şöle devam etti: "İradesini, inancına göre okumak şeklinde gösteren öğrenci Şüheda Çevik, bu tercihini ailesiyle paylaşıyor, mütedeyyin bir anlayışa sahip aile de kızlarının bu tercihini saygıyla karşılıyor. 3 ay boyunca okula giden, ancak okul idaresi bazı öğretmenler ve derin yapıların organize çalışmaları ile bir türlü sınıfına giremiyor. Durumu öğrenmek için okula giden anne Güllü Çevik, okul idaresi ve öğretmeninin: "bu şekilde okula alamayız''cevabıyla karşılaşınca 8 yıllık eğitimin zorunlu olduğunu, ilgili yönetmelik gereğince çocuğunun eğitim hakkının gasledildiğini okul idarecilerine hatırlatıyor. Sonuçta çocuğunun niçin okula alınmadığı ile ilgili tutanak istiyor. Okul idaresi tutanak vermediği gibi "burada kanun, yönetmelik geçmez, kanun benim" diyerek askeri vesayet günlerini hatırlatan sözler sarf ediyor. Tabi bu arada ne hikmetse ta başından beri terörle mücadele ekipleri de eğitimin bir parçası oluveriyorlar. Sonuçta okul idaresinden bir tutanak ya da gerekçe alamayan anne Güllü Çevik, durum değerlendirmesi için karakola gidiyor. Şikayetçi pozisyonunda iken gözaltına alınıyor. Akabinde Gaziantep 18. Asliye Ceza Mahkemesi 2012/15 Esas sayılı kararı ile 2 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılıyor. Bu dosyada tanık ve müşteki olarak ifade veren bütün idareciler çocuğun 3 ay boyunca okula alınmadığını itiraf etmişlerdir. Öğrenci velisinin Başbakanlığa ve Milli Eğitim Bakanlığına yaptığı bütün başvurular soyut bir iddia şeklinde değerlendirilse bile, okul yöneticilerinin mahkemedeki ikrarları Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Başbakanlığın harekete geçmesi için yeterli bir delildir. Okul idaresinin öğrenciyi başı örtülü olduğu için 3 ay boyunca derse almayarak, her gün ayrı bir suç işlemiştir."

Yeni 12 Eylüller-28 Şubatlar mı? Oluşturuluyor
"Haydi kızlar okula derken, sessiz bir şekilde başörtülüler hariç mi? diyorlar acaba" diye soran Karakurt, "Bu uygulama ve bu ceza, "Haydi kızlar okula" kampanyasını açanların samimî olmadığını göstermez mi? Tamamıyla yasalarla belirlenmiş hakkını arayan annenin, yasal girişimleri terörize edilmek mi? isteniyor. Yeni alınan kararlarla 12 Eylül darbesi dönemi bütün kararlar feshedilirken, 28 Şubat sanıkları yargılanırken, yeni 12 Eylüller-28 Şubatlar mı oluşturuluyor? Veya iade-i itibarlar için bir 30 yıl daha mı? Bekleyeceğiz" dedi.

Bu Kararlar Hukuk Tarihine Yeni Bir Kara Leke Olarak Geçecek
Verilen bu talihsiz kararların, hukuk tarihine yeni bir kara leke olarak geçeceğini belirten Karakurt, "Bu Türkiye tarihinde bir ilktir. Nice üniversiteli bacılarımız cezalar aldılar, okulu bırakmak zorunda kaldılar, Filiz bacımız gibi şehit edildiler. Ancak kızının anayasal hakkını ararken, hem de mevcut anayasal haklar içerisinde; haklı bir pozisyonda iken ceza alması Türkiye tarihinde bir ilktir. Hem de Şehitkâmil'lerin tesettür uğruna canını feda ettiği bu topraklarda."

Son olarak bu yanlış karardan biran önce dönülmesi çağrısı yapan Karakurt, "Temennimiz Yargıtay aşamasında bu hukuk garabetinden vazgeçilip, bacımızın haklılığının tescillenmesi, iade-i itibar muhatabı olmasıdır. Buradan yetkililere seslenerek bu hukuk cinayetine, bu garabetlere daha yol yakınken son vermelerini, "haydi kızlar okula" ve "dindar nesil yetiştireceğiz" vb söylemlerinde samimi olmaya çağırıyor, Şehitkamillerin neslinin bu söylemlerin içeriğini ve uygulama biçimini çok iyi bildiklerini hatırlatmak istiyoruz... Bu hukuk cinayetine ortak olanları seri'ül hisab olan Allah'a havale ediyoruz" ifadelerine yer verdi. (Şefik Mert, Bekir Aslan - İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir