Doğu Türkistan`dan Türkiye`ye 5 senede ulaştı
Komünist Çin hükûmetinin Doğu Türkistan`da yaptığı zulümlere dayanamayarak 2014`te ailesiyle birlikte ülkesinden kaçan Yasin Ömer, yolculukta çektiği bin bir zorlukla beraber işkence, zindan ve muhacerattan sonra yaklaşık 5 senede Türkiye`ye ulaştı.
Doğu Türkistan'ın Kaşgar ilinin Yelken ilçesinde yaşayan ve aşçılık yaparak hayatını devam ettiren ve ülkesinde yaşanan yasaklar sebebiyle memleketini terk etmek zorunda kalan Yasin Ömer, 2014 yılında çıktığı yolculukta 4 ülkeyi aşarak Türkiye'ye ulaştı.
İslami eğitimin yasak olduğu Doğu Türkistan'da çocuklarına gizlice eğitim aldıran Ömer, islami eğitim alıyorlar diye hem çocukları hem de kendisi tutuklandı, kendisi cezaevine atıldı ve burada 6 ay kaldıktan sonra verdiği kefaret sonucunda serbest kaldı. Tayland ve Malezya'da da cezaevi hayatı yaşayan Yasin Ömer, Doğu Türkistan'daki durumu ve hayat hikâyesini İLKHA'ya anlattı.
Cezaevinde karşılaştığı zorluklar sebebiyle hastalanan ve bu sebeple sürekli öksürdüğünü anlatan Ömer, Vietnam, Kamboçya, Tayland ve Malezya'dan geçerek Türkiye'ye gelebildiğini söyledi.
"Çocuklarıma İslami eğitim aldırdığım için tutuklandım"
Ömer, "Doğu Türkistan'da İslami eğitim vermek yasak olduğu için çocuklarımın dini eğitim almaları için merdiven altlarında eğitim verilen yerlere gönderdim. Çocuklarıma dini eğitim verdiğim için Çin hükümeti çocuklarımı tutukladı. Sonra beni de tutuklayıp hapse attılar ve 6 ay cezaevinde kaldım. Bana sen çocuklarını okutuyorsun dediler. Ben de çocuklarım kendilerine, çevresine, Müslümanlara, ülkesine faydalı olsun diye okutuyorum dedim. Onlar da yok sen onları bize karşı olsunlar diye yetiştiriyorsun! diyerek bana işkence ederek yaraladılar. 6 ay cezaevinde yattıktan sonra bana 20 bin Çin parası verirsen seni bırakacağız, yoksa burada kalmaya devam edersin dediler. Biraz param vardı gerisini başka arkadaşlarımdan, akrabalarımdan alarak tamamlayıp verdim. Bu şekilde serbest kaldım." dedi.
"Kızlarımızın örtülerini sokak ortasında çıkarıyorlardı"
Örtülü bayanların örtülerinin polis tarafından zorla çıkartıldığını belirten Ömer, "Sokakta tesettürüyle yürüyen bacılarımızın tesettürlerini polisler zorla çıkartıyorlardı. Bu yüzden hanımlarımız, kızlarımız sokaklara çıkamaz oldular. Bu yetmezmiş gibi evlerimize kadar gelerek hanımlarımızın, kızlarımızın örtülü olup olmadığını soruyorlardı. Eğer hanımların örtülü olduklarını anlarlarsa evin erkeğini cezaevine atıyorlardı. Eğer evindeki kadınları dışarda örtülü görürsek seni hapse atarız diyerek tehdit edip evrak imzalatıyorlardı." şeklinde konuştu.
"Hamile kadınları zorla kürtaj yapıyorlardı"
Bir ailenin ikiden fazla çocuk yapmasının yasak olduğunu hatırlatan Ömer, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Eğer iki çocuğu olan birisinin hamile olduğunu bilseler hemen onu zorla alıp kürtaj yaptırıyorlardı. Eğer kadın çocuğunu doğurana kadar onlardan gizleyebilirse ve sonradan 3'üncü bir çocuğunun olduğunu öğrenseler bu sefer de aileden ceza olarak 15-20 bin Çin parası alıyorlardı. Bu, çiftçi bir aile için çok fazla para anlamına geliyor. Çocuklara eğitim veren âlimlerimize, doktorlarımıza 15-20 yıl hapis cezası veriyorlar. Sorguda sorulan sorulara cevap verilmezse ya da verilen cevap hoşlarına gitmezse onları öldürebiliyorlardı. O kadar zulümler yaşanıyordu ki bunları dille anlatmak çok zor."
"Yaşanan zulümler sebebiyle Doğu Türkistan'dan ayrılma kararı aldım"
Yaşadığı ve gördüğü zulümlerden sonra Doğu Türkistan'da yaşamanın çok zor olduğuna inanarak oradan ayrılma kararı alan Ömer, ülkesinden ayrılarak Türkiye'ye geliş serüvenini anlattı.
2014 yılının 19 Şubat'ında ailesiyle birlikte yola çıktığını dile getiren Ömer, "Pasaport almak çok zor olduğu için kaçak yollarla götürenlere para vererek, karayolunu takip edip Vietnam'a, oradan Kamboçya'ya geldik. Başka akrabalarımla birlikte oradan da Tayland'a geçtim. Türkiye hükümeti aileme sahip çıkarak 2015 yılının 7'inci ayında onları alıp Türkiye'ye yerleştirdi. Tayland, erkekleri Türkiye'ye vermedi. Çin hükümeti onu çok zorluyordu. Bunun için biz erkekleri cezaevine attılar. Ben 2017 yılının 11'inci ayına kadar Tayland'da toplamda 1 yıl 4 ay cezaevinde kaldım. Orada bize sadece ekme ve su veriyorlardı. Yatacak yatağımız yoktu. Direk betona uzanarak uyuyorduk. Başka milletlerden insanlar pasaportsuz, vizesiz girebiliyorlardı. Karşılığında para vererek oradan istedikleri yerlere gidiyorlardı. Fakat bize bu imkânı vermeyerek 2014 yılının mart ayında 2015 yılının 7'inci ayına kadar yani ailem Türkiye'ye gelene kadar hayvana yapılmayacak muameleyi yapıyorlardı." ifadelerini kullandı.
"Zulümlere dayanamayarak duvarı kırıp 20 kişi cezaevinden kaçtık"
Ömer, "Bize yazı yazmamız için kalem kâğıt dahi vermiyorlardı. Ailem Türkiye'ye geldi ama başka akrabalarımız Doğu Türkistan'da kaldı. Cezaevinde çocuklarımızı çok özlüyorduk. Tayland hükümetinin cezaevinde yaptıkları zulümlere dayanamayarak duvarı kırıp 20 kişi cezaevinden kaçtık. 2-3 kişilik gruplar halinde ormana dağıldık. Ormandan vahşi hayvanların arasından korku içerisinde geçerek 10 gün yürüdük ve Malezya sınırına ulaştık. 20 kişiden 17 kişi Malezya'ya ulaşmıştı. Diğer üç kişinin akıbetini bilmiyoruz. Malezya'ya ulaşanlardan 6 kişi Tayland'a iade edilmişti. Malezya'dan Türkiye'ye geçmenin kolay olacağını bildiğimiz için oraya gittik. Orada 45 gün boyunca bir akrabamın evinde kaldım. O süre içerisinde ailemle telefonla irtibat sağladım. Sonrasında Malezya hükümeti tarafından kaçak giriş yaptığım için tutuklandım. Tutuklandıktan sonra mahkemeye çıkarıldım ve 8 ay ceza aldım. Cezam bittiğinde 2 ay toplama kampında bekletildim. 2018 yılının 10'uncu ayında Türkiye hükümeti Malezya ile anlaşarak beni Türkiye'ye getirdi. Atatürk havaalanında da 80 gün boyunca karakolda yattım. Bu süreden sonra aileme kavuştum." dedi.
Türkiye hükümetine ve Türkiyeli Müslümanlar kendilerine sahip çıktıkları için teşekkür eden Ömer, son olarak şu ifadelere yer verdi:
"Ben Türkiye hükümetinden, buradaki kardeşlerimden çok memnunum. Buraya geldikten sonra Doğu Türkistan'da zor şartlar altında kalan kardeşlerimiz aklıma geldi. Dünyanın çeşitli yerlerinde bizim çektiğimiz sıkıntıları çeken insanlar var. O kardeşlerimizin durumuna üzülüyorum. Başta Türkiye olmak üzere dünyanın bu kardeşlerimize sahip çıkmasını istiyorum. Onların da ailelerini özlediğini biliyorum." (Nizamettin Aşkın- İLKHA)