AİLE SON KALE
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ailenin son kale` olduğuna dikkat çekerek, Güvenin merkezi, sığınılan son kale olan aileyi korumamız gerekiyor. Aileyi koruyamazsak gelecek nesilleri kaybederiz dedi. HÜDA PAR Aileden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sema Yarar ise, Toplumlar ailelerden oluşur. Aile sağlam` olursa toplum da sağlam olur. Toplumun mutlu huzurlu olması ailenin mutlu, huzurlu olmasına bağlıdır ifadelerini kullandı.
MEHMET ŞAKİR DİREKÇİ - DOĞRUHABER
Son dönemlerde toplumun en güçlü kurumu aileye yönelik saldırılar dikkatlerden kaçmıyor. Uzmanlar son kalenin aile olduğuna dikkat çekerek uyarılarda bulunuyor. Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, özellikle dijitalleşme öncesinde, toplumlarda sosyal dengeyi sağlayan geleneklerin ortadan kalktığını belirterek, "Güvenin merkezi, sığınılan son kale olan aileyi korumamız gerekiyor. Aileyi koruyamazsak gelecek nesilleri kaybederiz." dedi.
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan
DİJİTALLEŞME YALNIZLIĞA, YALNIZLIK MUTSUZLUĞA NEDEN OLDU
Sanayi Devrimi ile başlayan değerler değişimine işaret eden Tarhan, Batı medeniyetinde yaşanan krizin temel nedenlerine dikkati çekti. Batı'da insanların zevk ve ben merkezli bir yaşam sürdüğünü vurgulayan Tarhan, dijitalleşmenin yaygınlaşmasıyla insanların yalnız yaşamı tercih ettiğini, bu durumun da mutsuzluğa neden olduğunu anlattı. Modernizmin insanların yaşama gayelerini olumsuz yönde etkilediğini dile getiren Tarhan, insanların dünyevileşerek manevi değerlerden uzak daha bencil bir yaşam tarzına yöneldiğini söyledi.
"MODERNİZMİN SORUNLARININ ÇARESİ ANADOLU İRFANI"
Tarhan, Batı toplumlarında bilhassa genç bireylerin toplumsal sorumluluklardan kaçarak daha izole bir yaşam sürmeyi hedeflediğini kaydederek, "Batı medeniyeti sayısı çok fazla olan bu insanlara çareler üretmiyor. Buna çözüm üretecek kaynaklar bizim değerlerimizde var, Anadolu irfanında, Yunus Emre'de, Mevlana'da var." ifadelerini kullandı. Başarılı olarak nitelediği kapitalizmin mutsuz insanlar yığınına yol açtığını belirten Tarhan, yine kapitalizm yüzünden ölçüsüz tüketimin dünyada gelir dağılımı eşitsizliğine neden olduğunu aktardı. Tarhan, bugün dünyayı etkileyen göç hareketliliğinin temel sebeplerinden birinin de ölçüsüz tüketim kaynaklı gelir eşitsizliği olduğuna dikkati çekti.
AİLEYİ KORUYAMAZSAK GELECEK NESİLLERİ KAYBEDERİZ
Özellikle dijitalleşme öncesi toplumlarda, sosyal dengeyi sağlayan örf, anane, gelenek ve adetlerin ortadan kalktığını söyleyen Tarhan, "Güvenin merkezi, sığınılan son kale olan aileyi korumamız gerekiyor. Aileyi koruyamazsak gelecek nesilleri kaybederiz." görüşünü paylaştı. Değerlerin temelinde dürüstlüğün yattığını vurgulayan Tarhan, güven, karşılık beklenmeden yapılan iyilik, şefkat, merhamet gibi değerlerin toplumda yeniden güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
İYİLİKLERLE İNSANLARIN KALPLERİNİN ALLAH'A ISINMASINA VESİLE OLABİLİRSİNİZ
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kötülük karşısında iyiliğin etkin olması gerektiğini anlatarak, şöyle konuştu: "İnsanlığın geleceğini kurtarmak ve kötülüğü azaltmak için karşılıksız iyilikler yapılması gerekiyor. Menfaat ve çıkarcılığın etkili olduğu böyle bir dönemde iyilik yapmak çok daha etkili oluyor. Batı toplumunda yaşayan Müslümanların elinde bulunan en etkili silah, rastgele iyilik yapmaktır. Burada yaptığınız iyiliklerle insanların kalplerinin Allah'a ısınmasına vesile olabilirsiniz."
GÜN GEÇTİKÇE AİLE KURUMUMUZ ZEDELENİYOR
HÜDA PAR Aileden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sema Yarar ise ailenin önemi ile ilgili, “Aile sadece eşlerden ibaret değildir. Çocuklar anne-baba ve yakınlık derecelerine göre akrabalar da bir ailenin uzantılarıdır. Dolayısıyla ailenin karşılaştığı her sıkıntı aynı zamanda toplumu da etkiler. Toplumlar ailelerden oluşur. Aile sağlam olursa toplum da sağlam olur. Toplumun mutlu huzurlu olması ailenin mutlu, huzurlu olmasına bağlıdır Ailedeki mutluluk anne-baba ve çocuklar arasındaki karşılıklı sevgi, saygı ve muhabbete bağlıdır. Çünkü sevgi insan fıtratında vardır ve her insan bu sevgiye muhtaçtır. Yani aileyi geçici bir ortaklık veya beraberlik olarak değil de ömür boyu beraber olmak için yapılan bir sözleşme olarak görmek gerekir. Gaye topluma örnek olacak bir müessese inşa etmek, hayırlı evlatlar yetiştirmektir. Ama maalesef gün geçtikçe aile kurumumuz zedeleniyor. Toplumumuzda aile kurumu yok olmaya doğru gidiyor.” ifadelerini kullandı.
HÜDA PAR Aileden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sema Yarar
TV`LERDE YAYINLANAN DİZİLER, PROGRAMLAR DEĞERLERİMİZLE ÖRTÜŞMEMEKTEDİR
Yarar, “Güzel temennilerle kurulan evliliklerin kısa zaman sonra dağılmasına yol açan sebeplerin başında hiç şüphesiz iletişimsizlik geliyor. Hâlbuki sağlıklı bir iletişimin çözemeyeceği ihtilaf yoktur. İletişimsizliğe yol açan faktör dijital dünyadır. Bunun en başında TV gelmektedir. TV`lerde yayınlanan diziler, programlar değerlerimizle örtüşmemektedir. Aileler TV karşısında saatlerce zaman öldürüyorlar. Ne yazık ki yeteri kadar çocuklarına zaman ayırmıyorlar. Bu çok önemli bir sorun. Değerlerimizle örtüşmeyen gayri ahlaki programlar yuvaların yıkılmasında, ailelerin dağılmasında çok önemli bir etkendir. Aile yapısını güçlendirmek için öncelikle aile kurumunu sarsan programların yayından kaldırılması gerekir. Yetkili kurumlar bu hususta gereğini yapmalıdır. Ayrıca aileler de TV izleme konusunda çocuklarına sınırlama getirmelidir. Çocuklarımızı biz değil TV`ler eğitir oldu. Biz onlara dokunamazken, gayri ahlaki örfümüzle değerlerimizle uyuşmayan programlar çocuklarımızı eğitiyor.” dedi.
TEKNOLOJİ AİLEDE İLETİŞİMSİZLİĞİ DE BERABERİNDE GETİRDİ
“Aile kurumunu zayıflatan, iletişimsizliğe yol açan araçlar TV`lerle sınırlı değil.” diyen Yarar son olarak şunları söyledi; “Akıllı telefonlar, internet gibi dijital dünyanın aileyi dönüştüren parçalayan araçları vardır. Aile fertlerinin her birinde bir telefon, herkes bir tarafa oturmuş sanal alemde gezinmekte. Şimdiki ailelerde ne yazık ki bu tablo hakim. Adeta insanlar robotlaşmış. Bunlar çok acı manzaralar. Bu noktada ailelerin bilinçlenmesi gerekir. Bu görev de büyük oranda sürekli toplumla iç içe olan STK`ların siyasi partilerin ve eğitim kurumlarının öncülüğünde olmalı. Aile kurumunu güçlendirecek, bağlarını kuvvetlendirecek programların ivedilikle hazırlaması toplumumuzun güçlenmesi ve sürekliliği için önem arz ediyor. Çünkü aile hem neslin biyolojik ve ahlakî yönden daha sağlıklı yetişmesinde, hem de ülke ve dünya barışının sürdürülebilir olmasında çok önemli bir işleve sahiptir. Ailelerine ve çocuklarına sahip çıkmayan toplumlar bunun bedelini çok ağır bir şekilde öderler.”