HÜDA PAR`dan "Cinsel Eşitlik" projesine tepki
AB destekli "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Okul" projesine tepki gösteren HÜDA PAR Eğitim İşleri Başkanlığı, söz konusu projenin halkın inanç ve değerleriyle hiçbir şekilde uyuşmadığına dikkat çekti.
HÜDA PAR Eğitim İşleri Başkanlığı "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Okul" projesine tepki göstererek projenin hayata geçirilmesinden kaynaklanan bütün olumsuzlukların yegâne sorumlusunun hükümet olacağı uyarısında bulundu ve her kesimi sesini yükseltmeye ve yasal zemin içerisinde karşı durmaya davet etti.
HÜDA PAR Eğitim İşleri Başkanlığından yapılan açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığının, "cinsiyet eşitliğine" yönelik toplumsal algının, öğrencilik yıllarından itibaren düzenlenmesi amacıyla pilot çalışmasını 162 okulda başlattığı "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Okul' projesi geliştirdiğini hatırlattı.
AB destekli yürütülen bu çalışmanın, Müslüman halkın inanç ve değerleriyle hiçbir şekilde uyuşmadığına vurgu yapılan açıklamada, "Bu proje 2016'dan beri hazırlık aşamasındadır. Konuyla ilgili 'Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı okul standartları' ismiyle MEB'ce hazırlanmış bir kılavuz da bulunmaktadır. Bu hazırlığı, birkaç gün önce basınla paylaşan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk konuya ilişkin şunları kaydetti: 'Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Etkinlik Kitabı hazırlandı. Kitap kapsamında 9. ve 10. sınıf seviyesindeki derslerde ünitelere uygun etkinlikler yaptık. Uzmanlar tarafından hazırlanan taslak etkinliklerin incelenmesi ve değerlendirilmesi amacıyla branş ve rehberlik öğretmenlerinin katılımıyla bir çalıştay gerçekleştirildi... Çalışmalar neticesinde, Taslak Değerlendirme ve İyi Uygulama Örnekleri Raporu hazırlandı ve revize süreci başlatıldı."
"Proje toplumun temel dinamiklerini tahrip eden bir yapıya sahip"
Projenin, toplumun temel dinamiklerini tahrip eden İstanbul Sözleşmesine dayandığına dikkat çekilen açıklamada, "İstanbul Sözleşmesi olarak anılan 'Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi', kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme olarak ifade edilmektedir. 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılan Sözleşme, 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi. İstanbul Sözleşmesi, detaylı olarak incelendiğinde toplumun temel dinamiklerini tahrip eden bir yapıya sahip olduğu rahatlıkla görülecektir." ifadeleri kullanıldı.
"Nikâhsız beraberlikler, 'cinsel yönelim' başlığıyla meşrulaştırılıyor"
Açıklamada, "Projedeki 'Toplumsal cinsiyet' tanımı içine sinsice dâhil edilen 'cinsel yönelim, eş veya partner' gibi kavramlarla her türlü sapıklığa kapı aralanmış ve nikâhsız beraberlikler aile tanımı içinde yer almıştır. Feminizmin temel kavramları çerçevesinde ilerleyen sözleşme, yakında okullarda okutulacak ilgili derse temel oluşturduğu için dine, ahlaka, inanca ve toplumsal örfe dayanan ne kadar değer varsa bunları ortadan kaldırmaya yeminli gibi durmaktadır. Sözleşme ve taslak kitapta bazı kavramlar 'özgürlük, insan hakları, uyum' gibi ifadelerle albenili hale getirilse de bununla toplumun tepkisini azaltmanın hedeflendiği görülmektedir." diye belirtildi.
"Her türlü cinsel sapıklık koruma altına alınmakta"
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Nikâhsız beraberlikler, 'cinsel yönelim' başlığıyla meşrulaştırılırken okulda veya sokakta uygunsuz bir vaziyette beraber olanlara yapılacak uyarılar, 'toplumsal cinsiyet ayrımı' suçunu oluşturabilecektir. 6284 sayılı kanunun yol açtığı tahribatlar ve oluşturduğu mağduriyetler ortada dururken okullarda öğrencilerin nazarında bu ve benzeri ahlaksızlık ve sapkınlıkların eğitim ve ders ismi altında verilecek olmasının izahı yoktur. AB ve Türkiye'nin finansman ortaklığı yaptığı, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürlüğü'nün de yürütmesini üstlendiği ETCEP (Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi) çerçevesinde hazırlanan Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Okul Standartları Kılavuzu'nda, 'velilerin cinsel yönelim açısından ayrım yapamayacağı, karma eğitime karşı çıkamayacağı, bu noktada bir çaba içine giremeyeceği' gibi hususlar da yer almaktadır. Bununla hedeflenen ne olursa olsun, her türlü cinsel sapıklık koruma altına alınmakta ve anaokulundan başlamak üzere bütün okullarda yaygınlaştırılmak istenmektedir."
"Proje, aile kurumuna karşı 'Kuzu postuna bürünmüş kurt' mesabesindedir"
"MEB, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında 22 Ağustos 2013 tarihinde imzalanan 'Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesinde Din Görevlilerinin Rolü ve Uygulanacak Prosedürler Eğitimi Projesi Protokolü' kapsamında Diyanet'in de dâhil edildiği bu proje, aile kurumuna karşı 'Kuzu postuna bürünmüş kurt' mesabesindedir." denilen açıklamada, 6284 sayılı yasa uygulamasına bağlı olarak 4 bine yakın erkeğin erken evlendiği için tecavüz mahkûmu olarak cezaevine atıldığı ve bir o kadar yuvanın yıkıldığı bir zaman diliminde böyle bir projenin uygulamaya konmasının hiçbir izahının olmadığı kaydedildi.
"Fıtrat emrine karşı fütursuzca isyan etmektedirler"
Kadın ve erkeklerin kendilerine özgü cinsel özelliklerini ve bunların gereği olarak giyim-kuşam biçimlerini, konuşma ve davranış şekillerini korumalarının gayet doğal olduğu belirtilen açıklamada, "Ancak cinslerin yozlaşması demek olan karşı cinse özenme ve onlar gibi olmayı ne yazık ki belli bazı kesimler günümüzde çağdaşlık formu içinde topluma sunmakta ve bunu marifetmiş gibi basın-yayın kuruluşları aracılığı ile yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Feminizm ve benzeri zihniyetlerin kavgası, cinslere verdiği önem gibi gözükse veya gösterilmeye çalışılsa da onların aslında kavgası İlâhî takdire karşıdır. Onlar kadına annelik, erkeğe ise maişet temini görevlerini tevdi eden fıtrat emrine karşı fütursuzca isyan etmektedirler." denildi.
"Projenin hayata geçirilmesinden kaynaklanan olumsuzlukların sorumlusu hükümet olacaktır"
Yetkilere ve duyarlı kesimlere çağrıda bulunulan açıklamanın sonunda, "HÜDA PAR olarak meselenin üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğunu kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Bu projenin hayata geçirilmesinden kaynaklanan bütün günahların ve olumsuzlukların yegâne sorumlusunun hükümet olacaktır. Aile kurumunun kutsallığı ve nesil emniyetinin muhafaza edilmesi gerektiğine inanan her kesimi buna karşı sesini yükseltmeye ve yasal zemin içerisinde her türlü karşı duruşu sergilemeye davet ediyoruz." ifadelerine yer verildi. (Ramazan Casuk- İLKHA)