Yeni denge arayışları
Amerika`nın Suriye`den çekilme kararıyla birlikte dengeler değişmeye başladı. Bu karar sahada dengeleri etkilemenin yanı sıra rakip ve müttefik güçlerin pozisyonlarını gözden geçirmeye ve yeni denge arayışlarına yönlendirdi. Konuyla ilgili gazetemize açıklamada bulunan stratejist ve uzmanlar Suriye`deki mevcut durumu ve gelecek günlerde yaşanacak muhtemel senaryoları anlattı.
MEHMET TAHİR ÖZSOY / ABUZER ATASOY - DOĞRUHABER
ABD Başkanı Donald Trump, Suriye'den ani çekilme kararıyla Suriye`de dengeleri değiştirdi. Amerikan askerlerinin çekilmesi sahada dengeleri etkilemenin yanı sıra rakip ve müttefik güçlerin pozisyonlarını gözden geçirmeye ve yeni denge arayışlarına yönlendirdi. Konuyla ilgili gazetemize açıklamada bulunan stratejist ve uzmanlar Suriye`deki mevcut durumu ve gelecek günlerde yaşanacak muhtemel senaryoları anlattı.
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM), Suriye Araştırmaları Koordinatörü Oytun Orhan
“AMERİKA`NIN ÇEKİLME KARARI SURİYE`DE BÜTÜN DENGELERİ DEĞİŞTİRDİ”
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM), Suriye Araştırmaları Koordinatörü Oytun Orhan, gazetemize yaptığı açıklamada, Amerika`nın çekilme kararının Suriye`de bütün dengeleri değiştirdiğini belirtti. Kısa bir zaman öncesine kadar Suriye`de güç dengelerinin oturmaya başladığını ifade eden Orhan, “Üçlü bir yapı ortaya çıkmıştı. Bir tarafta Rusya ve İran destekli rejimin kontrol ettiği bölgeler. Diğer tarafta Amerika desteğiyle YPG`nin kontrol ettiği Fırat`ın doğusu. Bir de Türkiye`nin güvenlik garantisi altında Suriyeli muhaliflerin kontrol ettiği Suriye`nin kuzeybatısındaki alanlar. Bundan sonraki aşamada artık askeri mücadelelerden ziyade siyasi yollarla, diplomatik yollarla bir çözüme ulaşılması beklentisi vardı. Ama tam da böyle bir ortamda Amerika`nın daha doğrusu Trump`ın Suriye`den askerlerini çekme kararı geldi. Şimdi bu karar bütün dengeleri altüst eden ve herkesin ittifak ettiği ilişkilerini gözden geçirmesini gerektiren ve Fırat`ın doğusunda ortaya çıkan güç boşluğunun doldurulması için Suriye`de etkili aktörlerin arasında yeni bir rekabet ve hatta çatışma yaratması muhtemel bir gelişme oldu.” dedi.
“FIRAT`IN DOĞUSUNDA BOŞLUĞU DOLDURMAK İÇİN REKABET SÜRÜYOR”
Suriye`de Fırat`ın doğusunda ortaya çıkacak boşluğu doldurmak için bir rekabetin başladığını belirten Orhan, “Şu anda Suriye`de etkili olan Rusya, İran, rejim güçleri, Suriyeli muhalifler, Türkiye gibi aktörlerin bu Fırat`ın doğusunda ortaya çıkan boşluğu doldurma konusunda hemen bir rekabet içerisine girdiği görülüyor. Ama buradaki temel sorunlardan biri; rekabet eden güçlerin yani Rusya, Türkiye ve İran, Astana sürecinde uzun zamandır işbirliği yaptılar. Acaba bu üç ülke Suriye`deki işbirliğine devam edebilecek mi? Yoksa burada Türkiye artık Amerika ile daha koordineli bir şekilde Fırat`ın doğusundaki boşluğu kendisinin doldurması için bir çaba içerisine mi girecek? Türkiye`nin buradaki önceliği tabi ki Fırat`ın doğusunu ele geçirmekten ziyade buradaki YPG yapılanmasını ortadan kaldırmak. Ama bu boşluğun rejim güçleri tarafından, İranlı milisler tarafından doldurulması iki açıdan risk içeriyor Türkiye için;
1- Türkiye bu aktörlere halen güvenmiyor. Bunların tehdit oluşturabileceğini düşünüyor.
2- Bu bölgeye girerken YPG ile savaşarak değil onunla anlaşarak, ona bazı tavizler vererek ve alan açarak girmesi söz konusu olacak.
Bu da tabi Türkiye`yi rahatsız ediyor. Çünkü bir açıdan ona bir koruma kalkanı sağlama anlamına geliyor. Amerika koruması kalkıyor. Bu sefer rejim ve İran`ın koruması altına giriyor. Dolayısıyla bu Türkiye`nin bu aktörlerle ilişkilerini çatışmacı bir düzeye taşıyabilir.” ifadelerini kullandı.
“YPG DAHA KORUMASIZ BİR KONUMDA”
Şu anda YPG`nin daha korumasız bir konumda olduğunu ifade eden Orhan, “Türkiye açısından tabi ilk bakışta olumlu bir gelişme. Çünkü YPG üzerindeki Amerikan koruması kalkıyor. Ve şu anda YPG daha korumasız bir konumda. Türkiye`nin Fırat`ın doğusuna ve Münbiç`e dönük bir askeri operasyon niyeti zaten biliniyor. Bu konuda temkinli hareket etmesinin nedeni Amerika`nın bölgede ki askeri varlığıydı ama şimdi bu ortadan kalkmışken Türkiye elinin daha da güçlendiğini hissediyor. Ama yine de bu işi hem Rusya`yla hem Amerika`yla koordineli götürmek amacında. Çünkü ne olursa olsun halen bölgede Amerikan askeri varlığı var. Ve bir kaza yaşanabilir. İkincisi Türkiye burada askeri adımlar atarken, Rusya`dan bağımsız da bu işi yapmak istemiyor. Çünkü taraflar İdlib, Fırat Kalkanı Afrin konusunda ve genel anlamda Suriye`de siyasi çözüm konusunda yakın bir işbirliği sergiliyorlar. Bu sürecinde zarar görmesinin istemiyor Türkiye.” cümlelerini kullandı.
“MÜNBİC KONUSUNDA RUSYA`YLA TÜRKİYE ARASINDA ANLAŞMAZLIK YAŞANABİLİR”
“Gerektiği noktada Türkiye askeri yöntemi kullanmaya kararlı.” diyen Orhan, son olarak şunları kaydetti: “Bu aşamada Türkiye`nin özellikle Fırat`ın doğusunda ki sınır hattına dönük askeri operasyonunun çok büyük ihtimal olduğunu söyleyebiliriz. Amerika`nın çekilme kararı sonrası biraz ertelendi ama yapılacak son görüşmeler neticesinde ben bu konuda Türkiye`nin adım atacağını düşünüyorum. Münbic konusunda da belki Rusya`yla Türkiye arasında bir anlaşmazlık yaşanması ihtimali var. Türkiye buradan YPG`nin çıkarılmasını istiyor ve operasyon konusunda kararlı. Rusya Amerika`nın çekilmesinden sonra bu bölgeye Suriyeli muhaliflerin değil, rejim güçlerinin girmesini istiyor. Bu konudaki sıkıntıyı taraflar aşmaya çalışacak. Zaten önümüzdeki günlerde de Putin ile Erdoğan`ın yüz yüze görüşmesi söz konusu. Ama çok genel fotoğrafa bakıldığında Türkiye açısından tehditlerden ziyade fırsatların daha fazla olduğu ve yeni bir fırsat alanının açıldığını söylemek mümkün.”
Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi`nden (SDAM) Dr. Abdulkadir Turan
“SURİYE SAVAŞ ÖNCESİNE GERİ DÖNÜYOR”
Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi`nden (SDAM) Dr. Abdulkadir Turan, Suriye`nin savaş öncesindeki seküler ve üniter yapısına geri dönmeye başladığını belirtti. “Suriye, savaş öncesi sürece adeta geri dönüyor.” diyen Turan, “Savaş öncesi Suriye neyse tekrar aynı Suriye`nin kurulması yönünde neredeyse bir konsensüs var. Savaş sonrasında yeniden seküler ve üniter bir Suriye tasarlanıyor. Bununla birlikte katı sekülerizme karşı, muhalefeti kısmen içine alan bir katılım alanı oluşturulmak isteniyor. Muhtemelen anayasa çalışmaları doğrultusunda meclis seçimleri gündeme gelecek. Katı üniterlikten yana ise yerel yönetimlerin güçlendirilmesi düşünülüyor. Dolayısıyla savaş öncesi sürecin hafif değiştirildiği, revize edildiği, özde eski, şekilde yeni bir Suriye planlanıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası Suriye, Batı tarafından Rusya ve Fransa`nın etki alanına bırakıldı. Öyle görünüyor ki bundan sonra yine Rusya ve Fransa`nın etki alanında kalacak. Türkiye, muhalefet üzerinden burada üçüncü bir unsur olarak var olmaya çalışacaktır. İran da sistem üzerinden burada var olmaya çalışacaktır.” dedi.
“AMERİKA HEM TÜRKİYE HEM DE PYD İLE DİRSEK TEMASINI SÜRDÜRECEK”
Amerika`nın hem Türkiye hem de PYD ile dirsek temasını sürdüreceğini ifade eden Dr. Turan, “Türkiye`yle anlaşmış görünürken Suriye sekülerizminin garantörlerinden biri olarak gördüğü PYD`yi kollamaya devam edecektir. Ancak görünen tabloda yine savaş öncesinde olduğu gibi Rusya ve Fransa`nın etkisi öne çıkacaktır. Esasen her uluslararası güç, Suriye`de var olmak ister ve her bölgesel güç Suriye`de var olmayı kendisi için hayati bir mesele olarak düşünür. Bu, bir hakikattir. Suriye coğrafyası böyle bir değere sahiptir. Ancak uluslararası sistemde paylaşımlar söz konusudur. Mesela Rusya`nın, Irak`a ilgisi zayıftır. Suudi`yle kurduğu ilişki de çok sınırlıdır. Ancak Rusya, Suriye meselesinde alabildiğine hassastır. Gerektiğinde asker gönderiyor, kendini rejimin koruyucusu olarak görüyor. Bu, tümüyle İkinci Dünya Savaşı sonrası paylaşımla alakalıdır. Benzer bir durum, Fransa için de geçerlidir. ABD, Suriye`ye girdi fakat geri çekilmeyi kabul ederek statükonun korunmasından yana bir tavır ortaya koydu. Muhtemelen Türkiye`nin de çekilmesini isteyeceklerdir. Hem bundan sonra girmemesini isteyecekler hem de bulunduğu yerlerden çekilmesini isteyecekler. Bu konular çok açık bir şekilde ifade edilmiyor ancak benim gördüğüm tabloda iş, bu neticeye varıyor. Bundan sonra Türkiye`nin Suriye muhalefeti üzerinde bir etkisi olacak, İran`ın Esad üzerinde bir etkisi olmaya devam edecek. Esad devrilmeyecek.” ifadelerini kullandı.
“İKİ ZIT TARAF ESAD`LA GÖRÜŞMELER YAPTI”
Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el Beşir`in Şam ziyaretine de değinen Turan, “Dikkat ederseniz Sudan Cumhurbaşkanı meselenin tamamen dışında olduğu halde Suriye`ye bir ziyarette bulundu. Muhtemelen Türkiye`nin de mesajlarını Esad`a ulaştırmıştır. En son Birleşik Arap Emirlikleri, Şam`daki büyükelçiliğini açma kararı oldu. Sudan Devlet Başkanı`yla BAE`nin ilişkileri iyi değildir. İki zıt taraf Esad`la görüşmeler yaptı. Bunun anlamı şudur: Esad gidici görünmüyor, yeni bir anayasa düşünülüyor, meclis seçimleri düşünülüyor, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi düşünülüyor. Ama netice itibariyle düşünülen, içeride seküler, üniter, dışarıda Rusya ve Fransa`nın etki alanına açık, İran ve Türkiye`nin ise etkisinin sınırlı olduğu bir Suriye`dir. Suriye`nin seküler kalması, Batı`nın, Esad`ın kalması hem Batı hem İran`ın; üniter kalması Türkiye`nin özel talebidir. Taraflar, bunun üzerinde uzlaşıya varmaya çalışacaklardır.” dedi.
“BATI, SURİYE`DE SEKÜLER BİR YAPIYI KENDİSİ İÇİN GÜVENCE OLARAK GÖRÜYOR”
Batı`nın sadece Suriye`nin seküler kalmasını önemsediğini kaydeden Turan, son olarak şunları kaydetti: “Batı`nın Suriye`yle ilgili önemsediği, Suriye`nin seküler kalmasıydı. ABD ve Rusya arasındaki görüşmelerde iki taraf da bunu açıkça beyan ettiler. Batı, Suriye`de ancak seküler bir yapıyı kendisi için güvence olarak görüyor. Dolayısıyla bu sağlanabilirse orada taraflara verilen sava desteği kesilecektir. Batı bundan emin olursa savaşan taraflara; Suudi ve hatta Türkiye üzerinden kısmen verilen desteğin kesilmesi istenecek; İran`dan da kendi etki alanındaki güçlerin Suriye dışına çıkarılması istenecektir. Ayrıca İsrail`in, ABD`nin çekilmesinden rahatsız olduğu meselesi de tamamen uydurmadır. Seküler bir Suriye, İsrail için bir can simididir. İsrail sadece rahatsız olduğunu ifade ederek daha fazlasına talip olmakta ve Esad`ın yerini sağlama almaktadır. Geçmişte böyleydi, bugün de böyledir. İsrail`in Esad düşmanı olduğunu iddia etmek çok saf akıllılık olur, Batının stratejilerini bilmemek anlamına gelir. İsrail, Esad kalsın ister ya da Esad`ın görevini yapacak başka bir seküler ister. Onun dışında hiçbir denkleme razı olmaz. Bu açıktır.”