Hz. Ali`nin annesi: Hz. Fatıma Binti Esed
Hz. Fatıma Binti Esed (Allah ondan razı olsun)
İslam dininin yayılmasında her türlü sıkıntıyı ve meşakkati göğüsleyerek çalışan sahabeler Yüce Allah ve Resulünün övgüsüne mazhar olmuş ve gelecek insan topluluklarına da emsalsiz bir örnek teşkil etmişlerdir. Efendimizin (sav) buyurduğu gibi “Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, hidayet olunursunuz” hadisi şerifi Eshab-ı Kirama verilen değerin ne derece fazla olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu hayırlı topluluğun içerisinde her halükarda Müslüman bayanlara örnek olacak kadri yüce, güzide hanım sahabeler de mevcuttu. Bunlar İslam`da kadının asıl misyonunu hayatlarıyla örneklendirerek günümüze taşımış muhterem şahsiyetlerdir. Kimi zaman şefkatli bir anne; kimi zaman ihlas ve takvasıyla yoğrulmuş itaatkar, muti bir eş; kimi zaman ise savaş meydanlarında çarpışan mücahidelerdir onlar.
Bu mübarek hanım sahabelerden biri de Allah`ın sevgili kulu ve halifesi Hz. Ali`nin (ra) annesi Fatıma binti Esed`tir.
Kendisi Hz. Resulullah`ın (sav) da mensup olduğu Haşimoğulları kabilesindendir. Yine aynı kabileye mensup amcasının oğlu Ebu Talip ile evlenmiş ve bu evlilikten dört erkek, dört kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Bunlar; Talib, Akil, Cafer ve Ali`dir. Kızlar ise Ümmü Hani, Cümane, Rayta ve Esma`dır.
Fatıma binti Esed (r.anha) Peygamber Efendimize sekiz yaşından itibaren annelik yapma şerefine nail olmuştur. Efendimize teselli kaynağı, sığınak limanı, ve şefkat kapısı olmuş, sevgisini Efendimizin (sav) üzerinde yoğunlaştırmıştır. Gerçek bir anneyi aratmayacak şekilde Efendimize annelik sıcaklığını tattırmıştır. İleriki dönemlerde “Cennet annelerin ayakları altındadır” diyecek olan Hz. Resulullah (sav), annenin ne derece saygın olduğunu belirtecek ve asıl konumunu tayin edecektir.
Hz. Resulullah (sav)`ın dedesi Abdulmuttalib`in vefatının ardından vasiyet gereği sevgili Peygamberimiz, Ebu Talib`e teslim edilmiştir. Geçim sıkıntısı çekmesine rağmen Ebu Talip bu kutsal emaneti reddetmemiş, gereken ilgi ve şefkati göstermiştir. Fatıma binti Esed (r.anha) de öksüz ve yetim olarak kendilerine teslim edilen bu mübarek yavruyu kendi çocuklarından üstün tutar. Efendimiz, bu sıcak ilgi ile büyümüş ve “Annemden sonra annem” diye kendisine iltifatta bulunmuştur. Geçim sıkıntısı çeken bu aileye kainatın efendisinin katılmasıyla bereket gelmiş ve daha sıcak bir aile ortamının oluşmasına vesile olmuştur. Yemeğe oturulurken hep Resulullah (sav)`ın ilk lokmayı almasıyla yemeğe icabet edilmiştir. Onlar da bu bereketin farkındaydılar. Zira bir çok defa biricik Muhammed (sav) sofrada bulunmadığı için aç kalktıklarına şahit olmuşlardır. Ebu Talip ve hanımı Fatıma binti Esed (r.anha), Efendimize candan hizmet etmiş, şefkat ve sevgiyi üzerinden eksiltmemişlerdir.
Hiçbir iyiliği unutmayan Resul-i Ekrem (sav), Fatıma binti Esed (r.anha) hakkında şöyle buyurmuştur:
“O benim annemdi. Kendi çocukları aç dururken önce benim karnımı doyururdu. Saçımı ve başımı tarar, bir anne şefkati sıcaklığını benden esirgemezdi.”
Sevgili Peygamberimiz, 25 yaşına kadarki gençlik dönemini bu sıcak aile ortamında geçirdi. Bu dönem içerisinde bir anneyi aratmayacak şekilde sıcak ilgi ve sevgiyi gösteren Fatıma binti Esed (r.anha) tamı tamına 17 yıl boyunca Efendimize annelik yapma saadetine ermiştir.
Resul-i Ekrem (sav), 25 yaşına bastığında geçim sıkıntısı çeken bu güzel aileye maddi destekte bulunmak için çalışmak istemiş ve bu arzusunu amcası Ebu Talib`e açıklamıştır. Gönlü razı olmamasına rağmen Efendimizin ısrarlarına dayanamayan Ebu Talip, bu isteği kabul etmek zorunda kalmıştır.
Efendimiz 40 yaşlarına geldiğinde Yüce Allah (cc), onu kendisine elçi seçip tüm insanlığa uyarıcı ve müjdeleyici olarak göndermiştir. Ancak ilahi uyarı karşısında Mekke halkı, “ElEmin” diye hitap ettikleri güvenilir insana eziyet eder olmuşlardır.
En sıkıntılı dönemlerinden birini yaşayan Hz. Peygamber (sav)`e her zaman olduğu gibi Ebu Talip ve eşi Fatıma binti Esed (r.anha) sahip çıkarak zorlukların bir nebze de olsa hafiflemesine vesile olmuşlardır.
Ebu Talip`ten çekinen müşrikler kendisinin vefatıyla beraber azgınlaşarak cefa ve eziyetlerini himayesiz kalan Allah Resulünün üzerinde yoğunlaştırdılar. Fatıma binti Esed (r.anha), kadın olmasının getirmiş olduğu dezavantajla hadiselere seyirci kalmaktan öteye gidememiş ve bu durumda sıkıntıyla beraber kendisini tefekküre sevk etmişti. Bu haleti ruhiye ile Müslüman olan Hz. Fatıma binti Esed (r.anha), Resulullah (sav)`ın da sevinmesine vesile olmuş ve ilk Müslüman kadınlardan olmak saadetine ermişti. Müslüman olmasıyla beraber Mekke`de artan zorluklar ve ilahi emir ile diğer mü`minler gibi Medine`ye hicret etti. Medine`de asude bir hayat kendilerini bekliyordu. Orada oğlu Hz. Ali ve Peygamber (sav)`in kerimeleri Hz. Fatıma (r.anha)`nın düğünlerini yaptı. Kainatın efendisinin kızını gelin olarak alma şerefine nail olan bu kutlu insan, hayatının en mutlu ve bahtiyar dönemlerini yaşıyordu.
Resul-i Ekrem (sav)`in; “Fatıma benden bir parçadır” dediği kerimesi, bu haneye gelin gitmesiyle sevgi ve mutluluk kaynağı olmuştur.
Resulullah (sav) bulunduğu meclislerde her fırsatta Hz. Fatıma binti Esed (r.anha)`in iyiliklerini anlatır ve ona olan sevgisini dile getirirdi. Efendimiz kendisine yapılan en küçük iyiliği dahi unutmaz, yıllar sonra da olsa bu iyiliğin karşılığını verirdi. Hz. Fatıma binti Esed (r.anha)`e de gereken ilgi ve saygıyı göstermiş ve her halükârda kendisini ziyaret edip hal ve hatırını sormuştur. Kendisine “anne” diye hitap etmekle beraber çoğu zamanlar bu hayırlı hanede kaylule uykusunu yatarlardı.
Hz. Peygamber (sav); sürekli iyilikle yad etmiş olduğu bu hanım sahabenin vefatıyla ziyadesiyle üzülmüş ve sahabelere dönerek;
“İşte bu gün annem vefat etti” buyurmuşlardır. Ardından sırtındaki gömleği çıkarıp Hz.Ali`ye vererek annesine kefen olarak giydirilmesini emretmiştir.
Cenaze namazını Hz. Peygamber (sav) kıldırdıktan sonra kabre inip orada yanı üzere biraz uzandı ve mübarek gözyaşları arasında kabirden çıkıp Hz. Fatıma binti Esed (r.anha)`in gömülmesini emrettiler. Efendimiz (sav)`i bu halde gördükleri için üzülen ve bir o kadar da şaşkın olan Ashab-ı kiram merakla; “Ya Resulullah! Sizin bu kadına yaptığınızı başka bir kimseye yaparken görmedik” dediler. Efen dimiz ise şöyle cevap verdiler:
“O benim annemden sonra annemdi. Amcam Ebu Talip`ten sonra bu kadın kadar bana iyiliği dokunan bir kimse olmamıştır. Ona cennet elbiselerinden giydirilsin diye gömleğimi kefen olarak giydirdim. Kabir hayatı kendisine kolay ve rahat gelsin diye de bir müddet kabrinde uzandım.”
Resul-i Ekrem (sav), Hz. Fatıma binti Esed (r.anha)`in kabri üzerine toprak attıktan sonra şu duayı yaptı:
“Allah sana rahmet etsin ve seni hayırla mükâfatlandırsın. Anneciğim, Allah sana rahmet etsin. Annemden sonra bana annelik yaptın. Kendin aç kalır, beni doyururdun. Kendin giymez, beni giydirirdin. En iyi nimetleri kendin yemez bana tattırırdın. Bunu ancak Allah rızası için ve ahiret yurdunu umarak yapardın. Allah ki dirilten ve öldürendir. O hiç ölmeyendir. Devamlı diri olandır O. Ey Allah`ım! Annem Fatıma binti Esed`i affet. Kabrini genişlet. Ben Resulünün ve benden önceki peygamberlerin hakkı için duamı kabul buyur, ey merhametlilerin en merhametlisi olan yüce Rabbim!”
Bu duadan fazla bir süre geçmemişti ki Resulullah (sav)`ın gülümsediği görüldü. Ardından şu müjdeyi verdiler:
“Cebrail aleyhisselam geldi ve “Bu kadın cennetliklerdendir” diye bana haber getirdi. Ayrıca Yüce Allah meleklerden yetmiş bin`ine bu kadının cenaze namazına katılmalarını emretti. Melekler de onun cenaze namazını kıldılar.”
Yüce Rabbimiz tüm bacılara Hz. Fatıma binti Esed (r.anha) gibi bir iman, takva ve ihlas nasip eylesin. Onlar bu dünyadan geriye miras olarak sadece güzel bir yaşam numunesi bıraktılar. Bunlar cennetliklerdir. Muhakkak ihlas ve takva ile onları takip edecek olanlar da cennetliklerdir. Çünkü onlar Yüce Allah (cc)`ın sevgi elçisi Peygamber (sav)`in gönül pınarından beslenmişlerdir. Ve onlar; “Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayet olunursunuz” hadis-i Şerifinin işaret ettiği istisnai bir zümredir. Rabbim, cümlesinden razı olsun ve bizleri de onların takipçilerinden kılsın.
Kaynak, İnzar Dergisi, Fatih Duman