Bakırcı ustası mesleğini ayakta tutmaya çalışıyor
Çocukluğunda Erzurum`da başladığı bakırcılık mesleğini Muş`ta devam ettirmeye çalışan bakırcı ustası mesleğini ayakta tutmaya çalışıyor.
Yaklaşık 100 yıllık meslek olan bakırcılık mesleği ustaların az olması ve çırak yetişmemesinden dolayı bitmeye yüz tuttu. Ayakta kalmaya çalışan bakırcı ustaları ise destek alamadıkları için kendi imkânlarıyla mesleklerini sürdürmeye çalışıyorlar.
Erzurum'da 7 yaşında çırak olarak başladığı bakırcılık mesleğini 46 yaşında Muş'ta devam ettirmeye çalışan Bakırcı Ustası Cevat Aktaş, kaybolmaya yüz tutun mesleğini yaşatmak için ayakta durmaya çalıştığını söyledi.
Gelişen teknoloji, mutfakların ve çeyiz sandıklarının vazgeçilmezi olan bakır eşyalara olan ilgiyi azaltırken, mesleğini devam ettirmeye çalışan Aktaş, ustaların az olması, çırak yetişmemesi ve destek alamadıklarından dolayı mesleklerinin yok olmaya başladığını aktardı.
Muş merkezdeki Bitlis Caddesi'nde kurduğu bakırdan hediyelik eşyalar yapıp satan Aktaş, Muş'ta tek bakırcı ustası olarak ayakta kalmaya çalıştığını belirtti.
Mesleğine çırak olarak Erzurum'da başladığını kaydeden Aktaş, "Ben bir bakırcı ustasıyım. Erzurum'da 7 yaşından beri bakırcılığa başladım. Ustalığım çıraklıktan gelmedir. İlk önce 6 sene çırak olarak devam ettim. Daha sonra 9 senemde dolduktan sonra kalfalığa geçtim. Daha sonra ustamız yeni yeni bakır temizlemeyi bize öğretti. Daha önce ustamız gelmeden biz dükkânları temizler, siler makaslarımızı ve malzemelerimizi hazırladık. Sonra ustamız gelir, işe başlardı. Böylece altı yedi yılda kalfalık ile devam ettikten sonra ustalığa geçtik. Ustamız bize ustalık belgesi verdi. Benim ustamın kendisi Acem'di. İsmi Ali ve şu anda hayatta, Erzincan'da yaşıyor." ifadelerini kullandı.
Bakırcılığın sabır gerektiren bir meslek olduğunu ifade eden Aktaş, "Bu işi sevmedin mi yapamazsın. Bu iş sabır işidir. Bakır yumuşak bir malzemedir. İnsanın ona dokunmasını bilmesi gerekir. Gül gibidir, incitmemek gerekir. Ben şu anda çırak arıyorum ama bulamıyorum. Benim kendi çocuğum da var onu hem okutmak hem de ona bu mesleği öğrenmek istiyorum. Fakat hevesi olması lazım, hevesi olmadı mı bu işi yapamaz. Çok sıkıntılı ve meşakkatli bir iştir." dedi.
Mesleğinin nasıl yok olmaya başladığını anlatan Aktaş, "Ben ustalık zamanında geçerken ustam tabaka işi saç alırdı. Bunlarla biz önceden kaz süt kazanları yapardık. Dondurma kazanları, çiğköfte tabakları ve lengeri yapardık. Sonra bir gün ustam malzeme almaya gitti. Malzeme getirirken içinde beyaz beyaz tencereler çıktı. Sorduğumda bunun alüminyum olduğunu söyledi. Biz alüminyumu dükkânda satmaya başladık. Bunları 5 liraya satıyorduk ama bakırı 20 liraya satıyorduk. Alüminyum daha ucuz geldiği için onu alıyorlardı. Alüminyum sonra çelik ondan sonra emayeler çıktı. Bu işi temelli bitirdi. Ben bakırcı ustasıyım ve bakıra dair her şeyi yaparım. Biz süt kazanları yaparken sabaha kadar çekiç sesleri gelirdi. Bunlar yavaş yavaş azalmaya başladı. Azalırken bizde bu işin yok olmaya doğru gittiğini tahmin ettik. Ondan sonra ufak süs eşyalarına döndük. Bunları da herkes almaz. İnsanın bunu sevmesi gerekir, hevesi olması gerekiyor." şeklinde konuştu.
Bakırcılık mesleğinin devam etmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Aktaş, son olarak şöyle konuştu: "Ben istiyorum ki bakırcı ustası her tarafta çoğalsın. Fakat niye çoğalmıyor, bunu anlamıyorum. Bir nedeni de desteğin olmamasıdır. Bu işi sürdürmek için bir desteğin olması gerekiyor. Ben sipariş üzeri çalıştığım için ayakta durmuşum. Yoksa ben ayakta duramazdım. Bakıra dokunduğunuz anda stresiniz kalmaz. Bakır her zaman insanların elinde olursa insan hiçbir zaman sinirlenmez. Biz önceden bakırdan bilezik yapardık. İnsanlar altından daha çok alırdı. Çünkü insan da stres kalmazdı ve demir eksikliğini tamamlardı." (Ayetullah Tarhan-İLKHA)