"Ümmetin bu hale düşmesinin sebebi cehalet, tefrika ve zarurettir"
27`inci Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresinde konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Vekili Zekeriya Yapıcıoğlu, "İslam ümmetinin içerisinde bulunduğu duruma düşmesinin sebebi cehalet, tefrika ve zarurettir." dedi.
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) tarafından organize edilen 27'inci Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi 'Değişim ve Dönüşümleriyle Yeni Dönem ve İslam Birliği' temasıyla İstanbul'da başladı.
80 ülkeden 250 temsilcinin katıldığı ve yapılacak oturumlara Acil Yardımlar ve Sağlık, Kalkınma, Siyaset, Ekonomi, Teknoloji, Gençlik, Kadın ve Aile, Eğitim, Medya ve İletişim konuların işlenecek.
Kongrede konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Vekili Zekeriya Yapıcıoğlu, ümmetin içerisine bulunduğu durumun sebebinin cehalet, tefrika ve zaruret olduğunu belirterek çözümünün birlik olmakta olduğunu söyledi.
Yapıcıoğlu, "Son bir asır ve ondan önceki asırlarda, hatta 1980'li yıllara, Afganistan'ın işgaline kadar olan dönemde ırkçı emperyalist batı, askerlerini göndererek topraklarımızı işgal ediyordu. Kardeşlerimizi şehit ediyorlardı ama bu esnada kendileri de öldürülüyordu. Daha sonra bizi uzaktan füzelerle, bombalarla vurmaya başladılar. Son 20 yıllık dönemde ise artık bizi birbirimizle vuruşturmayı, bizlere silah satarak bizi birbirimize öldürtmeyi başardılar. Bu yeni dönemde bizi öldürüyorlar, yeraltı kaynaklarımızı alıp götürüyorlar ama kendilerine bir şey olmuyor. Çünkü bizi birbirimize düşman ederek vuruşturdular. Bu savaşta kayıpları olmadığı gibi üstüne bir de bize silah satarak para kazandılar. Kanlarımız üzerinden ticaret yaptılar." dedi
"Bu hale düşmemizin sebebi, cehalet, tefrika ve zarurettir"
"Sorun belli, hastalık belli. Nasıl bu hale düştük? Niçin birbirimizle vuruşmaya başladık? Kanaatimce bunun üç kelimeyle özetlenmesi mümkündür. Cehalet, tefrika, zaruret." diyen Yapıcıoğlu, şöyle açıkladı:
"Mezhep taassubu ve kavmi asabiyet cehalettendir. Bu taassup aramıza girince birliğimiz kayboldu. Cehalet ayrışmayı sonrasında da birbirimizle vuruşmayı getirdi. Parçalandık, gücümüzü kaybettik. Öyle ki küfrün elinde parçalandık, gücümüzü kaybettik. Öyle ki küfrün elinde oyuncak olduk. Bizi yutabilecekleri küçük lokmalara bölündük. Bu nedenle dünya enerji kaynaklarının yüzde 70'i ümmet coğrafyasındayken aç kaldık, açlıktan derimiz kemiklerimize yapıştı. Çünkü var olan kaynaklarımızı da birbirimizle savaşmak için silaha yatırdık. Hastalık belli ve bunlarla mücadele edilecek yolda bellidir. Çok uzaklara gitmeye, ilacımızı başka yerde aramaya muhtaç değiliz. Bizim inancımız, kültürümüz çıkış yolunu da aslında bize göstermektedir. Bu hastalık ve dertlerin devası ittihattır. Birbirimize karşı merhametli olabilmektir. Aramızdaki sorunları kendi aramızda konuşarak diyalogla çözebilmektir. Sorunlarımızı emperyalizme havale etmeden konuşarak çözmektir. Yani ittihattır, yeniden kardeş olabilmektir, ilimdir, yardımlaşmadır ve birbirimizin derdiyle dertlenmektir. Ya kardeşlik hukukunu yeniden tesis edeceğiz, kardeşler olduğumuzu yeniden idrak edeceğiz, birbirimizle yardımlaşıp birbirimize karşı gösterdiğimiz şiddeti küffara, bize zulmedenlere karşı göstereceğiz, ya da bu halimiz böyle devam edecek."
"Ümmetin kurtuluşunu kendine dert edinen ümmeti kurtaramazsa da kendini kurtarmıştır"
Ümitsiz olmadıklarını belirterek Allah'ın vadettiği yardıma atıfta bulunan Yapıcıoğlu, "Ümitsiz değiliz! Zira vaat eden en güçlüdür ve O asla vaadinden caymaz. Allah (Celle Celalüh) nurunu tamamlayacaktır. Allah (Celle Celalüh) nurunu tamamlamak için hiçbirimize muhtaç değildir. Ama bizler O nurun tamamlanması için çalışmaya muhtacız. Bütün kalbimle şunu ifade etmek istiyorum ki, ümmetin kurtuluşunu kendine dert edinen, bu konuda elinden gelen bütün çabayı ortaya koyan ümmeti kurtaramazsa da kendini kurtarmıştır. Kendini kurtarmak için bütün gücüyle, tüm imkânlarıyla bu uğurda seferber olanlar bir araya geldiklerinde Allah'ın izniyle ümmetin kurtuluşu da yakınlaşacaktır. Ümmet kurtulduktan sonra sadece İslam ümmeti değil, zulüm altındaki diğer inanç mensuplarının da kurtuluş ümidi haline gelecektir. O gün inşallah bizler, 'Müslümanlar birlik olunca dünya nasıl değişti' diye konuşacağız. Değişen, dönüşen dünyada yeni halimiz ve İslam birliğini konuşurken inşallah İslam birliğinin tesis edilmesiyle dünyanın nasıl değiştiğini konuşuyor olacağız." (Nizamettin Aşkın- İLKHA)