• DOLAR 34.588
  • EURO 36.294
  • ALTIN 2986.787
  • ...
PKK`nin "Derince Katliamı"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Siirt'in Baykan ilçesine bağlı Günbuldu köyünün Derince mezrasında, 21 Ekim 1993 tarihinde, PKK tarafından gerçekleştirilen katliamın acısı hâlâ tazeliğini koruyor.

Kalems Dağı'nın yamaçlarında bulunan ve tarımla geçimini sağlayan Derince mezrasında, PKK'liler aynı aileden 22 kişiyi katletti.

Mezrayı basan PKK'li gurubun, 3 aylık bebeklerin ve hamile kadınların da aralarında olduğu Erdem ailesinden 22 kişiyi katlettiğini söyleyen Zaman Erdem, hunharca katledilen masumların arasında eşi, 3 çocuğu, annesi, ağabeyi ve yeğenlerinin olduğunu söyledi.

"O dönemde halk iki ateş arasındaydı"

Halkın o dönemde iki ateş arasında kaldığını ifade eden Erdem "O dönemde ben de köy korucusuydum. Köy korucusu olmayan insanlar devlet nezdinde "PKK'lidir" denilerek zulme uğruyordu. Korucu olduğunda ise "bu devletçidir" denilerek PKK'nin zulmüne uğruyordu. İki ateş arasında kalan bizler bir yandan köyümüzü korumak diğer yandan da geçimimizi sağlamak için korucu olduk. Katliamın yapıldığı gün köyün alt mahallesinde nöbetteydim. O güne kadar ne devletle ne de PKK ile bir çatışmamız olmamıştı. Akşam saatlerinde birden köyden silah sesleri yükseldi. Köyün etrafı sarılmıştı. Ağır silahlarla köy ateş çemberine alınmıştı. Bizler de açılan ateşe karşılık verdik. Mermiler yağmur gibi üzerimizden geçiyordu." dedi.

"Annelerinin kucağındaki 3 aylık bebeklere kurşun sıkıldı"

O esnada köyün içerisinde yaşananlardan haberlerinin olmadığını belirten Erdem sözlerine şöyle devam etti:

"Çocuklarımızı okulun önünde toplayıp taradıklarından haberimiz yoktu. Okulun bulunduğu köyün hemen girişine doğru koşarken, okulun alt kısmında yengemin kanlar içinde yerde yattığını gördüm. Okulun önüne doğru gittim. Gördüğüm manzara dehşet vericiydi. Kadınlar ve çocukların cesetleri üst üste yığılmıştı. Feryat ve figanlar yükseliyordu. Okulun önü adeta mezbahaneye dönmüştü. Annesinin kucağındaki 3 aylık bebeklere dahi kurşun sıkılmıştı. Cenazelerin altında kalan yaralıların feryatları duyuluyordu. O manzara karşısında kendimden geçerek bayıldım. O katliamda İstanbul'dan buraya misafirliğe gelen amcamın kızı ve beraberindeki iki çocuğu da katledildi. O gün çatışma üç buçuk saat sürdü. Ama askeri birlikler zamanında gelmedi. Sadece 4 kilometre uzakta bulunan Çantaşı (Arınç) köyünden askerler yaya olarak geldi. Ne sağ tarafımızda bulunan 8 kilometre uzaklıktaki Baykan ilçesinden ne de köyün sol tarafında 4 kilometre uzaklıkta bulunan Yenice Karakolu'ndan zamanında yardım gelmedi."

"Geç gelen askeri birlikler bataryaları farklı yönlere çevirdiler"

Geç gelen askeri birliklerin bataryalarını ters yöne çevirince işin içerisinde derin devletin parmağının olduğunu hissettiklerini söyleyen Erdem, "Katliamın ardından çevre köylerden gelen insanlar ve akrabalardan oluşan kalabalık bir kitleyle savcılık nezaretinde cenazelerimizi defnettik. O zaman devlet tarafından bizlere küçük bir tazminat ödendi. O günden bu yana devlet yüzümüze bile bakmadı. Yapılan bu katliamın üzeri örtüldü. 25 yıldır bu mağduriyeti yaşıyoruz. Artık gözyaşları akmasın, analar ağlamasın, henüz dünyaya gözünü yeni açmış bebekler katledilmesin, çocuklar yetim bırakılmasın, kadınlar dul kalmasın. Bu güne kadar bu coğrafyada yapılan zulümlerin failleri bulunsun ve adalet önüne çıkarılsın. Mağdur olan ailelerin mağduriyetleri giderilsin." ifadelerini kullandı.

"Beni öldürmeyin, benim anam yoktur, ben yetimim"

Olayda yakınlarını kaybeden Rukiye Erdem ise o günün dehşet anlarını şöyle anlattı: "Saat akşam dokuz civarıydı. Evde oturuyorduk, birden silah sesleri yankılandı. Ben de evde benimle beraber oturan gelinime dedim ki "Bu silah sesi muhakkak bir cana isabet etti ki bu şekilde ses çıkardı." Dışarı çıktım, baktım, köyde silah sesleriyle birlikte feryatlar yükseliyor. Sesin geldiği okulun bahçesine doğru gittim. Orada gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Orada toplanan çocuk, kadın hepsi taranmış, kanlar içinde, cesetler üst üste yığılmıştı. Bu durum karşısında feryat ederek bağırmaya başladım. Cesetlerin içinde, yere yüzüstü uzanmış hamile bir bayan benden yardım istedi. Yerden kalkamıyordu. Ben de yaralı olan hamile bayanı kaldırarak sırtını okulun duvarına yasladım. Diğer yaralılarla uğraşıyordum. Hem onlara bakıyor hem de feryat ederek köylülerden yardım istiyor ve yapılan katliamı duyurmaya çalışıyordum. Ama köyün üzerine yağmur gibi kurşun yağıyordu. Köyü basan grup kalabalıktı. Korucuların karşılık vermesinden dolayı köye tamamen girememişlerdi. Sadece köyün üst kısmında, önlerine gelen birkaç evden topladıkları kadınları ve çocukları okulun önüne getirip taramışlardı. Öldürülen çocuklardan biri kendilerine silah doğrultan PKK'liye 'Beni öldürmeyin, benim anam yoktur, ben yetimim.' demesine rağmen onu da kurşuna dizerek katlettiler."

"Korucular olmasaydı tüm köyü katledeceklerdi"

Annesinin kucağında, süt emen 3 aylık çocuğun dahi karnına kurşun sıkılarak vahşice katledildiğini söyleyen Erdem, "Askeriye çok geç geldi. Ben de gelen komutanın yakasından tutarak onu silktim. Ona "Bu katliam yapılırken siz neredeydiniz, neden geç geldiniz?" diye sitem ettim fakat onun umurunda bile değildi. Köy korucuları müdahale etmeseydi bütün köyü katliamdan geçireceklerdi. Bu çocukların suçu neydi ki bu şekil vahşice katledildiler. Ben cesetleri kaldırırken yukarıda bulunan bir PKK'li diğerine "Ona da sık." dedi. O da "Benim sadece bir mermim var." diyerek beni öldürmedi. Bizim gördüğümüz bu katliamı Rabbim kimseye göstermesin. Hala o günün şoku ve acısıyla yaşıyoruz." şeklinde konuştu.

"O gece köyden feryatlar yükseliyordu"

Olayın tanıklarından Methiye Erdem ise "Biz de tam yatarken silah sesleriyle uyandık. Köyün her tarafından ateş ediliyordu. Pencereden baktığımda kayınpederimin evi görünüyordu. O esnada 2-3 kişi kapımızı tekmeledi ve "Kapıyı açın yoksa bomba atarız." diye bağırıyorlardı. Kapı onlara açıldı. Kaynanam ve beraberindekileri bizim evin kapısına getirdiler. Kaynanam onlara "Bize ne yapacaksınız?" diye sorduğunda onlar "Belki başınızı keseriz." diye cevap verdiler. Bir grup da başka kapıları çalıyordu. Kayınpederimin evini ateşe vermişlerdi, oradan dumanlar yükseliyordu. Onlar kapımın önünden ayrılınca ben dışarı çıktım. Okulun önünden feryatlar yükseliyordu. Oraya gidip baktığımda bütün cesetlerin üst üste yığıldığını gördüm. Her tarafı kan gölüne çevirmişlerdi. Bu zulüm ve katliama rağmen bizler barış ve huzur istiyoruz. Artık bizim yaşadığımız bu acıların bir daha başkası tarafından yaşanmasını istemiyoruz." dedi. (Şükrü Tontaş-İLKHA) 




















 

Bu haberler de ilginizi çekebilir