"Düşmanlarımız bizi parçaladıktan sonra bir araya gelmememiz için medya gücünü kullandı"
Alimler Buluşmasında konuşan Hukuk ve Siyasi Şeriat Yükseklisans müderrisi Behzad Mevlayi, düşmanların İslam alemini parçaladıktan sonra tekrar bir araya gelmemesi için medya gücünü kullandıklarını söyledi.
Âlimler ve Medreseler Birliği (İttihad-ul Ulema) tarafından düzenlenen ve Türkiye, İran, Irak ve Suriye'den alimlerin katıldığı 3'üncü Âlimler Buluşmasının ikinci günü son oturumla devam etti.
Moderatörlüğünü Ahmed Cemal'in yaptığı ikinci günün ikinci ve son oturumunda son olarak söz alan İran Doğu Kürdistan'ından Hukuk ve Siyasi Şeriat Yükseklisans müderrisi Behzad Mevlayi, "Yayın Organlarının Tehlikeleri Ve Kürdistan İslamî Alimlerinin Sorumlulukları" konulu konuşma yaptı.
Medyanın halkların üzerinde iyi veya kötü tesirleri olduğunu söyleyen Mevlayi, alimlerin bunu iyi bilmeleri ve halkı bu tehlikeye karşı uyarmaları gerektiğinin altını çizdi.
Emperyalistlerin medyayı kullanmak için yarışa girdiğini söyleyen Mevlayi, "Biz öyle bir zamanda yaşıyoruz ki medya ve yayın organlarının halkların düşünce ve ideolojilerine tesirleri açık açık gözüküyor. Bundan dolayı bütün dünya emperyalistleri medyayı kullanmak için yarışa girdiler. Bundan dolayı dünyadaki siyasetçiler medyanın her ülkenin dördüncü gücü olduğunu söylüyorlar. Medyanın halkların üzerinde iyi veya kötü tesirleri vardır. Özellikle bu tesir müslümanlar ve hasseten müslüman Kürtlerin üzerinde vardır. Alimler bunu iyi bilmeliler ki onların görevlerinden biri de halkı bu tehlikeye karşı uyarmalarıdır. Çünkü alimlerin toplum üzerinde tesirleri vardır." dedi.
"İslam'daki ilk duyurma şeklinin Erkam b. Erkam'ın evinde başladı"
İslam'daki duyurma şeklinin geçmişinden bahseden Mevlayi, "İslam'daki ilk duyurma bu mübarek dinin gelmesinin ilk başlarında Erkam b. Erkam'ın evinde başladı. İlan, çağırma ve duyurmanın ilk şekli olan tebliğ başladı ve minber ile mihrab çağrının ilk aletleri oldu. Bir süre sonra islam diğer ülkelerde de benimsemeye başladıktan sonra Kur'an'ı, sünneti ve kitaplar üzerinde tefsiri yazmak ile yaymaya başladılar. Ve böylece matbaa sanatı yayılmaya başladı. Peyderpey ilim, teknoloji radyo ve televizyon gelişmeye başladı. Bütün siyasî, dinî, ahlakî, kültürel vs. oluşumlar bundan faydalanmaya başladılar. Emperyalistler bunu kullanıp dünyada hüküm sürmek istediler ve böylece dünyadaki soğuk savaş oluştu. Önceleri müslümanlar bundan etkilenmediler fakat zamanla alimler bu yayın organalarının sınırları aşıp evlere kadar girdiklerini fark ettiler ve Müslümanları din ve kültürlerinden uzaklaştırmaya çalıştıklarını gördüler. Böylece Müslümanlar da onlara karşılık vermek için bu aletleri kullanmaya başladılar." dedi.
"Dünyanın en güçlü ülkesi medyası güçlü olan ülkedir"
Kürt islam toplumunda medyanın önemi ve tesirinden bahsede Mevlayi, "Bu günlerde medyanın cografik sınırları aşıp heryere dağıldığı için demokrasinin dördüncü rüknü olarak tanımlanmıştır. Dünyada bu oluşumdan faydalanmayan hiçbir ülke kalmamıştır. Ve bunun önemi ve faydası dünyadaki bütün akiller tarafından açıkça bellidir. Aloyn tafler medyanın insanlık üzerinde önemi hakkında şöyle söylüyür: insanlığın kültürünün ilerlemesi üç şeydedir: birincisi; tarım ve ziraat, ikincisi; sanat ve iş üçüncüsü; bağlantı ve medyadır. Bundan da anlaşıldığına göre dünyanın en güçlü ülkesi medyası güçlü olan ülkedir. Bu zaman düşünce ve fikirlerin içeriye gelip tedahül etmesi için hiçbir engel bulunmamaktadır. Evin tek koruması olan kapı bile bunun karşısında duramaz." dedi.
"Düşman kültürümüzü yok edip kendi programlarını yerleştirmek istiyorlar"
"Binlerce medya kanallarının oluşumu derin bir savaşın oluşmasına neden olmuştur" diyen Mevlayi, "Bunun sonucunda herkesin bağımlı kaldığı şahsiyetin yok oluşu haline gelmiştir. Şahsiyetin yok oluşu şu anlama geliyor ki yavaş yavaş düşman, bizim toplum ve dinimizin temeli olan kültürümüzü yok edip kendi programlarını yerleştirmek istiyorlar. Artık onların istediği şey olmuşuz ve kendi istediğimiz olmuyoruz. Emperyalistler bu zamanda top ve tanktan ziyade konuşma ve diyalog yoluyla ikna etme yoluna başvuruyorlar. Çünkü maliyeti, sıcak savaştan daha az ve kendilerinin meşruluk programı çerçevesine uyuyor. Böylece sömürge için yeni bir şekil oluşturmaya başladılar. İkinci Dünya Savaşından sonra Amerika dünyada sömürgeci bir ülke haline geldi ve bunu da medya yoluyla yaptı ve bundan çok çok faydalanıp ilerledi. Böylece her ne kadar komünist olan Sovyetler Birliği güçlü olsa da onu geçmeyi başardı. Velev ki Ruslar askeri açıdan daha güçlü olsada ABD kendini medyada güçlendirdi ve böylece yumuşak savaş süreci başladı. Bundan dolayı 1980 yılında Doğu Avrupa'da büyük değişikler oldu ve Sovyetler dağıldı." ifadelerine yer verdi.
"Düşmanlar İslami toplumunu yok edip savaş haline getirmek için medyayı kullanıyorlar"
Medyayı kullanan düşmanların İslam alemini birbirine düşürmenin peşinde olduğunu sözlerine ekleyen Mevlayi, "2011 de yapılan bir sayıma göre dünya 36 bin uydu kanalı vardır, bunlardan 18 bini İslam ülkeleri ve özelikle İran'da çekiyor. 380 kanal sadece rap, doğu ve batı müziği kanallarıdır. 1200 kanal raks ve dans kanallarıdır. 250 çocuk kanalı özellikle çocuklar üzerinde çok çalışıyorlar. 80 kanal sadece moda ve kadın elbiseleri kanallarıdır ki haya örtü ve utanmayı yok edebilsinler! 419 spor kanalı, 273 islam karşıtı mezhepsel ve dinsel kanal, 92 ekonomi kanalı vardır. 214 kanal gece gündüz siyonizm ve israili yayma ve İslam'ı kötüleme için özellikle İran'ı ve mevcut hükümeti kötülemek için Farsça dili ile yayın yapan 32 kanal çalışıyor. Düşmanlar İslami toplumu yok edip islamî ülkelerini, savaş halindeki ülkeler haline getirip birbirlerinin kanını döken topluluklar haline getirmek için çocukları, gençleri, aileyi vs. hedef haline getirip medyayı kullanıp çalışıyorlar. Ta ki hiçbir zaman ileryemiyelim ve sürekli emperyalistlerin zülmü ve sömürüsü altında kalıp birbirimiz arasında savaşan topluluklar haline gelelim ve onları kendi dostumuz sanalım." dedi.
Medyanın toplum üzerindeki zararları ve tehlikeleri
Mevlayi, medyanın İslam toplumu üzerindeki zararları ve tehlikelerini sıralayarak bunların; halkı ve toplumu ümitsizleştirmek, savaş ve kargaşa oluşturmak, İslam ve Müslüman aleyhine direkt veya gizli çağrı, Laiklik ve sekülerizme çağrı, toplumu dinsizleştirmeye çağrı (hristiyanlığı yayma), toplumu kendi hatalarında ve dünyanın durumunda bilgisizleştirmeye çalışma, zalim ve hunhar hakimleri ve devletleri meşrulaştırma, maddecilik ve materyalistliğe çağrı olduğunu kaydetti.
Mevlayi, "Sonuç olarak bu iyi bilinmelidir ki alimler bilgileri ile halk ile yaşamalı ve onların dertlerine deva olmalıdırlar. Düşmanlar alimleri etkiz hale getirmek için çok çalışmışlar, çünkü alimlerin toplumun en önemli uzvu olduğunu çok iyi biliyorlar. Eğer onlar etkisiz ve güçsüz hale gelseler toplum da kendi kendine kötülüğe sevk olur. Umut ediyorum ki alimler ve din adamları kendi sorumluluklarını yerine getirip bir an bile bu görevlerinden taviz vermeyip toplumu düşmana teslim etmeyeceklerdir." şeklinde konuştu. (Ramazan Casuk, Mehmet Fatih Akgül, Mehmet Çelik-İLKHA)
Sonuç bildirgesi için tıklayınız...