"Birçok Kürd alim Malazgirt`te yer aldı"
Tarihçi-Sosyolog Müfid Yüksel, son günlerde "Malazgirt Zaferi"nin yıl dönümü dolayısıyla başlayan ve ırkçı-milliyetçi bir söyleme evrilen değerlendirmeleri eleştirdi, Kürdlerin Malazgir`teki tarihi rolüne dikkat çekti.
"Malazgirt Zaferi"nin yıl dönümü dolayısı ile dünden bugüne yapılan etkinliklerde "Kürdlerin rolünün olmadığı ve sanki Malazgirt zaferinden sonra Kürdler Müslüman olmuşlar" gibi bir algının oluşturulmaya çalışılması dikkat çekiyor.
Kürdlerin tarihi geçmişinin yok sayılması, Diyarbakır'ın fethi ile Müslüman olan Kürdlerin 432 yıllık tarihinin görmezden gelinmesi, tepkileri de beraberinde getiriyor.
"Ümmetin zaferi" diye nitelendirilen "Malazgirt Savaşı" tarihi sürecinin tekrar değerlendirdiği bugünlerde milliyetçi söylemlerin öne çıkması eleştiriliyor. Konu hakkında değerlendirmelerde bulunan Sosyolog-Tarihçi Müfid Yüksel, hem Kürdlerin tarihi süreçteki aktif rolünü hem de bugünkü ırkçı söylemlerin nedenlerini İLKHA'ya anlattı.
"Gerçek tarih" gizleniyor
Malazgirt ile ilgili yapılan yorumların, değerlendirmelerin oldukça yanlış olduğunu vurgulayan Yüksel, şunları ifade etti:
"Son dönemde Kürdlere yönelik sarf edilen sözler milliyetçi ve kimi İslami kesim arasında yayılıyor. Söylemleriyle Kürdlerin Müslümanlığına hakaret ediyorlar. 'Zaten Kürdlerde Müslüman yok, PKK var. Kürdlerin içerisinde eskiden beri İslam zayıftı veya yoktu. Alparslan Malazgirt'e geldikten sonra Kürdlerin arasında İslamiyet yayıldı, öncesinde yoktu.' gibi söylemler hakarettir. Tarihi gerçekleri söylemiyorlar, yalan konuşuyorlar. Gerçeği dile getirmiyorlar, tahrif ediyorlar. Bu konularla ilgili elimizde çok belge, çok sayıda tarihi kaynak var. Resulullah aleyhi selamdan sonra Hazreti Ebubekir döneminde Müslümanlar ilk fethi gerçekleştirdiği zaman, hem Şam hem Irak'a sefer düzenliyorlar. Hazreti Ömer döneminde de Siirt yöresine hatta Bitlis'e kadar gelinmiştir. Ondan sonra da Amid'e (Diyarbakır) kadar girip orayı fethediyorlar ve sonrasında İran'a giriyorlar. İran'ın batısında da genel itibarıyla Kürdler vardı."
Kürdlerin tarihi geçmişiyle ilgili bilgiler veren Yüksel, sözlerine şöyle devam etti:
"Kürdlerin ana vatanı Zagros dağı denilen bölgedir. Oradan çıkıp etrafa dağılarak tarih sahnesindeki yerlerini almışlardır. İslam öncesinde de Batman çevresine kadar, Dicle'ye kadar gelmişler. Bununla beraber Süleymaniye bölgesine de yerleşmişler. Tarihte ilk önce Mesudiler Kürdlerle diyaloğa geçiyor. Mesudiler Selçuklulardan çok önce yaşamış ve Fütüh-ul Büldan'da, (Ülkelerin Fetihleri) Belazuri'de (Ebü'l-Hasen Ahmed b. Yahyâ b. Câbir b. Dâvûd el-Belâzürî) ve birkaç yerde Kürdlerden bahsedilmiştir."
"Kaşgarlı Mahmut'un 'Divanı Lugat-ı Türk' kitabında çizilmiş olan bir haritada Kürdistan yazılıdır"
Kürdlerin tarihi vesikalardaki yerine işaret eden Yüksel, şu bilgileri paylaştı:
"Eski coğrafya kitaplarında hicri 370 yıllarında Müslüman Kürdlerden söz ediliyor. Kaldı ki Malazgirt hicri 470'lerde oluyor. Yani 100 yıl öncesinden kitaplarda Kürdlerin Müslüman oldukları söyleniyor. Bu tarihi kitaplardan birisi de Hudud-ul Alem'dir. Bu kitabın aslı Farsça olmakla beraber hem Arapça hem de İngilizceye çevrilmiştir. Burada da eski ismiyle Cebel denilen şimdiki Hakkâri'den bahsedilmekte ve onların da Müslüman olduğu bildirilmektedir. Sonrasını da söyleyecek olursak, Malazgirt'ten önce daha Selçuklular ortada yokken Kaşgarlı Mahmut'un 'Divanı Lugat-ı Türk' kitabında çizilmiş olan bir haritada Ard-ul Ekrad (Kürdlerin vatanı-Kürdistan) diye yazılıdır. Yani en eski kitaplarda Kürdlerden söz edilmektedir. Mesela Ahmed bin Hanbel Müsned'de Meymun bin Caban El-Kurdi'den söz ediyor ve tabiin olduğunu söylüyor. Yani Kürdlerden tabiin olanlar da var. Onun haricinde şeyh Halil El-Kurdi'den de tabiin olarak kitaplarda söz ediliyor. Hatta Osmanlı kitaplarında da hicri 751'de Emeviler'den sonra vefat ettiği belirtiliyor ve kerametlerinden, Ehli-Beyt ile olan ilişkisinden söz ediliyor. Bu kadar tabiin, teba-ı tabiin, âlimler çıkmış. Bunun haricinde Ebu'l Vefa El Bağdadi var. Paris kütüphanesinde bulunan kendi el yazmalarında Kürd olduğu, akrabalarının hatta şeyhinin dahi Kürd olduğu ifade ediliyor. Bu el yazmalarının da bir kopyası bizde mevcuttur ve bunların tamamı Selçuklulardan öncedir." dedi.
"10 bin Kürd askeri Alparslan komutasında Bizans'a, Roma'ya karşı savaştılar"
Alparslan'dan, Malazgirt zaferinden 10 yıl önce Tuğrul Bey'in gelip Bağdat'a yerleştiğini ve orada Kürdlerden oluşan bir askeri birlik kurduğunu hatırlatan Yüksel, sözlerine şöyle devam etti:
"Bundan sonra da Kürdler ve Türkler Abbasi hilafeti ile bir araya gelirler. Ta ki Alparslan gelene kadar. Alparslan önce Kars tarafına gelir ve Şeddadilere el uzatır. Şeddadiler de Müslüman Kürdlerdi ve hâlâ harabe halde olan camileri Ani denilen bölgede bulunuyor. İki tarihi Arapça kaynak olan 'Sabt İbn-ul Cevzi ve Miratuz Zaman fi Tarihil Ayan' bu kitap 40 ciltten fazladır. Burada Alparslan Malazgirt'e gelirken yol üzerinde 10 bin Kürd askerinin ordusuna katıldığı yazılıyor. Bu durum farklı bir tarihi kaynakta da aynı şekilde ifade ediliyor. 10 bin Kürd askeri Alparslan komutasında Bizans'a, Roma'ya karşı savaştılar. Bu iki kaynak Selçuklularda asıl kaynaktır. Bununla birlikte Türk Tarih Kurumunda Ali Sevim tarafından Malazgirt zaferi üzerine yazılan eserde de bu iki tarihi kitap kaynak gösteriliyor. Yani devletin kendisi bunu söylüyor, şimdi de farklı konuşuyorlar."
"Kürd alimlerine iftira atarak itibarlarını zedelemeye çalışıyorlar"
Son iki yıla kadar olan zaman diliminde milliyetçi söylemlerin meydana gelmediğini, daha yeni yeni bu söylemlerin oluşmaya başladığını belirten Yüksel, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu bir projedir, Seküler olarak milliyetçilik, kavmiyetçilik yapmak istiyorlar. Bu da MHP ile yapılan ittifakın sonucudur. Yapılan ittifaktan dolayı hükümet onlara meylediyor ve tarihi gerçekleri olduğu gibi aktarmıyorlar, gizliyorlar ve görmezden geliyorlar. Tarihte Kürdler arasından çıkan alim, zahit, komutan, evliya, mutasavvıf vb. önemli şahsiyetlerin itibarını zedelemek istiyorlar. Örneğin Selahaddin-i Eyyubi'ye, Nureddin Abdurrahman Cami'ye, Molla Gürani'ye, Mevlana Halit'e ve Üstat Bediüzzaman'a kadar ne kadar önemli şahsiyet varsa bunlara iftira atıyorlar. Ta ki halkın arasında itibarları düşsün, itibarları zedelensin. Bu şahsiyetler İslam'ın sembolleridir. Türkler, Araplar, Farslar hep birlikte bunlara değer veriyorlar. Bu şahsiyetler Müslümanların ortak değerleridir. İşte bu değerleri şimdilerde yok etmek istiyorlar. Bu çok büyük bir projedir. Bununla hedeflenen Müslümanların arasında savaşın başlamasıdır. İktidarın içinde eskiden Seyit Kutub'u okuyan İslami kişiliğe sahip olanlar da sırf yapılan ittifakın hatırına bu işe alet oluyorlar. Bu çok kötü bir durumdur. Bundan derhal vazgeçilmelidir."
"Birçok Kürd alimi Malazgirt'te yer aldı"
Malazgirt'te Kürdlerin konumuna dikkat çeken Yüksel, "Malazgirt'te de diğer savaşlarda da Kürdlerin rolünün olmadığı söyleniyor. Oysa birçok Kürd alimin, önderin bu savaşlarda yer aldığı, destek verdiği tarihi belgelerle kanıtlanmıştır. Mesela Osmanlı'da yaşanan bir savaşta Seyit Taha'nın müritleriyle birlikte destek verdiği Osmanlı kaynaklarında yazılıdır. Hatta Seyit Taha üzerinden İran'da Soma diye bilinen bir Kürd aşireti Osmanlıyla beraber savaşa katılsın diye ikna ediliyor. Bu belgeler de bizde mevcuttur. Bu büyük projede Müslümanlardan da birkaç grup bu işe alet oluyorlar." şeklinde konuştu.
PKK'den gördüğü ihaneti tüm Kürdlere mal etmeye çalışıyorlar
Yüksel, değerlendirmelerini şu sözlerle noktaladı:
"Şimdi diyorlar ki 'Biz PKK ile Barzani ile masada oturduk ve bunlar bizi kandırdı. O zaman Kürdlerin tamamı böyledir.' Aralarında bu şekilde bir düşünce yayılmış ki bu çok tehlikelidir. O zaman da biz 'Neden sadece PKK ile görüşüyorsunuz? Neden sadece onları muhatap alıyorsunuz? PKK haricinde Kürdlerin arasında muhatap alınacak kimse yok mu? Sadece PKK'yi muhatap alıyorsunuz, geriye kalan Kürdler sizin için ne ifade ediyor? Biz bunu televizyonlarda çok söyledik ama o zaman PKK haricinde kimse muhatap alınmadı. Kürd meselesini tamamen bunlarla müzakere ettiler. Rojava meselesinde de bunu yaptılar. Ama bu meseleler üzerinden bir halkı tamamen atmak, yok saymak, onları muhatap almamak ve bu halkın tamamen hain olduğunu düşünmek doğru değildir. Bunu yapmaya kimsenin hakkı yoktur ve her ne pahasına olursa olsun bu meselenin üzerinde duracağız, bu işe izin vermeyeceğiz Bu sorun memleketimizde büyük ayrışmaların ve çatışmaların yaşamasına sebep olur. Böyle bir şeyi asla kabul edemeyiz ve buna mani olmalıyız." (Nizamettin Aşkın-İLKHA)