"Stres, Korku Duygusunu Harekete Geçirir"
Bingöl İl Sağlık Müdürü Dr. Abdullah Demir, Kaynağı ne olursa olsun, stresin ilk olarak "güvensizliği" körüklediğini ve kaygı ya da korku duygusunu harekete geçirdiğini söyledi.
BİNGÖL-İl Sağlık Müdürü Dr. Demir, 07-13 Nisan tarihleri arasında kutlanılan Dünya Sağlık Haftası nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı.
Her yıl kutlanılan bu haftada Dünya Sağlık Örgütü'nün Yaşlılık ve Sağlık konusu ön plana aldığını söyleyen Demir, "İyi sağlıklı yaşam ömrü uzatır, yaşlanma ve sağlık konusu odak alınarak, yaşam boyunca sağlıklı erkek ve kadınlara üretken bir yaşam sürmeleri aileleri ve toplum için bir kaynak oluşturmaktadır.Bilindiği gibi 1948 yılından beri her yıl Nisan'ın 7' si, "Dünya Sağlık Günü" olarak kutlanmaktadır.Her geçen gün yeni bilgiler ortaya çıkardıkça, insanlarda ruh sağlığının önemi ve gerekli bilinçli davranışlar konusunda insanların neleri yitirdiği daha iyi anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, tüm dünyada bu yıl "Yaşlılık ve Sağlık" konusunun önemine dikkat çekmek ve bununla birlikte insanlarda ruh sağlığının ne kadar önemli olduğunu vurgulamak gerekmektedir" diye konuştu.
"Kişinin beden sağlığı ve ruh sağlığı yanında genel beslenme sağlığının da belirleyici etkisi çok önemlidir, insan sağlığı üzerinde ortaya çıkan herhangi bir değişme, öbürünü de aynı yönde etkiler" diyen Demir, şunları kaydetti:
"Bunun doğruluğu bilinse de genelde bedensel sağlığa verilen önem, aynı ölçüde ruh sağlığına verilmemektedir. Sağlık merkezlerine bedensel rahatsızlıklarla başvuran her 4 kişiden birinin asıl sorununun, ruh sağlığındaki bozulmalar olduğu bilinmektedir. Ruh sağlığı bozuklukları, gelişmiş veya gelişmekte olan tüm ülkelerin sorunudur ve insanın işlevselliğini, yaratıcılığını, mutluluğunu ve yaşam doyumunu engelleyecek kadar da önemlidir. Bu konu insan sağlığını bozduğu gibi iş verimliliğinde düşmeler, iş kazalarında artışlar, iş makinelerinin özensiz kullanımı ve gereksiz yere yıpranması, işe devamsızlıklar, insan kaynaklarının verimli kullanılamaması gibi nedenlere büyük ölçülerde sebep olmakta ve beraberinde değişik kayıpları meydana getirmektedir. Bu nedenlerle, bazen bilinmeyen, bazen önemsenmeyen bazen de bilerek saklı tutulan bu rahatsızlıklar, teşhis edilmeli ve çok geç olmadan tedavi edilmelidir."
Demir, "Başımızdan geçen depremler veya değişik olaylar ruhsal veya nörolojik bozukluklara neden olmakta ve acı sonuçlar bırakmaktadır, Bu tür sorunları yalnız halk arasında bireylerin kendi başına çözme imkanı olmadığı bilinen bir gerçektir, ancak büyük acıların etkisi geçtikçe, insanlar üzerinde bedensel sağlık ve ruh sağlığı bozukluğuna neden olurlar, bu psiko-sosyal durum ne yazık ki unutulmaktadır. Oysa ki "koruyucu ruh sağlığı" çalışmaları, insanları sadece doğal afetlere karşı değil, toplumların içinden geçtiği sosyal, ekonomik, pek çok stresli olaylara karşı da hazırlıklı kılacaktır. Özellikle her türlü yoğun ve ani değişimlerin sıklıkla yaşandığı ülkemizde, ruhsal açıdan kırılgan olmayan, psikolojik anlamda dirençli, kendilerine güvenen bireylerin gelişmesi, toplumsal dengelerin ve düzenin sağlanması açısından yadsınması mümkün olmayan bir önem taşımaktadır. Çünkü bilindiği gibi, kaynağı ne olursa olsun, stres ilk olarak "güvensizliği" körükler ve kaygı ya da korku duygusunu harekete geçirir. Kaygı, korku ve panik duyguları içinde olan insanların ise sağlıklı bir biçimde davranmalarını beklemek pek de gerçekçi bir beklenti değildir.Bununla beraber, asıl önemli, anlamlı ve ekonomik olan yaklaşım ise kişilere, ruh sağlığı bozulmadan "koruyucu-önleyici" desteklerin verilebilmesidir. Psikoloji alanında, kişilerarası iletişim becerileri, problemlerini çözmek için ilimi toplum Sağlığı Merkezinde psikologlarımız, Devlet Hastanesinde ise açılan Toplum Temelli Ruh Sağlığı Merkezinde halkımıza bu sorunlarla ilgili hizmet verilmektedir" şeklinde konuştu.
(Furkan Bingöl-İLKHA)