• DOLAR 32.576
  • EURO 35.013
  • ALTIN 2459.945
  • ...
Dış Basında Suriye
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Suriye`de süregiden şiddet, İngiliz basınında bugün de en çok tartışılan dış politika başlığı.

Birleşmiş Milletler özel elçisi Kofi Annan, Beşar Esad yönetimine kentlerdeki askeri kuvvetlerini çekmeleri için yarına dek süre tanınmıştı. Ancak yönetim önce `silahlı terör örgütü ` olarak ifade ettiği muhalefetten onların da silah bırakacaklarına ilişkin yazılı güvence istedi.

Daily Telegraph "Esad sözlerini tutmazken, Annan tırmanan şiddet karşısında şoke oldu" derken, Independent "Esad ateşkes planından vazgeçti; kıyım sürecek", Times, "barış planı başlamadan çöküyor" ifadelerini kullanıyor.

Guardian "Suriye için umutlar sönüyor, derken, "Rejimin tavrı müzakerelerin yolunu açacak işleyebilir bir ateşkes yerine isyancıların teslim olmasını amaçladığını düşündürüyor." ifadesini kullanıyor.

Bir gözlemcinin, "bu Annan misyonu için sonun başlangıcı" yorumuna yer veren Financial Times başyazısında "Dünya Suriye`yi kurtarmak için birleşmeli" diyor... Annan planının güçlendirilmesi, uygulanmazsa daha sert alternatifler gündeme geleceğinin vurgulanması gerektiği savunuluyor. Şöyle devam ediyor yazı:

"Batılı hükümetler şimdi Suriye`nin taleplere uyması için Rusya`nın nüfuzunu kullanmasına bel bağlıyor. Moskova da Annan planını desteklediğini söylüyor ama ne niyetle? Moskova`nın peşinde olduğu sonuç rejimin devamı; sonu değil. Esad`a eğer Annan planı başarısız olursa, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa hükümetlerinin Türkiye ve gönüllü Arap ortaklarıyla isyancıları silahlandırma ve güvenli bölgeler oluşturma seçeneklerini de masaya koyacaklarını ve bu kez ciddi olduklarını söylemesi gerek."


`Rejim değil, Esad gitmeli`

Times`ta yazan Amir Taheri, "Suriye rejimi değilse de Esad gitmeli" formülünü savunuyor.

"Esad, hem muhaliflerinin hem de onların Arap Birliği ve Batı`daki destekçilerinin hatalarından faydalandı" diyen Taheri, isyancıların önce silahlı direnişe itilip sonra, askeri destekten yoksun bırakıldığını savunuyor.

Köşeye sıkıştırılan Esad`ın, kaçacak yeri olmadığı için savaşmak zorunda kaldığını belirten Taheri, BM`nin de tutarlı bir siyasetten yoksun olduğunu belirtiyor.

Diplomasinin statükodan yana olduğu tespitinde bulunan yazar, Annan`ın ise bu koşullar altında, `krizi bir insani soruna dönüştürüp teknik ve idari yollardan çözmeye çalıştığına` dikkat çekiyor.

Taheri yazısında Rusya`nın tavrını da bölgesel çıkarları açısından tartışıyor ve şu satırlara yer veriyor:

"Rusya, Annan misyonunu Esad`ın yüzde 50 kurtuluş şansı olduğu sürece destekleyecek. Ama batılı güçler, rejim değişiminin Moskova`yı Akdeniz`deki tek üssü olan Tartus`tan mahrum bırakıp burayı bir NATO gölü haline getireceği kaygısına henüz çözüm sunmadılar. Dahası Rusya Müslüman Kardeşler ve Amerika ittifakının Orta Doğu`da hakim olması konusunda İran ile çok daha ciddi kaygıları da paylaşıyor."

"Türkiye`de 10 yıldır iktidardaki Müslüman Kardeşler, Gazze`yi kontrol ediyor, Fas`taki yeni yönetimde ağırlığa sahip ve Libya, Tunus ve Mısır`daki koalisyonlara liderlik etmeye hazırlanıyor. Türkiye ve Suudi Arabistan, Amerikan-Müslüman Kardeşler ittifakını İran`ın Irak, Suriye ve Lübnan ile kurmak istediği Şii hilaline karşı durmak için destekliyor. Ama Rusya, Arap-Sünni hakimiyetinde bir Orta Doğu`yu tehdit olarak görüyor.

"Müslüman Kardeşler Rusya`da Çeçenistan`daki kanlı cihadı destekledi. Dolayısıyla Suriye krizi Arap Baharı`nın etkilediği diğer ülkelerde bulunmayan bölgesel bir boyuta sahip."

Taheri`nin çözüm için formülü ise rejim içi değişim:

"(Bölünmüş durumdaki) Suriyeli muhalifleri birleştiren tek şey Esad`ın görevden ayrılması talebi. Dolayısıyla başlıca hedef, rejim değişikliği değil, rejim içinde değişim olmalı. Bu gibi bir plan Rusya ve Çin de dahil, geniş bir uluslararası destek toplayabilir. Bu gibi bir planda Esad`ın iki cumhurbaşkanı yardımcısından biri muhalefetle görüşmelere başlamak ve seçime gitmek için geçiş yönetimini üstlenir.

Bu görev için Batı ile yakın ilişkileri olmasının yanında Suriye Müslüman Kardeşler hareketi liderinin kızkardeşi olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Neca el Attar`ı öneren Taheri, "Esad ile Moskova ve Tahran`daki yandaşları bir raund kazanmış olabilirler, ama bu mücadele daha bitmedi" diyor.
Pekin ziyareti ve nükleer santral ihalesi

Financial Times Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan`ın Çin gezisini ele alırken, "Pekin Türkiye için nükleer santral kurma yarışında öne çıkıyor" demiş:

Gazeteye göre, bunun nedeni `Çin`in proje için hükümet teminatı istemiyor olması ve kendi finansmanını kendisinin sağlaması`.

Buna karşılık Güney Kore`nin teminat istediğini, Tokyo elektrik şirketinin Fukuşima felaketi sonrası projeden çekildiğini, Toshiba`nın ise hala ihale üzerinde çalıştığı kaydediyor.

"Çin`in Karadeniz kıyısında kurulacak santral için öne çıkması, nükleer şirketlerinin bu sektörü küresel düzeyde yeniden şekillendirmekte ne kadar iddialı olduğunun bir göstergesi." yorumunu yapan gazete, Çin`in ülke dışında şimdilik sadece Pakistan`da santral yaptığını, ama yeni reaktör üretiminde dünyanın en büyüğü olduğunu belirtiyor.

"Çin`in girişimi bu hafta Erdoğan`ın Pekin ziyaretinde imzalaması beklenen barışçıl nükleer işbirliği anlaşmasıyla daha da güç kazanacak, zira bu herhangi bir anlaşma için nihai olmasa da gerekli bir adım."

Buna karşılık Çin`in devlet şirketlerinin dış ihalelerinin önerebildikleri reaktör modellerinin sınırlı olmasıyla sekteye uğradığını kaydeden Financial Times, Çin`de kullanılan daha gelişmiş modellerin telif hakları dolayısıyla ihraç edilemediğini belirtiyor.
Samsat Steli için iade talebi

Times ise sayfalarında Türkiye ile ilgili olarak kültürel miras konusunda bir habere yer veriyor.

Yazının başlığı "Elgin mermerlerini unutun, kültür üzerinden siyasetin yeni cephesi bu taş levha"

Sözü edilen taş levha, Samsat Steli. Habere göre Türkiye, Ocak ayında British Museum`dan stelin iadesini isteyerek, `Yunanistan`dan sonra müzedeki bir obje üzerinde hak iddia eden ikinci ülke oldu`.

Komagene Kralı Antiochus`un Herakles`i selamlarken tasvir edildiği stelin, zeytin ezmek için değirmen taşı olarak kullanılmak üzere ortasından delindiğini anlatan gazete, 1882`de bulunan eserin, 1927`de müze koleksiyonuna girdiğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor.

"Türkiye son iki yılda dünyanın dört bir yanındaki müzelerde hak iddiasına hız verdi; Bunlar arasında Paris`te Louvre, Berlin`de devlet müzesi, New York`ta Metropolitan, Los Angeles`ta Paul Getty müzeleri var. Türkiye ayrıca tartışmalı objelerin bulunduğu müzelerin başka eserleri ödünç alıp sergileme taleplerini de geri çevirmeye başladı."

Sidamara lahdinden alınan bir Eros başının iadesi için başvurulan Londra`daki Victoria and Albert Müzesi bu nedenle Osmanlı sanatı konusunda planladığı bir sergiyi ertelemek zorunda kalmış... Müze, iade yerine, eseri süresiz olarak ödünç vermeyi önermiş.

"Ancak" diyor Times, "bu tartışmaların net şekilde siyasi bir boyutu var. Her iki kurumun yetkilileri de hükümetin çözüm bulmaktansa anlaşmazlıklara siyasi amaçlarla dikkat çektiğinden şüpheleniyor"
Gece baskınlarında komuta Afganların

ABD ile Afganistan arasında gece baskınlarının sınırlanması için varılan anlaşma, pek çok gazeteye göre iki ülke ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası.

Gece baskınlarında komutanın ve gözaltına alınacak kişilerin sorgusunun Afganlara devri, Guardian`ın ifadesiyle Kabil yönetimine operasyonlar üzerinde veto yetkisi veriyor.

Sivil kayıplar dolayısıyla yıllardır tartışma yaratan bu baskınların son beş yıldır Başkan Hamid Karzai tarafından da Afganistan`ın egemenliğinin ihlali olarak nitelendiğini hatırlatan gazete, bu adımın iki ülke arasında 2014`teki çekilme sonrasındaki ilişkileri düzenleyecek uzun vadeli bir stratejik anlaşma yapılmasının da önünü açacağını kaydediyor.

Financial Times`a göre, Washington bu stratejik anlaşmanın da Mayıs`ta Chicago`daki NATO zirvesi öncesinde imzalanmış olmasını istiyor ki, Avrupalı müttefiklere de bu zeminde kendilerinin ne katkı yapacağı sorulabilsin.

Ancak Independent`ta yazan Kim Sengupta, Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bu hesapları bozabileceğini kaydediyor. Yazıya göre, Sosyalist Aday François Hollande, seçimi kazanırsa, askerleri 2014 sonunda değil, bu yıl sonunda geri çekmeyi istiyor.

`NATO komutanları ve Afgan hükümeti bu durumda, isyancıların saldırılarının yoğunlaştığı bir bölgede, 3.600 kişilik Fransız birliğinin yerinin nasıl doldurulacağına ilişkin alelacele planlar yapmak zorunda kalacaklar.`

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir