Gıda ambalajlarına "NBŞ" uyarısı gelecek!
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. İlhan Yetkin, nişasta bazlı şekerlerin (NBŞ) kullanımına yönelik önlemler alınacağını belirterek, `Gıdaların üzerinde `bu ürün NBŞ`den yapılmıştır` ya da `bu ürün glikozdan yapılmıştır` ibareleri yazılacak. İçeceklere de yine aynı şekilde yazılacak.` dedi.
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneğinin 40. Kongresi kapsamında, Antalya'da bir otelde düzenlenen basın toplantısında, metabolik hastalıklara ilişkin gelişmeler ele alındı.
Dernek Başkanı Prof. Dr. Sevim Güllü, endokrinolojiyi ilgilendiren hastalıkların başında obezite, diyabet, tiroit, hipertansiyon ve osteoropozun yer aldığını söyledi.
Obezitenin tüm toplumda yüzde 30, diyabetin yüzde 15, tiroit hastalıklarının ise yüzde 30 oranında görüldüğünü ifade eden Güllü, milyonlarca kişiyi ilgilendiren hastalıkları önleme konusundaki son gelişmeler ve yeni tedavi seçeneklerinin de kongrede gündeme geldiğini aktardı.
NBŞ kullanım oranı yüzde 10'dan yüzde 5'e düşürülecek
Dernek Genel Sekreteri Prof. Dr. İlhan Yetkin, mısır şurubundan elde edilen ve "fruktoz" olarak adlandırılan nişasta kaynaklı şekerlerin, insan sağlığını ve giderek toplum sağlığını tehdit ettiğini bildirdi.
İki türlü fruktoz bulunduğunu ifade eden Yetkin, meyvelerde bulunan fruktoz maddesinin içeriğinin düşük olduğunu ve tüketenlerin zarar görmediğini dile getirdi. Mısır, buğday ve patatesten üretilen nişastaslı bazlı şekerlerin ise çikolata, gofret, bisküvi ve dışarıda yapılan tatlılarda kullanıldığını anlatan Prof. Dr. Yetkin, "Masum gibi görünen ketçap içerisinde bile bu var. Nişasta bazlı şekerler, diğer şekerlere göre daha ucuz elde ediliyor. Normal şekerlere göre de yüzde 80 civarında bir tatlılık derecesi var. Bu gıdaları gebeler tükettiğinde, çok daha tehlikeli olabiliyor. Bebeğe geçiyor ve bebeğin beyninde de önemli değişikliklere yol açarak ilerleyen yaşlarda tat duygusunu değiştirerek olumsuz etkilere yol açıyor." dedi.
NBŞ'lerin bağırsak florasının da değişmesine neden olduğuna dikkati çeken Yetkin, "Bağırsağın içerisindeki bazı maddelerin karaciğere geçmesine neden oluyor. Karaciğerde yağlanmaya ve giderek de siroza neden oluyor. Karaciğer kanserlerinin de artışına katkı sağladığı düşünülüyor. Bir gram şeker 4 kaloriyken, bir gram fruktoz da 4 kalori veriyor. Çok tüketildiği için obezite artışına ve giderek de diyabetin artışına neden oluyor." ifadelerini kullandı.
Nişasta bazlı şekerlerin çok dikkatli bir şekilde tüketilmesi gerektiğinin altını çizen Yetkin, "Bizim önerimiz bu gıdaların toplam günlük kalori içerisindeki miktarlarının azaltılmasıdır. Toplam gıdanın içerisindeki miktarının yüzde 10'un altında olması gerekiyor. NBŞ'lerin dikkatli ve kontrollü şekilde tüketilmesi konusunda toplumumuzu uyarmamız gerekiyor." vurgusu yaptı.
Yetkin, nişasta bazlı şekerlerin kullanımına yönelik, birtakım önlemlerin hayata geçirileceğini dile getirerek, şu bilgileri aktardı:
"Gıdaların üzerine 'bu ürün NBŞ'den yapılmıştır' ya da 'bu ürün glikozdan yapılmıştır' ibareleri yazılacak. İçeceklere de yine aynı şekilde yazılacak. Sağlık Bakanlığı ile bu konuda çalışma yapıyoruz bilimsel alandaki bütün verileri paylaşıyoruz. Bu konuda da önlemler silsilesi gelecek. Birinci aşamada, tüketime dönük çalışmalar yapılacak. Yüzde 10'un altına indirilmesiyle ilgili bir karar alınmıştı ikinci aşama ise yüzde 5'in altına indirilmesi olacak. Halk sağlığını koruyacak bütün yöntemlerin yanında olacağız. Bilimsel verileri de Bakanlıkla paylaşıyoruz."
Geçen yıl 10 bin 202 obezite cerrahisi yapıldı
Dernek Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fahri Bayram ise konuşmasında, tüm dünyada obezitenin salgın bir hastalık haline geldiğini söyledi. Kişilerin yaşam koşulları yükseldikçe beslenme bozukluklarının da arttığına işaret eden Bayram, "Her yere arabayla gitmek, sürekli asansör kullanmak, nişasta bazlı şekerlerin kullanımı gibi her şey obezitenin de artmasına neden oluyor. En tehlikeli ve riskli olan taraf ise çocukluk çağından itibaren obezitenin artmasıdır. Obezite buz dağının üstte kalan kısmı, altta kalan kısmında yürüme ve solunum bozukluklarını da ortaya çıkarıyor." dedi.
Obezite cerrahisinin son günlerde çok gündeme geldiğine, cerrahide çok büyük bir artış yaşandığına dikkati çeken Bayram, şunları kaydetti:
"Biz endokrinologlar olarak ameliyata karşıyız. Sadece uygun vakaların deneyimli cerrahlar ve donanımlı ekipler tarafından yapılmasını öneriyoruz. Her obez hastanın tek tedavi seçeneği ameliyat değildir. Hasta iyi bir endokronoloji ve psikiyatri muayenesinden geçmelidir. Ameliyat olduktan sonra da hastaların ömür boyu takip edilmesi gerekiyor.
2016 yılına göre obezite cerrahisinde yüzde 35'lik bir artış var. Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerinden Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı, geçen yıl 10 bin 202 ameliyat yapılmış. Bu konuda ilk sırada 2 bin 61 ile Elazığ yer almaktadır. İstanbul'da bin 659, Adana'da bin 11, İzmir'de 990, Ankara'da 720, Samsun'da 681, Antalya'da 521, Malatya'da 446, Balıkesir'de 419, Bursa'da 345, Sakarya'da 105, Gaziantep'te ise 103 ameliyat yapılmış."