"80 yıldır Kürdlerin dili ve dini duyguları tahrip edildi"
Kürd sorunu ilgili değerlendirmelerde bulunan Kelhaamed dergisi yazarlarından Cevdet Karaman, Kürdlerin dili ve dini duygularının yaklaşık 80 yıldır tahrip edildiğini belirtti.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcığolu'nun "Kürd Meselesine Adil Çözüm" önerisini değerlendiren Kelhaamed dergisi yazarlarından Cevdet Karaman, Kürd soruna adil çözüm önerisinin olumlu ve zamanlama yapılan bir çağrı olduğunu söyledi.
Kürd sorunu ve çözüm önerileri hakkında İLKHA'ya konuşan Karaman, Kürdlerin yaklaşık 80 yılıdır dili ve dini duygularının tahrip edildiğini ifade etti.
Karaman şöyle konuştu: "Kürdlerin ciddi problemi diyebileceğimiz; Anadilde eğitimdir. Bu hakkınında Kürdlere verilmesi gerekiyor. Okullarda Kürdçe'nin, Zazaca'nın seçmeli ders olma sürecinden çıkması ve zorunlu ders olması gerekiyor. Adalet, hakkaniyet ve kendilerini ifade etme noktasında sorunlar çözülürse, Kürd sorunu kendiliğinden ortadan kalkacaktır."
"Kürdler tarihte milliyetçiliğe prim vermediler"
Kürdlerin tarihteki örnek duruşlarına dikkat çeken Karaman, "Osmanlı İmparatorluğu birçok milletten oluştuğu için, Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içinde bulunan ve özellikle gayrimüslimleri teşkil eden halklar milliyetçi duygularla Osmanlıya karşı ayaklandılar. Balkanlarda, Arnavutluk'da, başka yerlerde bağımsızlıklarını elde ettiler. Ancak Kürdler, Müslüman oldukları için İslam'a girdikleri günden bugüne kadar hakikaten Müslümanlara sadakatle, Müslümanların idarecilerine, yöneticilerine, Müslüman olan yöneticilerine bağlı kalmayı tercih ettiler. Osmanlı İmparatorluğu sembolik de olsa bir Hilafet merkezini temsil ettiği için Kürdler Osmanlı ile beraber hareket ettiler ve milliyetçiliğe prim vermediler. Osmanlı'nın son döneminde Jön Türklerin başlattığı milliyetçi hareketler ve Türkçülük akımları bazı Kürd aydınlarını da etkilemiştir. Genel itibarıyla, başta Said Nursi, Şeyh Sait gibi şahıslar olmak üzere, Kürdler milliyetçiliğe pirim vermemiş ve hilafete bağlı kalmayı tercih etmişlerdir." diye konuştu.
"Kürtler birinci dünya savaşında emperyalist güçlerle hareket etmemişlerdir"
Kahraman şunları söyledi: "Birinci Dünya savaşı hezimetle sonuçlandıktan sonra, Türkiye işgal edilmeye başlayınca, Anadolu'da işgal güçlerine karşı direniş hareketleri başlamıştır. Birinci Dünya savaşının sonucunda 'Sykes-Picot' anlaşmasıyla birlikte İslam dünyasının, emperyalist güçleri arasında paylaşılması gündeme gelmiş, burada ana fikir farklı milletlerden oluşan İslam milletlerini, farklı devletçikler şeklinde, devletler demiyorum, devletçikler şeklinde paylayarak, daha rahat sömürmeyi emperyalist güçler tercih etmişlerdir. Bu dönemde Araplar ve Farslardan sonra Müslümanlar arasında ciddi bir yoğunluk teşkil eden üçüncü ve dördüncü bir millet olan Kürdlere de bir devlet kurmayı ön görmüşler. Fakat Kürdler birinci dünya savaşında emperyalist güçler ve gayri Müslimlerle hareket etmemişlerdir. Müslüman oldukları için ve Osmanlıyı da şeklen de olsa bir Hilafet merkezi olduğu için Osmanlı'dan yana tavır takınmayı ve halifeye bağlı kalmayı tercih etmişlerdir."
"Emperyalist güçler, Osmanlı ve hilafete bağlı kalan Kürdleri cezalandırma yoluna gittiler"
Kürdlerin bulunduğu bölgenin 4 eşit parçaya bölündüğünü anımsatan Karaman, "Kendilerince Kürdlere sundukları devlet nimetini Kürdler tepmiştir. Birinci Dünya Savaşı bittikten sonra Araplar da yaklaşık 20'ye yakın, nerdeyse bir aileye, aşirete, birer devlet kurduruldu. Müslümanlar bölük-pörçük oldular. Emperyalist güçler Kürdleri 4 parçaya bölerek, 4 ayrı devletin sınırları içinde aileleri böldüler, parçaladılar. Kürdlerin bir kısmını Rusya'da, bir kısmı Suriye'de, Irak'ta İran'da bir kısmı Türkiye'de kaldılar. Kürdler, sınırları içinde kaldıkları devletlerinde zulmüne maruz ve inkârına maruz kaldılar. Bununla batılı güçler aslında Kürdlerden intikam aldıkları için bu baskılara da göz yumdular. Kurtuluş savaşında Kürdler Erzurum Kongresi'nde, Sivas Kongresi'nde yer alarak, Kurtuluş Savaşı'na Kurtuluş mücadelesine destek verdiler." dedi.
"Kürdler, hilafet altında birleşmesi umarken, maalesef kardeşlerinin ihanetine maruz kaldı"
Kürdler, hilafet altında birleşmeyi umarken, maalesef kardeşlerinin ihanetine maruz kaldığını dile getiren Kahraman, "Birlikte, Anadolu'da Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, Türkiye Cumhuriyeti sadece Türklerin varlığının kabul edildiği bir devlet haline getirildi. Dolayısıyla Kürtler bu sistem tarafından Kürtlerin dili inkar edildi. Kürtler bunu bir yere kadar bunu tolere edebiliyorlardı. Çünkü hala bir şeyleri yoktu. Kürdler dindar bir halktı. dini duyguları yüksek bir halktır. Birinci dünya savaşı sonrasında Cumhuriyet kurulduktan sonra işte hilafetin kaldırılması, laikliğin getirilmesi, tevhidi Tedrisat Kanunu gibi Kürdlerin fıtratı ile bağdaşmayan ve fıtraten alışık olmadıkları 'laiklik'le alakalı uygulamalar başladı." diye konuştu.
"80 yıldır, Kürdlerin dili, dini duyguları hep tahrip edildi"
Kahraman, "Kürdler, özelikle Şeyh ve Cibranlı Halid liderliğinde örgütlendiler. Ayrılmayı da göze alacak şekilde bir kıyam hareketi başlatmayı denediler. Devlet buna katliamla karşılık verdi. Soykırım derecesine varacak katliamlarla karşılık verdi. Şeyh Said hadisesindeki durum biliniyor. Ancak bu acı tecrübe yetmedi ki devlet çözümler üretecekken, inkarcı politikalarını sürdürdü. 80 yıldır, Kürdlerin dili, dini duyguları zaten tahrip edildi, yok sayıldı. Dili de yok sayılarak, Kürdler Türk olarak kabul edildi. Cumhuriyet tarihinde onlarca ayaklanma gerçekleştirildi, bu bize şunu gösterdi; inkar ve asimilasyon netice vermeyecek." dedi.
"Devlet, Kürd sorununu kaynağından çözmeyi tercih etmemiştir"
Kahraman, Kürd sorunu çözüme kavuşturulacaksa, Kürdlerin, varlığının kabul edilmesi, anadilde eğitim hakkının verilmesi gerektiğini vurguladı.
Çözüm sürecindeki yanlışlıklara da değinen Karaman, sözlerini şöyle sürdürdü: "Devlet kendi resflekslerinde çözüm sürecin, başlatırken, elinde silah olan ve silahı bıraktırmayı düşündüğü sadece PKK'yi dikkate alarak Kürdleri susturabileceğini düşünmüştür, böyle bir yolu tercih etmiştir. PKK, Kürd sorunun sebebi değil, neticesidir. Kürd sorunun kaynağından çözmeyi devlet tercih etmemiştir. Bu süreçte PKK güç kazanmak için çözüm sürecini bir araç olarak kullanmıştır. PKK, bölgeye silah yığmayı tercih etmiş, bölgeyi kontrol etmeye ve hakimiyet kurmayı denemiştir. Buna da göz yumulmuştur. Çözüm süreci aslında Kürdlerle yapılması gerekiyordu, halk muhatap alınmalıydı. Başta yapılan yanlışlar netice vermediği gibi çözüm süreci bugün tam tersine milliyetçi söylemlerin ayyuka çıktığı bir sürece dönüşmüştür."
"ABD gibi emperyalistler, İslam coğrafyasındaki sorunların bitmesi için değil bölgede savaşları körüklemek için uğraşmaktadırlar"
Karaman, Müslümanların kendi bölgelerindeki sorunlara duyarsız kalmaması gerektiğini belirterek, "Bölgede bir sorun var. Bölgede sadece Kürd sorunu ile değil, mezhepsel sorunlar da var. Suriye'de Irak'ta başka yerlerde oluk oluk insanların kanın akıtıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Emperyalist güçler bu dönemi fırsat bilip, bölgedeki paydaşlarına savaşan taraflara, bir sorunu çözmekten ziyade, savaşın devamı yönünde çaba sarf etmekte ki silahlarını her tarafa satabilsin. Batılı güçler, ABD, Avrupa ve İngiltere gibi ülkelerin derdi, İslam coğrafyasındaki sorunların bitmesi değil, bölgede savaşları körüklemektir. Amerika ve batı ülkelerinin ekonomisi savaş endüstrisi ve savaş ekonomisi üzerine kurulu olduğu için bu ekonominin sürdürülebilirliği savaşların devamı ile mümkündür." ifadelerini kullandı.
"HÜDA PAR'ın Kürd soruna adil çözüm önerisi olumludur"
HÜDA PAR'ın Kürt soruna adil çözüm önerisini olumlu bulduğunu ifade eden Karaman, şunları söyledi:
"HÜDA PAR'ın çağrısı iyi ve olumludur. Hiçbir Müslümanın duyarsız kalmaması gereken bir noktada HÜDA PAR zamanında ve olumlu bir adım atmıştır. Müslümanlar arasındaki sorunlar aile içi sorunlardır. Dolayısıyla Müslümanların liderleri, Müslümanların yönetimleri ve yöneticileri sorunları çözmek zorundadırlar. Kürd sorunu çözülmelidir. Çözülmezse ne olur? Emperyalist güçler, bu yarayı kaşımaya devam edecekler. İç savaş çıkarmaya çalışacaklar Allah korusun. Buna fırsat vermemek lazım. Kürdlerin çok fazla talepleri yoktur; Anadilde eğitimdir. Devlet bugün Bulgaristan ve Yunanistan'da azınlık Türklere okullar açılması için uğraşıyor, buralara bütçe ayırıyor. Ama Türkiye'de 30 milyona yakın Kürd yaşıyor, bunlar ana dillerinde eğitim istiyorlar. Bu da zor bir şey değil, eşit görülmek istiyorlar. Bu da zor bir şey değil, Kürdlerin devletten ayrılmak gibi bir niyetleri yoktur. Bu sorun çözülmez ise bu yarayı kaşımak isteyenler olacaktır. Ortadoğu'da en önemli sorunlar mezhepsel ve ırksal sorunlardır. Bu sorunlarında hakkaniyet ve adalet çerçevesinde çözülmesi gerekiyor ki, emperyalist güçler, buraları bir oyuncak, silahlarını sattıkları bir deneme laboratuvarı olarak görmesinler."
"Türkler ne haklara sahipse Kürdlerin de o haklara sahip olması gerekir"
Türkler hangi haklara sahipse Kürtlerinde o haklara sahip olması gerektiğini vurgulayan Karaman, "Kürdlerin ciddi problemi diyebileceğimiz anadilde eğitimdir. Bu hakkının da kürdlere verilmesi gerekiyor. Okullarda Kürdçenin, Zazaca'nın seçmeli ders olma sürecinden çıkması ve zorunlu ders olması gerekiyor. Adalet, hakkaniyet noktasında devlettin müsamahakâr olması gerekiyor. Eleştirilere açık olması lazım. İnsanlar kendilerini ifade edebilme noktasında bir endişe duymamalarıdırlar. Devlet bu güveni insanlara vermelidir. Adalet, hakkaniyet noktasında sorunlar çözülürse, Kürd sorunu kendiliğinden ortadan kalkacaktır." şeklinde konuştu. (Nihat Kanat-İLKHA)