Bitlis turizmi Jeopark projesi ile canlanacak
Bitlis`in Tatvan ilçesindeki dünyanın ikinci, Türkiye`nin en büyük krater gölü olan Nemrut Krater Gölü`nde, "Nemrut-Süphan Jeopark Projesi" kapsamında çalışmalar devam ediyor.
BİTLİS (AA) - 2 bin 800 rakımda 13 kilometrekarelik yüz ölçümüyle bünyesinde barındırdığı sıcak ve soğuk gölleri, buz mağarası, buhar bacası, kuş türleri ve doğal güzelliğiyle Bitlis'in en önemli turizm alanları arasında yer alan Nemrut Kalderası'nda 40 jeosit alanı tespit edildi.
Avrupalı Seçkin Destinasyonlar (EDEN) Projesi kapsamında "Mükemmeliyet Ödülü" alan ve seyrine doyumsuz manzarasıyla her yıl yüzlerce yerli ve yabancı turisti ağırlayan Nemrut'ta, "Nemrut-Süphan Jeopark Projesi" kapsamında 5 yıldır süren çalışmalar sonucu jeopark raporu tamamlandı.
Projenin uygulama aşamasında ise jeopark girişinde ziyaretçilerin bilgilendirileceği, broşür ve kitapların dağıtılacağı, animasyon, video ve belgesellerin gösterileceği karşılama merkezi ve müze, kaldera içinde de çevreye uyumlu kafeterya ve diğer mekanların yapılması planlanıyor.
"Jeoparklar dünyada rağbet görüyor"
Nemrut Kalderası'nda çalışma yürüten İstanbul Üniversitesi (İÜ) Mühendislik Fakültesi Jeoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Yıldırım Güngör, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son bir yılı daha ciddi ve aktif olmak üzere 5 yıldır Nemrut'ta jeopark çalışması yürüttüklerini söyledi.
İstanbul Üniversitesi ile Bitlis Valiliği arasındaki protokolün ardından hızlı şekilde çalışarak jeopark raporunu tamamladıklarını ve bu yıl da uygulama aşamasına geçeceklerini anlatan Güngör, şöyle devam etti:
Jeoparklar son 10 yıldır dünyada rağbet görüyor. Jeopark farklı bir turizm grubu içinde. Hem bilimsel çalışma hem de görsel ögelerin ön planda olduğu bir turizm alanı.
Jeopark denildiğinde akla jeolojik ögeler geliyor ama aslında birçok bilimsel oluşumun sergilendiği, etnografik, kültürel, arkeolojik ve tarihi ögelerin de içinde yer aldığı yeni bir uygulama alanı. Dünyada rağbet görüyor. Çünkü jeoparklar dünyanın geçmişi hakkında çok net bilgi veriyor. Kitaplardan birtakım bilgi elde edebiliyoruz. Jeologlar da kayaları inceleyerek bilinmeyenleri insanlara aktarıyor. Bu kayaların tümü de bize geçmişten günümüze önemli bilgiler veriyor. Bu bilgileri çok fazla bilimsel olmadan aktüel ve popüler şekilde insanlara anlattığımızda çok ilgi görüyor."
"40'ın üzerinde jeosit saptadık"
"Nemrut'un aktif bir yanardağ olması bile çok ilginçtir. Buradaki buhar bacalarına baktığımızda şu anda aktif bir yanardağın içindeyiz. Nemrut 1453 yılında tekrar aktif hale gelmiş." diyen Güngör, Süphan Dağı'nın da aynı şekilde olduğunu ifade etti.
Van Gölü'nde de dünyayı ilk oluşturan atmosferdeki serbest oksijenin artmasına neden olan oluşumların halen devam ettiğini belirten Güngör, şunları kaydetti:
"Bunların hepsi bir araya geldiğinde çok ilgi çekici bir oluşum ortaya çıkıyor. Biz de bu şekilde çalışmalara devam ettik. Yaklaşık 40'ın üzerinde jeosit saptadık. O jeositleri biraz eleyip 25-30'a indireceğiz. Jeositlerle ilgili tabelalarımızı yapacağız. Kitaplarımız ve broşürlerimiz hazır. Bu yıl ulusal bir jeopark çalıştayı düzenleyeceğiz. Bu çalıştayda Nemrut-Süphan Jeoparkı'nı ulusal jeopark olarak ilan edeceğiz. Nemrut çok özel bir yer. Yani Bitlis'te dolaşırken 900 ile 500 milyon yıl önce oluşan kayaçların sonrasında da 400 yıl önce oluşan yeni bir volkanik aktivitenin üzerinden geçiyorsunuz. O anlamda çok ilginç bir yer."
Projenin üçüncü bileşeni olan Bitlis Eren Üniversitesinin de Nemrut'ta arkeolojik ve özellikle biyolojik çalışma yapacağın aktaran Güngör, "Burada ayı yaşıyor. Belki insanlar ürküyor ama bu ayı buranın müthiş bir değeri. Bunların buradan gitmemesi gerekiyor. Burası 900 milyon yıl önceki kayalardan tutunda günümüze kadar yaşayan canlı ve bitkilere kadar önemli değerleri olan bir alan olacak." ifadesini kullandı.
"Eine jeoparkların listesini alıp dolaşanlar var"
Turizmin sadece bir yerin güzel ve Avrupa çapında olmasıyla değer kazanmadığını, her şeyden önce o turistik alanı bölge insanının içselleştirmesi gerektiğini vurgulayan Güngör, turizmin kültürel bir olay olduğunu dile getirdi.
İnsanların sahip çıkmasıyla buradaki turizm ögesinin gelişebileceğinin altını çizen Güngör, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İstediğiniz kadar reklamınızı yapın. Hizmet vermezseniz, konaklama sağlamazsanız ve insanlar rahat etmezse gelmez. Dünyada eline jeoparkların listesini alıp dolaşanlar var. Bunların bıraktığı para, deniz turizmine gelenlerin bıraktığı paradan daha fazla. Amacımız sürdürülebilir bir kalkınma modelini ortaya çıkarmak. Antalya'ya turizme gelenler otele giriyor, her şey dahil yiyip çıkıyor. Esnafa bile uğramıyor. Jeoparkın amacı bölge insanına uzun süreli az da olsa bir destek sağlamak."
Güngör, jeoparka giren kişinin ilk önce yöre mimarisine uygun karşılama merkezi ve müze ile karşılaşacağını, merkezin broşürlerin ve kitapların verileceği, animasyon, video ve belgesellerin gösterileceği bir yer olacağını anlattı.
Güngür, "Dışarıdan gelenler burada eğitim alacak. Eğitimden sonra rehberler eşliğinde jeoparkı gezmeye çıkacak. Böyle bir ortamda güzel çevreye uyumlu küçük bir kafeterya, dinlenme yeri, tuvalet ve birtakım yerler olacak. Her noktada mutlaka ufak hediyelik eşyaların alınacağı yerler bulunacak." sözlerine yer verdi.