• DOLAR 34.607
  • EURO 36.288
  • ALTIN 2925.935
  • ...
Sevmeye bahanem var!..
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Nice yollar yürüdüm nice badiyeler...

Ardın sıra iz sürdüm adım adım kırk yıl boyunca

kırk yaşındayım.

Hüzün kaplı manzaralarına şahitken ruhum,

ben, bende değil sana “bende”yim, sevgine “bende”…

ki, sevmeye bahanem var.

 

Sen ki,

sevginle gönlümü kendine tutsak bir avare kıldın.

Ey gözümün nur`u!

Beni azade etme muhabbetinden.

 

Nisan, geçtiyse de

ben, kokunun sarhoşu,

ben geceyi senle anan mahmur,

ben özgürlüğü senle ve sende bilen, “bende”...

Sevmeye bahanem var,

Ey göklerin Ahmedi!

 

Zaman gün`le, ay`la, yıl`la tarif edilse de

ben, zamansız bir aşık,

mefhumsuz bir mecnun,

sevgiyi ne akrep ne de yelkovana esir etmiş

bir muhabbet berduşu...

 

Cahiliye cirit atıyorken kalblerde,

sana olan hasret için

bir fetret dönemi yazıyor insanlık.

Bir muştunun şafağını bekliyorken,

yüreklerde söken şafak,

güneşin doğuşu gibi parladı “doğu”dan,

söküverdi surlarında Diyarbakır`ın

“istasyon meydanı”ndan.

tıpkı ışığın doğudan doğuşu gibi.

 

Hasret, hiçbir zaman meydanlarda böyle esmemiş,

hiçbir zaman özgürlüğü

böylesine tatmamıştı.

Vuslat, hasretle böyle mi buluşur ey gönlümü esir eden!

Sevmeye bahanem var,

“istasyon meydanı”ndan.

 

 

Söyle!

Ey istasyon meydanı!

Şahit oldun mu böylesi bir sevgi seline?

Yerden göğe meleklerin saf bağladığı

cuşu huruşa geldiği bir mahşere?

Gönüllere sığmayan bir yetimin sevgisi,

meydanlara sığmıyorsa

ey zavallı aklım,

sen aşktan ne anlarsın!

Gözü karalardan,

çocukların masumiyetinden,

kadınların engin sevgilerinden

ve sözün en güzeli olan

muhabbet-i Muhammed`den...

 

Bir sevgi seli,

bir tsunami yaşandı diyar-ı bekir`de.

Yakıp yıkan değil,

yıkılanı yapan,

yakılanı eskisinden de güzele çeviren bir tsunami...

Her taraftan aktıkça istasyon meydanına

yıkılan yürekler, küstürülen bilekler,

canlanıverdi birden.

Meydan ve sen...

Seni görmeden sana meftun benden, yani kölen...

Ey gönüllere taht kuran Sultan! ....

ki, sevmeye seni bahanem var!

 

Ölüler denizinde çöle serpilen kumlar gibiyken kalbimiz,

İsrafil sevgini üfledi üstümüze!

Hayat veren, dirilten,

istasyon mahşerinden muhabbet hesabına koşan,

şahitler, aşıklar, mecnunlar oluverdik bir anda.

Bir nisan ki tsunaminin son dalgaları patlayıversin de

Amed`de, ses vermesin,

sevgi aşılamasın,

yıkılanı onarmasın... mümkün mü?

Sevmeye bahanem var, dedim ya!

 

Sen,

cahiliye kalıntısı üzerine muhabbeti inşa ederken

Medine`den, medeniyetler yürüttün,

Medineler inşa ettin yürekler yanısıra coğrafyalara.

Kaşifler; kıtalar, beldeler ararken köhne dünyada,

Sen, yürekler arıyordun ihya için karanlıklarda.

 

Ey ihya eden!

Karanlıkları aydınlatan sevgin

bir işaretse, buna meydanlar, istasyonlar şahit...

sığmadığımız salonlar, statlar şahit...

Yeryüzü ve gökyüzü şahit,

rahmetin melekleri şahit...

Ve bir de,

Yetimler, çocuklar, kadınlar, şahit...

Sevmeye, bahanem şahit...

Ey muhabbet-i bahanem!

 

Babasız doğuşunda,

annesiz kalışında,

Abdulmuttalib`in arkasından ağlayarak yürüdüğünde

yetim kalan bendim,

öksüz olan ben,

ağlayan ben...

 

“Ne annem var, ne babam.

Beni kime bırakıyorsun ey amca”

dediğinde ise eriyip giden

yine ben.

 

Uhud’da dişi kırılan,

yanağı yarılan;

Mekke`ye tevazuyla giren

yine ben...

 

Ebediyete göçtüğünde

şaşkın ve biçare olan,

ardınsıra on dört asırdır ağlayan,

sevgine bahane arayan

yine ben...

 

On dört asırlık bir özlemi,

on dört asırlık bir hasreti,

diyar diyar, badiye badiye taşıyıp da

il il, ilçe ilçe, belde belde, köy köy,

yürekler fetheden sevginin kölesi... 

yani ben!

 

İşte şimdi zirvesindeyim aşkın

İşte şimdi meydanındayım sevginin

İşte şimde kalbindeyim Amed`in

 

Ve haykırıyorum milyonların ağzıyla

istasyon meydanından:

Sevmeye bahanem var!

 

Mehmet Ali Gönül

Bu haberler de ilginizi çekebilir