"Mescid-i Aksa ancak İsrail`in yok edilmesi ile kurtulabilir"
"Dünya Mustazaflar Haftası" münasebetiyle Gaziantep`te düzenlenen programda konuşan Hukukçu-Yazar Güneş, israilin İslam coğrafyasından çıkarılmadığı müddetçe fitnenin kaynağı olacağını söyledi.
Dünyadaki mustazaf halkaların çektiği acı, mağduriyet ve mazlumiyetlerine dikkat çekmek amacıyla, her sene 16-23 Mart tarihlerinde çeşitli etkinlik ve programlarla ile düzenlenen "Dünya Mustazaflar Haftası" münasebetiyle Mustazaflar Cemiyeti Gaziantep Şubesi tarafından bir panel gerçekleştirildi.
Panele katılan Hukukçu-Yazar Emin Güneş, Eğitimci Mustafa Arı ve HÜDA PAR Şahinbey İlçe Başkanı Abdulkadir Üstündağ, tarih boyunca Müslümanların maruz kaldığı zulüm ve katliamlara dikkat çekti.
Özel bir düğün salonunda düzenlenen panel, Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) İmam Hatibi Mustafa Karakuş'un Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Program, Mustazaflar Cemiyeti Gaziantep Şube Başkanı Ekrem Kaplan'ın selamlama konuşması ile devam etti.
Kaplan, "Her dönemde Müslümanların bariz bir şekilde sıkıntı ve zulümlere maruz kaldıklarına şahit oluyoruz. Çeçenistan, Afganistan, Mısır, Arakan, Myanmar, Suriye ile Filistin ve buradan, ismini sayamadığımız İslam coğrafyasındaki ülkeler. Buralarda Müslümanlara yaşatılan zulümlerin asıl sebebi, müstekbirlerin, Allah'ın dininin yeryüzüne hâkim olmasını istememeleridir. Çünkü bu coğrafyalara İslam hâkim olursa zulüm, sömürü ve katliamları sona erecektir. Bizde diyoruz ki; bütün Müslümanların gaflet uykusundan uyanarak, Allah'ın dinini yeryüzüne hâkim kılması için yoğun bir çaba sarfedip her zaman mazlum ve Mustazafların yanında olmaya ve bu dava uğruna şehadetle şereflenen şehitlerin yolunu sürdürmeye inşallah devam edeceğiz." dedi.
Kaplan'nın konuşmasının ardından program Suriye başta olmak üzere Irak, Filistin, Arakan, Myanmar ve diğer İslam coğrafyalarındaki Müslümanların yaşadıkları zulmün anlatıldığı ve çeyrek asırdır cezaevinde olan 28 Şubat ve FETÖ mağdurlarını konu alan sinevizyon gösterimi ile devam etti.
Selamlama konuşması ve sinevizyon gösteriminin ardından panele geçildi. Moderatörlüğünü HÜDA PAR Nizip İlçe Başkanı Mehmet Faik Doğan'ın yaptığı panelde Hukukçu-Yazar Emin Güneş, Eğitimci Mustafa Arı ve HÜDA PAR Şahinbey İlçe Başkanı Abdulkadir Üstündağ birer sunum yaptı.
"İslami camialara mensup kişiler 'terörist' olarak nitelendirildi"
Panelde ilk olarak Eğitimci Mustafa Arı, "Mustazaf olmak kader mi?" başlığı altında bir konuşma yaptı. Arı, 28 Şubat sürecinde ve 2000'li yıllarda İslami camialara mensup kişiler İslami hizmetlerinden dolayı 'terörist' olarak nitelendirildiğini söyledi.
Mustazafların dünya zalimleri karşısında artık ayağa kalkması gerektiğini belirten Arı, "Kur'an-ı Kerim, kavramlarını bize ifade ederken mutlaka onun karşıtını da bize ifade eder. Mustazaf kelimesinin Kur'an-ı Kerim'de ki karşıtı müstekbir kelimesidir. Mazlum olmak zulme rıza göstermek değildir. Mazlum olmak zalime boyun eğmek değildir. Mazlum olmak zulüm düzenine 'eyvallah' demek değildir. Ama 28 Şubat sürecinin mağdurları olan Yusufilerimiz evet, bu ümmetin ve toplumun mazlumlarıdırlar, mağdurlarıdırlar ve mahrumlarıdırlar. Bu kardeşlerimiz 15, 17, 24 ve 25 yıldır cezaevindeler. Bizler Mustazafız, ama aldanan Mustazaflar değil. Rabbimin davasına, kitabına, Resulünün sünnetine kendilerini, ailelerini adamış olan Müslümanlarız. Böyle olmamız gerekiyor." dedi.
"Bütün darbelerin siyonizmle alakası var"
Daha sonra panelde "28 Şubat ve mağduriyetleri" konulu bir sunum yapan Hukukçu-Yazar Emin Güneş, Türkiye'de gerçekleştirilen bütün darbelerin planlayıcısının küresel siyonizm olduğunu söyledi.
28 Şubat darbesinin ilkinin 1908 yılında Sultan Abdülhamid'e karşı yapıldığını belirten Güneş, "Sultan Abdülhamit'i tahttan indiren darbeciler ile 28 Şubatçılar, 12 Eylülcüler ve 15 Temmuzcular arasında hiçbir fark yoktur. Temelde, Sultan Abdülhamit'i tahttan indirenler, 60 darbesini yapanlar ve 12 Eylül darbesini yapanlar siyonistlerdir. 28 Şubat hatta 71 muhtırasındakiler, 15 Temmuz'dakilerde öyledir. Demek ki bütün darbelerin siyonizmle alakası var ve siyonistler tarafından yapılmaktadır." ifadelerini kullandı.
"Bunlar Müslümanlara karşı gâvurdan daha gâvur davrandılar"
Güneş, "Bu darbeler anti siyonist güçlere karşı yapılmaktadır. Darbecilerin yaptıkları İslam beldelerini İslamsızlaştırmaktır. İslam'ı bu topraklarda yasak haline getirmek ve İslami talepleri bir suç olarak belirlemektir. Eğer bir beldede, bölgede İslam güçleniyorsa laiklik zayıflıyor anlamına gelir ve hemen düğmeye basılıp darbe yapılıp laiklik karşıtları parti ise partiler kapatılır, cemaat veya örgüt ise 'terör örgütü' olarak nitelendirilir, tepelenir, çeşitli suikastlara maruz bırakılır ve zindana tıkanırlar. 1960'da siyonizmin Türkiye'de gerçekleştirdiği darbe, Abdülhamit'i deviren İttihat ve Terakkiciler, daha sonra Cumhuriyet halk fıkrasına dönüştüler. 1924 sonrası devrimlerle İslam'ı bu topraklardan adeta silmeye kalkıştılar. Kur'an-ı Kerim'i yasakladılar, âlimlerimizi astılar, harflerimizi, ezanımızı değiştirdiler. Eğer gerçekten söylendiği gibi İngilizler işgalci olarak bu topraklarda kalmış olsaydı İslam'a yönelik bu kadar acımasız bir tahribata girişmeye cesaret edemezdi. Bunlar Müslümanlara karşı İngiliz'den daha İngiliz ve gâvurdan daha gâvur davrandılar." şeklinde konuştu.
"Kürtler medreseleriyle âlimleriyle ve inancıyla direniyordu"
Türkiye'deki bütün darbelerin arkasındaki gücün küresel siyonizm olduğunu vurgulayan Güneş, şöyle konuştu:
"Onun Koçbaşı ordudur, gerekçesi laikliktir ve karşı tarafı anti siyonistler ve İslamcılardır. İslam'ın izzeti için siyonizmin hedeflerine boyun eğmeyen ve hatta onların hedeflerini ve amaçlarını dinamitleyen güçlerdir. Güneydoğu'daki İslami şahlanış neden barbarca bastırıldı? O dönemde siyonizm bu ülkenin batı topraklarını CHP muhalefeti ile dinsizleştiriyor, siyonistleştiriyor ve İslam'dan da uzaklaştırıyordu. Ancak dindar Kürdistan halkı ve Kürtler medreseleriyle, âlimleriyle ve inancıyla direniyorlardı. İşte bu direnişin öncülerini tepelediler. Hem askeri gücü hem kendileri ile işbirliği yapan münafık bir hareket vasıtasıyla bunu yaptılar."
"Bunlara merhametli davranamazsınız"
"Mescidi Dırar ile mücadele etmek zorundayız." Diyen Güneş "Nerede İslam'ın karşısına İslamcı çıkarılıyorsa, İslami görünümlü bir hareket çıkarılıyorsa orada bir Dırar mescidi vardır. Dırar mescidinin fonksiyonu buydu. Bugün FETÖ hareketinin ve Suudi Arabistan'ın ve körfez ülkelerinin hepsinin hedefi, vazifesi, görevi Dırar mescidini ihya etmektir. Müminlere düşen bunları yerle bir etmektir, bitirmektir. Bunlara merhametli davranamazsınız." diye konuştu.
"Mescid-i Aksa ancak İsrail'in yok edilmesi ile kurtulabilir"
Bir daha 28 Şubatların yaşanmaması için siyonist israilin ortadan kaldırılması ve Kudüs'ün kurtarılması gerektiğini vurgulayan Güneş, "Eğer biz bir daha 28 Şubat'ı yaşamak istemiyorsak, sadece şu anda ki Yusufilerimizi değil asıl, en büyük Yusufimizi, mukaddes beldemizi, Kudüs'ü şerifimizi kurtaracağız. 70 yıldır zindanlarda inleyen 70 yıldır onların çizmeleri altında haremi çiğnenen bizim Mescid-i Aksamızı kurtarmamız lazım. Mescid-i Aksa'yı kurtarmak nasıl mümkün olur, Nasıl kurtulabiliriz? Ancak israilin yok edilmesi ile kurtulabilir. israil bizatihi kötülüktür, israilden asla iyilik sadır olmaz ve israil bizatihi kanser mikrobudur. Kanser mikrobu düzelmez. Onun çaresi ancak imha edilmesidir. israil, İslam coğrafyasından çıkarılmadığı müddetçe fitnenin kaynağı olacak, sadece Türkiye'de değil belki İran'da, Pakistan'da, Afganistan'da, Libya'da, Fas'ta, Tunus'ta, dünyanın her yerinde bütün darbelerin ve darbecilerin arkasında olan güç olacaktır." diye belirtti.
Panelde son olarak, HÜDA PAR Şahinbey İlçe Başkanı Abdulkadir Üstündağ, "Mustazaflar Yeryüzünde Nasıl" başlığı altında yaptığı konuşmasında mustazaflarla birlikte aslında müstekbirlerinde tanınması gerektiğine dikkat çekerek şunları söyledi.
"Tabi ki bu hak ve batıl mücadelesi Habil ve Kabil ile başlamış kıyamete kadar devam edecektir. Bunlarla mücadele edebilmemiz için önce çok güzel bir şekilde bilinç, şuur sahibi olmamız lazım. Müstekbirliği ve Mustazaflığı iyi tanımamız lazım.
Panele, HÜDA PAR Gaziantep İl Başkanı Mehmet Nakşi Erat ve parti teşkilatı, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, davetliler ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Panel yapılan duanın ardından sona erdi. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)