Erdoğan: İslam ve Kur`an-ı Kerim kıyamete kadar caridir
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yüce Kitabımız Kur`an-ı Kerim`de bize açıkça ifade ettiği hükümler, yani naslar asla değişmemiştir, değişmeyecektir. Dinimiz İslam ve kitabımız Kur`an-ı Kerim Rabbimizin emri gereği kıyamete kadar caridir." dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti 18. Dönem Siyaset Akademisi Açılış Töreni'ne katıldı.
Parti genel merkezinde düzenlenen törende bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, asırlara ve her konuya sâri bir husus olan değişim mevzuuna değindi.
Değişimi inkâr etmenin, kafasını kuma gömen devekuşu misali kendi kendini kandırmak demek olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bununla birlikte asla değişmeyen ve değişmeyecek olan kuralların, ilkelerin olduğunun da altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Mesela İslam'ın son din olduğu asla değişmeyecek bir hakikattir. Bununla kimse oynayamaz, biz buna böyle iman etmişiz. Mesela Allah'ın Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de bize açıkça ifade ettiği hükümler, yani naslar asla değişmemiştir, değişmeyecektir. Dinimiz İslam ve kitabımız Kur'an-ı Kerim Rabbimizin emri gereği kıyamete kadar caridir. Bu da dinimizin ve kitabımızın bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kıyamete kadar gelecek olan tüm toplumlar, yaşanacak tüm hadiseler, ortaya çıkacak tüm yeni durumlar karşısında söyleyecek sözü olduğu anlamına gelir. Kitabımız Kur'an'ın her an, her zaman söylediği ve söyleyecek sözü var, naslar asla değişmeyecektir. Ama bunlardan hareketle yapılan içtihatlar, geliştirilen kurallar ve bunların uygulamadaki karşılıkları elbette zamana, şartlara, imkânlara göre değişecektir. Mecelle kaidesidir. 'Ezmânın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz.' Yani zamanın değişmesi ile ahkâmın da değişeceği inkâr edilemez. Kurallar bunlar, bunlarla hareket ediyoruz. Eğer biz içtihatları değiştirmezsek, yani uygulamaya ilişkin kuralları içinde bulunduğumuz şartlara göre sabit olan naslara uygun şekilde yenilemezsek, sadece kendi kendimizi kandırmış oluruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan müslümanların eskiden olduğu gibi şimdi de kendilerini sürekli olarak geliştirmek durumunda olduğunu ifade ederek konuşmasına şöyle devam etti: "Müçtehitlerimizin de tarihin seyri içinde yaptıkları bu değil midir? İnsanlığın bugün ulaştığı noktada sahip olduğu imkânları, teknolojiyi, iletişimi, şehirleşmenin getirdiği insan ilişkilerini nasıl yok sayabiliriz? Bu tutum, biraz önce ifade ettiğim mecelle kaidesine de aykırıdır. Peygamber Efendimiz, bunlar çok önemli, bakın ne buyuruyor: 'Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz' buyuruyor. Yüce Allah'ın Kur'an-ı Kerim vasıtasıyla bize bildirdiği kat'i emirler ve Peygamber Efendimizin sünneti seniyesi ortadayken birilerinin çıkıp hayatın gerçekleriyle ilgisi, alakası ve bağı olmayan sözler edip kafaları karıştırması yanlıştır. Kimse bizim dinimize fatura kesme hakkına sahip değildir."
"Dinimize getirilen zaafiyete tahammülümüz yok"
Cumhurbaşkanı Erdoğan tartışmanın en çarpıcı örneklerinin son günlerde kadınlar konusunda yaşandığını söyleyerek, sadece ilmi bir zeminde, teorik bir tartışmanın konusu olacak hususların toplum önünde alelade bir meseleymiş gibi konuşulmasını, içeriğinin ötesinde, yöntem olarak da doğru bulmadıklarını belirtti. Türkiye'de pek çok örneği görülen bir ifrat-tefrit ortamında insanların kime kulak vereceğini, neye itimat edeceğini şaşırdıklarını söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu konularda konuşma yetkisi benim değil. Ben Diyanet İşleri Başkanı değilim, ben Cumhurbaşkanıyım. Ama Cumhurbaşkanı olarak, bir Müslüman olarak, üzerinde sorumluluğu olan bir insan olarak dinime getirilen bu zaafiyete de bizim tahammülümüz yok. Burada bildiğimizi, inandığımızı da söylemek zorundayız. Temenni ediyorum ki inşallah şu anda Başbakan Yardımcımız da burada, bu konuyla ilgili Din İşleri Yüksek Kurulumuz, Diyanet İşleri Başkanımız alanı boş bırakmaması lazım. İşte bu tür adamlara bu alan boş kalır da bunlar konuşursa ortaya böyle zaaflar çıkar. Bu konularda tabii asıl ön alması, tavır koyması gereken hocalarımızın, bu kadar ilahiyat fakültemiz var, ilahiyatçılarımızın, muteber âlimlerimizin ise ya sesleri çıkmıyor ya da sesleri duyulmuyor veya korkuyorlar. Niye korkuyorsun be kardeşim? İslam ilmiyle mücehhez olan bir ilim erbabı korkar mı? Çıkacaksın, gerçek neyse bunu söyleyeceksin. Hiç kimsenin Türkiye'ye böyle bir kafa karışıklığı yaşatmaya, dinimizi böylesine karikatürize etmeye hakkı yoktur. Bizim itirazımız, hatta isyanımız işte bu hadsizlikleredir. Biz bir dinde reform, böyle bir şey aramıyoruz. Böyle bir derdimiz de yok. Haddimize mi? Asla. Ama önüne gelen böyle çıkıp da kadınlarla ilgili, genç, yaşlı, bunlarla ilgili ileri-geri bu tür şeyleri konuşmalarının İslam'a getirdiği lekeyi, gölgeyi görmemezlikten gelemez."
"Din eğitim ve öğretimi sağlıklı bir temel üzerinde yaygınlaştırılmalı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan İslam'ı değişime kapalı bir din olarak göstermeye çalışan zihniyet ile İslam'la uzaktan yakından ilgisi olmayan çarpıklıkları dinimize mal etmeye çalışan zihniyetin aslında aynı gayeye hizmet etmekte olduğunu kaydetti. Her iki yanlışın da önüne geçebilmek için Türkiye'de din eğitim ve öğretiminin sağlıklı bir temel üzerinde yaygınlaştırılmasına ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülke ve millet olarak ağır bir bedel ödediğimiz FETÖ tecrübesinin bu bakımdan çok önemli olduğunu vurguladı. İlahiyatçıların, Din İşleri Yüksek Kurulu'nun, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın meydanı bu FETÖ gibi alçaklara bıraktıklarını ve toplumun bu hâle geldiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan "Bu bize örnek olmayacak da hangisi bize örnek olacak?" dedi.
El Kaide, DEAŞ, Boko Haram gibi örgütlerin sahih İslam'ın öğretilmesi konusundaki eksikliği kullanarak ortaya çıktıklarını ve palazlandıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi de dünkü yaptığım konuşmadan sonra birileri aynen bu şekilde sosyal medyada konuşmaya başladılar. Siz bu fakiri korkutamayacaksınız. Hak neyse ben onu söylemeye devam edeceğim. Kitabımız Kur'an'ımızın, İslam'ın hükümlerini sağa-sola evirip çevirmeye hakkınız yok. Ve böyle bu tür gözlüklerle bakarak kalkıp da dinimize -yine söylüyorum- fatura kesmeye, kestirmeye de hakkımız yok."
"Ümmeti bölmek, İslam'ı zayıf düşürmek isteyenlere asla zemin hazırlamamalıyız"
Konuyla ilgili değerlendirmelerini sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerinin devamında, "Bu örgütlerin arkasında falanca var, filanca var yaklaşımı doğru bile olsa bizim derdimize derman olmaya yetmiyor. Şayet arkasında kim olursa olsun, kullanılan kişiler bizim insanlarımız ise, ortada çözmemiz gereken ciddi bir mesele var demektir. FETÖ'nün arkasında kimler var? Görüyorsunuz değil mi? Sadece orası olur mu canım, '160 ülkede çalışıyorum' diyor ve arkasında ne kadar İslam düşmanları varsa onlar arkasında. Dert ne? Dert, ümmeti bölmek, İslam'ı bölmek, İslam'ı parçalamak, zayıf düşürmek; bizim bunlara asla zemin hazırlamamamız gerekiyor. Rabbimizin Kur'an-ı Kerim'de biz kullarına defalarca yönelttiği, yüzlerce; 'Düşünmez misiniz, akletmez misiniz?' sorusu herhâlde bize. Bunun üzerinde durmamız lazım, düşünmemiz lazım, çalışmamız lazım. Ömrünü İslam'a, İslam'ı anlamaya, anlatmaya adamış ilim adamlarımızın da yardımıyla bu meselenin üstesinden geleceğimize inanıyorum. Bu konuda ilgili kurumlarımızın ve muteber ilim adamlarımızın daha cesur davranmasını, daha aktif olmasını özellikle rica ediyorum. Aksi takdirde hep birlikte çok büyük bir vebal altında kalacağımız açıktır." dedi.
Türkiye'nin önünde bu tür tartışmaların dışında çözmesi gereken çok önemli sıkıntılar bulunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin güvenlik kaygılarının çok haklı sebepleri olduğunu kaydederek, Türkiye'nin sınır ötesi operasyonlarını engellemeye çalışanların asıl gayesinin gün gibi ortaya çıktığını ifade etti.
"Dün DEAŞ'I yönlendirenler, bugün PYD/YPG'Yİ üzerimize salıyor"
Afrin'de yürütülmekte olan operasyonun çok iyi bir noktaya geldiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrin merkezinin kuşatıldığını ve şu ana kadar etkisiz hâle getirilen terörist sayısının 3 bin 171 olduğunu bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Dün DEAŞ'ı yönlendirenler, bugün PKK'nın Suriye kolu olan PYD'yi, YPG'yi üzerimize salıyorlar. Konu Türkiye olduğu zaman bir anda düşmanlar dost oluyor, kapalı kapılar ardına kadar açılıyor, silah ve para oluk oluk akıyor. Şu anda PYD, YPG, bunlar maaşı nereden alıyor? Amerika'dan. Biliyorsunuz bütçeyi açıkladılar. Bunları kendisine söylediğimiz zaman beyefendi rahatsız oluyor. Niye rahatsın oluyor ya? Bütçeye koydunuz, bu silahları siz gönderdiniz, zırhlı, öbür taraftan bütün ağır silahlar, öbür taraftan silahlı-silahsız hava araçları, bunları bölgeye siz gönderdiniz. Nasıl müttefik oluyoruz? Ben tabii ekranda izletince de, diyor 'işte bunları her gün televizyonlarınız izletirse Amerikan düşmanlığı çoğalır.' Ya biz bunların hiçbirini yapmadığımız hâlde Amerika'da Türkiye düşmanlığı aldı başını gidiyor, bunu neyle izah edeceksiniz? Yani dert ne biliyor musunuz? Siz hiç konuşmayın, hep onlar konuşsun, siz susun. Kusura baksınlar, biz hak neyse bunu söyleyeceğiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir asır önce olduğu gibi, bir süredir Türkiye'ye harita üzerinde yeniden tanzime niyetlenenlerin bulunduğunu söyledi. Meselenin Arap, Kürt, Türkmen meselesi veya Sünni-Şii meselesi değil, asırlık planların yeniden icrası meselesi olduğunu bildiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu gerçeği sadece kendilerinin değil, bölge halklarının tamamının artık gördüklerini belirtti. Yönetimlerin tercihleri ne olursa olsun, bu coğrafyada yaşayan tüm insanlarla bu konuda tam bir mutabakat içinde olduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Onun için güvenlik altına aldığımız her yerde insanlar askerlerimizin boynuna sarılıyor, bayrağımızın dalgalanışını gözyaşlarıyla takip ediyorlar. 'Türkler geldi, bizi teröristlerden kurtardılar' diyorlar, elhamdülillah. Ya bize zaten bu yeter, bu dualar yeter." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, harekâtta gelinen noktayla PKK'nın Türkiye'nin sınırlarıyla olan irtibatının tamamen kesildiğini, Afrin şehir merkezinin kuşatılması önündeki son engellerin de kaldırıldığını bildirdi. PKK'nın sivil halkı canlı kalkan olarak kullandığını bir kez daha gördüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölge halkının teröristlerden kaçmak istediğini, ancak yola tuzakladığı patlayıcılarla o insanları kalleşçe katlettiğini ifade etti.
Bu görüntüler gün gibi ortadayken, kimi kuruluşların kendilerini sivillere zarar vermekle itham edebildiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan "Bunları anlamak mümkün değil ya, üstelik bunlar Türkiye'de siyaset yapıyor. Eğer biz teröristleri Afrin'de imha etmezsek, onların gelip eylem yapacağı tek yer Türkiye'dir. Bu açık gerçeği hâlâ anlayamayan kimse ya gafildir ya da bilerek böyle davrandığı için haindir. Kimse kendini kandırmasın, başkalarını kandırmaya da çalışmasın." dedi.
"Bugün Afrin'deyiz, yarın Münbiç'te olacağız"
Suriye'deki meselenin herhangi bir kesimin kendi hakkını, hukukunu koruma, kendine bir gelecek inşa etme çabası olmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Eğer niyet öyle olsaydı, ele geçirilen yerlerde ilk iş bölgenin demografisini değiştirmek, insanların asırlardır oturdukları evlerine, yurtlarına, hatta çocuklarına el koymak veya gözleri önünde onları yakıp-yıkmak olmazdı. Amaç, bölgemizin bağrına asırlar boyunca istenildiği gibi kanatılacak, istenildiği gibi oynanacak bir hançer saplamaktır. Bu hançeri tutan el de, ondan fayda sağlayacak olanlar da şu anda bellidir, bunları gayet iyi biliyoruz. Kimse bizden göz göre göre hem kendi bağrımıza, hem de kardeşlerimizin sinesine böyle bir hançerin saplanmasına rıza göstermemizi, tepkisiz kalmamızı beklemesin. Biz istiklalimiz ve istikbalimiz için her şeyi göze aldık. Bugün Afrin'deyiz, yarın Münbiç'te olacağız, ertesi gün Fırat'ın doğusunu Irak sınırına kadar inşallah teröristlerden temizlenmesini sağlayacağız."
"Zeytin Dalı Harekâtı'nı sonlandırmak için hiç kimsenin baskısına boyun eğmeyiz"
Türkiye'nin sahaya güçlü bir şekilde girmiş olmasının emperyalist hevesleri kursaklarda bıraktığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de yedi senedir bir milyon masumun alçakça, vahşice öldürülmesi karşısında sesi çıkmayanların ardı ardına endişe beyan etmelerinin sebebinin bu olduğunu vurguladı. Doğu Guta'daki vahşeti görmezden gelenlerin birden Afrin konusunda hassasiyet sahibi olmalarının tek nedenin bu olduğuna da dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "DEAŞ kılıfı altında Suriye'yi parçalama hayalleri akamete uğrayanlar, bölücü örgütü kaybetmekten endişe ediyorlar. Onları kaygılandıran yitip giden milyonlarca hayat değil, bozulan hesaplarıdır. Hep söylediğim gibi, biz kimin ne dediğine değil, ülkemizin, milletimizin ve bölgedeki kardeşlerimizin geleceklerinin neyi gerektirdiğine bakıyoruz. Zeytin Dalı Harekâtı'nı başlatmak için nasıl kimseden icazet almadıysak, sonlandırmak için de hiç kimsenin baskısına boyun eğmeyiz." (İLKHA)