• DOLAR 34.653
  • EURO 36.383
  • ALTIN 2926.923
  • ...
Ahlaki Talebe, Ahlaksız Saldırı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

M. ERKAN YAVUZ- DOĞRUHABER

28 Şubat`ın medya ayağıyla hesaplaşılmaması yeni mağduriyetlerin yaşanmasına neden oluyor. Gerek medyada trol diye tabir edilen kesimin, gerekse de hizbinin-partisinin fanatiği durumunda olan kişiler en ufak bir eleştiriye dahi tahammül edemeyerek saldırıya geçiyor. En haklı eleştiriye dahi tahammül göstermeyip saldıran bu kesimin hedefindeki son isim Prof. Dr. Faruk Beşer oldu. Prof. Dr. Beşer, sosyal medya hesabından çok masumane ve bir iddiayı aydınlatmak için Sağlık Bakanlığı`na yönelik şu soruyu sormuş; “Sağlık Bakanlığı yetkililerine; yoğun bakımda kadın erkek ayrı odalarda tutmak mümkün değil mi? Hastaları çıplak yapmak zorunluluk mu? Öyleyse kadına kadın, erkeğe erkek doktor bakamaz mı? Bir giren beni bir daha oraya koydurursanız hakkımı helal etmem diyor, bundan memnun musunuz?” ve bu trol-fanatik grubun saldırısına maruz kalmıştı.

28 ŞUBAT DÖNEMİNDE OLDUĞU GİBİ MÜSLÜMANLARA DÖNÜK BİR SALDIRI VAR

Kendisine yönelik saldırılarla ilgili gazetemize konuşan Prof. Dr. Faruk Beşer, “Son dönemlerde bazı medya organlarında 28 Şubat döneminde olduğu gibi Müslümanlara dönük bir saldırı var. Bazı medya organları hayatları boyunca kadını tahrik etmekten, kadını açmaktan, açılan kadınlardan, kadın teninden, cinsellikten, yasak şaktan, zinayı aşk gibi gösterdikleri haberlerden para kazanmışlardır. Buna hala devam ediyorlar. Onun için bu alanın ellerinden gitmesini istemiyorlar. Toplumda söyledikleri karşılık bulan, lafı dinlenen hocaları itibarsızlaştırmak suretiyle, onların dinlenmemesini sağlamaya çalışıyorlar. Böylece toplumda bir karşıtlık, bölünmüşlük meydana getirerek bir savaş oluşturuyorlar.” dedi.

HABERLERİ ÇARPITIYORLAR, YALAN SÖYLÜYORLAR

“Haberleri çarpıtıyorlar, yalan söylüyorlar, alçaklık yapıyorlar.” diye konuşan Prof. Dr. Beşer, “Kötü dediğimiz ne varsa yapmaktan çekinmiyorlar. En küçük bir meseleyi cinselliğe bağlıyorlar. Ben yoğun bakımda insanlar açıkta bırakılmasın deyince, bazı ahlaksızlar, ‘sen oradaki açık insanlardan etkileniyor musun` diye cevap veriyor. Hatta ahlaksız bir köşe yazarı ağza alınmayacak ifadeler kullanarak bunun üzerinden saldırıya geçti. Yani benim orada annem yatıyor, ıstırap duyuyor, o açılması ona hastalığının yüz katı ızdırap veriyor, ben o örtünsün dediğim zaman ‘sen açık olanlardan etkileniyorsun` diyecek kadar alçalmış varlıklara dönüşüyorlar. Bu yazıları yazanlar, olumsuz anlamda TV ve gazetelerde yer verenler, bazılarının adına tetikçilik yapıyor. Böyle yaparak toplumu germeye ve kutuplaştırmaya çalışıyorlar. Sanki hasta hakları belli bir kesimin hakları, Müslümanların ve mütedeyyinlerin, mahremiyeti bilenlerin hakkı değilmiş gibi düşünüyorlar. Böyle adi bir saldırının altındayız.” şeklinde konuştu. 

MÜSLÜMANLARA CİDDİ ANLAMDA SORUMLULUKLAR DÜŞMEKTEDİR

Prof. Dr. Beşer, kendisine yönelik saldırılar karşısında susanların da kendisini üzdüğünü belirterek son olarak şunları söyledi; “Beni en çok üzen nokta ise bazı İslami şahsiyetlerin âlimlerin ve STK`ların bunlara sessiz kalmasıdır. Hatta bazı arkadaşlarım, ‘hocam neden böyle şeylere giriyorsunuz, adamları kızdırmayın` der gibi eleştiri yapıyorlar. Acı olan taraflarından birisi de budur. Bu noktada Müslümanlara ciddi anlamda sorumluluklar düşmektedir. Müslümanlar bu yapılanları iyi anlamalı, kimin ne yapmak istediğini, hedefini iyi saptamalı ve buna göre Müslümanca bir tavır sergilemelidir. Bunu yaptığımız takdirde bunlara meydan verilmeyeceğini düşünüyorum.”

BİR İSLAM ÂLİMİ BİR DURUMU DİLE GETİRDİ DİYE SIRF BUNDAN DOLAYI SALDIRMAK İĞRENÇ BİR DURUMDUR

Prof. Dr. Beşer`e yönelik saldırıları eleştiren İttihad-ul Ulema Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şenlik ise şunları söyledi; “Faruk Bey gayet makul bir şey söylemiş, yoğun bakımlarda kadın erkek üzerleri açık şuursuz bir şekilde kalıyor. Hayâ ve mahremiyet adına hiçbir şey kalmıyor. Bir insan hastaysa mahremiyet onun için ortadan kalkmıyor. Bu bir nevi ahlaksızlıktır ve aynı zamanda hastaların vebaline girmektir. Bir İslam âlimi bir durumu dile getirdi diye sırf bundan dolayı saldırmak iğrenç bir durumdur. Bu konuda İslami medyanın da bir şeyler söylemesi gerekiyor, bu konuda Faruk Beyi desteklemek lazım. Bir Müslüman kendi iffetini korumak zorundadır, zira içinde hayâ ve edep duygusu vardır. Kurumların bu istek karşısında hassasiyet sahibi olmaları lazımdır. Hayâ ve edebini kaybetmiş birisi için bu durum çok sorun olmaz belki, hatta böyle bir kişi çarşı pazarda da yarı çıplak dolaşabiliyor ve maalesef bunu ilericilik ve medeniyet sanıyorlar. Herkes çıplak olsun istiyorlar, bir dayatma yoluna gidiyorlar ve medeniyeti açıklık saçıklık olarak algılıyorlar. Bunu böyle telaki ediyorlar ve düşünce dünyaları böyledir. Fakat müminlerin düşünce dünyası böyle değildir. Onlar hayâ ve iffet sahibidirler.” 

BUNU BİR SALDIRIYA ÇEVİRMEK ASLA DOĞRU DEĞİLDİR

İstanbul Medeniyet Üniversitesi`nden Prof. Dr. M. İhsan Karaman da yaşananlara dair şunları söyledi; “Bazı insanların söylemleri, başka insanlar tarafından doğru kabul edilmeyebilir, bu tamamen ayrı bir konudur. Ama bunu bir saldırıya çevirmek asla doğru değildir. Bunu kabul edemeyiz. Bize göre Faruk Hoca`nın şu an söylediği doğrudur, hakikattir ve kanayan bir yaradır. Bilimsel, ahlaki ve insani olarak evrensel kurallar çerçevesinde insan hakları gereği çok doğru bir karardır. Elmalarla armutları karıştırmak Hoca`ya ve onun söylediği hakikate karşı işlenmiş bir cürüm olur. Bu noktada söylenen cümlenin, ifade edilen mananın, teklif edilen önerinin yüzde yüz haklı olduğuna inanıyoruz. Vicdan ve ahlak sahibi bilim adamları da bu konuya böyle bakıyor.”

YOĞUN BAKIMDAKİ ÇIPLAKLIK ASLA KABUL EDİLEMEZ

“Bu konuda saldıranların çok itimat ettiği batı tıp literatüründe de aynen bizim, Faruk hocanın savunduğu ‘yoğun bakımda mahremiyet` mevzusu dile getiriliyor.” diyen Prof. Dr. Karaman son olarak şunları söyledi; “Aynı şekilde yoğun bakımda çıplaklığın asla kabul edilemeyeceği ve bunun bir düzene koyulması gerektiği, şayet bu mahremiyet dikkate alınmasa özelikle giyim hususu göz ardı edilirse hasta çıktıktan sonra da derin psikolojik travmalara yol açabileceği batı literatüründe ifade ediliyor. Bizim için batı çok önemli değil, biz kendi inancımız doğrultusunda hareket ederiz. Saldıranların bizi gericilik, batıyı ise ilericilikle itham ettiği için onların ileri batısının da görüşlerini hatırlatmak istedim. Hakikat bir tanedir, kim söylerse söylesin bu konuda referansımızı batıdan da alabiliriz. Hem evrensel hukuk kuralları, insan hakları ve insanın onuru ve saygınlığı prensipleri açısından hem de batı tıp literatürü açısından söylenen şey son derece doğrudur. Sağlık otoritemizin bu konuda hastaların ve yakınlarının ciddi bir talebi hakkında düzenleme yapması son derece elzemdir.” 

Bu haberler de ilginizi çekebilir