• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
"28 Şubat`ın soğuğunu iliklerimize kadar yaşadık"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

28 Şubat döneminde Gaziantep'te görev yapan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Rukiye Dal, o dönem sırf başörtülü olduğu için çeşitli bahanelerle açılan soruşturmalar sonucu mesleğinden ihraç edilmenin hüznünü, aradan geçen yıllara rağmen halen unutamıyor.

Başörtülü olduğu için 28 Şubat döneminde öğretmenlik mesleğinden koparıldığını, sonraki yıllarda yapılan düzenlemelerle yeniden mesleğine ve öğrencilerine kavuştuğunu belirten Dal, şimdi Mehmet Emin Er İmam Hatip Kız Lisesinde Müdür Yardımcılığı görevini yürütüyor.

Mesleğinden ihraç edildikten 6 yıl sonra yeniden mesleğine ve öğrencilerine kavuştuğunu ifade eden Dal, o dönem yaşadığı sıkıntıları ve öğrencilerinden ayrı kaldığı yılları acı bir hatıra olarak ifade ediyor.

Başörtüsü yasağıyla, staj gördüğü kursta tanıştığını belirten Dal, o dönemki yasakçı zihniyetin başörtülü öğretmenlere yaşattığı zulmü ve yaşadığı mağduriyeti gözyaşları içerisinde İLKHA'ya anlattı.

"Bize hep tutanaklar tutuluyor, soruşturmalar açılıyordu"

Rukiye Dal, başörtüsü yasağıyla tanıştığı ilk günleri ve o dönem bir müfettiş ile arasında geçen diyaloğu şöyle anlatıyor:

"Benim, başörtüsünden dolayı ilk mağduriyetim stajyer kursuna başladığımda başladı. Stajyerlik konusunda bizi kursa almak istemediler. Benim için zulmün ayyuka ulaştığı yer orasıydı. Ben, en büyük hakaretleri, üzerime gelmeler ve sınıftan atılmaları hep o dönemde yaşadım. Öğretmenlik mesleğine saygısız bir müfettiş, kurul başkanları da dahil olmak üzere üzerimize yürüyerek o dönemlerde bizi sınıflara almak istemedi. Bize hep tutanaklar tutuluyor, soruşturmalar açılıyordu. Üç yıllık bir 28 Şubat dönemi yaşadım. O dönem, görevden alınmayla sonuçlandı." dedi.

"Üç yılım bu şekilde geçti"

Stajyerlik kursu için Bayraktar Lisesine gittiğini ve hemen hemen her gün derse girdiğinde önce sınıftan kovulduğunu belirten Dal, "Sınıftan çıkmadığım zaman ayakta bekletiliyordum. O dönem kurul başkanı olan bir müfettiş üzerime yürüdü. Beni dışarı atmak istedi. Ben yerimden kımıldamadım. Bana türlü hakaretlerde bulunuyordu. Bana, 'Çok mu dindarsın, gece namazına mı kalkıyorsun?' gibi alayvari sözlerle hakaretlerde bulunuyordu. Üç yılım bu şekilde geçti. Buradan da sürgüne gönderildim. İki yılda orada çalıştım. 30 saat derse girmeme ve Anadolu İmam Hatip Lisesinde de çalışmama rağmen ben bir ilköğretim okuluna sürgün edildim." ifadelerini kullandı.

"Seni okula alıp dışarı çıkıp portakal satamam"

Sürgün olarak gönderildiği okulda, o dönem okul müdürü olan şahsın "Seni bu okula almayacağım. Seni okula alıp sonra dışarı çıkıp portakal satamam, derse giremezsin" diyerek 15 gün boyunca kendisini okula almadığını anlatan Dal, şöyle konuştu:

"Öğrencileri üzerime göndermek istediler. Ben her gün ısrarla benimle ilgili bir problem olmasın diye okula gittim ve her gün o kapıdan beni geri gönderdiler.  Sonra avukatımla görüşerek bu işin böyle olmayacağını kendilerine izah ettim. Sanırsam müdür de bu konuyla ilgili uyarılmıştı ve derslere girmeye başladım. Ama kapı arkasından sürekli derslerim dinleniyordu. Öğretmen arkadaşlar kurul toplantısında din kültürü dersinin sadece din dersi olmadığını, aynı zamanda kültür dersi olduğunu söyleyerek 'Böyle bir dersin bizim okulda okutulmaması gerekiyordu' diyorlardı. Yıllık planda mevcut olan, ezberlenmesi gereken sürelerin ezberletilmemesi gerektiği konusunda bana çok büyük baskılar yaptılar. Ama yılsonunda artık görevden alınma sürecim başlamıştı."

"Hocam bize Allah'ı tanıttın, bizi Allah ile buluşturdun"

Görevinden alınmasıyla ilgili olarak hiç unutamadığı bir anısını paylaşan Dal, "Hem öğrencilerim hem de bana karşı çıkan öğretmen arkadaşlarım 'Öğretmenimizden çok memnun olduk. Sizi tanımakla çok mutlu olduk. İnşallah görevden alındıktan sonra tekrar göreve döndüğünüzde bizim okulumuzda çalışırsınız' diyerek beni yolladılar. Öğrencilerim ilk defa bir din kültürü öğretmeni ile karşılaşmışlardı. Bana 'Hocam bize Allah'ı tanıttın, bizi Allah ile buluşturdun' dediler. Bende ayrılırken gerçekten çok zor bir süreçti. Okuldan ayrılmam bana çok zor geldi. Ama öğrencilerimin o cümleleri benim öğretmenliğimin bir karşılığıydı. Onun devam etmesini çok arzu ederdim ama maalesef olmadı."dedi.

"Bir öğrenci görsem veya okulda zil sesini duysam kahroluyordum"

Görevden alındıktan sonra diğer öğretmen arkadaşları ile Ankara'ya ifadeye çağrıldığını belirten Dal, "Benim için öğretmenlik hayatta en çok zevk aldığım, beni en mutlu eden mesleklerden bir tanesiydi. Ben, bunu zaten biliyordum ama görevden alındığım o süreç içerisinde çok büyük acılar çektim. Benim için sonrası çok daha zor geçti. O süreçte bir öğrenci görsem veya bir okulda zil sesini duysam kahroluyordum. Bu günlerime hamdolsun."şeklinde konuştu.

"Emekli olunca başörtünü örtersin olur biter"

12 Eylül 2000 yılında başörtüsünden dolayı öğretmenlikten ihraç edildiğini anlatan Dal, "Gittiğimiz her yerde sarı zarflarla karşılaşıyorduk. Sarı zarflara bakarken bizi tek başımıza bırakmıyorlardı. Bizi ayaklarına çağırıyorlardı. Normalde o sarı zarflar öğretmene verilirdi. Ama bizleri milli eğitime, valiliğe çağırıyorlardı. Gittiğimizde, başörtülüyüz diye bizi binaya dahi almıyorlardı. 'Soruşturmamız var' deyince bizi binaya alıyorlardı. Zarfa bakarken yanımızda biri bekliyordu. Normalde o zarf kişiye özeldir. Ama hep yanımızda biriyle zarflarımıza bakıyorduk. Normalde zarfa cevap yazma süresi bir haftadır ama hemen ikinci gün, baskıyla 'Bunu yazıp vereceksin' diyerek bize baskı yapıyorlardı. Bakanlıktan gelen bir müfettiş 'Hocam mesleğiniz ne?' diye sordu. 'Meslek dersi öğretmeniyim' diye cevap verdim. Kur'an-ı Kerim öğretmeni misin?' diye sordu. Ben de 'evet' dedim. 'Ne var bunda emekli olunca başörtünü örtersin, olur biter' dedi. Bunu hiç unutmuyorum.  Yarına çıkmaya garantimiz yokken, Allah'ın emri dururken birilerinin söylemesi ile bunu yapmak ne kadar abesle iştigal olurdu. Müfettiş de ilahiyat mezunuydu. Kendini örnek göstererek 'Ne zaman emekli olursan o zaman başını ört hoca hanım!' diyerek bana hakaret etti. "şeklinde konuştu.

"Başörtüsünden dolayı hakarete uğrayan iki öğrencim hafıza kaybına uğradı"

O dönem başörtülü öğretmenler ile birlikte başörtülü öğrencilere yönelikte baskılar yapıldığını da belirten Rukiye Dal, "Öğrencilerimde bu sıkıntıları yaşadı. Milli güvenlik derslerinde bu problemi yaşayan 2 öğrencim hafıza kaybına uğradı. O çocukların yaşadıkları sıkıntıları gördükçe kahroluyordum. Biz, bir şeklide kaldırabiliyorduk ama çocuklar kaldıramıyorlardı. Öğrencilerimin okulda toplatılıp hakaret edildiğini günler sonra öğrendim. Benim sınıfımı topluyorlar ve öğrencilerim 'biz milli güvenlik dersine başörtülü gireceğiz' dedikleri için müdür, müdür yardımcıları ve öğretmenler öğrencilerime hakaret ediyorlarmış. Bizim kadar öğrencilerimizde acı çekti. Şimdi milli güvenlik dersi yok. Bir tarafımız eksilmiyor. Ama o dönem bir dayatmanın yapılması, 15-16 yaşındaki çocuklar yapılan o kadar haksızlığı nasıl taşıyacaklar?" şeklinde konuştu.

"28 Şubat soğuğunu bizler iliklerimize kadar yaşadık"

Görevden alındığında çok üzüldüğünü belirten Dal, "Zaten soruşturma başladı ve en sonunda da milli eğitimden sorumlu valilik odasında görevden alındığımı öğrendim. Son savunmamı vermem gerektiği söylendi. Ankara'da beni iki arkadaşım karşıladı. Beni oraya götürdüler ve tek başıma bir odaya kapattılar. Bizi zaten dinlemiyorlardı. Sadece dosyamı inceleyip bir savunma yazdırıp elimizden aldılar. Öğretmenlik mesleğinin bitmesi duygusu zaten beni bitirdi. Çünkü öğretmenlik bambaşka bir meslekti. Görevden alındığımı ise ben aileme daha sonra söyledim. Babama söylediğimde 'yavrum Allah yardımcın olsun' dedi. O Şubat soğuğunu bizler iliklerimize kadar yaşadık." dedi.

"Saatlerce ağladığımı biliyorum"

Görevden alındıktan sonraki sürecin de kendisi için çok zor geçtiğini anlatan Dal, şöyle devam etti:

"Sürgün edildiğim okuldaki öğrencilerim beni ziyarete gelmişlerdi. Okul idaresi, öğrencilerim sırf beni ziyaret ettiler diye hepsini disipline verdiler. Bunu hiç unutmuyorum. Göreve tekrar dönünceye kadar evlendim, iki tane çocuğum oldu. Ama ben tekrar göreve dönünceye kadar onun acısını ilk günkü gibi içimde yaşadım. Okul zili çalıyordu, sesi duyunca hüzünleniyordum. Evim okula yakın olduğu için ben balkondan okuldaki öğrenciler teneffüse çıktıklarında seslerini dinliyordum. Sınıfa girişlerini ve evlere dağılmalarını seyrediyordum. Bu, gerçekten de çok büyük bir acıydı. Saatlerce ağladığımı biliyorum. Rüyalarımda çocuklarıma ayetler okuyarak uyandığımı biliyorum. Halen aynı duygular içerisindeyim. Şu an bile dersimi işlerken sanki tekrar bu görevim elimden alınacakmış hissiyatı ile derslerime girip çıkıyorum. Bunlar ancak yaşanır. Gerçekten o günler çok zordu."

Dal, 2006 yılında kendilerine tekrar dönüş imkânı sağlandığını ve bir süre öğretmenlik yaptığı okulda şu an ise müdür yardımcılığı görevini yürüttüğünü belirterek, başörtüsünün anayasal güvence altına alınmasının gerektiğini de sözlerine ekledi. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)




 

Bu haberler de ilginizi çekebilir