Ayet
Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hâla akıl erdiremiyor musunuz? (Yasin 62)
Hadis
"Sabır, felaketle ilk karşılaşma anında olur." (Buhârî)
Hikmet: ZALİM
Zulmeden kimse zahirde başkasına zulmediyor gibi görünüyor ama aslında kendi nefsine kendi kendine zulmediyor. Bu ayetle sabittir. “nefsimize zulmettik” ayeti bunu ifade ediyor. Evet, gerçekten insan insana zulmederken hakikatte kendi kendine zulmetmiş oluyor. İnsan mutlaka zulümden sakınmalıdır. Ayrıca her insan diğer insanın dengi veya zıddıdır. Bu da kendine zulmettiğinin başka bir delildir.
İlim:
Dünyadaki Her şey Mezmum Değildir
Dünyanın, söylenilen bu aşağılığı sebebiyle dünyadaki her şeyin mezmûm, aşağı olduğunu sanma. Belki dünyada öyle şeyler vardır ki; onlar dünya değildirler. İlim ve amel dünyada olur, fakat dünyadan sayılmazlar. Çünkü bunlar insanla beraber ahirete giderler. Ama ilim olduğu gibi onda kalır. Amel, her ne kadar aynen kalmazsa da eseri onunla kalır. Bu iki kısımdır: Biri kalp cevherinin temizliği ve parlaklığı olup, günahları terk etmekten hâsıl olur. Diğeri Allah`u Teâlâ'nın zikrine ünsiyeti olup, ibadetlere devamdan meydana gelir. O hâlde bunlar devamlı olan iyi şeylerdir ki, Allahü Teâlâ bunlar hakkında, “Baki olan iyi şeyler, Rabbinin indinde daha hayırlıdır”, buyuruyor. İlmin, münâcaatın ve Allahü Teâlâ'nın zikrine ünsiyetin verdiği lezzet daha çoktur. Bunlar dünyadadır. Fakat dünyadan sayılmazlar. O hâlde bütün lezzetler mezmûm ve kötü değildir. Belki geçen ve kalmayan lezzetlerin de hepsi mezmûm değildir. Bu da iki kısmıdır: Biri, dünyadan olduğu ve ölümden sonra da kalmadığı hâlde; ahiret işlerine, ilme, amele ve mü'minlerin çoğalmasına yardımcı olandır. Ahiret yolunun şartı olan ihtiyaç miktarınca kuvvet, evlenme, giyinme ve mesken kurma gibi. Dünyadan bu kadarına kanaat getiren ve bundan maksadı din işlerinde rahatlık olan, dünya ehli değildir. O hâlde, dünyadan mezmûm [kötü] olanlar, din için olmayanlardır. Belki o kimse, gaflete, lezzet ve nimetlere kapılıp kulluk görevlerini unutan ve kalbini bu dünyaya bağlayıp, öbür dünyadan nefret eden kimsedir. Bunun için Peygamber Efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) buyurdu: “Dünya ve içindekiler mel'ûndur. Ancak Allahü Teâlâ'yı anmak ve buna yardım edenler mel'un değildir”. Dünyanın hakikatinden ve ne olduğundan bu kadar anlatmak yetişir.
Keşkül:
İBRET TAŞI
Küçük Ali, yaramaz bir çocuktu. Yaramaz olduğu için herkesin kalbini kırıyordu. Bu iş öyle bir hale geldi ki Küçük Ali`nin etrafında doğru dürüst kimse kalmadı.
Ali`nin arkadaşlarının kalp kırması nedeniyle giderek yalnız kaldığını gören öğretmeni, Ali`ye bir ders vermek için onunla büyük bir gölün kenarına götürdü.
Öğretmenin elinde küçük bir taş vardı. O taşı alıp hızla göle doğru savurdu.
Taş göle düşünce küçük Ali`ye:
-Taşa ne oldu? Dedi.
-Küçük Ali, eliyle suyu işaret ederek, öğretmenim! Düştüğü yerde battı.
- Evet, taş battı; fakat bak geride bir sürü halka bıraktı. Dikkat edersen bu halkalar gittikçe dağılıyor. İşte insanlar da tıpkı bu dalgalar gibidir.
Eğer onları kırmaya devam edersen kendi başına kalırsın onlar da senden iyice uzaklaşırlar.
Cuma Karakoç
Kısa Tefsir:
50. FAKAT ONU RABBİ, SEÇTİ, ARTIK ONU SÂLİHLERDEN KILMIŞ OLDU.
50. (Fakat onu) O muhterem Peygamberi (Rab'bi) Kerem Sâhibi olan Mâbudu (mümtâz kıldı) Peygamberlik vazifesini vazîfe-i nübüvveti yerine getirmek için ihtiyar etti ve seçti (artık onu sâlihlerden kılmış oldu) onu son derece iyi hâl sâhipleri olan peygamberler topluluğunda bulundurdu. Yüz bin veya daha ziyade nüfustan müteşekkil bir topluluğu ilâhî dine dâvet için gönderdi, o da artık sabırederek peygamberlik görevini yerine getirmeye devam etti. İşte sabırın sonu selâmettir, Allah'ın yardımına erişmektir.
51. VE AZ KALDI Kİ: O KÂFİR OLANLAR, O ZİKRİ İŞİTTİKLERİ ZAMAN SENİ GÖZLERİ İLE KAYDIRIVERSİNLER VE DERLER Kİ: ŞÜPHE YOK, O ELBETTE BİR MECNUNDUR.
51. (Ve) Ey Son Peygamber!. (Az kaldı ki:) Senin zamanındaki (o kâfir olanlar) o İslâmiyet düşmanları (o zikri işittikleri zaman) hakikati beyan eden Kur'an'ın âyetlerini dinledikleri vakit, pek şiddetli olan düşmanlıklarından dolayı (seni gözleri ile kaydırıversinler.) çıkası gözleri ile yeryüzüne düşürüversinler.
Söz:
Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, onu aramamak demektir. (Mevlana)

