• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Tarihte Bugün - 21. Şubat. 2018
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

DOĞRUHABER /HABER MERKEZİ / TARİHTE BUGÜN / 21 ŞUBAT

Uluslararası Anadil Günü

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 21 Şubat'ı Uluslararası Anadil Günü adı altında, uluslararası uzlaşıyı, kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla 1999 yılında takvime aldı. O günden itibaren yılın her 21 Şubat günü tüm dünyada Anadil Günü olarak kullanılır.

1939: Türkiye, İspanya'daki Franco rejimini resmen tanıdı. General Franco İspanya iç savaşında Rusya'nın desteklediği Cumhuriyetçilere karşı Faşistlerin liderliğini yapmıştır. Hitler ve Mussolini Franco'ya birer uçak filosu göndererek yardım ettiler. Ayrıca 200 binden fazla Alman, İtalyan ve Arap askeri gönderilerek Faşist Franco desteklendi. 1939'da İç savaştan galip çıkan Franco, İspanya'yı 1975 yılında ölünceye kadar 36 yıl diktatörlükle yönetti.

1925: Kur'an-ı Kerim'in Türkçeye çevrilmesi TBMM'de kabul edildi.

1949: Ali Çetinkaya nam-ı diğer Kel Ali öldü. Kel Ali Atıf Hoca'yı idam eden, Şeyh Said kıyamından sonraki davalara da bakan İstiklal Mahkemelerinin yargıçlarından biridir. Hukukçu olmamasına rağmen İstiklal Mahkemesine yargıç yapılmıştır. Torunu Osman Paksüt de hukukçu olmamasına Necdet Sezer tarafından Anayasa mahkemesi üyeliğine getirilmişti. Kel Ali ilk Meclisten itibaren Tek Parti Döneminin tümünde milletvekilliği yapmıştır. Ama Demokrat Partiyle başlayan ilk seçimlerde halk onu seçmedi. Hep rejim kontenjanından meclisi girmiş olması boşuna değildi. Zira o, Deli Halit Paşa'yı meclis koridorlarında öldürecek kadar rejim tetikçisi, rejim muhaliflerini İstiklal Mahkemelerinde pervasızca idam ve en ağır cezaları verecek kadar rejim bekçisidir. Atıf Hoca'ya idam cezası verdiğinde Atıf hoca; “ Zalim ve katillerle elbette mahşer günü hesaplaşacağız!" demişti. Bu hesap ona gelir...

Meclis koridorlarında şapka kanunu çıkmadan 1 yıl evvel bir gazeteciyi şapka giydiği için döven Ali Çetinkaya, yine İstiklal Mahkemeleri Başkanı iken ilginç bir basiretsizlik göstermiştir. O da şudur; Şapka kanunundan o gün itibariyle haberi olmayan Ali Çetinkaya, Ankara'da dolaşırken Vakit gazetesi Ankara muhabiri Mecdi Bey'e rastlar. Mecdi Bey'in başındaki şapkayı görünce “bu gâvur şapkasıdır” deyip muhbir ve aydınlanma muharibi vazifesini üstlenerek muhabir Mecdi Bey'i hapse attırır. Ama ertesi günü öğrenir ki şapka kanunu çıkmıştır, yani şapkayı giymek değil, giymemek hapsen tecziye nedenidir. Çetinkaya, o gün Atatürk'ü karşılamaya gider. Ali Çetinkaya'nın başında o gün şapka vardır. Ama o şapka, Mecdi Bey'in şapkasıdır!

1952: Türkiye, Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı NATO'nun bir üyesi olarak Lizbon'da yapılan toplantıya ilk defa katıldı.

1953: Francis Crick (Fıransis Kırik) ve James Watson, (Jeyms Watsın) DNA molekülünün yapısını keşfettiler. DNA, tüm organizmalar ve bazı virüslerin canlılık işlevleri ve biyolojik gelişmeleri için gerekli olan genetik talimatları taşıyan bir nükleik asittir. DNA'nın başlıca rolü bilginin uzun süreli saklanmasıdır. Protein ve RNA gibi hücrenin diğer bileşenlerinin inşası için gerekli olan bilgileri içermesinden dolayı DNA; bir kalıp, şablon veya reçeteye benzetilir.

1963: 1960 darbesini yaparak Menderes ve iki bakanı asan Eski Milli Birlik Komitesi üyelerinden olan ama Darbeci Komite içindeki solcular tarafından tasfiye edilen Alparslan Türkeş ve Numan Esin sürgünden Türkiye'ye döndüler.

1964: Malcolm X yani El Hacc Malik El Şahbaz bir suikast sonucu şehit edildi.

1970: İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi öğrencileri Boğaz Köprüsü'nü protesto ettiler. Boğaz Köprüsü'nün temeli  gün 20 Şubat günü atılmıştı. O zamanki sol kafa İsmet ve Ecevit de dahil boğaza köprü yapıp İstanbul'un iki yakasını birleştirmeye karşıydı.

1973: Bir israil savaş uçağı, Libya havayollarına ait bir yolcu uçağını Sina çölü üzerinde düşürdü: 108 kişi öldü.

1973: Yüksek Komuta Heyeti bir tebliğ yayınladı: "... Silahlı Kuvvetler ve 12 Mart Muhtırası'nı küçük düşürecek sataşma ve beyana son verilmelidir."

Asker 1971'de bir muhtıra vererek Demirel hükümetini istifaya zorlamıştı. muhtıra, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde meydana gelen dördüncü; başarılı olmuş ikinci; ve emir-komuta zinciri içerisinde yapılmış ilk askeri darbe eylemidir. Tabi aradan iki yıl geçip de soğuyunca muhtıra ile ilgili eleştiriler baş göstermişti. Bu sebeple 21 Şubatta Komuta Heyeti arz-ı endam ederek; "... Silahlı Kuvvetler ve 12 Mart Muhtırası'nı küçük düşürecek sataşma ve beyana son verilmelidir" buyurdular. Eskiler ve yakın siyasi tarihi bilen gençler iyi bilirler ki askerin sık sık podyuma çıkar gibi medya karşısına çıkıp "... son verilmeli, ... yapılmalı, ... yapılmamalı, ... edilmeli, ... edilmemeli" (CAN ABİ SARI ALT VURGULU TIRNAK İÇİNDEKİ KELİMECİKLERİ NAZİK BİR USLUPLA OKUSAN YANİ BİR BABANIN ÇOCUĞUNA HİTABI GİBİ) gibi bir üslup kullanması nezaket ve tavsiye babından değildir. Bilakis bu üslup  "Kafanızı kırarım" (CAN ABİ KAFANIZI KIRARIM CÜMLECİĞİNİ DE SERT BİR TONLA OKUYUN) abasının altındaki jandarma sopasıdır.

1974: israil askeri birlikleri, Mısır ile varılan antlaşma uyarınca Süveyş Kanalının batısını tamamen boşalttılar.

1997: Sincan'da yapılan Kudüs Gecesi'nin ardından karşılıklı yapılan sert açıklamalardan sonra Türkiye ve İran Büyükelçilerini çektiler. Genelkurmay 2. Başkanı Org. Çevik Bir, İran'ın terörist devlet muamelesi görmesi gerektiğini belirtti.

2005: Adalet Bakanı Cemil Çiçek, CHP Konya Milletvekili Atilla Kart'ın soru önergesine verdiği cevapta, son üç yılda yaklaşık 53 bin telefonun dinlendiğini açıkladı. Çiçek, iletişimin tespiti ve dinlenmesi işlemlerinin cumhuriyet savcısının denetim ve gözetimi altında yürütüldüğünü, suç unsuru tespit edilen görüşmelere ilişkin iletişim tespit tutanağı düzenlendiğini belirtti. Çiçek, ünitelerde çalışma yapan yetkili personelin kendisine ait şifreyle sisteme girdiğini, bunların dışında sisteme giriş ve çıkış yapılmasının teknik olarak mümkün olmadığını bildirdi.  

2006: Erdoğan, AKP grup toplantısında yaptığı konuşmada, Hamas heyetinin Türkiye ziyaretini eleştiren muhalefet ile israil'e yanıt verdi. Erdoğan, Filistin'de Hamas'ın işbaşına gelmesine misilleme olarak ekonomik yaptırım uygulama kararını eleştirerek, "Filistin halkını ekonomik bir yöntemle terbiye edecek olursa bunun adı demokrasi olamaz. Bu, Filistin halkına saygısızlık olur" dedi. Hamas seçimlerde birinci parti çıkınca israil, Amerika ve Batılı devletler Hamas'ı dışlamış, Filistin halkının iradesine saygı göstermemişti. Hamas'ı politik yollarla diskalifiye edemeyen israil El Fetih ile ortak operasyon hazırlığına başlamıştı. Bu operasyona göre El Fetih bir darbe yapacak ve liderleri dahil Hamas mensupları tutuklanacaktı. Bunu farkeden Hamas polisi daha erken davranarak Gazze'de ki El Fetih Bürolarını basmış ve Mossad, Amerika ve El Fetih arasındaki kirli anlaşmaları, geçmişte vuku bulmuş olan olayları deşifre etmişti. Hamas bu delillerin belge, döküman ve görüntülerine internetten dünyaya yaymıştı. israil karşı taktik olarak Gazze'yi havadan, karadan ve denizden ablukaya almıştı. Bu abluka sonucunda Gazze'de tıbbi ve gıdasal yoksunluk, temiz içme suyu, elektrik sıkıntısı gibi sebeplerden dolayı binlerce kişi hayatını kaybetti. Ama Gazze, tıpkı Resulullah ve ashabının ambargosunda olduğu gibi direnişçi mücahidlerine sahip çıkarak şanlı bir direniş gösterdi.

2006: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM (AHİM) verdiği bir kararla Kemalizmi eleştirmenin suç olmadığını belirtti. AİHM, "Atatürk'e hakaret" gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılan Yılmaz Odabaşı ile Niyazi Koçak'ın Atatürk'ü değil, Kemalizm ideolojiyi hedef aldığını belirterek Türkiye'yi toplam 8 bin 450 Euro tazminat ödemeye mahkum etti.

2006: Yahudilerin katliama uğradığını inkar ettiği için ceza alanlara bir yeni daha eklendi. İngiliz tarihçi David Irving (Deyvid Ayrving) 17 yıl önce Yahudi soykırımını inkar ettiği gerekçesiyle yargılandığı Viyana mahkemesinde üç yıl hapis cezasına çarptırıldı. Irving mahkemede, fikir değiştirdiğini söyledi ve ‘Gaz odaları yoktu derken hata yapmışım' dedi, ancak pişmanlığı fayda etmedi. Avusturya'da yasalar Yahudi soykırımını reddedenlere bir ile 10 yıl arasında hapis cezası verilmesini öngörüyor. 17 yıl önce Avusturya'da bir toplantıda soykırımı reddetmesinin ardından Viyana mahkemesi tarihçi hakkında tutuklama emri çıkartmıştı.

MERCEK

21 ŞUBAT: ULUSLARARASI ANADİL GÜNÜ

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO, 21 Şubat'ı Uluslararası Anadil Günü adı altında, uluslararası uzlaşıyı, kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla 1999 yılında takvime aldı.

Günün tarihi önemi, 1952'de Pakistan'ın Urdu dilinin Bangladeş halkının da resmi dili olduğunu deklare etmesine tepki olarak ortaya çıkan Bengal Dil Hareketi eylemliliklerine ve bu eylemlerin şiddetle bastırılmasına dayanıyor.

21 Şubat 1952 günü Bangladeş'in başkenti Daka'da, Bengal Dil Hareketi mensubu birçok öğrencinin Bengal alfabesiyle yazabilme ve Pakistan'ın Bengal dilini de resmi dil olarak tanıması talepleriyle yapılan bir protesto sırasında öldürüldükleri güne tekabül ediyor.

UNESCO raporuna bakılırsa; Dünya'da 2500, Türkiye'de ise 18 dil kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya. 100 yıl içerisinde bir dili konuşacak çocuk kalmayacaksa o dil tehlikede kabul ediliyor.

UNESCO tarafından yayınlanan dil atlasına göre Dünya'da 2 bin 473 dil kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya. Türkiye'de de 18 dil için bu tehlike geçerli. UNESCO tehlike altındaki dilleri; ''kırılgan'' , ''açıkça tehlikede'' , ''ciddi anlamda tehlikede'', ''son derece tehlikede'' ve ''kaybolmuş'' kategorileri altında ele alıyor.

Dilin ''kırılgan'' olması, birçok çocuk tarafından konuşulmasına rağmen bu kullanımın ev gibi belirli alanlarla sınırlandırıldığı anlamına geliyor. Türkiye'de Abhazca, Adigece, Kabartayca-Çerkesçe ve Zazaca ''kırılgan'' diller arasında sıralanıyor.

''Açıkça tehlikede'' olan dillerin çocuklar tarafından anadil olarak öğrenilme oranı oldukça düşük. Abazaca, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Romanca, Süryanice ve Batı Ermenicesi ''açıkça tehlikede'' olan dillerden.

''Ciddi anlamda tehlikede'' olan diller toplumun yaşlı kesimi tarafından konuşulan, orta-yaşlı kesim tarafından anlaşılan ama çocuklara öğretilmeyen dilleri kapsıyor. Bu sınıflandırmaya göre Gagauzca, Ladino ve Turoyo ciddi anlamda tehlikede.

''Son derece tehlikede'' olan diller toplumun yaşlı kesimi tarafından nadiren konuşuluyor. Türkiye'de bu kategoriye giren tek dil Hertevin.

Kapadokya Yunancası, Ubıhça ve Mlahso (Mılahso) da Türkiye'nin kaybolmuş dilleri arasında yer alıyor.

Bu konuda ”Eğitimde Anadilin Kullanımı ve Çift Dilli Eğitim” konulu bir rapor hazırlandı.

Raporun 26 ilde 781 kişinin katılımıyla gerçekleştirildiği belirtildi. Rapor sonuçlarına göre, Türkiye'nin çok dilli toplum özelliği gösterdiğini ifade edilerek Türkiye'de, Türkçeden sonra Kürtçe, Zazaca, Arapça, Lazca, Rumca gibi dillerin de kullanıldığı söylendi. Araştırmada anadili konuşma ve yazma oranı giderek gerilerken, kendi anadilini yazamayanların oranı yüzde 72,7 olarak açıklandı.

26 ilde 781 kişiyle yapılarak açıklanan araştırmada, anne-babaların yüzde 20'4′ünün, mevcut nüfusun ise yüzde 16,9′unun anadilini kullanmayı sürdürdüğü belirtilirken, Türkçe dışında anadillerde ise Kürtçe yüzde 11,3 ile ilk sırada yer alırken, Zazaca yüzde 3,2, Arapça yüzde 2,1 ile yer aldı. Araştırmada bir başka dikkat çeken nokta ise, “Anadili nerde öğrendiniz” sorusuna yanıt verenlerin yüzde 97′si anadillerini evde öğrendiğini kaydetti.

21 ŞUBAT 1964: Malcolm X yani El Hacc Malik El Şahbaz bir suikast sonucu şehit edildi.

Malcolm, 19 Mayıs 1925'te Omaha' da dünyaya gelmiştir. Babası bir Hıristiyan vaizdir. Babası, kimlikleri bilinmeyen bazı insanlarca ölene kadar dövülmüş ve bir yolun ortasına bırakılarak gelen geçen arabaların altına atılmıştır. Malcolm' un Annesi batı Indiana'da (İndiyana) dünyaya geldiğinden renk olarak beyaz idi. Annesi beyaz olduğundan iş bulmada zorlanmıyordu. Ama çocuklarının siyahi oldukları ortaya çıkınca iş bulmada çok zorlandı. Yaşadıkları fakirlikten ötürü “Aile Refah Kurumu” aileyi dağıtma kararı almıştır.

Malcolm evlatlık olarak verildiği evde çok iyi olmasına rağmen okulu terk etmeyi kafasına koymuştur. Kendine göre bir iş bulup çalışacak, en azından elinde parası olacaktır. Bir gün okulda sınıfa girerken bilinçli olarak şapkasını çıkartmamış, Öğretmeni de ceza olarak sınıfın içinde kendisi dur deyinceye kadar dolaşma cezası vermiştir. Malcolm da öğretmeni tahtada bir şeyler yazarken, öğretmenin sandalyesine gizlice bir raptiye koymuş, öğretmenin sandalyeye oturması ve çığlıklarıyla Malcolm dışarıya fırlaması bir olmuştur. Bu olayla birlikte Malcolm okuldan atılmış. Ancak olaylar Malcolm' un tasarladığı gibi olmamıştır. Mahkeme artık bir ıslah evinde kalmasına karar vermiş, ıslah evinden önce bir gözetim evinde kalması icap etmiştir. Malcolm Lansing'den (Lensing) on iki mil uzaktaki Mason'a (Meysın) gitmiş ve ortaokul ikinci sınıftan okuluna devam etmeye başlamıştır.

Hayatındaki kimi iniş çıkışlardan sonra yolu New York'un (Nivyork) bir mahallesi olan Harlem'e düşmüştür. Harlem'de bir barda çalışmaya başlamıştır. Bu bar onun deyimiyle bir mektep olmuştur(!) Burası; dümencilerin, hırsızların, esrar satıcılarının takıldığı, Harlem' in birkaç barından birisidir. Burada çalışırken birçok şeyi öğrenmiş, esrarlı sigara da satarak ciddi miktarda para kazanmaya başlamıştır. Peşine düşen narkotik polisleri kendi taktikleriyle hep atlatmış, bu dönemde Amerika'da ilk olarak seyyar eroin satıcısı olmuştur.

Çocukluk ve gençlik yıllarının ilk dönemlerinde serserilik, şiddet, uyuşturucu vb. kötü alışkanlıkların hepsiyle tanışan Malcolm, bu işlerin kaçınılmaz sonu olan Hapishane ile de erken yaşta tanışmıştır.

Malcolm henüz daha yirmi bir yaşını bile doldurmamıştır. Uyuşturucu bağımlısı Malcolm, Hapishaneye girdiği ilk günlerde bedensel olarak çok acı çekmiştir. Hapishanenin psikiyatrisi ilgilenmeye kalkınca, Malcolm'dan bütün bildiği küfürleri duymuştur, aynı gazaba bir süre sonra hapishanenin papazı da uğramıştır. Hapishanedeki ilk yılı çok zor geçmiş, çokça hücre cezası almıştır. Hücreye girdiğinde avazı çıktığı kadar bağırıp devamlı İncil'e ve Tanrıya küfürler yağdırmıştır. Bundan dolayı hapishanede “İblis” olarak anılmıştır. Malcolm bu sıralarda sıradan bir dinsizden çok ileri gitmiştir. Hapishanede de çok güzel konuşan ve devamlı kitap okuyan Bimbi adındaki mahkûmun dinsizliğe karşı konuşmasından sonra, Malcolm artık dine, kitaba rast gele küfretmez olmuştur.

1948 yılında Malcolm, Concord (Konkord) Hapishanesine nakledilmiştir. Burası eski yerine göre daha güzeldir. İşte bu günlerde küçük ağabeyi Philibert'ten (Filibırt) bir mektup almıştır. Philibert (Filibırt) mektubunda: “Siyah adamın doğal dinini keşfettiğini” ve İslam Cemaati'ne katıldığını yazmıştır. Ayrıca kurtuluşa ermesi için Allah'a dua etmesini istemiştir. 

Sonra kardeşi Reginald'dan da (Rejinıld) bir mektup almıştır. Bir sürü havadisle birlikte “Malcolm sakın domuz eti yeme ve sigara içme artık. Hapisten nasıl kurtulacağını anlatırım sonra sana” demiştir. Malcolm bu cümleyi okuduktan sonra aklına bin bir türlü şeyler gelmiştir: Domuz eti yemeyince ve sigara içmeyince insanda hapisten çıkaracak bir hastalık mı belirecek ya da Newyork askerlik şubesine yaptığı psikolojik numaranın bir benzeri midir bu diye düşünmüştür.

Kardeşinin dediklerini aynen uygulamaya koymuş, domuz etini ve sigarayı bırakmıştır. Sabırsızlıkla kardeşi Reginald'ın (Rejinıld)  geleceği günü beklemiş, bu numaranın ne anlama geldiğini bir an evvel öğrenmek istemiştir. Bir gün çıkagelen kardeşi Reginald (Rejinıld) direk konuya girmeden dolaylı olarak Allah'ı anlatmaya çalışmıştır. Reginald'ın (Rejinıld) Allah tasavvuru her ne kadar Elijah (Eliyah) Muhammed'in yanlış fikirleriyle karışık olsa da bu Malcolm' un İslam ile tanışma hikâyesinin ilk sahneleri olmuştur.

Devamında -Hâşâ- Tanrının Amerika'ya indiğini, Elijah (Eliyah) adındaki bir zata siyah adam suretinde göründüğünden söz etmiştir. Şeytanın da bir insan olduğunu ve bütün beyazların şeytan olduğunu söylemiştir. Malcolm' un kafası allak bullak olmuştur, gözlerinin önünden tanıdığı bütün beyazlar bir şerit gibi geçirince kardeşine hak vermiştir; New York'taki Beyazlar, Polisler, ilkokulda kendisi Avukat olmak istediğin söylediğinde “Niçin Marangoz olmuyorsun?” diyen öğretmeni, hele Masonlar! (Meysınlar, Masonlar kastedilmiyor)

Malcolm daha sonra Norlfok (Norlfak) hapishanesine gelmiştir. Burası diğer hapishanelere nazaran çok daha güzeldir. Bu hapishanede çirkin dedikodular, sapıklıklar, rüşvet gibi şeyler olmadığı gibi, herkesin kendine ait bir odası olmuştur. Buranın en güzel yönlerinden bir tanesi de kütüphanesinin olmasıdır. Mahkûmlar istediği gibi kitap okuyabilmektedir.

Böylece Malcolm X İslam ile hapiste tanışmıştır. 1952 baharında tahliye kurulunun salıverilme kararıyla yedi yıllık hapishane hayatı sona ermiş ve doğruca Detroit'e gitmiştir.

alcolm Detroit'te, Müslümanların bir araya geldiği yerde hafta sonları İmam Lamuel Hasan'ın verdiği konferanslara katılmıştır. Malcolm buradaki Müslümanların samimiyetlerine, saygı ve hürmetlerine hayran kalmış ve bundan dolayı Allah'a şükretmiş ve Elijah Muhammed'i göreceği günü iple çekmiştir.

Elijah Muhammed'in deklare ettiği sözde İslam sapıklıklarla doludur. Ama Malcolm X, bunları ayırt edemediğinden onun cemaatine katılmış hareketli ve dinamik, inatçı ve çalışkan olmasıyla kısa sürede cemaat içinde ciddi bir konuma gelmiştir. Malcolm, Elijah Muhammed'den aldığı anlayışla İslamı siyahlara has bir din olarak biliyor ve beyazlara amansız bir düşmanlık besliyordu.

Ancak 1963'de Elijah Muhammed ile ilgili bazı sapıklıklarına dair gazetelerde haberler çıkar. Malcolm bunlara çok üzülür. Sonra 22 Kasım 1963 yılında Dallas'ta Amerikan başbakanı John F. Kennedy bir suikast sonucu öldürülmüştür. Elijah Muhammet ne olursa olsun hiçbir vekilin bu suikast hakkında konuşma yapmaması için bir buyruk göndermiştir. Malcolm bu olaydan sonra Elijah Muhammed'in vekili olarak bir konuşma yapmış, konuşmanın akabinde, sorulu cevaplı bölüme geçildiğinde birisi ona şu soruyu yöneltmiştir: “Başkan Kennedy'nin ölümü hakkında ne düşünüyorsunuz?” Malcolm da bir temsille kendi görüşünü açıklamıştır: “Siz sabah tavuklarınızı bahçeye gönderdiğinizde akşam komşunuzun kümesine değil de tekrar sizin kümesinize gelecektir. Evet, şeytan onu tekrar yanına aldı.”

Bu konuşmasını bahane eden Elijah Muhammed, Malcolm X'e 90 gün hiç konuşmama cezası vermiştir. Malcolm' un susturulması gazetelere manşet olmuştur. Malcolm X, 90 gün sonra konuşabileceğini düşünmüş ancak, ders verdiği yedi numaralı mabette de ders vermesi yasaklanmıştır.

O artık her konuşmasında övdüğü, kendinden çok sevdiği, bir kurtarıcı olarak gördüğü Elijah Muhammed'le yol ayrımına gelmiştir. Malcolm X'in gözleri açılmak üzeredir ve bu ceza onun hayatını baştan aşağı değiştirecektir.

Biraz kafa dinlemek ve tatil yapmak için Malcolm X ve eşi o zamanlar yeni yeni İslam cemaatine katılan ve Dünya Şampiyonu bir boksör olan  Muhammed Ali'nin evine gitmiştir.

Bu dönemde Malcolm X, artık Elijah Muhammed'in adamları tarafından da tehdit edilmeye başlanmıştır. Ayrıca FBI (EF-Bİ-AY) da her adımını izlemektedir.

Malcolm, Elijah Muhammed'in İslam hakikatinden uzak olduğunun bilincine varmış ve Hac görevini yerine getirmek ve İslam'ı bütün incelikleriyle kavrayabilmek için Mekke'ye gitmeyi aklına koymuş, bunun için de kardeşi Ella'dan borç almıştır. İlk önce Mısır'a gitmiştir. Hacca gitmesi Malcolm X için çok kavramın değişmesinin başlangıcı olmuştur.

Mekke'den hanımına aynen şunları yazmıştır: “İnanamayacaksın ama tenleri beyazdan daha beyaz olan insanlarla aynı bardaktan su içtim ve aynı tabaktan yemek yedim. Hepimiz bir kardeştik. Ben artık ırkçı bir Müslüman değilim. Gerçek peygamberimiz olan Hz. Muhammed ırkçılığı yasaklamıştır.”

Burada ismini de bir Müslüman ismiyle El-Hac Malik El-Şahbaz olarak değiştirmiştir.

Amerika'ya dönüşünde Elijah Muhammed'den ayrı ama İslam'ın özü üzerinde bir yapılanmaya gider. Artık Amerikalı Beyazlara da kucak açmıştır. Faaliyetleri, ihlası ve azmiyle buluşunca kısa sürede başarılı olur. Zencilere has bir dine şöyle böyle tahammül eden FBI, (EF-Bİ-AY) beyazları da davet eksenine alan bir çalışmaya hiç hayat hakkı verecek gibi değildir. Öte yandan Elijah Muhammed cemaati içindeki popülaritesinden dolayı o tabandan bir çok Malcolm'a katılır. Bu Elijah Muhammed'i de Malcolm'un düşmanları arasına katar.

21 Şubat 1965 Pazar günü bir konferansta 400 sandalye kurulmuş, salon hazırlanmış ve herkes yerini almıştır. Malcolm X'in eşi de dört çocuğuyla birlikte en öndedir. Malcolm X takdim edildikten sonra kürsüye doğru yürümüş ve selamlama faslından hemen sonra salonun bir yerinde bir karışıklık çıkmıştır. Bu karışıklık aslında suikast planının bir parçasıdır. Herkesin dikkati karışıklığa çevrildiği anda birkaç kişi tarafından Malcolm'a silahlı saldırı gerçekleşmiştir.

Kendisine isabet eden on altı kurşundan ilki isabet alır almaz Malcolm' un dinleyicileri sakinleştirmek için kalkmış olan sağ eli göğsüne düşmüştür.  Daha sonra tetikçiler aldıkları emir gereği işlerini sağlama alırcasına yere düşen vücudunu da kurşunladıktan sonra kayıplara karışmıştır.

Dört çocuğunun üzerine kapanan eşi ve dinleyicilerden bazıları hemen sahneye koşmuş; ancak kurşunlar tam can alıcı noktalara isabet etmiştir. Malcolm, yakındaki bir hastaneye götürülürken yolda ruhunu Rahman'a teslim etmiştir.

Malcolm' un naşı cenaze evinde yirmi iki bin kişi tarafından ziyaret edildikten sonra, Amerika'da yaşayan bir Arabistanlı tarafından İslami şartlara uygun olarak defnedilmiştir.

Ertesi sabah şu başlığı atmıştı Amerikan gazeteleri; MALCOLM METELİKSİZ ÖLDÜ!

Malcolm cinayetinde FBI da Elijah Muhammed de olası şüpheliler arasındadır. Lakin FBI'ın Elijah Muhammed ile iş birliği neticesinde bu cinayetin işlenmiş olabileceği hiç de uzak bir ihtimal değildir. ALLAH ŞEHADETİNİ KABUL ETSİN

Bu haberler de ilginizi çekebilir