• DOLAR 34.174
  • EURO 38.194
  • ALTIN 2921.872
  • ...
Tarihte Bugün - 15. Şubat. 2018
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

TARİHTE BUGÜN / DOĞRUHABER / 15. ŞUBAT. 2018

M.Ö. 399: Sokrates ölüm cezasına çarptırıldı. Ünlü Yunan Felsefecisidir. Yunan Felsefesinin kurucularındandır. Ahlak felsefesinin de kurucusu olarak kabul edilen Sokrates`in yaşamının en belirgin olaylarından biri MÖ 399 yılında hakkında açılan davadır. Öğrencisi Eflatun olarak bilinen Platon'un Sokrates'in Savunması adlı eserinde anlattığı kadarıyla Sokrates, şehrin tanrılarına inanmamak onların yerine başka tanrılar koymak ve böylece gençliği zehirlemekle suçlanır. Sokrates bu suçlamalar sonucunda ölüme mahkûm edilir. Yine öğrencisi Eflatun'un anlattığına göre Sokrates, Baldıran zehiri içirilerek idam edilmiştir. Sokrates'e göre bilgi ana kaynak olmakla beraber, bilgi ahlakın da temelidir. Zira ona göre bilgi, erdemdir. Erdemli insan da iyiye, mutluluğa yönelecek yani ahlakı tercih edecektir. Ona göre kötülüğün kaynağı ise cehalettir. Ahlak Felsefesinin temellerini attığı söylenen Sokrates için bu konuda iki itiraz getirmek lazım. Birincisi; Sokrates Yunanlıların sapık ahlak anlayışından çok da fazla uzaklaşamamıştır. Gerek o, gerekse öğrencisi Eflatun, köleler, kadınlar, tapınmalar hakkında o kadar gayri insani felsefe geliştirmişlerdir ki, bu konular onun takipçileri için dahi utanılır hususlar olmuştur. Bir diğeri, Sokrates'i Ahlakçı ilan eden Batı ve onun kuyruğundan ayrılmayıp kuyruk kokusunu tercih eden entel dantel takımı, Peygamberlerin vaaz ettikleri ve kaynağı gökler olan Ahlak anlayışını görmezden gelmektedirler. Sokrates bilgiyi dolayısıyla aklı ahlakın temeline koymakla işe yanlış başlamış oluyordu. Zira vahiyden uzak bir akıl da, o aklı ile kazanılan bilgi de ahlakı güzelleştiremez. Eğer bilgi, vahiy çeşmesinden alınmıyorsa ahlak değil sapkınlığa götürecektir. Nitekim İslam Düşünce sistemine alternatif olarak getirilen Yunan Felsefesinde; "Kadın kocasının malıdır. Hayvan değildir. Ama erkekten daha az değerlidir. Erkek karısını öldürürse ona ceza verilmez. Aynı zamanda bir baba isterse çocuğunu öldürür ve bu suç teşkil etmezdi. Nitekim Yunanlı filozoflar uzun yıllar boyunca kadının insan olup olmadığını tartışmışlardır."

1898: İspanya-Amerika Savaşı: Bir Amerikan gemisi Havana (Küba) limanında infilak ederek battı: 260 dan fazla kişi öldü. Olaydan İspanya'yı sorumlu tutan ABD iki hafta sonra İspanya'ya savaş açtı.
Gel de Amerika gemisini batırdı sonra da İspanya'ya savaş açtı deme! Zira 1941 yılında Pearl Harbor baskını nedeniyle Japonya'ya iki tane atom bombası atan Amerika 11 Eylül saldırısı bahanesiyle de İslam Ülkelerine savaş açtı. Amerika'nın sicili bu yönde de oldukça kirlidir çünkü...

1924: Harp Oyunları sebebiyle İzmir`de bulunan Atatürk başkanlığında, Başbakan İsmet, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa, Ordu ve Kolordu komutanları toplandı, toplantı sonucunda dört önemli karar alındı;
1-Halifeliğin kaldırılması
2-Şer'iye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılması
3-Eğitim ve öğretimin birleştirilmesi
4-Genel Kurmay Başkanlığının Bakanlar Kurulunun dışına çıkartılması

1950: Sovyetler Birliği ile Çin arasında karşılıklı savunma antlaşması imzalandı. İki ülke, kapitalist dünyaya karşı birleşik cephe oluşturduklarını ilan etti.

1992: Mardin'in Aytepe, Yardere ve Ahmetli köylerine jandarma operasyon düzenledi. 4 kadını gözaltına almak istedi. Kadınları vermek istemeyen köylülere jandarma müdahale etti. Jandarmanın ateş açması sonucu yaşları 10 ila 20 arasında değişen 6 kişi öldü, 5 kişi de yaralandı.

1995: Kuzey Irak, Mesut Barzani ve Celal Talabani güçleri arasında fiilen ikiye bölündü.

1999: Sabancı suikastı sanığı Mustafa Duyar, Eskişehir Cezaevi'nde "Karagümrük Çetesi" olarak tanınan bir grup tarafından öldürüldü, Selçuk Parsadan yaralandı. Mustafa Duyar'ın cezaevinde öldürülmesinde Ergenekondan tutuklanan emekli general Veli Küçük'ün parmağı olduğu, hem iddianamelere girmiş hem de Karagümrük Çetesi liderlerinden biri kameralar karşısında Veli Küçük'ün ismini vermişti. Veli Küçük'ün Mustafa Duyar'ı Sabancı'nın intikamının alınması karşılığında para alarak öldürttüğü de iddialar arasındaydı.

1999: Abdullah Öcalan, ihalesi şimdilik bittiği için Batılı Devletlerce Türkiye askerine teslim edildi. Kenya'da yakalandı. Ecevit yıllar sonra 2005'de verdiği bir röportajda Öcalan'ın öyle anlatıldığı üzere Türk Askerinin başarılı bir operasyonu neticesinde değil, CIA ve Mossad tarafından teslim edildiğini açıklamıştı. Yakalandığı gibi "Annem Türk'tür" deyip "Her türlü hizmete amade olduğunu ve üstüne ne düşerse yapacağını" daha uçaktayken beyan eden Öcalan, tabanında hayal kırıklığı oluşturmuştu. Sözde Kürt Halk Önderinin Türkiye Cumhuriyetine biati anlamına gelen bu sözlerinin boş olmadığı ve yıllarca İmralı'da Ergenekoncularla derin görüşmeler yaptığı bilahare ortaya çıkmıştı.

2002: Uluslararası Güvenlik Destek Gücü İSAF'da yer alacak Türk askerinin ilk bölümü Kabil'de göreve başladı.

2006: Ebu Garib'deki tutuklulara kötü muamele hakkında tanıklık ettikten sonra rütbesi indirilen Samuel Provance, (Samuel Pırovans) Amerikan Temsilciler Meclisi'nin bir oturumunda, Iraklı general Hamid Zabar ve birlikte gözaltına alınan 16 yaşındaki oğluna yapılanları anlattı. Samuel Provance, ''Zabar'ı konuşturmak için kendisinden ziyade, 16 yaşındaki oğlu kötü muameleye maruz bırakıldı'' dedi. Babalarını 'yumuşatmak' için gözlerinin önünde çocuklarına kötü muamele yapmanın çok sık başvurulan bir yöntem olduğunu belirten Provance, bu tekniğin General Zabar'da işe yaramadığını, çünkü Zabar'ın, oğluna yapılanlar yüzünden ifade veremez hale geldiğini anlattı. Avustralya devlet televizyonu SBS ise, Ebu Garib'de ABD'li askerler tarafından yapılan kötü muameleyi belgeleyen yeni fotoğraflar yayınlanacağını açıkladı. SBS'nin haberine göre yayınlanacak bu yeni işkence fotoğrafları 2004'de Ebu Gureyb cezaevinde ortaya çıkan görüntülerden daha vahşi.

2011: Ergenekon'un basın ayağı olduğu iddiasıyla Oda TV baskını yapıldı. Bazı yazarlarının da eşzamanlı evlerine yapılan baskın sonucunda başta Soner Yalçın olmak üzere bazı yazar ve çalışanları tutuklandı.

2012 : Malezyalı Astronot Dr. Muzaffer Şükür, Uzayda Nasıl Bir İbadet Yapılacağını Göstermek İçin 9. Müslüman Astronot Olarak Uzaya Gittiğini Belirterek, ''Uzayda Herkes Bir Mucizeyi Hisseder. Ben De Ramazan Ayına Denk Gelen Uzay Seyahatinde Uzay İstasyonu'nun İçerisinde Ezan Sesini Duydum'' Dedi.

MERCEK

1738: Pragmatizm'in kurucusu olarak kabul edilen ve Panopticon (Peneptıkon) tasarımını gerçekleştiren İngiliz filozof ve hukukçu  Jeremy Bentham (Jeremi Benthım) doğdu.

15 Şubat 1748'de doğan Jeremy Bentham, 6 Haziran 1832 yılında öldü. Bir insanı tanımanın yollarından biri eserlerini bilmektir.

1791'de dünyanın en kaba adamı seçilen Jeremy Bentham'ın geliştirdiği Panopticon (Peneptıkon)tasarımı şöyleydi: Az sayıda gardiyanın çok sayıda mahpusu gözetlemesini sağlamak üzere “denetim evi” anlamında panopticon adını verdiği daire planlı bir yapı tasarladı. Bu tasarım birkaç katlık tek odalı hücrelerden oluşan bir halka üzerine kuruluydu. Her hücre bu halkanın iç kısmına açıktı ve halkanın dış cephesindeki duvarda birer pencere vardı. Halkanın ortasında mahpuslardan tamamen saklanmış konumdaki gözlemcilerin kaldığı bir nöbet kulesi yer almaktaydı. Panopticon'un temelinde yatan ilke, tek odalı hücrenin içindeki mahkuma saklanacak hiçbir yer bırakmaması, buna karşılık dış cephedeki duvarın penceresinden gelen dış ışığın kuledeki nöbetçilere mahpusun her hareketinin iyi aydınlatılmış bir siluetini izleme olanağını sağlamasıydı. Bentham'ın felsefesine göre, gözlemlenen her yanlış davranışının ceza getireceğini bilen, ama davranışlarının aslında ne zaman gözlemlendiğini bilmeyen mahpusun aklını başına toplayarak her zaman izleniyormuşçasına davranmaktan başka çabası yoktu. Böylece mahpus bizzat kendi hareketlerini kollamak durumunda kalacaktı.

Allah'ın kullarını her an görüp gözetlediği gerçeğini düşünürsek Jeremy Bentham (Jeremi Benthım) hapishanede bunu uygulama fikrini ortaya atmıştır. Böylelikle her anı izlenecek olan mahkum yasak davranışların dışına çıkmayacaktır. İnsan mahremiyetini hiç sayan bu barbarca proje, farklı zamanlarda denenmeye kalkışıldıysa da başarılı olamadı.

Yine Pragmatizm'in diğer adıyla Faydacılığın kurucusu Jeremy Bentham (Jeremi Benthım)'e göre; İyi en fazla faydayı sağlayandır ve burada fayda zevk, tatmin veya bir nesnel değerler listesine göre tanımlanır. Doğru hareket bir şeyin uygulanabildiği ölçüde gerçek olduğu savına dayandırılmıştır.Eğer bir bilgi günlük hayatta işe yarıyorsa o bilgi doğrudur. Yaramıyorsa yanlıştır.

Jeremy Bentham için bir şey ona fayda veriyorsa iyidir. Vermiyorsa iyi değildir. Müthiş bir EGO'nun ekseninde dünyayı tanımlamak demek olan bu felsefe malesef müslümanlar arasında tezahür edebilmiştir. Öyle ki, kimi müslümanlar kendilerine veya sosyal ego üzerinden kendi topluluklarına fayda verecek diye yanlış kişilerle işbirliğine dahi gitmiştir. Misalen, Amerika İslam Düşmanı bir kurumdur. Ama kendisine fayda verdiği için ya da fayda vermeyi vaad ettiği için bazı müslümanlar Amerika ile el ele, gönül gönüle verebilmekte ve bunda bir besi görmemektedir. Dediğimiz gibi Faydacılık "Bana faydası olan iyidir, değilse kötüdür" anlayışını müslümanlar arasına sokabilmiştir. Bu sadece etik ve ahlaki değerler açısından sorunlu değildir. Aynı zamanda itikat açısından da tehlikeli ve sapkıncadır. Zira İslam İtikadında İyi ve Kötü Allah ile değerlendirilir. Allah ve Resülünün "İyi" dediği iyi, "Kötü" dediği kötüdür. Bu, lamsız cimsiz böyledir. Ne bireysel ego ne de cemaatsel ego, "İyi-Kötü" tanımlamasını yapamaz. Allah ve Resulü birşeye "İyi" demişse ve o şeyde faydamız yoksa da o İyidir. Kaldı ki, Allah ve Resulünün iyi olarak söylediği her şey mutlaka iyidir.

İşte İyi ve Kötüyü gerek ferdi gerek topluluğu açısından vereceği faydaya bağlayıp kökenleri Yunan Şirk Felsefesine kadar giden ama Jeremy Bentham (Jeremi Benthım) tarafından modernize edilen Faydacılık yapmak sapkınlıktır.

Bu haberler de ilginizi çekebilir