Olası Afrin operasyonu: Hedef, kapsam ve beklenen sonuçlar
PKK`nin Suriye`deki en önemli kantonlarından biri olan Afrin`e yönelik askeri harekât çalışmaları hız kazanırken, olası bir operasyon sırasıyla Tel Rıfat, İdlib ve Afrin`de askeri sonuçların yanında siyasi neticelere de neden olacak.
Tarihi Hititlere, M.Ö. 1000'lere kadar uzanan ve önemli tarihsel kalıntıları barındıran Afrin çok erken dönemde, Kudüs'ün de fethedildiği 637 yılında Müslümanların hâkimiyetine girdi. Osmanlı döneminde Afrin Kilis'e bağlı bir kaza konumundaydı.
2012'de Esed'in kendilerine bıraktığı Afrin'de kontrolü ele alan PYD, 2014 yılı Ocak ayında kanton ilan etti. İdari olarak Halep'e bağlı olan Afrin, batısından Hatay, kuzeyinden Kilis'e komşu. Güneyi ise muhalif gruplar tarafından yönetilen İdlip iline açılıyor. Güney doğusunda Şii nüfusun olduğu Zehra ve Nubul beldeleri bulunuyor.
Afrin, krizle birlikte demografisi değişen bir kent. 2004 sayımına göre nüfus 172 bin. Afrin merkez nüfusu 36 bin. 2012'de PKK'nin özerklik ilan ettiği şehirde 2016'daki bir hesaplamaya göre diğer savaş bölgelerinden kaçan Arap, Türkmen, Kürtlerle birlikte toplam 316 bin kişi bu bölgeye sığındı. Toplam nüfusun 500 binin üzerine çıktığı hesaplanıyor. İlçe merkezi çatışma görmedi. Ekonomisi tarıma dayalı, keşfedilmiş petrol/gaz rezervi yok.
Afrin zeytin, zeytinyağı, un ve şekeriyle ekonomik anlamda PYD'nin gelir kaynağı olurken, siyaseten de önemli bir üs haline geldi. Örneğin 1990'daki seçimde PKK taraftarları, Suriye Parlamentosuna 6 milletvekili göndermişti.
Şimdilik "güvenli" bölge olması bakımından Halep'teki yıkım nedeniyle şehirdeki sanayinin yüzde 50'si Afrin'e taşındı.
Afrin neden önemli?
Haritaya bakıldığında Afrin, Türkiye içlerine bir koçbaşı gibi uzanan coğrafi bir mevkie sahip. Şayet Afrin bölgesi PYD'den alınırsa Türkiye'nin güney sınırında yaklaşık 10 bin kilometrekarelik bir alan Türkiye nüfuzunda olacak. Fırat Kalkanı Harekâtı'nın icra bölgesi ve İdlib'in ardından Afrin'de yapılacak bir harekâtla Doğu Akdeniz'e ulaşmayı hedefleyen PKK kuşağı tamamen engellenmiş olacak.
Afrin, muhaliflerin kalesi İdlib ile Halep'in kuzeybatısında, Türkiye sınırında kontrol ettikleri Azez ilçesinin arasında kalmasıyla önem taşıyor. PYD'nin Afrin ile Kobani'yi birleştirerek, koridoru Türkiye sınırı boyunca yayabilme hedefi için ÖSO'nun elindeki Azez'i de ele geçirmesi gerekiyor. Bu kuşağın Akdeniz'e doğru uzanma ihtimali de Türkiye için bir başka tehdit olarak görülüyor. Hatay'ın Amanos dağlarına açılan ilçe, PYD'nin sınırdan eleman, silah ve mühimmat sızdırarak, Türkiye'de PKK'yi beslediği en önemli merkezler arasında. Afrin'den Amanoslar'a sızdırılanlar arasında tanksavar silahı, roket ve ağır makineli tüfekler gibi ağır silahlar ile uçaksavar mermisi türünde mühimmatların yer aldığı ifade ediliyor. Afrin'in coğrafi yükseltileri nedeniyle Kilis merkezi ile Hatay'ın önemli bölümü örgütün ateş menzilinde kalıyor. Afrin Türkiye için önemli, çünkü Hatay ve Kilis'in tam karşısında ve bu sınırın PKK uzantısı YPG'nin elinde olmasını istemiyor. YPG için de burası Akdeniz'e açılan kapı. ABD ise kendisine bağlı birliklerin kontrolünün Akdeniz'e kadar uzanmasını istiyor.
Türkiye operasyona neden ihtiyaç duyuyor?
Suriye'de iç savaşın başladığı ilk günlerden beri PYD'nin elinde olan Afrin'de PYD, asıl etkinliğini 2015'den itibaren gösterdi. Bölgenin en önemli stratejik noktası olan Menagh (Minnak-Minniğ-Minig) Havaalanı'nı 11 Şubat 2016'da ele geçirdi. Son saldırılarında YPG, 300'e yakın köy ve kasabayı işgal etti.
PYD'nin ilan ettiği üç kantondan biri olan Afrin'in, PYD'nin ilan ettiği diğer Kobani ve Cizire kantonlarıyla toprak bütünlüğü bulunmuyor.
Türkiye açısından bakıldığında ABD-YPG iş birliği yeni bir tehdit oluşturuyor. Türkiye, IŞİD'den boşalan bölgeye YPG'nin girmesini ve güçlenmesini kritik bir adım olarak görüyor. Türkiye kendisi için IŞİD'den kaynaklanan tehdidin azaldığı bir ortamda YPG'den kaynaklanan daha uzun vadeli ve stratejik bir tehdidin güçlendiğini düşünüyor. Bu nedenle Afrin'i Suriye'nin kuzeyinde oluşabilecek PKK kontrolündeki bir bölgenin engellenmesi için kritik bir hedef olarak görüyor.
Afrin operasyonu hangi aşamada?
Şu ana kadar Fırat Kalkanı Harekâtı'nda olduğu gibi kara unsurları ile kapsamlı bir harekât başlamış değil ancak askeri operasyonların hız kazandığı göze çarpıyor. Özellikle Topçu Birlikleri Afrin'in güney ve güneybatı bölgelerini yoğun ateş altına almış durumda. Ayrıca, Afrin kuzeyinde de bombardıman ve askeri sevkiyat olanca hızıyla devam ediyor.
Rusya ile diyalog
Türkiye'nin Afrin'e olası müdahalesi konusunda en kritik ülke şu anda Rusya. Rusya'nın Afrin'deki güçlerinin bir bölümünü geri çekiyor olması Ankara'ya alan açtığı şeklinde yorumlansa da Moskova'nın bölgede ABD ile girdiği rekabet nedeniyle PYD'yi tamamen yalnız bırakmasını beklemek gerçekçi değil. Hem Suriye politikasını Fırat'ın batısı üzerine inşa eden Rusya hem de Fırat'ın doğusunda hâkimiyet kuran ABD, YPG ile yakından ilgileniyor.
Bunun yanı sıra Türkiye ile son dönemde ilişkilerini derinleştiren, NATO uyarısına rağmen S-400 savunma sisteminin satışı konusunda son noktaya gelen Rusya'nın, Ankara'nın duyarlılıklarını bütünüyle göz ardı etmesi söz konusu değil. Diğer yandan Rusya ve Türkiye, İdlib'de çatışmasızlık bölgesi oluşturulması için anlaşmış durumda. İdlib'e giden yolların açılması için de Afrin'in belli bölgeleri önem arz ediyor. Bütün bu başlıklar doğrultusunda Rusya ile Afrin konusunda askeri ve diplomatik alanda yoğun bir temas trafiği yürütülüyor.
Askeri sevkiyat uzun zaman önce başladı
Afrin'deki PKK/PYD varlığından rahatsızlığını uluslararası camiada uzun zamandır dile getiren Türkiye, bir yandan da askeri hazırlıklarını sürdürüyordu. Özellikle haziran ayından bu yana sıklaşan askeri sevkiyatlar "Afrin Operasyonu ne zaman başlayacak?" sorularını beraberinde getiriyordu.
Türkiye'nin bölgeye sevk ettiği askeri unsur ve envanter, muhtemel Afrin operasyonu hakkında önemli fikirler vermekte.
Yaz aylarından beri TSK hem İdlib'deki varlığı için hem de Afrin'de konuşlu PYD unsurlarına karşı bölgeye çok sayıda T-155 Fırtına Obüsü, M-114 Zırhlı Personel Taşıyıcı, M-60 ve Loepard tankları, tank kurtarıcı ekipman ve mühimmat sevkiyatı gerçekleştirdi.
ABD'nin YPG'ye verdiği silahların bir kısmı Afrin'de
Afrin'de PKK uzantılı YPG militanı sayısı toplam 12 bin.
Afrin'de Amerikan ordusunda görevli "Elite Force" denilen seçkin asker grubu da var ama bunların sayısı 100'ü geçmiyor. Rusların da güneyde eğitim amaçlı konuşlandırılmış 70 askeri bulunuyor.
ABD ordusunun yardımıyla gelen; 6 bin adet piyade sınıfı ağır makineli tüfek, 3 bin 500 adet doçka tabir edilen tekerlekli ağır makineli tüfek, 100 adet anti-tank roketi, 250 adet farklı çapta havan sistemi, 300 adet gece görüş ve hedef işaretleyici dürbün Afrin'de YPG'nin elinde.
Ayrıca, YPG'nin elinde lazer güdümlü anti-tank sistemlerinden Javelin de bulunduğu biliniyor ama sayı belli değil. Amerikan ordusu YPG'ye 2 bin adet zırhlı personel taşıyıcı da hibe etti.
Bunun yanında bölgede gözden kaçan yahut görmezden gelinen çok önemli bir mesele de MANPADS (Man-portableair-defensesystems) meselesidir. MANPADS, tek bir personel tarafından ateşlenebilen karadan havaya kısa menzilli savunma sistemlerine verilen genel isimdir. Hatırlanacak olursa Şubat 2017'de ortaya çıktığına göre ABD, PKK/PYD'lilere "JAVELİN" sevkiyatı gerçekleştirmiş, bununla birlikte bu silah sistemini kullanacakları da eğitmişti.
Kara unsurlarından ziyade topçu ve hava unsurlarıyla gerçekleştirileceği dillendirilen Afrin operasyonu için gözden kaçan bu silahlar büyük tehlike arz etmekte.
Afrin'in doğu bölgesi neden önemli?
Tel Rıfat'ın kuzey batısında, yani hâlihazırda PKK/PYD unsurlarının savunma hatlarını kurmakta öncelik verdiği Afrin'in doğu bölgesinde çok stratejik bir alan bulunmakta.
2016 yılının şubat ayı başlarında PKK/PYD'liler Tel Rıfat'ın kuzey batısında yer alan "Menagh (Minnak-Minniğ-Minig) Askeri Havaalanı"nı ele geçirmiş ve buna karşılık olarak TSK topçu birlikleri bölgeyi yoğun ateş altına almıştı. Konuyla ilgili olarak dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu şu beyanlarda bulunmuştu: "YPG derhal Azez ve çevresinden uzaklaşacak. Azez'in yakınına dahi yaklaşmayacak. Koridoru tekrar kırma çabalarında bulunmayacak. Minnak Havaalanı'nı, Türkiye'ye veya muhalefete karşı kullanma hevesine kapılmayacak, o havaalanını derhal boşaltacak."
Türkiye sınırına 15, Halep'e 35 kilometre mesafede olan, Fırat Kalkanı Harekâtı ile bölgeyi hâkimiyet altına alan TSK unsurlarının ise hemen sınırında bulunan Menagh Askeri Havaalanı, bölgedeki en stratejik noktalardan biri olarak kabul ediliyor.
ABD neyin peşinde?
Bir hususun daha etraflı şekilde düşünülüp değerlendirilmesi gerekiyor. Washington ne kadar hırslı ve gözünü karartmış olursa olsun aptal değil; Türkiye'nin PKK-PYD üzerinden bir koridor oluşturularak kuşatılmak istenmesine gösterdiği tepkiler bilinmesine rağmen, durup dururken kendisine bağlı bir birlik kurmaya kalkışmasının doğuracağı sonuçları hesaplamamış olamaz. Rusya bile buna dikkati çekerken Pentagon'un bunu atladığı düşünülemez. Ateşe benzin döker gibi bu tarz bir provokasyona yönelmenin nedeni açıktır; Türkiye savaşa girmek zorunda bırakılıyor. Bunun olması durumunda Amerika'nın kaybedecek fazla bir şeyi yok. Çünkü Suriye'de YPG'yi kara gücü şeklinde kullanıyor. Afrin'de de Türkiye askerinin karşısına onları çıkaracak. Sonuçta Türkiye Afrin'e girecek ancak bunun da bir maliyeti olacak. Washington, PYD/PKK'yi kullanarak Türkiye'yi ekonomik ve siyasal alanlarda yıpratmaya, uluslararası alanda sıkıştırmaya çalışacak.
Olası operasyon ne kadar sürer?
İlk etaptaki askeri harekât boyutunun uzun sürmeyeceği öngörülebilir. Fakat muhtemelen Türkiye ile YPG'nin ana aktörler olduğu; Rusya, ABD, İran ve Suriye'nin de yakın gözlemciler ve zaman zaman çatışmanın parçası olabileceği uzun süreli bir çatışma döngüsüne girilecek. Çatışmaların kısa vadede bütün Afrin'i değil Tel Rıfat'ın doğusu ve kuzeyindeki stratejik yerleri kapsayacağı söylenebilir. Fakat bu süreç sadece çatışma boyutuyla düşünülmemeli. Muhtemelen Fırat Kalkanı Harekâtı'nda olduğu gibi uzun süreli ve çok boyutlu bir çatışma sürecine giriliyor. Bu çatışma sürecinin sırasıyla Tel Rıfat, İdlib ve Afrin'de siyasi ve askeri sonuçları olabilecektir. Bu da gelişmelerin bölgesel boyutlarının askeri boyutlarının önüne geçmesine neden olacaktır. (İLKHA)