Yapıcıoğlu: İnşallah Kudüs ümmeti uyandıracak, safları sıklaştıracaktır
Gaziantep`te partisinin 2`nci Olağan Kongresine katılan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, "İnşallah Kudüs ümmeti uyandıracak, safları sıklaştıracaktır." dedi.
HÜDA PAR, Gaziantep 2'nci Olağan Kongresine katılmak üzere Gaziantep'e gelen HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, iç ve dış gündem ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Konuşmasında "adalet" vurgusu yapan Yapıcıoğlu, İslam düşmanlarının Müslümanların gündemlerini farklı konularla meşgul ederek Kudüs'ü gündemde düşürmeye çalıştıklarını, ancak Kudüs'ün ümmeti uyandıracağını ve safları sıklaştıracağını vurguladı.
Raporların okunmasının ardından HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, yaptığı konuşmada, partisinin Gaziantep İl kongresinin hayırlara vesile olmasını diledi.
"Önce İnsan, Öncelik Adalet"
Geçtiğimiz sene Gaziantep'te partisinin Şahinbey İlçe Teşkilatı'nın 2'inci Olağan Kongresine katıldığını hatırlatan Yapıcıoğlu, "Yola çıktığımız günden beri söylediğimiz bazı şeyleri dinleyenlerin bir kısmı belki bize dudak büküyordu. Ama aradan geçen süre bize bir şey gösterdi. Şu an pek çok kişi bizim o gün söylediklerimizi, dudak bükmelerine rağmen bugün kendi cümleleriymiş gibi söylüyorlar. Varsın söylesinler, biz bundan ancak memnuniyet duyarız. Evet, gerçekten bu doğruları söylemeye devam edeceğiz. Bu doğruları tekrar edenlerin sayısı arttıkça inşallah biz memnuniyet duyacağız." dedi.
HÜDA PAR olarak hep doğruları söylemeyi devam edeceklerinin altını çizen Yapıcıoğlu, "Evet, önce insan, öncelik adalet. Her şeyin temeli adalet. Biz gerçekten kendi aramızda adaleti tesis edersek ancak bugün içinde bulunduğumuz durumdan kurtulabiliriz." ifadelerini kullandı.
Kudüs Meselesi
Emperyalist ABD'nin Kudüs ile ilgili küstah kararına da değinen Yapıcıoğlu, "Bakınız şu son günlerin, şu son ayların gündem maddesi Kudüs'tü. Dünyanın baş haydudu ABD ve onun başındaki kibir abidesi Trump denen adam bir müddet önce Kudüs-ü Şerif-i siyonizmin başkenti olarak tanıyacaklarını ve 1995 yılında Amerika meclisinin almış olduğu kararı yerine getireceklerini belirtti. Kendi elçiliklerini Kudüs'e taşıyacaklarını ilan etti. Allah'ın izniyle ümmetin tümü, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle; Endonezya'dan, Fas'a, Kafkasya'dan, Afrika'nın en uç kısmına kadar bir bütün olarak ayağa kalktı ve buna geçit vermedi. Sonra ne oldu? Bir müddet meydanlara çıktık, tepkimizi gösterdik. Meydanlara çıkıp bağırdık, çağırdık." şeklinde konuştu.
"Biz bir araya gelmeyelim diye sürekli bizi meşgul ediyorlar"
Yapıcıoğlu, HÜDA PAR olarak Kudüs için meydanlarda olduklarını ve Türkiye'de Kudüs ile ilgili tertip edilen mitinglerden en büyük mitinglerden bir tanesini tertip ettiklerini, Diyarbakır'da düzenledikleri "Kudüs'e Sahip Çıkıyoruz" mitingine işaret ederek, bu konuda tepkilerini ortaya koyduklarını ve buna geçit vermeyeceklerini söylediklerini ifade etti.
Yapıcıoğlu; "Bizlerde HÜDA PAR olarak meydanlardaydık. Belki bununla ilgili tertip edilen mitinglerden en büyük olan mitinglerden bir tanesini tertip edip tepkimizi ortaya koyduk. Buna geçit vermeyeceğimizi söyledik. Sadece HÜDA PAR'ın gençleri değil, Allah'ın izniyle ümmetin bütün gençleri buna fırsat vermeyecek. İşte bir kaç gün önce Kudüs tekrar bizim gündemimizden düştü. Ne konuşur olduk? Amerika'da görülen bir kumpas davasını konuşmaya başladık. İran'da sokaklar karışmaya başladı. Suriye'de, güya çatışmasızlık bölgesi ilan edilen ve rejim tarafından kuşatılan Doğu Guta'ya dün 40'tan fazla hava saldırısı yapıldı. Yemen'de çocuklar açlıktan ölmeye devam ediyor. Bir taraftan zalim Amerika Pakistan'a da diş bilemeye başladı. Ne diyor, Terörle mücadele konusunda neymiş? Amerika ile yeterince hareket edilmiyormuş. Neymiş? Onun 'terörist' dediklerinin bir kısmına 'terörist' demiyormuş. İslam âleminin hali gözlerimizin önünde. İşte İslam dünyasının namaz kılarken kıble olarak yöneldiği Beytül Haram'ın bulunduğu Mekke şehri sınırları içerisinde olan Suudi Arabistan'ın durumu ortada. Dün basına bir haber düştü. 11 tane prens daha tutuklanmış. Kendi içlerinde Suudi Hanedanı birbirine düşmüş. Şimdi Allah aşkına her birimizi böyle kendi içimizdeki bazı sorunlarla uğraştırırlarken nasıl Kudüs için, Mescid-i Aksa için, Filistin ve ilk kıblemiz, yeryüzünde inşa edilen mescitlerin ikincisi ve ibadet maksadıyla ziyaret edilebilecek üç mescidden birisi olan el-Aksa için nasıl saflarımızı birleştireceğiz. Biz bir araya gelmeyelim diye sürekli bizi meşgul ediyorlar. Bizi meşgul ederlerken her birimizin farklı zayıf noktamızı bulmuşlar, yumuşak tarafımızdan vuruyorlar."
İslam ülkelerine çağrı
İslam ülkelerine çağrıda bulunan Yapıcıoğlu, İslam ülkelerinin birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesi gerektiğini belirterek, "Bizde bütün İslam dünyasına, bütün ümmete ve bilhassa onların yöneticilerine çağrıda bulunuyoruz. Diyoruz ki, ey İslam ülkelerinin yöneticileri! Ey ümmeti idare edenler! Eğer siz emperyalizmin, siyonizmin sizin içinizi karıştırmasını istemiyorsanız ellerini, burunlarını sizin iç işlerinize sokmasını istemiyorsanız yapacağınız şeyler bellidir. Bakınız! Suriye karışırken söyledik. İşte bu Mart ayında 7. yılını dolduracak. Dedik ki, ümmetin iç meselelerine emperyalizmi siz kendiniz davet etmeyin. Dedik ki; iç meselelerinizi kendiniz çözün, başkasına havale etmeyin. Aradan 5 yıl geçtikten sonra daha yeni yeni bizim 5 yıl önce söylediklerimizi birileri tekrar etmeye başladılar. 'Dediler ki, Amerika'nın ne işi var burada. Suriye ümmetin iç meselesidir. Biz bölge ülkeleri olarak kendi aramızda çözeceğiz.' Biz o zaman demiştik ki, Ey İslam ülkeleri, bölge ülkeleri! Bir araya gelin ve bu meseleye bir neşter atın, bir çözüm, çare bulun, yapabilirsiniz. O gün 'İran ile Türkiye aynı masanın etrafında mümkün mü otursunlar' diyenler! İşte gittiler Astana'da oturdular. Bizde sorduk dedik ki 'ey 1639 yılından beri 400 yıla yakın bir süredir sınırları değişmemiş, birbiriyle dövüşmemiş, kavga etmemiş, savaşmamış iki komşu ülke siz, bir araya gelmek aynı masanın etrafında oturmak için illa o masada bir Rus'un oturması gerekiyor muydu, şart mıydı? Bir Rus aranızda olmadan otursaydınız, kavga mı edecektiniz? Aramızda sorunlar olabilir, bazı konularda farklı düşünüyor olabiliriz. Memleket içinde de böyle. Fakat dışarıdan bir şey geldiğinde sıkılmış yumruk gibi olmak zorundasınız. Ortak düşmana karşı birleşmezseniz onlar kendi avenelerini de etraflarında toplarlar, içinizdeki hainleri satın alırlar, sizi içeriden iyice zayıflattıktan sonra tepenize çökerler ve çöküyorlar. Parça, parça düşürmeye çalışıyorlar." diye konuştu.
"Mescid-i Aksa İslam ümmetinin şiarlarındandır"
Kudüs meselesinin bir yakıt ve bir uyanışın vesilesi olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu, devamla şunları söyledi:
"İşte Kudüs meselesi inşallah bir yakıt oldu. İnşallah bir uyanış vesilesi oldu. İşte bu nedenle Amerika'nın başındaki o burnu havada olan Trump Efendi, 'biz elçiliğimizi Kudüs'e taşıyacağız dediğinde ben sosyal medyada şöyle bir paylaşım yaptım. 'Bunun nasıl bir adım attığını, bir kapı araladığını, tam olarak ne yaptığını anlayabilecek bir kapasitesi olduğunu zannetmiyorum. Ama inşallah Müslümanlar onun bile anlayabileceği bir dille nasıl bir aptallık yaptığını ona gösterecekler. O gün siyonistler bile ona lanet edecekler.' Bunu neden söyledim. İnşallah Kudüs, ümmeti uyandıracak, safları sıklaştıracaktır. İnşallah onlar bizim gündemimizden çıkarsa da biz tekrar bunu hatırlatacağız. Çünkü bizim çimentomuz İslam'dır ve Mescid-i Aksa İslam ümmetinin şiarlarındandır. Eğer siz o çimentoyu alırsanız bu Müslüman milletlerin içerisinden, o zaman sizin devletleriniz bile kumdan kalelere döner. Hani çocuklar oyun oynamak için sadece ince kumdan bazı şekiller vererek kaleler yaparlar. Eğer sizi bir arada tutan ortak değerleriniz yoksa sizin devletleriniz, milletleriniz, topluluklarınız, partileriniz, STK'larınız dağılıverir. Bizim ortak noktamız, harcımız İslam'dır. Bizi karıştırmalarını istemiyorsak özümüze döneceğiz. Bizi biz yapan değerlerimize sımsıkı sarılacağız. Bir şey daha yapacağız. Kendi sorunlarımızı adalet temelinde çözeceğiz. Önce insan, öncelik adalet. Eğer siz kendi sorunlarınızı çözmeseniz, siz kendi aranızda adaleti tesis edemeseniz, birbirinize haksızlık ederseniz, o zaman birisi gelir sizi birbirinize karşı kışkırtır. Eğer siz kendi aranızda birilerini aç bırakırsanız birisi gelir dünyalık bir menfaat ile onu satın almaya çalışır."
İran'da son gelişen olaylar
İran'daki şiddet olaylarına da değinen Yapıcıoğlu, "Evet, sevgili gençler, gerçi birileri karınları tok, sırtları pek, memleketin pek çok kurumunda çok ciddi bir şekilde yer edindikleri halde kendilerini bir dolara sattılar. Bazı kansızlar bazı soysuzlar. O başkadır. İran'daki karışıklıklarla ilgili dediler ki, 'hayat pahalılığı protesto ediliyor. Yumurta fiyatları bir hafta içerisinde ikiye katlanmış, sosyal yardımlar ciddi şekilde azalmış, askeri harcamalara aktarılan bütçe ciddi şekilde artmış. Eğer siz gelir dağılımını düzeltme noktasında ciddi adımlar atmazsanız birileri gelir bunu kullanır. Hayat pahalılığını protesto edip hükümete tepki göstermek için sokağa çıkanlar iki günden sonra bir taraflara doğru çekilmeye başladılar değil mi? İş rejim karşıtlığına dönüştü. Adamlar yumurta fiyatı için kendi bayrağını yakar mı? Yakmaz. Ama o protesto gösterilerini bahane edip işi başka taraflara çekmeye çalışanlar, o memleketin altını oymaya çalışanlar harekete geçtiler. Mesela siyonizm çetesinin elebaşlarından olan Netenyahu dedi ki, 'İran'da rejim yıkılırsa israilliler ile İranlılar yeniden dost olabilir.' Mesela dünyanın haracını toplayan, 20 trilyon doları aşan borcunu kapatmak için en son körfez ülkelerinin tepesine çöken Amerika diyor ki, 'İran'da özgürlükler ve yer altı zenginlikleri yağmalanıyor. Neymiş? İran'ın petrolü yağmalanıyormuş. Kim yağmalıyormuş? İran yöneticileri. Aslında şunu diyor, 'biz Arabistan'ın, Birleşik Arap Emirlikleri'nin, Umman'ın, Libya'nın, Mısır'ın petrolünü yağmalıyoruz, bunu niye yağmalayamıyoruz?' Aslında dediği şey bu... Şimdi oradaki ekonomik durum tam olarak nedir bilmiyoruz." diye belirtti.
Asgari ücret meselesi
Geçtiğimiz hafta bin 603 lira olarak açıklanan asgari ücretle ilgili ise Yapıcıoğlu, "Türkiye'deki durum ne? Geçtiğimiz günlerde asgari ücret açıklandı. Asgari ücret ne kadar? Net bin 603 lira. Bozdur bozdur harca... Memur-Sen'in daha yeni bir açıklaması oldu. Türkiye'de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı bin 787 liradır. Bin 800'e kadar dayanmış. Nedir açlık sınırı? Dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenebilmesi için sadece gıdaya harcaması gereken para. Peki, şuan asgari ücretle çalışan aynı zamanda kira ödemiyor mu, elektriğe para ödemiyor mu? Onun da cebinde herkes gibi bir cep telefonu yok mu? Onların faturasının içinde vergi yok mu? Yarısından fazlası vergi. Peki, bu insanlar nasıl geçinecek? Nasıl karınlarını doyuracaklar? Yine Memur-Sen diyor ki; dört kişilik bir ailenin fakirlik sınırı 5 bin lirayı geçti. Aç kalmamak için, uzaktaki okula çocuğu yürüyerek göndermemek için zaruri olan ihtiyaçları karşılamak için şu verdiğiniz paranın en az iki misli gerekli bir aile için." değerlendirmesinde bulundu.
"Asgari ücretin tarifini değiştirin ve şu asgari ücreti vergiden muaf hale getirin"
Asgari ücretin tatminkâr olabilmesi için tarifinin değişmesi gerektiğini ifade eden Yapıcıoğlu, "Biz bir şey söylüyoruz, diyoruz ki; 'asgari ücretin tatminkâr olabilmesi için bir kere bunun tarifinin değişmesi lazım.' Kaç yıldır söylüyoruz partiyi kurduğumuz günden beri. Parti programımıza yazdık hatta. Asgari ücrete diyorsunuz ki, işçinin barınma, beslenme, eğitim, kültür ve sağlık gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak düzeydeki ücret. Sadece işçinin... Hadi diyelim ki eşi de çalışıyor. Peki, çocuklar? Çocukların ihtiyaçlarını kim karşılayacak? O yüzden diyoruz ki; gelin şu asgari ücretin tarifini değiştirin ve gelin şu asgari ücreti vergiden muaf hale getirin. Kime söylüyoruz? Mecliste grubu bulunan partilerin tamamına. Hatırlar mısınız mecliste bir anayasa uzlaşma komisyonu kuruldu. O anayasa uzlaşma komisyonunda partilerden bir tanesi bir önerge verdi. Dedikler ki; 'asgari ücretten vergi alınmaz' diye bir maddeyi de koyalım anayasaya. O gün mecliste bulunanlar bugün de meclisteler. Birinin adı değişti. Tamamı dediler ki; 'asgari ücretten vergi almayalım' 2012 yılında. Üzerinden beş yıl geçti. Bu 2012'nin Eylül ayında oluyor. Şimdi biz de o günden beri her vesileyle, en az ayda bir hükümete, siyasi partilere hatırlatıyoruz. Ne oldu ne değişti? O imzalarınızı biz millete verilmiş bir söz olarak anlıyoruz ve öyledir. Sizin millete bir sözünüz var, 5 yıldır. 'Asgari ücreti vergiden muaf edeceğiz' diyorsunuz, sözünüzde durmuyorsunuz. Bu sözünüzü yerine getirene kadar biz de bunu sizin yüzünüze vurmaya devam edeceğiz. Ya bu sözünüzü yerine getireceksiniz ya da bizden bu azarları, ikazları işitmeye devam edeceksiniz." diye konuştu.
Taşeron düzenlemesi
Yapıcıoğlu, taşeron düzenlemesi ile ilgili ise, "Bir de şu son dönemde gündemde olan hususlardan bir tanesi şu: taşeron işçiler. Hükümet çok büyük bir müjdeyle ortaya çıktı. Önce 'bir milyon iki yüz bin' dediler. Sonra bu rakam biraz daha aşağı düştü. Sonra, 'şartsız, ayrımsız taşerona çalışan işçilerin hepsine kadro vereceğiz' dediler. Sonra ortaya çıktı ki altmış küsur kurumu ve orada çalışan işçileri kapsam dışı bırakmışlar. Birkaç yüz bin kişi de böyle gitti. 'Hiç bir şartımız yok' demişlerdi. Sonra birde 'sınav getireceğiz' dediler. Siz 'bu işçileri alacağız' derken okuma-yazma bilme şartı bile getirmiyordunuz. Okuma yazması olmayan adamı nasıl sınava tabi tutacaksınız? 'Olsun, biz sözlü sınav yaparız' dediler. Peki, biz bunu şarttan saymayalım. Aslında basbayağı şart. Sözlüyü de tahmin edersiniz. Kime ne soruyorlar, elemek için ne yapıyorlar?" diye sordu.
Taşeron işçiler için getirilen güvenlik soruşturması yasası
Taşerondan kadroya geçiş yapacak işçiler için getirilen güvenlik soruşturmasına değinen Yapıcıoğlu, şöyle konuştu: "Bir şey daha getirdiler. Güvenlik soruşturması. Çalışma Bakanlığının bu iş için hazırlamış olduğu formda diyor ki, 'ananızın, babanızın ve 18 yaşından büyük bütün kardeşlerinizin ismini yazacaksınız.' Yahu arkadaş kimse kimsenin suçundan dolayı cezalandırılamaz. Her koyun kendi bacağından asılır. Hiç kimse bir başkasının yükünü yüklenecek değildir. Şimdi güvenlik soruşturması yapıyorsunuz. Peki, bu güvenlik soruşturmalarını neye göre yapıyorsunuz? Siz kendiniz söylüyorsunuz, sizin önceki İçişleri Bakanınız 'emniyet istihbaratındaki her 100 kişiden 85 tanesi FETÖ mensubuydu.' Emniyet müdürlerinin yüzde 70'i, valilerin yüzde 60'ı. Şimdi emniyet istihbarat bu bilgileri topladı. Kendisine göre devletin hafızasını yazdı. Bugün 'terörist' diye o adamları kovalıyorsunuz, Amerika'dan, Almanya'dan, Hollanda'dan istiyorsunuz, yakaladıklarınızı içeriye atıyorsunuz. Ama onların yazdığı hafızaya göre insanlara muamele yapıyorsunuz, 'sana iş yok' diyorsunuz. Bunda bir terslik yok mu? Sadece bu mu? Taşeron işçisine diyorsunuz ki 'sen müracaat ederken gel şuraya bir imza at' ne yazıyor orada? De ki 'ben daha önce taşeron olarak çalıştığım iş yerinde hizmet sözleşmesinden kaynaklanan hiçbir hakkım yoktur, varsa da ben talep etmeyeceğim, bütün haklarımdan vazgeçtim.' Mahkemede dava açmışsan bir de mahkemeye hitaben diyeceksin ki 'ben bu davamdan da vazgeçtim.' Senin daha önce açmış olduğun bir davada mahkemede seni haklı bulmuşsa, o çalıştığın kamu kurumu sana borçluysa ve borcunu vermemişse, vermediği için sen gidip onu icraya vermişsen gidip ondan da vazgeçeceksin. Diyeceksin ki, 'ben senden olan alacaklarımdan da vazgeçtim.' Sonra bütün bu belgeleri tamamlayacaksın, bu belgeleri on gün içerisinde teslim edeceksin. Benim de hesabıma gelirse ben seni kadrolu yapacağım. Peki, ya almazsan ben o haklarımı tekrar isteyebilir miyim? 'Olmaz sen vazgeçtin' diyor. Niye, zaten ben asgari ücretle çalışan günde bir öğünü atlayan bir adamdım, açtım ya sen benim üç kuruşuma göz mü koydun devlet olarak?' 'Hesabına gelirse.' Sonra ne oluyor bunun adı? 'Taşeron işçisine müjde.' Madem öyle bende buradan hükümete bir müjde vereyim. Ey hükümet, ey hükümet yetkilileri! Siz bu kafayla devam ederseniz, kadro vereceğiz diye insanlara bu kadar umut verdikten sonra onların tamamını alacaklarından vazgeçirip sonra da yarısına kadro verip öbür yarısını dışarıda bırakırsanız onlar da seçim zamanında size çok müjdeli haberler verecekler. Ben şimdiden size müjdeliyorum."
"Memleketlerimizde küçük bir azınlık toplumu ifsat etmeye, yanlış taraflara götürmeye çalışıyor"
Yapıcıoğlu, son olarak partililere seslenerek, "Memleketin gündeminde mevzu çok. Fakat bütün mevzuları sadece bir il kongresinde sıkıştırıp hepsini söylemek ve kendi duruşumuzu ifade etmenin imkânı yok. Çünkü gerçekten sorunlar birikiyor. Ama inşallah bu sorunların farkında olarak ve çözüm yollarını bilerek adaletin her şeyin temeli olduğuna inanarak, kolları sıvadık. Şunu biliyoruz. Memleketin bu bakış açısına, memleketin bu duruşa insanımızın özüne, fıtratına dönmeye ihtiyacı var. Bu yolda çalışanların çabalarını arttırması gerekiyor. Memleketlerimizde küçük bir azınlık toplumu ifsat etmeye, yanlış taraflara götürmeye çalışıyor. Büyük bir çoğunluk kendisini akıntıya bırakmış. Yine az bir grup o olumsuzlukların içerisinden memleketi çekip sahil-i selamete çıkarmaya çalışıyor. Biz inşallah o gemiyi sahil-i selamete çekmeye çalışanlarız. O tuttuğumuz halatı, o gemiyi, o selamet sahiline çıkarmak için bağladığımız o halatı sakın biran olsun bırakmayın, ellerinizi gevşetmeyin. Sakın dizlerimiz gevşemesin, aklımızdan bu çıkmasın. Sorumluluğunuzun ağır olduğu, yükümüzün ağır olduğu, yolumuzun uzun olduğu, işinizin çetin olduğu sürekli aklınızda bulunsun."şeklinde konuştu. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)