Avukat Ercan Ezgin yazdı...Af değil yeniden yargılama
Milat Gazetesi Yazarı Avukat Ercan Ezgin Yusufi Zülküf Yüce`nin annesinin mektubunu köşesine taşıdı.İşte o satırlar
Milat Gazetesi Yazarı Avukat Ercan Ezgin 28 Şubat Mağduru Yusufi Zülküf Yüce`nin annesinin mektubunu köşesine taşıdı. İşte o satırlar…
28 Şubat ve Fetö kumpasıyla 18 yıldır cezaevinde olan Zülküf Yüce`nin yaşlı annesi karaciğer kanseri olmuş. İşte yüreği yanık annenin en son sözleri, isyanı ve feryadı : “Oğlum 18 yıldır cezaevinde. Oğlumu evlendirecektim, eşyalarını bile hazırlamıştım. Oğluma kumpas kurdular, onu zindana attılar. Bir yandan 18 yıldır içerde olan oğlum çürüdü, öte yandan da evliliği için aldığım eşyalar çürüdü. Ağrı kesici bile kullanmamış ben, bu olaydan sonra 5 defa açık ameliyat oldum. Artık yürümekte bile zorlanıyorum, oğlumu görecek takadım dahi kalmadı. Oğlum kumpas ve işkencelerle cezaevine tıkıldı. Gördüğü işkencelerden 1 yıl boyunca kolu sakat kaldı, ağzına kaşığı bile götüremiyordu. Oğlum ve onun gibi 28 Şubat mağduru İslami hassasiyeti olan tutukluların etleriyle beraber artık kemikleri de eriyor. Ergenekon ve Balyoz davalarında Fetö kumpası dediler, tüm sanıkları salıverdiler. Katili, hırsızı, tecavüzcüyü, dolandırıcıyı, Ergenekon ve Balyozcuyu bıraktılar bizim evlatlarımızı niye bırakmıyorlar? Çocuklarımıza ceza veren hâkim ve savcılar da Fetö`den içeriye alındı. Artık dayanacak gücümüz kalmadı, Allah rızası için kavuşturun bizi evlatlarımıza.”
28 Şubat sürecinin sonuçlarına ve FETÖ yapılanmasının tuzaklarına dikkati çeken Ezgin o dönemde israil karşıtı slogan atanların bile ağır cezalar aldığını yazdı.
Kelimesi kelimesine sizlere aktardığım bu feryat, İslami hassasiyeti nedeniyle 28 Şubat mağduru olan yüzlerce anneden ve eşten sadece biri. 28 Şubat zulmü özellikle 1997-2001 yılları arasında mütedeyyin insanlar üzerinden adeta buldozer gibi geçti. Cezaevlerinde kimisi hayatını kaybetti, kimisi kanser oldu, kimisi sakat kaldı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, sırf dindar olduğu için bu zulmün mağduru olmadı mı, şiir bahanesiyle cezaevine atılmadı mı? Fetö denen zehirli yapı son 10 yıla değil son 40 yıla damgasını vuran, 28 Şubat zulmünün baş aktörü ve infazcısıdır. Kendileri dışında hiçbir dini cemaat ve cemiyeti Müslüman görmeyen bu yapı, elindeki devlet imkânlarıyla, emniyet ve yargı organlarıyla kendilerinden olmayan dindarları tuzaklara düşürdüler, kumpaslara getirdiler, işkencelerle, sahte ve uydurma delillerle hepsini tek tek tasfiye yoluna gittiler. İslami hassasiyeti olanları terörle özdeşleştirip, ortamı terörize ediyorlardı. İnsanlar 28 Şubat`ın o karanlık ve çileli günlerinde sırf dinini yaşadığı ve değerlerini savunduğu için terörist ilan edildiler. Sırf israili kınadıkları için bile insanlar cezaevlerine tıkıldılar. “28 Şubat döneminde gencecik insanlara işlemedikleri suçları kabullenmeleri için günlerce süren olmadık işkenceler yaptılar. Cinsel organlara verilen elektrik işkencesi en zalimane olanıydı. Tetik düşürme, Filistin askısından tutun da poşetle boğmaya çalışmaya kadar bir sürü işkence. Bütün savunma ve düşünme yeteneklerini büyük ölçüde kaybeden insanlara, gözleri kapalı bir şekilde atılı suçu kabullendiklerine yönelik hazırlanmış, düzmece ifadeler imzalattılar.”
İslami camianın yıllardır çok ağır bedeller ödediğini vurgulayan Ezgin “Allah aşkına daha ne kadar sürecek bu zulüm, bu acı bekleyiş?” Diye sordu
İslami hassasiyeti nedeniyle 28 Şubat mağduru olan, farklı yapı ve gruplardan oluşan yüzlerce insan cezaevlerinde, aftan öte “yeniden ve adil yargılanma” istiyorlar. “Bizler de bu ülkenin evlatlarıyız, Ergenekon ve Balyoz davaları gibi Fetö mağduruyuz, adalet istiyoruz” diyorlar. 15-25 yıl arasında değişen sürelerde cezaevlerinde olanlar var. İster siyasal İslamcı, ister aşırı dindar deyin fark etmez bu camia “son on yılda en kritik ve en zorlu dönemlerde hep risk aldılar. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde, 16 Nisan referandumunda, 15 Temmuz hain darbe gecesi ve devamında, çoluk-çocuklarıyla dik ve onurlu bir şekilde emperyalistlere ve darbecilere karşı, makam, mevki, koltuk ve çıkar istemeden hep hakkın ve halkın yanında oldular. “Dindardır sesi çıkmaz, açlık grevine yatmaz, acısını bağrına basar ülkesini dünyaya şikâyet etmez, sokaklara dökülüp anarşi, kaos ve terör uygulamaz. Allah`a iman eder, devlete başkaldırmaz, vatana ihanet etmez” diye bir ön kabul var. Ancak Allah aşkına daha ne kadar sürecek bu zulüm, bu acı bekleyiş. “Namaz kılıyor musun, oruç tutuyor musun, eşin çarşaflı mı” şeklindeki sorulara olumlu cevap verenlerin, “El-Kaide lideri bin Ladin`le görüşen Vanlı bilmem kime sempati duyuyor” diye saçma sapan gerekçelerle sadece medresede dini sohbetler yapan insanların tutuklandığına bir avukat olarak bizzat şahit oldum.
FETÖ`nün yargı ayağının yaşanan hukuksuzlukların baş müsebbibi olduğunu dile getiren Ezgin “Kumpas kuran Fetö`cü polis, hâkim ve savcılarla kumpas mağdurları şu an yan yana koğuşlarda kalıyorlar. Bu insanların feryadını, isyanını duymalıyız artık” ifadeleri ile yeniden adil yargılama sürecinin işlemesi gerektiğini belirtti.
15 Temmuz Fetö`cü darbe girişimi sonrası ifşa olan Fetö`nün yargı ayağının 28 Şubat davalarının ve bu mağduriyetlerin baş sebebi olduğu ortada. Meclis`te bir komisyon kurulsun, bir kanun çıkarılsın. Özellikle DGM`ler döneminde verilen müebbet ve ağır müebbet cezalarıyla ilgili yeniden yargılama ve anayasa mahkemesine bireysel başvuru yolu açılsın. Çeşitli gruplarla, uydurma terör yapılarıyla zoraki bir şekilde irtibatlandırılan insanları mahkûm eden hâkim-savcıların büyük çoğunluğunun Fetö`den ihraç edilmesi kurulan kumpasın en büyük delilidir. Kumpas kuran Fetö`cü polis, hâkim ve savcılarla kumpas mağdurları şu an yan yana koğuşlarda kalıyorlar. Bu insanların feryadını, isyanını duymalıyız artık : “Af değil yeniden adil yargılama”diyorlar.
Zülküf Yüce'nin annesi
Zülküf Yüce