"Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim ki?"
Haçlı işgaline karşı Kudüs`ü savunan İslam komutanı Selahaddin-i Eyyubi`nin, "Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim ki?" sözü, buranın Müslümanlar açısından önemini ortaya koyuyor.
Emperyalist ABD'nin Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü Siyonistlerin başkenti olarak tanıma ve ABD Büyükelçiliğini Kudüs'e taşımaya yönelik şer planı, Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs'ü yeniden gündeme getirdi.
Bilindiği üzere Kudüs, Hz. Adem'den bu yana gelen tevhidin temsilcisi peygamberlerin mirasıdır. Hz. İbrahim ve Hz. Lut'un Filistin bölgesine yerleşmelerinden itibaren bu bölge mübarek kabul edilmiştir.
Kudüs ve çevresinde Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. Yakub, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Süleyman ve Hz. İsa gibi birçok peygamber yaşamıştır.
Yeryüzünde Mescid-i Haram'dan sonra yapılan en eski mescitlerden birisi olan Mescid-i Aksa'nın yapımına Hz. Davud başlamış ve Hz. Süleyman buranın inşaatını tamamlamıştır.
Mescid-i Aksa'ya günahlardan temizlenme yeri anlamında "Beyt-i Makdis" ve "Beyt-i Mukaddes" ismi de verilmiştir.
Hz. Muhammed'in tebliğ vazifesine başladığı ilk zamanlarda namazların Mescid-i Aksa'ya yönelerek kılınması, İslam'ın ilk kıblesinin bulunduğu Kudüs şehrinin önemini açıkça gösteriyor.
Arama motorlarında Mescid-i Aksa diye yazıldığında, ekseriyetle altın renkli kubbesi olan, çini işlemeli bir cami görüntüsü gelir. Aslında bu cami Mescid-i Aksa değil, Kubbetu's Sahra'dır. Mescid-i Aksa, içerisinde Kubbetu's Sahra'nın da bulunduğu ve Kıble Mescidi'ni de kapsayan 145 dönümlük bir alandır.
Hz. Davud'un milattan önce 11'inci yüzyılda Kudüs'ü krallığının başkenti yapmasının ardından şehre, oğlu Süleyman (as) hükmetti. Bu dönemde Mescid-i Aksa inşa edildi.
Hz. Ömer tarafından 638 yılında İslam devletinin topraklarına dâhil edilen Kudüs, bu tarihten sonra Haçlı işgaline kadar sürekli İslam devletlerinin hâkimiyetinde kaldı. 1097 yılında işgal edilen Kudüs ve civarı, 1186'da Kürt komutan Selahaddin-i Eyyubi tarafından işgalcilerin elinden alındı. Kudüs halkına en iyi şekilde muamele eden Selahaddin-i Eyyubi, Kubbetü's Sahra'nın üstündeki haç işaretini kaldırttı, şehrin restoresine ve mimarisine önem verdi.
"Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim ki? Silahınız paslanıyorsa bilin ki imanınız da paslanıyor demektir. İman sahibi kişi asla haksızlığa sabredemez." sözleri, onun Kudüs'e olan sevdasını göstermektedir.
Bundan sonra sadece 1243'te Mısır hükümdarı İsa'nın, kardeşinin oğluna karşı kendisine yardım etmesine karşılık bu şehri Bizans hükümdarına hediye etmesi üzerine kısa bir süre işgal altında kalan Kudüs, çok geçmeden Necmeddin el-Eyyubi'nin komutasındaki Müslümanlar tarafından geri alındı.
Kudüs, 1291'de Memlüklerin hâkimiyetine geçti ve bu hâkimiyet, 1517'de Filistin toprakları Osmanlı devletinin eline geçinceye kadar devam etti. Osmanlı hâkimiyeti 1918'e kadar sürdü. Haçlı seferleri sonunda gerçekleştirilen işgalden sonra ikinci büyük işgal 1918'de İngilizlerin Filistin topraklarına girmesiyle başladı.
İngilizlerin bu topraklara girmekteki maksatları, bölgede Yahudilerin bir devlet kurmalarına imkân sağlamaktı. Nitekim İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Belfour tarafından 1917'de yayımlanan ve "Belfour Deklarasyonu" olarak tarihe geçen belgede bu husus dile getirilmiştir. Söz konusu deklarasyonda, "Haşmetli İngiliz kraliyet hükümeti, Filistin'de Yahudi halkı için milli bir devlet kurulmasını memnuniyetle karşılıyor. Bu gayeye ulaşmayı kolaylaştırmak için en değerli mesailerini harcayacaktır." deniliyordu.
Bu husus, Filistin topraklarının işgaliyle Yahudilerin buralara yerleştirilmesinin amaçlandığı 1916'da imzalanan Sykes-Picot Anlaşması'nda da dile getirilmişti. İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan anlaşmada, Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi devleti kurdurulması için bu topraklara Yahudilerin yerleştirilmesi karara bağlanmıştı.
Gaye, Yahudilerin o topraklara yığılmalarına imkân sağlamak olduğundan İngiliz işgaliyle birlikte dünyanın değişik yerlerine dağılmış olan Yahudiler de Kudüs'e ve civarına akın etmeye başladılar. Bu nedenle Yahudilerin şehirdeki nüfusları hızla arttı.
Sykes-Picot anlaşmasının uygulamaya geçirilmesinde ve İngilizlerin Kudüs'ü işgal etmelerinde Ürdün Kralı Şerif Hüseyin'in önemli rolü olmuştur. Şerif Hüseyin, kendisine vaat edilen "Arap yarımadası krallığı" karşılığında İngilizlerin Kudüs'ü ve çevresini işgal etmelerine yardımcı olmuştur. Sykes-Picot anlaşmasının Filistin'le ilgili maddesinde "Diğer ortakların ve Mekke şerifinin muvafakati alındıktan sonra Rusya ile de istişare yapılarak bu bölgede uluslararası bir yönetim kurulsun" denmesi, o zaman Mekke şerifi olan Hüseyin'in ihanetteki rolünü ortaya koyuyordu.
1948'de Siyonist terör rejiminin kurulmasıyla birlikte Kudüs'ün batı kesimi bu işgal yönetiminin eline geçti. Bu işgal Siyonistlerin askeri başarılarıyla değil, bazı çevrelerin ihanetleri ve BM'nin birtakım siyasi oyunlarıyla gerçekleşmişti.
Siyonist işgalciler, Batı Kudüs'ü hâkimiyetlerine almalarıyla birlikte şehrin bu kesiminde yoğun bir "Yahudileştirme" çalışmaları başlattılar. Bu amaçla ilk iş olarak Arap nüfusunu göçe zorlamak için çeşitli uygulamalara başvurdular. Bu uygulamalardan etkilenenler sadece Müslümanlar değildi. Hristiyan asıllı Araplar da bu uygulamalardan nasiplerini aldılar.
1967 Haziran Savaşı'na kadar Doğu Kudüs, Ürdün'ün denetimindeydi. Siyonist terör şebekesi, "Altı Gün Savaşı" olarak da adlandırılan 1967 Haziran Savaşı'nda Arap yönetimlerin ihanetleri sayesinde Doğu Kudüs'ü de işgal etmeyi başarmış ve böylece şehrin her iki yakasını birden hâkimiyetine almıştı.
Siyonistler, Mescid-i Aksa'nın Süleyman heykelinin, diğer adıyla Siyon Mabedi'nin bulunduğu yere yapılmış olduğunu iddia etmektedirler. Bu nedenle de Mescid-i Aksa'yı yıkarak onun yerine daha önce var olduğunu iddia ettikleri Süleyman heykelini dikmek istiyorlar. Bu amacı gerçekleştirebilmek adına her türlü hile ve tuzağa başvurmaktadırlar.
Allah'ın ve Hz. Muhammed'in övgüsüne mazhar olan bu mübarek mekan, yıllardır Siyonist terör şebekesinin işgali altında bulunuyor. Sadece Filistinliler değil, dünya genelinde insanlar bu işgale karşı tepki gösteriyorlar.
Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın bulunduğu Filistin toprakları, İslam'ın kutsal topraklarıdır. Buralar, İsra ve Miraç olayının gerçekleştiği mübarek topraklardır.
Mescid-i Aksa'yla ilgili ayet ve hadisler
"Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir." (İsra-1)
"Biz onu (İbrahim'i) ve Lut'u âlemler için mübarek kıldığımız arza (yere ulaştırıp) kurtardık." (Enbiya-71)
"Yolculuk ancak şu üç mescitten birisine ibadet için olur. Benim şu mescidime, Mescid-i Haram'a ve Mescid-i Aksa'ya." (Buhari, Mescid-i Mekke, 1. Savm 67) (İLKHA)