"Hayâyı ve edebi kaybettiğimiz bir zaman diliminde yaşıyoruz"
Şanlıurfa'da düzenlenen "Hayâ ve Edep Timsali Hz. Osman" temalı programda konuşan Siyer Vakfı Kurucu Başkanı Muhammed Emin Yıldırım, "hayâyı ve edebi kaybettiğimiz bir zaman diliminde yaşıyoruz" dedi.
Peygamber Sevdalıları Platformu Şanlıurfa İl Koordinatörlüğü tarafından düzenlenen "Hayâ ve Edep Timsali Hz. Osman (Ra)" temalı programa katılarak, değerlendirmelerde bulunan Siyer Vakfı Kurucu Başkanı Muhammed Emin Yıldırım, günümüz gençlerine çağrı ve tavsiyelerde bulundu.
Peygamber Sevdalıları Platformunun kasım ayında Türkiye'nin birçok ilinde organize ettiği "Sahabe Ayı" kapsamında, Şanlıurfa'da "Hayâ ve Edep Timsali Hz. Osman" temalı etkinlik düzenlendi.
Yoğun bir katılımın olduğu programda katılımcılar, salonda yer bulamayınca girişte kurulan sinevizyon ile yaklaşık 2 saat süren programın tamamını ayakta izlemek zorunda kaldı.
Düzenlenen programa Siyer Vakfı Kurucu Başkanı Muhammed Emin Yıldırım'ın yanı sıra HÜDA PAR Genel Merkez İstişare Kurulu üyeleri Süleyman Atmaca ve Basri Demir, Şanlıurfa İl Başkanı Lokman Yalçın, İl Müftüsü İhsan Açık, Eyyübiye ve Karaköprü ilçe müftüleri, STK temsilcileri, Suriyeli ve Şanlıurfalı kanaat önderleri, gazeteciler ve binlerce vatandaş katıldı.
Urfa City AVM Konferans Salonu'nda, Karaköprü İlçe Müftüsü Ahmet Altıok'un Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program, Özlem Ajans sanatçıları tarafından seslendirilen ilahi ve ezgilerle devam etti.
Programda kısa bir açılış konuşması yapan Şanlıurfa İl Müftüsü İhsan Açık, düzenledikleri bu anlamlı programdan dolayı Peygamber Sevdalıları Platformuna teşekkür ederek, çok önemli bir konu ve şahsiyetin seçilerek programın yapıldığını söyledi.
Daha sonra konuşmalarını yapmak üzere kürsüye çıkan Siyer Vakfı Kurucu Başkanı Muhammed Emin Yıldırım, Hz. Osman'ın hayatından örnek alınması gereken kesitleri günümüze uyarlayarak değerlendirmelerde bulundu.
İnsanlığı diriltecek yegâne elin, Ümmet-i Muhammed'in eli olduğuna dikkati çeken Yıldırım, "İnsanlık bugün büyük bir krizin eşiğindedir. Şu anda kriz yaşayan, sıkıntı yaşayan sadece Müslümanlar değildir. Aslında her tarafta insanlık büyük bir buhranlık içerisindedir. İnsanlık beşeriyetini kaybetmiştir. Bu insanlığı diriltecek yegâne el, Ümmet-i Muhammed'in eli olacaktır. İnsanlık bozulduğundan Ümmet-i Muhammed bozulmuş değildir. Bugün Ümmet-i Muhammed bozulduğu için insanlık bozuktur. Çünkü Ümmet-i Muhammed insanlığın mayasıdır. Maya bozulduğu için geri kalanı da bozulmuştur. İşte biz böyle bir veladet gecesinde, böyle veladet günlerinde, oturup bunun bir muhasebesini yapmamız gerekir." dedi.
"İşgali gerçekleştiren zümre, gözümüzün içine baka baka Mescid-i Nebevi'den, âleme poz verecek kadar zilleti yaşatmaya devam etmektedirler." diyen Yıldırım, bunların muhasebesinin yapılacağı bir zaman diliminde olunduğunu belirterek şöyle devam etti:
"Niye bozulduk? Hangi alanlarda bozulduk? Neyi terk ettik ki bugün bu haldeyiz? İzzet bir dönemler bizim elbisemizken, Müslümanlar bir konuştuğu zaman âlemi titretirken, Müslümanlar bu âlemde bir şeyler söylediği zaman dünyayı hizaya sokma gibi bir güzelliği ortaya koyarken, bugün Müslümanların bu kadar zillete mahkûm olmalarının sebebi nedir? Neden bugün yeryüzündeki Müslüman coğrafyalarının neredeyse tamamı işgal altındadır? Neden bugün halen Kudüs, Mescid-i Aksa işgal altındadır. Ve o işgali gerçekleştiren zümre, gözümüzün içine baka baka Peygamberin Mescid-i olan, Mescid-i Nebevi'den, âleme poz verecek kadar, bize bu zilleti yaşatmaya devam etmektedirler. Neden bu zilleti biz yaşıyoruz? Neden bu manada biz o izzeti kaybettik de bu hale düştük? Bütün bunların hepsinin muhasebesinin yapılacağı bir zaman dilimindeyiz. Eğer ki biz Allah Resulü'nün bize emanet ettiği, başta Allah'ın kelamı olan Kur'an ile sonra o Kur'an'ın hayata dönüşmüş şekli olan sünnetle irtibatımızı sahabe nesli gibi koruma adına bazı adımları atarsak o kaybettiğimiz izzete yeniden kavuşuruz. Allah'ın izni ile yeniden Ümmet-i Muhammed insanlığın mayası olur. Bir kez daha insanlık kaybettiği o yörüngeyi, Ümmet-i Muhammed'in işaretiyle bulur."
"Hz. Osman'ın hayâ ve edebi peygamber mührüyle tasdiklendi"
Bütün sahabelerin hayatlarında öne çıkan özelliklerin olduğunu söyleyen Yıldırım, "Hayâyı ve edebi kaybettiğimiz bir zaman diliminde yaşıyoruz. Böyle bir zaman diliminde, hayâyı ve edebi öğrenebileceğimiz önemli bir isimdir Hz. Osman. Sahabe-i Kiram efendilerimiz, hepsi hayatın bir alanında öne çıkmış bir haldedirler. Hepsinde sadakat var, ama Hz. Ebubekir'de biraz daha farklı var. Hepsinde adalet var ama Hz. Ömer'de biraz daha farklı var. Hepsinde ilim var, ama Hz. Ali'de biraz daha farklı var. Hepsinde vefa var, ama Hz. Zübeyir'de biraz daha farklı var. Hepsinde şehadet var, ama Hz. Hamza'da biraz daha farklı var. Hangi sahabeyi sayarsanız sayın bir hususiyette öne çıktığına şahit olursunuz. Bazen hayatlarıyla olmuş. Sonra öylece isimlendirilmiştir. Bazen de Allah Resulü, elinin altındaki talebeleri o tanıtmıştır. O isimlendirmiştir ve o isimle öne çıkmış ve abideleşmişlerdir. Hz. Osman'da bu ikisi de var. Hayâ ve edep, öncesinde vardı, sonrasında peygamber mührüyle tasdiklendi." ifadelerini kullandı.
"İffetsizlik kadın ve erkek için bir alçaklıktır"
İffet kavramının hem kadın hem de erkek için geçerli olduğunu belirten Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü: "82 yıllık o uzun ömürle ona en ufak bir leke sürmeden, gölge düşürmeden, bu dünyadan Kur'an'ın önünde kanını akıtıp şehit olarak hayatını tamamladı. Dolayısıyla biz bugün Hz. Osman'ı böyle özellikleriyle anlamaya çalışacağız. Ama bizim derdimiz, şu hayâsız, edep perdelerinin yırtıldığı, iffetin ayaklar altına alındığı bu dünyaya onun dünyasından hayâ taşımak, onun dünyasından iffet, edep taşımaktır. Edep meselesinde, bu işin bir Müslümanın hayatında olması gereken yeri tam anlamıyla ortaya koymak ve bunun örnekliğini öğrenmek. Şimdi, şöyle bir cahilane düşünce var. Hayâdan, edepten ve iffetten bahsedildiği zaman, sanki bu kavramlar sadece hanımlar içinmiş, erkeklerin bu kavramlarla işi yokmuş gibi bir anlayışla meseleye yaklaşılır. Eğer bir kadın çizgileri zorlarsa ona iffetsiz damgası vurulur toplumda. Eğer bir erkek sınırları aşarsa 'erkektir yapar' diye cahilane ve asla Müslümanların kabul etmeyeceği, asla İslam'ın kabul etmeyeceği bir şeyle karşılanır. İffetsizlik kadın ve erkek için bir alçaklıktır. Bunu ister kadın yapsın, ister erkek yapsın. İkisi de aynı rezilliği yapmış. Aynı yanlışı aslında hayatlarında ortaya koymuştur. Dolayısıyla biz meseleye İslam penceresinden baktığımız zaman, bu iffet kavramını kadın erkek herkes için ve ikisine de eşit bir biçimde, anlayabilecek halde anlamak durumundayız."
"İffet; Hukukullah'a ve Hududullah'a riayet ederek yaşamaktır"
İffetin birçok kavramının olduğunu ifade eden Yıldırım, "İffet kavramı peygamberi bir ahlaktır. Ama iffet sadece edep, hayâ, namus çerçevesinde ele alınmaz. İffet çok geniş bir kavramdır. Kavramın sözlük anlamlarıyla siz yormak istemem, ama şöyle aklınızda kalacak bir tanım vermek isterim. Nedir iffet biliyor musunuz? Hukukullah'a ve Hududullah'a riayet ederek yaşamaktır. Hukukullah; Allah'ın hukuku, Hududullah ise Allah'ın sınırıdır. İkisine riayet ederek yaşayan bir insan iffetli bir biçimde yaşar. O halde bir insan hakkı olmayan bir malı yediği zaman da iffetsiz olabilir. Hakkı olmadığı bir şeye nazar ettiği zaman da iffetsiz olabilir. Allah'ın helal ve haram saydığı o çizgileri aştığı zaman da iffet adına perdeyi aralayabilir." dedi.
"Bugün Osmanvari bir hayânın korunabileceğine inanmalı ve muhafaza etmenin gayretini vermeliyiz"
Mekke'nin perdelerinin yırtıldığı o gün, hayâsızlığın sokaklarda bugünkü gibi nehir olup aktığı o günlerde, Hz. Osman'ın 20-30'lu yaşlarında olmasına rağmen hayatında hayâsızlık, edepsizlik ve iffetsizlik adına en ufak bir emarenin olmadığını söyleyen Yıldırım, ahlaksızlık yapmayan nasıl ki günümüzde kınanıyorsa, o gün de kınandığını, buna rağmen Hz. Osman'da her şey varken, elinin tersiyle bazı şeyleri ittiğini ve etrafında kendisini davet eden onlarca Züleyha'ın olmasına rağmen iffet perdesini aralamadan, hayâsını ve edebini koruduğunu ifade etti.
Günümüz gençlerine de çağrıda bulunan Yıldırım, "Şimdi gençler zor bir zamanda yaşıyorlar. Gerçekten günah işlemek eskiden bedeli olan bir şeydi. Artık günahın bir bedeli yok. Günah çok rahat bir biçimde, insanın ayağında hatta elinde, gözünün önünde. Eğer biz bugün gençler olarak 'Ne yapalım, ortam bozuk? Biz de ortama uymak zorundayız' dersek, bu işi anlamış oluruz. Eğer biz Hz. Osman gibi bu manada onun izlediği yolu izleme adına bir gayrete bürüneceksek, karanlık bir dünyada aydınlıkça yaşamanın yolunu bulmalıyız. 'Bütün her yer bataklık olsa, ben bataklıkta bir gül olmalıyım, bir gül gibi kalmalıyım, tertemiz bir biçimde iffetime leke sürmeden, bir kara nokta bile iffetime düşürmeden, bu işi tamamlamalıyım' diyerek yürümek zorundayız. Yoksa eğer kalabalığa uydum dersek, İslam'ı da anlamamış oluruz, müminlik çizgisini de kavramamış oluruz. Dünyanın tamamı batılda yürüse dahi Müslüman, tek başına ümmet olmanın gayretini vermek zorundadır. Dolayısıyla biz bugünün dünyasında da Osmanvari bir hayânın, edebin bu iffet çizgisinin korunabileceğine inanmalı ve bunu muhafaza etmenin gayretini vermeliyiz." dedi.
"Bu zamanda Züleyhalar olacak, sana 'gel gel' diyecek ama sen Yusuf olacaksın"
Peygamberlerin ve sahabelerin hayatları iyi anlaşıldığı zaman bir iffet mührünün vurulabileceğinin altını çizen Yıldırım, "Yusuf'un gömleğinin üzerinden verilen ders, iffet dersidir. Adeta çağın Yusuflarına şunu söyler: 'Sen koş, haramlara kapılarını kapat. Sen koş, varsın senin gömleğin önünden değil, arkandan yırtılsın. Eğer ki gömleğin arkadan yırtılırsa sen mesul değilsin. Çünkü Züleyhalar olacak, sana 'gel gel' diyecek ama sen Yusuf olacaksın. Cebbar olan Allah'tan korkarım diyeceksin. Bu manada Allah'ın senden istediği o duruşu o kameti ortaya koyacaksın.' Eğer biz, onların hayatlarını bu manada anlarsak, şu iffetsiz çağa bir iffet mührü basabiliriz. Her türlü şeytanın adamlarının çağırmasına ve davet etmesine rağmen hayır diyebiliriz. Kapıları kapatırız inşallah. Sandıkları kilitleriz. Gönül sandıklarımızın önüne koca koca kilitler koyarız. Helal dairesi geniştir, keyfe de kâfidir. Harama lüzum yoktur deriz. Allah'ın helal dairesinde bizim için takdir ettiğine rıza gösteririz. Mükâfatımızı cennette arzularız. Cennete kadar da bu manada dişimizi sıkarız. Dişini sıkmayan, iffet perdesini aralayan, iffet perdesini yırtanlar için de dua ile yakarırız. Onların da bir an önce iffete kavuşmaları için bizleri vesile kılsın diye rabbimize niyazda bulunuruz." şeklinde konuştu.
Sık sık tekbirlerin getirildiği ve zaman zaman duygusal anların yaşandığı gözlemlenen program, Muhammed Emin Yıldırım'ın yaptığı dua ile son bulurken, katılımcılardan yoğun ilgi gören Yıldırım, Şanlıurfa Düşünce Kitapevi tarafından salonda kurulan kitap standında okuyucularına kitaplarını imzalattı. (Ramazan Casuk, Hüseyin Sayhar-İLKHA)