• DOLAR 34.526
  • EURO 36.195
  • ALTIN 2973.914
  • ...
Dersim'de ne olmuştu?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Bu gün Tunceli'de 1937-1938 döneminde rejim tarafından düzenlenen ve 14 binden fazla insanın katledilmesiyle sonuçlanan Dersim Katliamının yıl dönümü. Katliamın yıldönümünde o tarihlerde neler yaşandığı merak ediliyor. İşte Kemalist rejimin  Dersim Katliamı:

Dersim Ayaklanması'nın liderlerinden biri olan Seyyit Rıza, 1863 yılında Tunceli'nin Ovacık beldesinin Lirtik köyünde doğdu. Dersim'in en önemli aşiretlerinden biri olan Şeyh Hasanan aşiretinin Abbasan kabilesi reislerinden Seyyid İbrahim'in dördüncü ve en küçük oğludur. Seyyid Rıza, eğitimini Mehmet Ali Efendi adlı bir ulemanın yanında gördü. Mehmet Ali Efendi, İslami bir önder, onurlu ve cesaretli bir Müslüman Kürt şahsiyetiydi. Dersim halkı, Seyyid Rıza'ya karşı olan saygı ve sevgilerinin bir göstergesi olarak, "Rızo, Rêber, Lacê Baboyî" diye kendisinden bahsederler. Merhameti, bilge sözleri, halkın sorunlarıyla ilgilenmesi, olayları hikmetli bir şekilde çözümlemesi, onun Rayber (yol gösterici), Bava (hikmet sahibi) kariyerini yükseltmiştir. 

Kürdistan coğrafyasında en son ayaklanma olan Dersim Ayaklanması'nın ardından barış görüşmeleri yapmak üzere Erzincan'a çağrılan Seyyit Rıza, yolculuğu sırasında 72 taraftarı ile birlikte tutuklanmıştır. 5-13 Eylül 1937'de askeri mahkeme sırasında da yargılanarak ölüm cezasına çarptırılmış,  15 Kasım 1937 tarihinde de Elazığ Buğday Meydanı'nda idamı gerçekleşmiştir.

Türkiye toplumunda pek hatırlanmayan Seyyit Rıza'yı Türkiye, 23 Kasım 2011'de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında Dersim belgelerinin açıklanması esnasında hikâyesini anlatırken hatırladı.

Erdoğan: Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum

Hatırlanacağı üzere Erdoğan, CHP'nin bu katliamın sorumlusu olduğunu belirterek özür dilemesi gerekenin CHP Lideri Kılıçdaroğlu olduğunu söyleyerek, "Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum." demişti.

Ardından resmi belgelere dayanarak, "Havadan, karadan, toplarla, hatta gaz bombalarıyla" kadınlar ve çocuklar dâhil 14 binden fazla kişinin öldürüldüğünü, 12 bin dolayında kişinin yurtlarından sürüldüğünü, 2 bin kişinin daha sürülmesi kararı alındığını açıklamış ve Seyyit Rıza'nın son sözleri dilendirirken salondakileri duygulandırmıştı.

Peki günümüze kadar tartışılan ve katliamların yaşandığı Dersim'de 1937 ve1938 yıllarında neler yaşandı.

Müslüman Kürt halkı, gayri insani uygulamaya karşı tüm benliğiyle direnmeye çalıştı

Tanzimat'a kadar özerk bir yapıyla yönetilen Dersim'de Tanzimat'tan sonra merkezi otoritenin sağlanmaya çalışmasının ardından birçok ayaklanma yaşandı. Cumhuriyetin kurulmasının ardından özerkliği elinden alınan Dersim'de yeniden huzursuzluk yaşanmaya başlandı.

Cumhuriyet dönemi Müslüman Kürt halkı için;  inkârın, asimilasyonun, baskının, sindirmenin esaretin ve göçe zorlamanın en ceberut şekliyle dayatıldığı bir dönem adı olmuştur artık.

Bu cendereye sıkıştırılmak istenen Müslüman Kürt halkı, gayri insani uygulamaya karşı tüm benliğiyle direnmeye çalıştı.

Hamdi Bey'in 2 Şubat 1926 tarihli raporundaki, "Dersim, Cumhuriyet hükümeti için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kesin bir ameliye yapmak ve elim ihtimalleri önlemek, memleket selameti bakımından mutlaka lazımdır...Okul açmak, yol yapmak, refah sebeplerini sağlayacak fabrikalar kurmak, kendilerini meşgul etmeye yarayan çeşitli sanayi işleri sağlamak, özet olarak yurt sahibi yapmak veya uygarlaştırmak suretiyle ıslaha çalışmak hayalden başka bir şey değildir." şeklindeki ifadeler, merkezi hükümetin Dersim'deki durumu nasıl gördüğünü en açık şekliyle gösteriyor.

"Dersim adının Tunceli olarak değiştirilmesi ve askeri valinin uygulamaları ayaklanmayı tetikledi"

25 Aralık 1935 tarihinde çıkarılan ve Dersim'e askeri vali atanmasını öngören 2884 sayılı Tunceli Vilayeti'nin İdaresi Hakkında Kanun ve 4 Ocak 1936 tarihinde Dersim'in adının Tunceli olarak değiştirilmesi ardından askeri valinin uygulamaları ayaklanmayı tetikledi.1937 başlarında başlayan olayların ardından merkezi hükümet otoritesini kaybetmeye başladı.

Yaşanan baskı dil ve kültür asimilasyonunu kabul etmeyen Dersimliler, bir kez daha ayaklandı. Şeyh Hasan aşiretine mensup olan Abasan Aşireti reisi Seyyit  Rıza önderliğindeki ayaklanmaya diğer aşiretler de destek verdi.

"Büyük bir askeri baskın ve imha başlatıldı"

Daha sonra Mustafa Kemal, 1936'da, meclis açılış konuşmasında; "Dâhili işlerimizden en mühim bir safha varsa, o da Dersim merhalesidir." diyerek emrini verir. Mustafa Kemal'in bu sözlerle işaret edilen Dersim'e, büyük bir askeri baskın ve imha başlatılır. Dersim'in imhası için bütün imkânlarını seferber eden rejim, ayrıca kandırma, hile ve algı operasyonlarını devreye sokmuştu artık.

Seyyit Rıza Erzincan'a çağrılarak tuzağa düşürülerek yakalanır ve idama mahkûm edilir

General Abdullah Alpdoğan'ın düzenlediği ilk harekâtın başarısızlıkla sonuçlanması sonucu bölgeye sevk edilen 50 bin asker de dağları aşarak Dersim'e giremedi. Havadan yapılan bombardımanın ardından da 3. Kolordudan oluşan birlikler  yine Dersim'e giremedi. Bunun üzerine Seyyit  Rıza'yla irtibata geçen yetkililer, Seyyid Rıza'yı görüşme yapmak ve anlaşmak için Erzincan'a çağırır ve burada tuzağa düşürerek derdest ederler.

13 Eylül 1937'de anlaşmak için görüşmeye gelen Seyyit  Rıza tutuklanır ve harekattan sonra yapılan yargılama sonucu 11 arkadaşıyla beraber 15 Kasım 1937'de idama mahkum edildi. Bunlardan dördünün cezaları yaşları büyük olduğu için 30 sene ağır hapse çevrildi.

"Dersim'de her meşe altında ve her dağ başında binlerce Rıza vardır"

Erzincan'a yeni genel Müfettiş İzzettin Paşa, Seyyid Rıza'ya: "Seyyid Rıza olup olmadığını sorunca: "Ben Dersim'li Rızo'yum. Dersim'de her meşe altında ve her dağ başında binlerce Rıza vardır. Şu halde siz hangi Seyyid Rıza'yı soruyorsunuz" diyerek Dersim ve Kürdistan'da binlerce 'Rızo'nun savaştığı mesajını verir. 

İhsan Sabri Çağlayangil'in infaz anıları

Eski İçişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, kendi anılarında infaz anını şöyle anlatır:
"Son sözünü sorduk: "Kırk liram ve saatim var, oğluma verirsiniz" dedi... Seyyid Rıza'yı meydana çıkardık. Hava soğuktu Etrafta kimseler yoktu. Ama Seyyid Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti "Ewladi Kervelayme, bê gunayime, ayvo, zilumo, cînayeto" (Evlad-ı Kerbelayız, günahsızız, ayıptır, zulümdür, cinayettir) dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını yaptı. Oğlu yaşında bir subayı öldürecek kadar katı yürekli olan bir insanının bu mukadder akıbetine acımak zor. Ama ihtiyarın bu cesaretini takdir etmekten kendimi alamadım. Asabım çok bozuldu. Emniyet müdürüne; 'Ben üşüdüm otele gidiyorum' dedim."

"Sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun"

İdamdan sonra cenazeleri darağaçlarından indirilerek Harput sokaklarında teşhir edildikten sonra yakılır. Cesedin Müslüman Kürt halkı tarafından türbe edilmesini önlemek amacıyla, cesedin küllerini bilinmeyen bir yere gömer. Hayatıyla, kişiliğiyle ve ölümüyle kendi halkına büyük bir miras bırakan Seyyid Rıza'yı en çok üzen şey, rejimin algı operasyonları olmuştur. Kendisini üzen bu durum karşısında: "Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim bu bana dert oldu. Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun." Tarihi sözü söyleyerek rejimin asılsız propagandasına ışık tutmuştur.

Atatürk'le görüşmesi

Seyyit Rıza idam edilmeden önce Mustafa Kemal Atatürk ile Elazığ Merkez Tren İstasyonu'nda görüştürüldü. Raporlara göre Atatürk, Seyyit Rıza'dan af dilemesini istemiş ve Dersim'ın Türkleştirilmesi için işbirliğinde bulunma isteğini ifade etmiştir. Fakat kendisi bu teklifleri kabul etmemiştir. 

Yaşı küçültülerek idam edilir

Seyyit  Rıza'yla beraber 58 kişi, Elazığ'da kurulan İstiklal Mahkemesinde yargılanırlar.
Elazığ'da kurulan bu  sözde mahkemede sanıklara savunma hakkı dahi verilmez. Mahkeme göstermeliktir zira Dersim'in hükmü çoktan verilmiştir. Dersim ileri gelenleri, "İsyana teşvik" suçundan yargılanırlar. Ankara'dan gelen emirle mahkeme hükmünü verir. Seyyit  Rıza ile beraber 6 kişi idam cezasına çarptırılır. Diğer Dersimli esirler ise ömür boyu hapis cezalarına çarptırılırlar.

Seyyid Rıza'nın yaşı yasalara göre idam edilmesine engel olmasına rağmen, çeşitli desise ve hilelerle yaşı küçültülerek infaz gerçekleştirilir. Belgelerde, asılırken kendi ağzından "75 yaşında" olduğu yazılmaktadır. 15 Kasım 1937 yılında Elazığ (Xarput)'ta 6 Dersim ileri geleniyle beraber idam edilmiştir. (Osman İçli- İLKHA)







Bu haberler de ilginizi çekebilir