"Toplumda bize ayrımcılık yapılmasını istemiyoruz"
Bin yılı aşkındır Diyarbakır`da yaşayan `Domlar`, toplumda ayrımcılık yapılmaksızın bir hayatın parçası olmak istediklerini belirterek, kendilerinin de bu coğrafyanın bir unsuru olduğunu söylediler.
Bin 100 yüzyıldır Diyarbakır'da yaşamlarını idame ettiren 'Domlar', gerek toplumsal ön yargılar gerekse de kamu otoritesinin tavrı yüzünden derin bir ayrımcılığın mağduru olduklarına dikkat çekerek, dezavantajlı vatandaş olmak istemediklerini belirttiler.
Romanlar, açlık, kıtlık ve savaş gibi nedenlerle Pakistan'ın Karaçi eyaletinden koparak, dünyaya dağıldılar. Batı Anadolu'da Romlar, Kuzey ve Anadolu'nun bir kısmında da Lomlar yaşar. Domlar ise ağırlıklı olarak Güneydoğu ve Çukurova bölgesinde yaşayan toplulukturlar.
Tam tarihi bilinmemekle birlikte, Pakistan'dan tüm dünyaya yayılan, Avrupa'da 'Gipsy', Anadolu'nun batısında 'Roman', Ortadoğu'da 'Karaçi' , Mezopotamya'da 'Dom' olarak anılıp göçebe 'Koçer' hayatı yaşarlar.
Türkiye'de 500 bin civarında nüfusu olan Domlar, Diyarbakır'ın belli bölgelerinde 15 bine yakın bir nüfus kitlesine sahiptirler. Domlar, halk arasında kendilerine 'Karaçi, Çingene, Mırtıb, Gevende ve Âşık' gibi söylemler ile çağrıldıklarını belirtiliyor.
Diyarbakır Domlar ve Romanlar Kültür Dayanışma Folklor ve Spor Kulüp Başkanı Mehmet Demir (64) bin yıldan fazladır Diyarbakır'da Domlar'ın yaşadıklarına dikkat çekerek, toplumda ayrımcılığa tabi tutulduklarını savundu.
"Bizim diğer insanlardan neyimiz eksik"
7 çocuğu olup 7'sini de evlendiren ve 50'yi aşkın torun sahibi olduğunu belirten Demir, Domlar olarak kendilerinin diğer insanlardan bir farklarının olmadığını vurguladı.
Çok eskiden birdir Diyarbakır'da yaşadıklarını söyleyen Demir, "Bizim diğer insanlardan neyimiz eksik? İslam ise İslam, namazsa ise namaz, oruçsa oruç... Yani her şeyimizi biliyoruz. Allah'ı, Peygamberi, Kur'an-ı Kerim'imizi tanıyoruz. Bizim diğerlerinden ne farkımız var. Şimdi çok şükür devletimiz tanıyor. Avrupa Birliği zaten meselenin üstünde durmuş. Ama benim için önemli olan benim devletimdir. Ben bütün yardımları ve var olan imkânları kendi devletimden istiyorum. Başka hiçbir devleti tanımıyoruz. Bakın çoluk çocuklarımız perişan, elimizde herhangi bir iş yok, çoluk, çocuğumuza getirebilecek bir parça ekmek imkânımız yok. Bunlar gerçek yaşadıklarımızdır." dedi.
Mesleklerini artık eskisi gibi icra edemediklerine de işaret eden Demir, "Mesleğimiz ölmüş. Eskiden hiç olmasa haftada bir veya iki defa düğünlere gidiyorduk. Çocuklarımızın rızkını getiriyorduk. Şimdi onu da elimizden aldılar. Salonlar çıkmış orada da zaten her şey belli, herkes kendi adamlarını düğünlere çağırıyor. Yerlisi, Türkler, Kürtler hepsi eline bir davul almış ve müziği almış koluna oralarda çalıyorlar. Biz gitsek de haftada bir defa da olsa düğün salonuna payımıza 15 veya 20 TL arası düşecek. Biz o parayla ne yapacağız? Bu evde 20 nüfus kalıyor. 20 TL ile 20 nüfusu olan bir evi nasıl besleyeceğim? Çocuklardan yaşı tutan hepsi okula gidiyor; büyükler ise lise ve ortaokullara gidiyor."
"Biz bu memleketin öz ve öz evladıyız"
İl, ilçe, köy ve kasaba gibi yerlerde daha önce göçebe hayatını yaşadıkların söyleyen Demir, kent merkezinde yaşamanın zorluklarına ve kente nasıl yerleştiklerini şöyle dile getirdi:
"Burada dediler ki 'hazine malı var.' biz de dedik ki, biz de devlet evladıyız bizim de payımız yok mu? Biz de burada başımızı sokacak bir ev yapalım; en azından çadırdan daha iyidir. Bütün mahalle, çevre ve belediyeler hepsi bir olup geldiler. 'Burada nasıl gecekondu yaparsınız, nasıl burada barınacaksınız?' dediler. Biz de 'Allah'tan korkun? Her şeyden önce biz 3, 4 babadan aşağı biz birbirimizi tanıyoruz. Burası devlet malı ise biz de devlet evladıyız. Bizim de hakkımız var ve hepsini alalım demiyoruz. Başımızı sokacak bir delik arıyoruz. Biz bu memleketin öz ve öz evladıyız."
"Ayrı gayrımız var mıdır?"
Kendilerine sürekli bir isim takıldığını ifade eden Demir, "Biz nereye gitsek bize arkamızda Çingene, Roman, Mitrip, Gevende veya Dom diyorlar. Ad taktınız. Peki, ırk ve dini olarak biz neyiz, bizi ne şekilde görüyorsunuz? Var mı bizim bir ayrı gayrımız,var mıdır bir farkımız? Camiye gidiyorsunuz biz de geliyoruz. Abdest alıyorsunuz biz de alıyoruz. Namaz kılıyorsunuz biz de kılıyoruz. Allah'tan başka kimseyi tanımıyoruz. Bizi veren odur; bizi alan da odur. Çocuklarımız okula gidiyor, onlara, Dom veya Çingene diyorlar. Neden böyle bir ayrımcılık yapılıyor? Ayıptır, yakışmaz! Bu çocuklar da diğer çocuklar da buranın çocukları. Amacımız para-pul, köşeyi dönmek değil; devlete karşı örgüt kurmak değil. Bu ayrımcılık bir an önce kalksın, devletimiz bizi tanısın." şeklinde konuştu. (Emrah Deniz, Abdurrahman Tetik-İLKHA)