Ne hoş bir Rab! Düşmanı için dostunu azarlıyor!
Mecusinin biri İbrahim Halil`e (a.s.) misafir olmak istediğini bildirdi:,,,
KEŞKÜL- DOĞRUHABER
Fetâ hiç bir kimseye düşman olmayan kim sedir. Bahâdır, dilâver, babacan, kahraman, cesur, yürekli, cömert mânalarına gelir. Bu tarz harekete fütüvvet, bu harekete mensup olanlara ehl-i fütüvvet denir.
Fetâ, putu kıran kimsedir. Allah Teâlâ: «Adı İbrahim olan bir fetânın onlara nasihat ettiğini işittik», «O
putları paramparça etmişti». (Enbiya, 58/60) buyurmuştur. Bir kimsenin nefsi onun putudur. Hakiki fetâ (yiğit ve kahraman) nefsinin hevâ ve hevesine muhalefet eden kimsedir.
Muhammed b. Ali Tirmizi (r.a.), «Fütüvvet, evinde devamlı ikâmet eden biri ile iğreti oturan birini mü savi görmektir», der. (Yani aylarca, hatta yıllarca evinde misafir olan birine evine yeni gelen bir misafir gibi davranmandır).
Sûfîlerden birine fütüvvet nedir diye soruldu. O da:´ Kulun, sofrasında yemek yiyen velî ile kâfir arasında fark görmemesidir, diye cevap verdi. (Rabbinin rızâsında öyle fâni olmalıdır ki, sofrasında bulunan sadık ile zındık arasında mevcut olan farkı görmemelidir).
Ne hoş bir Rab! Düşmanı için dostunu azarlıyor!
Ulemâdan birinin şunu anlattığını işitmiştim: “Mecusinin biri İbrahim Halil`e (a.s.) misafir olmak istediğini bildirdi. İbrahim (a.s.), «Müslüman olman şartı ile kabul», dedi. Bunun üzerine Mecusî oradan ayrıldı ve yoluna devam etti. Bu hadise üzerine İbrahim`e (a.s.) şöyle bir vahiy geldi: «Ey İbrahim! Kâfir olmasına rağmen biz bu zındığa elli sene var ki rızık veriyoruz, dinini değiştirmesini talep etmiyoruz. sen ona bir yemek
yedirmeyi çok mu gördün.»
Bunun üzerine Hz. İbrahim (a.s.) arkasından ko şup o Mecusiye yetişti ve Allah`tan (c.c.) gelen vahyi
bildirerek misafiri olmasını rica etti. Geri dönen Mecusî müslüman oldu ve ‘ne hoş
bir Rab, düşmanı için dostunu azarlıyor.` dedi.