5 asırlık cami Fransız zulmünün şahitliğini yapıyor
Birinci Dünya Savaşı`nda Gaziantep`i işgal eden, önlerine gelen canlı ve cansız her şeye zarar veren işgalci Fransız askerlerinin yaptıkları katliamlar ve acımasızlıkların izleri kentteki asırlık camilerde halen duruyor.
Kurtuluş Savaşında "Antep Savunması"nın dehşetli günlerinden kalan mermi ve şarapnel parçalarının izlerini taşıyan Gaziantep'teki asırlık camiler, işgalci Fransızların İslam düşmanlığına tanıklık etmekle birlikte tarihi ihtişamıyla adeta zamana meydan okuyor.
Gaziantep'in tarihi camileri, kentin genel görünümüne sağladıkları görsel ve fonksiyonlarına bağlı olarak yerine getirdikleri sosyal katkıyla birlikte kent içindeki konumları ve yapım tarihleri ile bağlantılı olarak kentin gelişiminin izlenmesine olanak sağlamakla birlikte kentin vazgeçilmez mimari değerlerini de oluşturmaktadır.
Gaziantep'in Şahinbey ilçesi Karagöz Mahallesinde bulunan ve kaynaklarda 16'ncı yüzyılda yapıldığı bilinen Handanbey Camii de işgalci Fransız askerlerinin zulmüne şahitlik eden tarihi mekânlardan sadece biri.
Kentin en eski camilerinden olan ve Kurtuluş Savaşında "Antep Savunması"nın o dehşetli günlerinden kalan mermi ve şarapnel parçalarının izlerini de taşıyan Handanbey Camii, tarihe tanıklık etmenin yanı sıra işgalci Fransızların İslam düşmanlığına da tanıklık ediyor.
Miladi 1647 yılı kayıtlarında ismi "Handan Bey" olarak geçmekte olan caminin o dönemlerde Antep'te yaşamış Erzincanlı beylerin en fakiri sayılan Handan Ağa tarafından yaptırıldığı rivayeti ile birlikte bu tarihi caminin yapımı için farklı rivayetler de bulunuyor.
"Antep Savunması"nda işgalci Fransız askerlerinin kentin kalesine sığınanları vurmak için attıkları top mermileri sonucu cami, ibadet yapılamayacak duruma gelmiş ve büyük tahribata neden olmuş. Yine bununla birlikte tarihi camideki Cumhuriyet döneminin kirli izlerini de günümüze taşıyor. O dönem, özellikle Kur'an-ı Kerim'in yasak olduğu dönemde Kur'an dersi alan öğrencilerin kullandığı kapı, duvar ile kapatılıyor.
"Antep Savunması"nın o dehşetli günlerinden kalan mermi ve şarapnel parçalarının izlerini görmenin mümkün olduğu tarihi cami hakkında İLKHA muhabirine bilgi veren Handanbey Cami İmam Hatibi Ahmet Acem, caminin Gaziantep'in gazi camilerinden biri olduğunu, caminin her köşesinin buram buram tarih koktuğunu söyledi.
Handanbey Camii'nin 16'ncı yüzyılın başlarında yapıldığının bilgisini veren Acem, "Camimizin 16'ncı yüzyıldan kalan kapısı halen faal durumda. Yine o dönemde el dövmesi ile yapılmış anahtarı da halen işlev görüyor. Şu an kullanmıyoruz, tarih olsun diye anahtarı saklıyoruz. Kapıdan içeriye girdiğimizde 16'ncı yüzyıldan kalan hünkâr mahfili veya günümüz tabiriyle de müezzin mahfili denen muhteşem bir süsleme sanatıyla yapılan bir sanat eserini görüyoruz. Yine burada kullanılan ve belki de sadece Gaziantep'te kalmış olan bu eser, 16'ncı yüzyılda kök boya ile işlenmiş ve halen o günkü o canlılığını korumaktadır. Gelip görülmesi gerekiyor. Yine burada çok ince bir detay var. Ecdadımız ne kadar ince düşünmüş ki burada biri İslam'ın, diğeri imanın şartının sembolü olan 6 küçük, 5 büyük ahşap var." şeklinde konuştu.
"Fransızların mabede dahi acımadan top mermisi ile vurduklarının birer kanıtı"
Yaklaşık 5 asırdır ilk günkü ihtişamıyla ayakta duran caminin birçok noktasında bulunan top mermileri ve şarapnel parçalarının izlerinin işgalci Fransızların zulmünü yansıttığını belirten Acem, "Gaziantep'in savunmasında bildiğiniz gibi Fransızlar Gaziantep'e geliyor. Anteplileri toplayarak bu şehrin teslim edilmesini istiyorlar. Antepliler de bir gün süre istiyorlar. Bir toplantı düzenleniyor ve o toplantıdan 'Kanımızın son damlasına kadar savaşıp şehri Fransızlara teslim etmeyeceğiz' kararı çıkıyor. Antep'in Düztepe semtine konuşlanan Fransızlar, top mermisi atıyorlar. İlk top mermisi, sokakta bulunan Happa adındaki kız çocuğuna isabet ediyor. İkinci top mermisi ise bu duvara isabet ediyor. Caminin bu duvarını yerle bir ediyor. Bu siyah sütundaki oyuklar da o topun şarapnel parçalarının izini taşımaktadır. Bu, Fransızların mabede dahi acımadan top mermisi ile vurduklarının birer kanıtıdır. Yine aynı şekilde top mermilerinin, şarapnel parçalarının izini camimizin birçok noktasına görmek mümkündür." diye konuştu.
Caminin 1800'lü yıllarda ilk tadilatını geçirdiğini anlatan Acem, 1950 ile 56 yıllarında tekrar komple bir tadilat geçirdiğini ve caminin 6 yıl boyunca ibadete kapalı olduğu bilgisini verdi.
"Camimizin manevi havası çok farklı"
Eski camilerde ibadet etmenin farklı bir duygu olduğunu da aktaran Acem, sözlerine şöyle devam etti:
"Camimizin manevi havası çok farklıdır. Birçok kişiden de biz bunu bizatihi dinledik. Memleketimizin İslam beldesi olması hasebiyle hiçbir işgale boyun eğmemesine rağmen toplum, ülke ve millet olarak camilere mabetlere sahip çıktığımız, özenle baktığımız için camimiz, 16'ncı yüzyıldan itibaren o ihtişamını korumakta, halen ayakta durmaktadır. Burası maneviyatı çok yüksek bir yerdir. Çünkü buranın 'Antep Savaşı'nda şehit mezarlığı olarak da kullanıldığı rivayet ediliyor. O şehitlerin o maneviyatının da üzerimizde olduğunu hissediyoruz. Birçok kişi bu camiye geldiği zaman 'şu an günümüzde o kadar süslü, şaşalı ve gösterişli camiler yapıldığı halde, o camilerde kıldığımız namazla, bu camide kıldığımız namaz arasında dağlar kadar fark var' diyerek, bu caminin maneviyatının daha yüksek olduğunu, burada namazlarını daha bir huşu içerisinde kıldıklarını dile getiriyorlar."
"Caminin süsü cemaattir"
Camilere sahip çıkılması çağrısında da bulunan Acem, "Caminin süsü cemaattir. Bu çevrenin geneli iş yeri olduğu için sabah ve yatsı namazında cemaatimiz yok denecek kadar az. Gündüzleri öğle ve ikindi namazlarında cemaatimiz 60 ve 80 kişi arasındadır. Cuma günü ise cemaatimiz en az 750 kişi oluyor. Mahalle camileri olsun ve diğer merkezdeki camiler olsun, camiler İslamiyet'in birer sembolü ve Müslüman memleketi olduğunun tapusudur. Bundan dolayı buralara sahip çıkmalıyız. Sahip çıkmak ise camilere gelip namaz kılarak olur." diye belirtti.
Cumhuriyet döneminde Kur'an dersi alan öğrencilerin askerler geldiğinde kaçmak için kullandıkları kapının duvar ile kapatıldığını belirten Acem, "Burası, önceden kapı olarak kullanılan bir yerdi. Buraya ilk geldiğimde yaşlılardan dinlediğim kadarıyla cumhuriyet döneminde Kur'an Kerim'in yasak olduğu dönemlerde burada Kur'an-ı Kerim öğretilirmiş. Burada iki kapı var. Kur'an öğrenenlere baskın yapmaya geldiklerinde, ön taraftan geldikleri zaman öğrencilerin bu kapıdan kaçtıkları, buradan geldikleri zaman da ön taraftan kaçtıklarını bana anlatmıştılar. Burası daha sonradan kapatılarak duvar haline getirilmiş." dedi.
Caminin hemen girişindeki "İlk Top Şehidi Happa Sokağı" ile ilgili de bilgi veren Acem, işgalci Fransız askerlerinin 98 yıl önce "Antep Savunması" sırasında cami cemaatine attığı top mermisinin, caminin önündeki sokakta 17 yaşındaki Happa ismindeki bir kız çocuğunun başına isabet etmesi sonucu şehit edildiğini, o kızın isminin ise bu sokağa verildiğini anlattı. (İbrahim Koçyiğit - İLKHA)